Amacımız madenciliğimize hak ettiği değeri vermektir

Madencilik alanında yapılan çalışmalar ülke ekonomisinin daha sağlıklı gelişmesi için önem arz etmektedir. Bu doğrultuda madencilik ile ilgili ülkemizde yapılan çalışmalar ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı önemli açıklamalarda bulundu.

Madenciliğin gelişimi için yapılması planlanan çalışmalarla ilgili bilgi alabilir miyiz?

Günümüzde gelişmişliğin göstergeleri olarak nitelendirilen demir-çelik, enerji ve tarım ürünleri üretimindeki devamlılık büyük ölçüde madencilik ürünleri ile sağlanmaktadır. Bilindiği gibi demir-çelik’in hammaddeleri, demir cevheri ve kömür, enerji hammaddelerinin % 75-80’i maden ürünleri olan, kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar ve uranyum’dur. Tarımın ana girdisi olan gübre üretiminde kullanılan hammaddelerin % 90’ı madencilik faaliyetleri sonucunda elde edilmektedir. Ayrıca, tüm sanayi dallarının ürünlerinde veya kullandıkları araç ve gereçte, doğrudan veya dolaylı olarak maden ürünlerine ihtiyaç vardır. Seramik, metalurji, cam, refrakter sanayileri ve inşaat sektörü başta olmak üzere; dolgu maddeleri, doğal boyalar, süzücüler, aşındırıcılar, değerli taşlar, sondaj çamurları, gübre, elektronik ve kimya endüstrilerinin en önemli girdisi madenlerdir.

Madencilik sektörü enerji ve hammadde girdisi sağlaması nedeniyle sanayinin lokomotifi durumundadır. Bu nedenle tarih boyunca ulusların refah seviyesini büyük ölçüde yer altı servetleri belirlemiştir. Gelişmiş ülkeler gelişmişlik seviyelerine ulaşırken madenciliğin itici gücünden yararlanmışlardır. İstikrarı yakalamış ülkelerde, madenlerin mamul ve/veya yarı mamul olarak üretilmesinin yanı sıra madenciliğin diğer sanayi dallarıyla bütünleşmiş olması ve dünya ekonomik yapısıyla kalıcı bir entegrasyon sergilemesi önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır

Herhangi bir sektör, her şeyden önce dayandığı kaynakların zenginliği oranında gelişebilir. Bu bakımdan uzun vadeli madencilik gelişme planlar  için hedef ve stratejiler belirlenirken ülkenin maden potansiyeli göz önünde bulundurulması gereken en önemli husustur.

Sonuçta madenler insan ve toplum yaşamının önemli bir parçasıdır.  Mineral ve metallere erişim ve bunların kullanımı, toplumların refahı ve ekonomik kalkınması için şarttır.  Gelişmiş ülkelerin bugünkü mevcut ekonomik güçlerine sahip olmalarında, doğal kaynaklarını en etkin şekilde kullanmaları büyük rol oynamaktadır. Farkında olmasak da, yaşamı fonksiyonel hale getiren araç ve gereçlerin tamamına yakını doğal kaynaklardan yani madencilik faaliyetlerinin bir sonucu olarak sağlanmaktadır.  Madencilik sektörü, kalkınma ve ekonomiye doğrudan ve dolaylı katkıları bakımından uluslar için vazgeçilmezdir ve dün olduğu gibi bugün de vazgeçilmez konumunu sürdürmektedir.  Madencilik, ülkelerin kalkınmasında önemli rol oynayan sektörlerden biridir. Maden ürünleri, Sanayi, Enerji, Tarım Ve İnşaat sektörlerinin, temel girdilerini oluşturmaktadır. Sürdürülebilir kalkınmamızı devam ettirebilmek için sürdürülebilir madencilik politikalarımızı geliştirmemiz, yönetmemiz gerekmektedir.

MADENCİLİĞİMİZİN EKONOMİMİZDEKİ YERİ

Türkiye maden çeşitliliği bakımından zengin bir ülkedir. Günümüzde dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden sadece 13 ünün ülkemizde varlığı saptanmamıştır. İşletilebilir nitelik ve nicelikte olmayan bu madenler aşağıda verilmiştir. Ülkemiz 50 çeşit madende kısmen yeterli kaynaklara sahipken 27 maden ve mineralin günümüzde bilinen rezervleri ve kaliteleri ekonomik madencilik için yetersizdir.

21-22 Haziran 1990 tarihinde yapılan Birinci Madencilik Şurası’nda sunulan bir raporda Türkiye maden potansiyelinin satış hasılatı bazında değeri 2 trilyon dolar olarak verilmiştir. Bu değer esas itibariyle yerinde değer olup teknik ve teknolojik sorunlar ve ekonomik işletilebilme olanaklarını, yatırım harcamalarını, işletme giderlerini, talep durumunu ve pazar koşullarını dikkate almaksızın yapılan bir değerlendirmenin sonucudur. Teknolojinin hızlı geliştiği dünyada madencilikte üretim boyutunun artması ve stok hareketleri nedeniyle güçlü rezerv ve güçlü sermaye grupları karşısında bu pazarlardaki rekabet riskleri bu tahminde dikkate alınmamıştır. Değerlendirmede diğer bir konu mahalli fiyatlardır. Özellikle yapı malzemelerinde ve yükte ağır pahada hafif kalker, dolomit gibi madenler için uluslararası piyasa, büyük nakliyat fiyatları nedeniyle oluşmamakta ve bu madenler ancak mahallinde kullanımı nedeniyle değer kazanabilmektedir.

Gelişen teknoloji ve AR-GE çalışmalarına paralel olarak dünyada geri kazanım (hurda kullanımı) ve ikame maddelerinin kullanımı hızla artmaktadır. Bu da özellikle gelişmekte olan ülkelerin üretimlerini olumsuz etkileyen önemli faktörlerden biridir.

Türkiye’de yılda 300 milyon ton seviyelerinde üretilen maden ürünleri, inşaat sektöründe ve sanayide hammadde olarak tüketilmekte olup yılda ülkemize 30 milyar dolar katma değer kazandırmaktadır. Bor, krom, selestit, manyezit, barit, mermer, pomza, feldspat gibi madenler büyük oranda ihraç edilmekte, yılda yaklaşık 100 milyon ton mertebesinde üretilen kömür ise, büyük çoğunluğu termik santrallarde olmak üzere, yurt içinde tüketilmektedir.

Sanayileşme ve ulusal kalkınma açısından ihmal edilmeyecek bir öneme sahip olan madencilik sektörünün ekonomiye katkısının en sağlıklı göstergesi bu sektörün Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payıdır. Bu pay devletlerin maden potansiyeli ve iktisadi gelişmişliği ile ilgili olarak değişim göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde halen, GSMH’da madenciliğin payı; ABD’de % 4.2, Federal Almanya’da % 4.0, Kanada’da % 7.5, Avustralya’da % 8.7 civarında iken Türkiye’de ise bu oran % 1 ‘ler düzeyindedir.

 Türkiye genel ihracatı 2018’de yüzde 7 artışla 168 milyar dolar oldu. İthalat ise yüzde 4,6 düşüşle 223 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı, yüzde 28,4 düşerek 55 milyar 16 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2017’de yüzde 67,1 iken 2018 de sonu itibarıyla yüzde 75,3’e çıktı.

2018 yılında 168 milyar USD olarak gerçekleşen ülkemiz toplam ihracatından %2,7 pay alan madencilik sektörü ihracatı, bir önceki yıla göre %-2,7’lik azalışla 4,56 milyar USD olarak gerçekleşmiştir. 

Maden İhracatının Gruplara Göre Dağılımı (2018)

Sonuç olarak dünya madencilik yapısı ve ticareti dikkate alındığında 2019 yılında Madencilik şurası çalıştayında sunulan ülkemiz maden potansiyeli raporunda yapılan hesaplamaya göre 2017 yılında ülkemizde 18 milyar dolar değerinde maden üretilmiş olup bunun 4.7 milyar doları ihracat yapılmış, kalan 13.3 milyar doları da ülkemiz iç tüketimi olarak gerçekleştirilmiştir.  2023 hedefi olarak 25 milyar dolar/yıl üretim düzeyine ulaşmaktır.

Ülkemizin karmaşık jeolojik yapısı çok çeşitli madenlerin ülkemizde bulunmasına olanak sağlamıştır. Ancak Türkiye’nin karmaşık jeolojik yapısı maden aramayı zorlaştırmaktadır. Ülkemiz yeraltı kaynakları yönünden dünya madenciliğinde adı geçen 132 ülke arasında toplam üretim değeri itibariyle 28’inci, maden çeşitliliği itibariyle 10’uncu sırada yer almaktadır. Başta endüstriyel hammaddeler olmak üzere, metalik madenler, enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynaklar açısından ülkemiz zengindir.

Milli enerji ve maden politikamızı ana 3 saç ayağından birincisi enerji ve hammadde de arz güvenliği, ikincisi yerlileşme, üçüncüsü öngörülebilir piyasalar. Milli Enerji ve Maden Stratejisi çerçevesindeki hedeflere ulaşabilmek, değer zincirini sağlayabilmek  amacıyla yapısal dönüşümü önceleyen faaliyetlerimize devam ediyoruz. Madencilik riskli bir sektördür. Hem finansman olarak riskli hem de faaliyet olarak riskli bir sektördür.  Yerli kaynakların ekonomiye güvenli bir şekilde kazandırılması ve değer zincirinin oluşturulması bakanlığımız maden politikasının temel hedefidir.

Madencilikte temel amacımız başta madenciliğe dayalı yerli sanayinin geliştirilmesi ve bu kaynakların istihdama ve uç ürünlere yönelik değerlendirilmesidir.

Özellikle maden kaynaklarımızın uç ürüne yönelik içinde teknoloji ve bilgiyi barındıran katma değeri yüksek ürünlere dönüştürülmesi temelinde destek ve teşviklerimiz devam edecektir.

Biz yaptığımız işte dünyada marka haline gelmek istiyoruz. Yerli sermayemiz olan madenlerimizde borda, mermerde, kromda endüstriyel hammaddelerde artık dünyada marka haline gelmemiz lazım.

Günümüzde, üretimin gerektirdiği tüm girdilerin tamamıyla yurtiçi kaynaklardan karşılanması hiçbir ülke için söz konusu değildir. Üretim için gerekli olan girdilerde yurtiçi ve yurtdışı kaynakların en etkin ve verimli şekilde kullanımı, sürdürülebilir küresel rekabet gücünün sağlanması açısından önemlidir. Bu nedenle madencilik sektörü sadece iç piyasada değil buğun 25 milyar dolara yakın hammadde ithal eden ülkemiz yurtdışı kaynakları de dikkate alarak hedef ve stratejilerini oluşturmaya çalışıyoruz.

Ülkemiz Hammadde Tedarik Stratejisi kapsamında;  Sanayi Hammaddeleri, Kritik ve Stratejik her bir maden için eylem planı oluşturmaya çalışıyoruz. Başta kömür havzaları olmak üzere maden havzalarının işletilmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili proje ve planlar hazırlayarak, iş modelleri belirlemekte ve uygulamaktayız.

Projeksiyonların ve kalkınma planlarının, güvenilir bir maden envanterinden alınacak veriler yardımıyla yapılması durumunda, ekonomide ve madencilikte sürdürülebilir kalkınma sağlanabilecektir. Böylelikle yatırımcıların ve girişimcilerin yatırım risklerini kaynak güvenilirliğini esas alan sınıflandırmalar doğrultusunda yapması gerekmektedir. Bu açıdan, yerkabuğunda doğal halde bulunan madenlerin tanımlanması ve sınıflandırılması önem arz etmektedir.  Bu nedenle kurulan UMREK (Ulusal Madenlerde Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu) sektörün önüne engel değil, bilakis madencilik sektörünün gelişmesine imkân sağlayacak şekilde fonksiyonel hale gelmesi için çalışmaktayız. Gelecekte finansal kaynakların oluşturulması ile ülkemiz maden borsasının oluşmasının temelleri atılacaktır. Madencilik sektörünün ürettiği verilerin ve numunelerinin kaybolmadan arşivleneceği Türkiye Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankası (TÜVEK) kurulmuştur. Ülkemiz hammadde tedarik stratejisine önemli katkılar sağlayacak MTA’nın yurt dışında kamu ve özel sektörle ortak maden arama imkanı verilmiştir.

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından verilen ve yürürlükte olan 10.12.2019 tarihi itibarıyla toplam 6.227 arama ve 9.877 işletme ruhsatı olmak üzere toplam 16.104 adet maden ruhsatı bulunmaktadır. Ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçları doğrultusunda da toplam 4.668 adet yapı hammaddesi üretim izni de bulunmaktadır. Bunun yanında işletme ruhsatlarının 8207 adedi için işletme izni düzenlenmiş olup bu ruhsatlar faaliyette bulunabilecek konumdadır.

Türkiye Geneli Maden Ruhsat Sayıları (Hammadde Üretim İzni Hariç)

Yıllar İtibarıyla Türkiye Geneli Maden Ruhsatları

*10.12.2019 tarihi itibarıyla

İşletme izinli ruhsatların denetimleri kapsamında söz konusu ruhsatlar üretim yöntemi ve üretim miktarı kriterlerine göre 3 risk grubuna ayrılmış ve risk gruplarına göre bu ruhsatların hangi sıklıkta denetleneceği belirlenmiştir.

Bu bağlamda;

Az riskli (Mavi Grup)  ruhsatlar: Yılda en az 1 kez denetim

Riskli (Sarı Grup) ruhsatlar: Yılda en az 2 kez denetim

Çok Riskli: (Kırmızı Grup): Yılda en az 4 kez denetim şeklinde denetim faaliyetleri gerçekleştirilmektedir.

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 2018 yılında toplam 8.088 adet ruhsatın denetimi yapılmış olup 2019 yılında 10.12.2019 tarihi itibarıyla 8.141 adet sahanın denetimi gerçekleştirilmiştir.

Yıllar İtibarıyla Maden Ruhsatlarının Denetim Sayıları

*10.12.2019 tarihi itibarıyla

Madencilik faaliyetleri öncesi ve süresince temin edilmesi gereken izinlerin daha hızlı ve bürokrasi azaltılarak yapılabilmesi için ilgili izinlerin temin edildiği kamu kurumlarından temsilcilerin bulunduğu “Madencilik Koordinasyon Kurulu” etkin bir şekilde çalıştırılmaktadır.  Sektörün sorunları ile ilgili olarak diğer bakanlıklar nezdinde çözüm çalışmalarımız devam etmektedir.

Türkiye’nin istikbali derinlerdedir.  Biz diyoruz ki; “Ne kadar sondaj o kadar maden.”

Altın madenciliği ile ilgili yapılan çalışmalar ülke ekonomisine olumlu katkılar sağlıyor. Bu alanda yapılan çalışmalar ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Altın Madenciliği malumunuz dünyada çok eski çağlardan beri yapılıyor. Fakat, Türkiye’de çok yeni. İlk altını Türkiye’de 2001 yılında çıkardık. O yıl Türkiye topraklarında çıkarılan toplam altın miktarı 1,5 tonlar civarındaydı. 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’de altın madenciliğinde çok hızlı ilerlemeler oldu. 2019 yılında ülkemizde 38 ton altın çıkarıldı. Bu müthiş bir rakam, 18 yılda 1,5 tondan 38 tona çıkmak. Avrupa’da altın üretiminde 1’nci sıradayız.10,000 kişi direk olarak altın madenciliği alanında istihdam ediliyor. Ülkemiz altın madenciliğinde bir Avustralya, Kanada, ABD, Güney Afrika değil belki, fakat altın madeni açısından çok fakir bir ülke de değil. Aramalar sonunda keşfedilmiş epey altın madeni sahamız var.

Türkiye büyük miktarlarda altın ithal eden bir ülkedir. Ortalama olarak söylersek yılda 160 ton altın ithal ediyoruz. Yılda 10 milyar dolar civarında altın ithalatına ülke olarak para ödüyoruz. 2 milyar dolar civarında da altın ihracatı yapıyoruz. Altın ticaretinde yıllık açığımız 8 milyar dolar civarında. Bu, cari açığımızın önemli kalemlerinden bir tanesi. Dolayısıyla, bu açığı kapatabilmek için yeni altın madeni sahaları keşfetmeliyiz ve bu sahaları işletmeye açmalıyız.

Türkiye’de madencilik dünya standartlarında yapılıyor. Çok güzel altın madenciliği yapan firmalar var. Madenciliği düzenleyen mevzuatımız dünya standartlarındadır. Ülkemizde çevreye duyarlı madencilik yapılıyor. Çevre de bizim, ormanlar da bizim, madenler de bizim. Çevreyi de koruyacağız, ormanları da koruyacağız (kestiğimizden çok daha fazla ağaç dikeceğiz) ve madenlerimizi de çıkaracağız. Yeraltı zenginliklerini değerlendiremeyen ülkeler bunu acısını yoksulluk olarak, işsizlik olarak, fakirlik olarak çekerler. Ülke olarak yeraltı kaynaklarımızı değerlendirmek zorundayız.

Son dönemde yurtdışında ülke madenciliğinin geliştirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalarla ilgili bilgiler alabilir miyiz?

Evet, son yıllarda Türkiye sadece ülke sınırları içerisinde değil başka ülkelerde de madencilik faaliyetlerine hız vermiştir. Bu bir zorunluluktur. Dünyada ülkeler, sanayisinin hammadde ihtiyaçlarını karşılamak için, ticaret yapmak için başka ülkelerde madencilik faaliyetlerine girişmektedirler. Biz de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak Özbekistan’da, Sudan’da maden sahaları aldık. Bu maden sahalarını işletmeye almak için bir iş planı oluşturduk ve yoğun olarak çalışıyoruz. İnşallah olumlu neticelerini kısa sürede alırız.  Ümitliyiz.

Madencilikte stratejik ürün olarak görülen Bor mineralleri alanında yapılan çalışmaları aktarır mısınız?

80 yılın üzerindeki tecrübesiyle Türkiye’nin madencilik sektörünün temel taşlarından olan Eti Maden, bugün faaliyet gösteren pek çok İşletmeyi sektöre kazandırarak bu süreçte sektöre yön veren kamu kuruluşudur. 2004 yılından itibaren ana faaliyet alanı olarak belirlenen bor sektöründe ülkemiz bor minerallerinin üretilmesi, işletilmesi ve pazarlanması görevini yerine getirmektedir.

Ülkemizin Dünya Bor rezervinin %73’üne sahip olmasının verdiği güç sayesinde sektörde “Güvenilir ve Sürdürülebilir Tedarikçi” konumundayız.

Bugün, bor pazarında talep edilen bütün ürünler Eti Maden tarafından üretilmektedir. Müşteri ihtiyaçlarına göre şekillendirilen Eti Maden’in ürün portföyünde; 31 tesisinde ürettiği 17 farklı bor ürünü bulunmaktadır.

Yatırım odaklı bir kuruluş olarak, bor üretim sektörüne yapılan 1 milyar $ mertebesindeki yatırımın 860 milyon $’ı son 10 yılda (2008-2019) gerçekleştirilmiştir. Bor sektörü açısından önemli ve büyük kapasiteli tesisler tamamlanarak ülkemizin rafine bor üretim kapasitesi bugün itibarıyla 2,7 milyon tona ulaşmıştır. Söz konusu tesisler arasında, 500.000 ton/yıl kapasitesi ile Dünyanın en büyük Boraks Pentahidrat Tesisi bulunmaktadır.

Diğer yandan, ülkemizin bordan elde ettiği gelir son 15 yılda (2003-2018) 390 milyon $’dan 1 milyar $ mertebesine ulaşmıştır. Söz konusu dönemde bor ürünlerinden 9,7 milyar $’ı ihracat olmak üzere toplam yaklaşık 10,2 milyar $ gelir elde edilmiştir. Özellikle 2018 yılı Eti Maden’in satış rekorları kırdığı bir yıl olmuştur. Geride bıraktığımız yıl; uygulanan üretim, pazarlama ve yatırım politikaları ile bor satışları %11 mertebesinde artmıştır. Rakamları detaylandırmak gerekirse; 2018 yılında 2,45 milyon ton bor ürünleri satışı karşılığında, %97’si ihracat gelirlerinden olmak üzere ilk defa 1 milyar doların üzerinde satış geliri elde edilmiştir. Böylece, 2005 yılında yakalanan Dünya bor sektörü liderliği %59 seviyesi ile güçlendirilmiştir. Eti Maden önümüzdeki dönemde; kalite, sürdürülebilirlik ve inovasyon anlayışından ödün vermeden “Rezerv Kadar Pazar” vizyonunu sürdürmeyi hedeflemiştir.

Bor ürünleri tüketim alanlarının hiçbirinde ana bileşen olmayıp, diğer endüstriyel minerallerle birlikte malzemeye farklı bir özellik katmaktadır. Yani sadece bor ürünlerinden mamul herhangi bir ürün yoktur. Bu kapsamda, yeni ürün ve yeni kullanım alanlarının bulunması yönünde Ar-Ge faaliyetlerine ağırlık verilmiştir. Eti Maden’in kendi bünyesindeki Ar-Ge faaliyetleri sonucunda bugüne kadar geliştirdiği bor oksit, zirai bor, çinko borat, kalsine tinkal, kalsine kolemanit, borlu temizlik ürünü ve susuz boraks gibi ürünler için tamamına yakını yerli üretim ekipmanları kullanılarak kurulan tesislerde, üretimler başarı ile sürdürülmektedir.

Burada özellikle borlu temizlik ürünleri konusunu detaylandırmak isterim; Eti Maden tarafından bor ürünleri kullanım alanının genişletilmesi ve buna bağlı olarak da bor ürünlerinin tüketim miktarının artırılması amacıyla doğal mineralli bor temizlik ürünü geliştirilmiştir. 2019 yılı Ocak ayından itibaren BORON markası ile bor temizlik ürünü piyasaya sunulmuştur. 2019 yılı Kasım ayı başında da, piyasada bulunan genel çamaşırların temizliğine yönelik BORON markalı üründe çeşitliliğe gidilerek toz formda ve sıvı formda renkli ve beyaz çamaşırların temizliğine yönelik dört yeni ürün pazara sunulmuştur. BORON markalı bulaşık temizlik ürününün geliştirme çalışmaları da sürdürülmekte olup 2020 yılında pazara sunulması planlanmaktadır.

Bakanlığımızın “Milli Enerji ve Milli Maden’’ politikasının ışığında; bor sektörünün gelişmesinde, katma değer açısından geleneksel bor ürünleri üretiminin bir ileri aşaması olan, rafine bor ürünlerinin girdi olarak kullanıldığı bor karbür, bor nitrür, ferrobor gibi ileri teknoloji ürünler üretimine yönelik çalışmalara devam edilmektedir.

Özelikle bor karbür üretimine yönelik Bor Karbür Üretim Tesisi projesi kapsamında Bor Karbür üretim tesisinin yapımına yönelik olarak, Çin’de yerleşik China Machinery Engineering Corporation (CMEC) ile Anahtar Teslim Sözleşmesi (EPC) imzalanmıştır. Sayın Bakanımızın katılımıyla 25.10.2019 tarihinde tesisin temeli atılmıştır. Yatırım tutarı 70 milyon Dolar olan tesisin kapasitesi 1.000 ton/yıl olup 24 ay gibi kısa bir sürede tamamlanması planlanmaktadır. Tesiste 250 kişi istihdam edilecektir.

Diğer yandan, bor ürünlerinin tarım sektöründe kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla Granül Kolemanit, Granül Üleksit ve Granül Boraks Pentahidrat ürün geliştirme faaliyetleri gerçekleştirilmektedir.  Ayrıca, Sabancı Üniversitesi ile 3 yıl süreli yürütülecek olan “Bor Ürünlerinin Tarımda Yaygınlaştırılması ve Deneme Çalışmalarının Yapılması” projesi kapsamında yurtiçi sera ve yurtdışı tarla denemeleri sürdürülmektedir. Bu çalışmalarda Kurumumuz mevcut ve geliştirmekte olduğu 7 bor ürününün sera ve tarla denemeleri yapılmaktadır.

Ayrıca, üretim tesislerinden çıkan atıkların çevre mevzuatına uygun olarak depolanması ve çevreye hiçbir olumsuz etki yaratmaması amacıyla da projelerimiz mevcuttur. Bu amaçla, mevcut atık barajlarımızın kapasitelerini artırıyor, yeni atık göletleri ve katı atık depolama alanları inşa ediyoruz.

2020 yılında bor tüketimi yapılan sektörlerde önemli bir artış öngörülmemesine ve küresel piyasalardaki ekonomik dalgalanmalara rağmen, dünya bor pazarında kısa ve orta vadede mevcut durumumuzu korumayı ve daha katma değerli ürünler üreterek satışlarımızı artırmayı planlıyoruz. Bakanlığımızın ortaya koyduğu vizyon doğrultusunda, Eti Maden gerekli motivasyon ve özveri ile ülke ekonomisine büyük katkı yapmaya devam edecektir.

“İnovasyon, Kalite ve Sürdürülebilirlik” vizyonuyla hareket ettiğimiz 2023 yılı yol haritasında büyük hedeflerimiz mevcut ve bu konuda yoğun tempoda çalışmaya devam etmekteyiz. “Her Şeye Rağmen Üretim” yerine çevre ve insana duyarlı, kalite odaklı üretim anlayışımız ile yol haritamızda Kuruluşumuz için İSG ve Çevre konularını öncelikli alanlarımızdan biri olarak belirledik.

Sektörde sürdürülebilirliğimizi sağlamaya yönelik önceliklerimizden birincisi, “Geleneksel Bor Ürünleri Pazarındaki Sahipliğimizi Sürdürülebilir Kılmaktır”. Bu kapsamda, temizlik sektörü ile bor esaslı temizlik ürünleri geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, seramik sektörü ile farklı bor ürünleri kullanımı ile seramik sektöründe proses geliştirme, tarımda bor kullanımını artırmak için ulusal ve uluslararası işbirlikleri ile gübre eldesi konusunda önemli çalışmalar sürdürüyoruz.

İkinci önceliğimiz ise, “Geleneksel Bor Ürünlerinden İleri Teknolojide Kullanılan Bor Ürünlerine Geçiş” sağlayarak stratejik bir dönüşüm gerçekleştirmektir. Bunu da “Bor’a Dayalı Sektörlerle Stratejik İşbirlikleri Geliştirerek” gerçekleştireceğiz. Yapılan bu stratejik dönüşümle ülkemize sağlanan katma değer; geleneksel bor ürünlerine göre katlanarak artacaktır.

Diğer yandan, önümüzdeki on yıl içinde büyüme gerçekleşeceği öngörülen inşaat, bioyakıt, ilaç ve medikal, seramik, yenilenebilir enerji yatırımları, elektrik-elektronik eşya üretimi, havacılık ve uzay sanayi bor tüketimini doğrudan etkileyen alanlardır. Özel sektörle işbirliği için potansiyel olarak gördüğümüz ve bor ürünlerinin tüketildiği bu alanlara yönelik Ar-Ge projeleri hedeflemekteyiz. Bu kapsamda, borun kullanıldığı sanayilerde yerli ve yabancı yatırımcılarla inovasyon odaklı, teknoloji oluşturma ve geliştirme temelinde işbirlikleri geliştirilmesine açık olduğumuzu ifade edebilirim.

Ülke madenciliğimizin geleceği ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Bu yeni dönemde yeni bir madencilik kültürü oluşturmaya çalışıyoruz. Bu kültürün ana yapısı uluslararası standartlarda bilgi birikimi olan, iş sağlığı ve güvenliğine önem veren, çevre hassasiyetlerine duyarlı ve Madencilik faaliyetleri ile halkla ilişkileri beraber yürüten bir anlayışla Madencilik kültürünü yerleştirmeye, geliştirmeye ve üzerine bina etmeye çalışıyoruz. Bu anlamda yaptığımız çalışmalar ve uygulamalarımız devam edecektir.

Madencilikte güç birliği yapmamız gerekmektedir. Bu güçlü birliği kullanarak halkla ilişkiler kurarak ve sosyal medya aracılığı ile madencilik ile ilgili oluşturulmaya çalışan olumsuz algının düzeltilmesi yönünde çalışmamız gerekmektedir.

İş Sağlığı ve Güvenliği unsurları, kesinlikle vazgeçilmeyecek ve tolerans göstermeyecek, Bakanlığımızın öncelikli konuları arasındadır. Madencilik Sektörünün, iş sağlığı ve güvenliği, çevre güvenliği,  yatırım ve sermaye güvenliği, rezerv güvenliği, bilgi güvenliği gibi hususlarda “Güvenli Madenciliğin Yol Haritası”nı oluşturmaya çalışmaktayız. Madenlerde Risk Analizi ve Yönetimine geçilmesi ve tüm madenlerde uygulanması sağlanması en önemli hedeflerimizdendir.

Doğası gereği Madencilik faaliyetleri, diğer tüm sektör faaliyetlerinden farklı olması sebebiyle gelişmiş bütün ülkelerde özel bir kanunla ele alınmıştır. ABD, Çin, Avustralya, Yeni Zelanda, G. Kore, G. Afrika ve Kanada bu ülkelerin başında gelmektedir. Ki bu ülkeler dünyada madencilikte en gelişmiş ülkeler haline gelmişlerdir.  Bundan sonraki sürecin sacayağı olarak görülen iş sağlığı ve güvenliğinin madencilik alanında çok daha iyi yönetilebilmesi, güvenlik kültürünün oluşturulması amacıyla dünyadaki madencilik uygulamalarını da dikkate alarak geliştirmeye çalışıyoruz.

Madencilikte özel yatırımların canlılığı, büyük ölçüde kamu yatırımlarının uyarıcılığına bağlıdır. Devletin madencilik yatırımlarındaki uyarıcılık işlevi devam edecek olup sektörün üretmiş olduğu yerbilimleri verileri (Jeolojik harita, Jeofizik, analiz ve testler gibi) madencilik faaliyetlerindeki riskleri azaltacak ve yeni maden varlıklarının bulunmasına imkân sağlayacak olup MAPEK ise madencilik faaliyetlerini ölçülebilir, kontrol edilebilir, denetlenebilir ve yönetilebilir sistemleri kuracak ve uygulayacaktır. Madenciliğin daha etkin ve şeffaf bir şekilde yönetimi için Bakanlık bünyesinde yoğun bir mesai harcanmakta ve Sektörle daha etkili iletişim kurulmaktadır.

Madencilik zor bir uğraşıdır ve oluştuğu yerde üretim faaliyetleri yürütülür. Alın teri gerekir, emek vermek gerekir, çalıştığı alan ile ilgili bilgi ve donanım sahibi olunması gerekir. Tehlikeli bir uğraştır, riskli bir faaliyettir. Ayrıca, ülkenin yeraltı zenginliklerini ekonomiye kazandırmada katma değeri en yüksek sektörlerdendir.  Eğer biz doğal kaynaklarımızı işlersek, buna bağlı sektörler de gelişim sağlayacaktır. Bunlar bir zincirin halkaları gibidir.

Madencilik, ülkemizin aydınlık geleceğinin ağır yükünü omuzlarında taşıyan bir sektördür. Toprağın yüzlerce metre altında bir madeni üretmek için alın teri döken en zor mesleklerden bir tanesidir. Bunun bilincindeyiz. Bu anlamda Yeni Maden kanunu düzenlemesi gündemimizde. Yeni kanunda temel amaç, Madencilik faaliyetlerimizin hem madenci hem de maden için uluslararası standartlarda sürdürülebilir çevre ve Madencilik yapabilecek şekilde ülke kaynaklarımızın  maksimum şekilde değerlendirip ekonomiye kazandıracak şekilde bir düzenleme yapma gayreti ve çalışması içindeyiz.  Bu anlamda da sektörden gerekli destek ve geri bildirim de bekliyoruz. Sonuncusu 1993 yılında yapılan Madencilik şurasının 3.sünü İnşallah 2020 yılında yapmayı planlıyoruz.  Bu da sektör için geç kalmış bir faaliyettir. Bu anlamda da sektörü bir araya getirip Strateji, Hedef, Politikalar anlamında Madencilik sektörü paydaşlarını bir araya getirmek istiyoruz.

Bütün amacımız madenciliğimizi yüksek potansiyel ve ileri teknoloji imkânlarıyla katma değerli ürünlere dönüştürerek hak ettiği değeri vermektir. Bakanlık olarak bu konunun politika ve stratejilerini oluşturmaya çalışacağız

Son olarak; çok fazla değişikliğe uğramış maden kanunu yeniden ele alınacak, sade, anlaşılabilir, dünya uygulamalarından örnekler alınarak maden sektörünün önündeki bürokratik sıkıntılar ortadan kaldırılacak, ruhsat güvencesine önem verebileceğimiz bir maden kanunu sektörle, STK’lar ile yapacağız inşallah. Özellikle dünyadaki iyi uygulamalar ile hep beraber oluşturacağımız bu yeni maden kanunu siz madenciler, akademisyenler, bürokratlar, STK’lar yani tüm paydaşlar gerekli katkı, görüş fikir artık adına ne derseniz gerekli katkıyı vermesini bekliyoruz. MART 2020