APM Terminals Ege’nin en büyük konteyner limanını 2016’da açacak
Artan dış ticaretimize paralel olarak, yeni liman yatırımları hayata geçiriliyor. 2016 yılının ilk çeyreğinde İzmir’de açılışı yapılacak olan APM Terminals, bölgenin de kaderini değiştirecek. İkinci fazı tamamlandığında 1,3 milyon TEU kapasiteye ulaşacak olan yatırım ile ilgili görüşlerini aldığımız, APM Terminals Genel Müdürü Mogens Wolf Larsen, sorularımızı yanıtladı.
Türkiye’de sektörünüze uluslararası yatırımcıların yatırım yaptığını görmekteyiz. Bu açıdan sektör ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Türkiye bu alanda belli bir noktaya ulaştı ve bu hedefin üstüne çıkmak üzere ilerliyor. Şu anda uluslararası yatırımcıların birçoğunun Türkiye’ye geldiğini ve yatırım yapmak istediğini görüyoruz. Bunlardan ilki Mersin’deki PSA limanı, ikincisi Körfez’de DP World limanının yatırımı, üçüncü olarak da APM Terminals yatırımının faaliyete girmesi olarak gösterebiliriz. Bu yönde yatırım yapacak yabancı yatırımcılar öncelikle Türkiye’ye bilgi birikimlerini getiriyorlar. Dolayısıyla yıllar içinde bu alanda verimliliğin ve iş güvenliğinin artacağını söyleyebilirim.
Liman yatırımlarını realite edecek bir dış ticaret potansiyeli var mı?
Nüfusa oranla Türkiye’yi incelediğimizde ortalama bir kişiye 0.1 TEU kapasite görünüyor. Bu konuda Avrupa’ya baktığımızda hatta Kuzey Avrupa’da Türkiye’nin 3-4 katı üstündedir. Dolayısıyla Türkiye’de bu alanda ciddi bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz.
İzmir özeline bakacak olursak bu potansiyel var mı?
İzmir’de de ciddi bir potansiyel bulunuyor. İzmir’in en büyük handikabı buraya büyük gemilerin gelemiyor olması diyebiliriz. Çünkü bu gemileri karşılayacak özelliklere sahip potansiyelde bir liman yok. Bu da Ortadoğu ve Asya ülkelerine yapılacak taşımaların aktarma limanları üzerinden yapılma zorunluluğuna neden oluyor ve İzmir ve Ege Bölgesi’ndeki ihracat ve ithalatçılar bu yöntem ile çalışmak zorunda kalıyorlar ki bu da taşıma maliyetlerinde önemli bir artışa neden oluyor. İstanbul bölgesine baktığımızda ise büyük gemiler bölge limanlarına rahatça uğrak yapabildiğini ve Ortadoğu ve Asya ülkelerine direkt ihracat veya ithalat fırsatı yarattığını görebiliyoruz. İzmir’deki limanlarda böyle bir kapasite olmadığı için bu imkândan faydalanamıyorlardı. Fakat limanımızın açılmasıyla birlikte büyük gemiler bizim limanımıza uğrayacak, dolayısıyla İzmir’deki ihracat ve ithalatçılar da bu potansiyelden ve maliyet avantajından faydalanacaktır.
Çandarlı Limanının yapılması sizi etkileyecek mi?
Bizi etkileyeceğini düşünmüyorum çünkü Çandarlı Limanı, Pire limanına alternatif ve ana aktarma limanı olacak şekilde yapılandırılıyor. Bizim limanımızı ise aktarma limanından ziyade İzmir’den direkt ithalat ve ihracat işlemi yapılacak şekilde yapılandırılıyor. Dolayısıyla iki liman faaliyete geçtiğinde, farklı alanlarda hizmet vereceklerdir. Bu nedenle birbirlerini etkileyeceğini düşünmüyoruz.
Çandarlı Limanı dışında da İzmir ve bölgesinde yeni limanların yapılacağı belirtiliyor. Bu yatırımlar birbirlerini etkiler mi?
Burada ne inşa edileceği önemlidir. APM Terminals olarak bizim şöyle bir avantajımız var. Biz uluslararası bir şirketiz ve yaklaşık 70 ülkede hizmet veriyoruz. Dünyadaki bütün konteyner taşımacılığı yapan firmalar bizim müşterilerimiz. Dolayısıyla bunun avantajını her zaman yaşayacağız. Bunun dışında tabi ki rekabet olmasını isteriz. Rekabet Türkiye ekonomisine her zaman katkıda bulunacaktır. İlerleyen yıllarda bizim yaptığımız yatırım da kapasitesi İzmir için potansiyelin altında kalabilir ve bununla beraber mutlaka yeni yatırımlar gelecektir.
İzmir ve Ege Bölgesindeki dış ticaret gelişimiyle ilgili gözlemleriniz nelerdir?
İzmir ve bölgesinde dış ticaret sürekli artıyordu. Fakat son 12 aydır bir artışın olmadığını görüyoruz. İzmir’de ağırlıklı olarak mermer, mineral ürünler ve tarım ihracatı yapılıyor. Bu ihracatçılar dünyadaki birçok firma ile rekabet etmek durumundalar. Fakat İzmir’de aktarma limanı kullanılması nedeniyle navlun fiyatlarının yüksek olması firmalarımızın diğer ihracat yapan firmalarla rekabet etmesini engelliyor.
Türkiye’nin bölgesel liman olma hedefi bulunuyor. Bu yatırımlarla Türkiye bölgesel liman yeri olabilir mi?
Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye gelmesiyle birlikte bu yönde gelişmelerin olacağını düşünüyorum. Fakat bölgesel liman olmak, sadece yatırımcıların gelmesiyle gerçekleşebilecek bir durum değildir. Bunun için otoritenin de bu yönde yardımcı olması gerekiyor. Örneğin, gümrük konusunda bazı işlemler çok yavaş ilerliyor veya bazı işler hala manuel yapılıyor. Bunun için devletin destek vermesi gerekiyor. Eğer devlet destek verirse Türkiye bu alanda büyüyebilir. Son zamanlarda İstanbul limanlarından Karadeniz bölgesine gidecek olan ithalat konteynerler çok fazla kontrol edilmektedir. Bu durum karşısında gemi acentelerinin şikâyetinin olduğunu biliyoruz. Bu nedenle İstanbul limanlarına uğramak istemiyorlar. Çünkü bu durum aktarma sürelerini uzatıyor. Eğer bölgesel liman olacaksak devletin desteğini almamız gerekiyor.
Gelişmiş ülkeler bu yöndeki sorunları nasıl aşıyor?
Öncelikle Türkiye zaten gelişmiş bir ülkedir. Fakat bu konuda Avrupa ülkelerine bakacak olursak onlar bu alanda biraz daha risk alacak yaklaşımlar sergileyebiliyorlar. Gerçekten sadece kontrol edilmesi gereken konteynerleri kontrol ediyorlar. Bir de bilgi işlem sistemleri biraz daha gelişmiş diyebiliriz. Manuel işlem yapılmıyor, bütün süreç bilgisayar üzerinden yürüyor. Dolayısıyla bu durum işlerin biraz daha hızlı olmasını sağlıyor.
İzmir bölgesi, İstanbul ve Mersin arasında kalmış bir bölge olarak görülüyor. Sizin yatırımınızla bölgenin kabuğundan çıkacağını belirtebilir miyiz?
İzmir’e baktığınız zaman coğrafi olarak İstanbul ve Mersin’in arasında kalıyor fakat kendine göre özellikleri bulunuyor. Şu anda İzmir hinterlandında ürünler yüklenmek için kuzey veya güney limanlarına gidebiliyor. Ancak limanımız İzmir ve hinterlandı için daha hızlı servis ve daha uygun navlun fiyat avantajı sağlamak konusunda oldukça iyi bir gelişme olacak. Zaman içerisinde bu yüklerin bizim limanımıza gelmesini hedefliyoruz.
Konteyner limancılığında en önemli sorunun tren hatlarıyla bu yüklerin dağılamaması olduğu ifade ediliyor. Bu konuda APM Terminals olarak yaşadığınız sorunlar var mı?
Gerçekten demiryoluna yatırım yapılması, ülke ekonomisi açısından çok önemlidir. Çünkü Türkiye’de mesafeler çok uzun dolayısıyla yeterli derecede demir yolu olmadığı için ithalat ve ihracatçılar yüklerini karayolu ile taşımak zorunda kalıyorlar ancak bu yöntem çok daha maliyetli oluyor. Aliağa’da, APM Terminals yakınında da bir demiryolu bulunmaktadır ancak tek hat olması ve yolcu taşımacılığının öncelikli olması nedeniyle sadece gece 12’den sabah 6’ya kadar yük taşınabiliyor. Bu da gecikmelere ve sıkışıklığa neden olduğu için ihracatçıların karayolunu tercih etmesine neden oluyor.
Tren hattı sadece İzmir için mi geçerli yoksa diğer illerimize de gidiyor mu?
İzmir’den diğer illerimize de tren hattı gidiyor. Fakat buradaki sorun şudur. İzmir’den sadece tek bir hat bulunuyor ve bu durum da sıkışıklığa neden oluyor. Ayrıca yolcuların öncelikli olması ve yük taşımacılığının sadece gece yapılabilmesi de sıkışıklık sorunu oluşturuyor. Demiryolunun hem daha az maliyetli olması hem de çevre açısından daha sağlıklı olması nedeniyle bu alana daha fazla yatırım yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada otoritelerin desteğine ihtiyacımız var.
Türkiye’nin 2023 yılı hedefleri bulunuyor. Bu sorunlar aşılırsa ihracat hedeflerimize ulaşabilir miyiz?
2023 yılı hedeflerine ulaşmak için öncelikle alt yapı yatırımlarının tamamlaması gerekiyor yani demiryolları ve çevreyollarının yapılması gerekiyor. Tabi bu yatırımları yapmak için devlet organlarının birbiri ile işbirliği içinde hareket etmesi ve buna paralel olarak daha fazla yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelmesi gerekiyor. Bunların olması ile beraber Türkiye’nin 2023 yılı hedeflerine ulaşacağını düşünüyorum. Çünkü bu hedefler ulaşılabilir hedeflerdir. Türkiye özellikle konteyner taşımacılığı konusunda da çok fazla gelişebilir. Şu anda henüz ulaşabileceği son noktaya gelmiş değiliz. Yeni altyapı yatırımlarıyla birlikte konteyner liman yatırımlarının da artacağına inanıyorum.
APM Terminals özelinde bakacak olursak sizin bölgeden ve bu yatırımınızdan beklentileriniz nelerdir?
Yatırımımız iki fazdan oluşuyor. Birincisinin önümüzdeki ay inşaatı bitmiş olacak ve 2016’nın ilk çeyreğinde faaliyete geçecek. İkinci fazın ise 2016 yılının sonunda faaliyete geçmesini planlıyoruz. İlk faz tamamlandığında 420 bin TEU kapasite ile hizmet vereceğiz. İkinci fazı tamamladığımızda ise 1,3 milyon TEU kapasiteli bir terminal olacağız.
Bu büyüklükte bir limanı kaldıracak iş yükü olacak mı? Bunun ne kadarını Petkim karşılayacak?
Terminalimiz İzmir’den konteyner ile ihraç edilen daha çok mermer, çeşitli mineraller, tarım ürünleri, beyaz eşya gibi yük çeşitlerine ve birçok farklı ihracatçıya hizmet vermeyi hedefliyor. Petkim firması da ağırlıklı olarak ihracat yapan bir firma ve bu konuda çalıştığı çeşitli gemi acentaları var. Limanımız faaliyete geçtikten sonra bu gemi acentalarının bizim müşterimiz olmasını umuyoruz. Böyle bir durumda tabi ki Petkim yüklerine yönelik de bir iş yükümüz olacaktır.
APM Terminals olarak Türkiye’de başka yatırımlarınız da olacak mı? APM Terminals olarak Türkiye’ye yeni yatırımlar yapmayı istiyoruz. Çünkü Türkiye’nin geleceğine baktığınız zaman ciddi bir potansiyeli olduğunu düşünüyoruz. Şu anda İstanbul’u araştırıyoruz. İstanbul, Türkiye Konteyner taşımacılığının %60’ını yapıyor. Fakat İstanbul’da parmak iskele dediğimiz çok fazla liman işletmeciliği var. Biz böyle bir yatırım yapmak yerine daha büyük bir yatırım yapmak isteriz. Dolayısıyla uygun bir bölge bulduğumuz zaman yatırım yapmak isteriz. Güneyde de Akdeniz bölgesinde bir potansiyel buluyor fakat şu anda kapasiteye eşdeğer olduğunu düşünüyorum. Bu bölgede de kapasite yetersiz olmaya başladığı zaman bu bölgeyi de değerlendirebiliriz.