Başkanı olmaktan da seçilmekten de çok gurur duydum

İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunlar Derneği (DEFAMED) seçimleri yapıldı. Yapılan genel kurulda güverte 1992 mezunu Kaptan Ufuk Teker’e teslim edildi. DEFAMED Başkanı ve Türk P&I Genel Müdürü Ufuk Teker ile seçim sonrası bir araya geldik ve derneğin yeni dönemini konuştuk. 

İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunlar Derneği Başkanı oldunuz, hayırlı olsun. Öncelikle derneğin tarihini ve yaptığı çalışmaları aktarır mısınız?

1884 yılında kurulan Yüksek Denizcilik Okulu mezunları tarafından kurulmuş bir dernektir. Yüksek Denizcilik Okulu Türkiye’de denizciliğin bugünlere gelmesinde çok önemli katkıları olan bir eğitim merkezidir. Çünkü sivil bahriye içerisinde, uzun yıllar boyunca sivil kaptan ve makine mühendisi yetiştiren tek okuldu. Kuruluşundan 100 yıl boyunca bu eğitimleri tek başına veren bir eğitim merkeziydi. Şu anda okul 137. yılına girmiştir. Böylesine köklü bir okulun mezunlar derneğinde başkanlık yapmak benim için çok önemli bir görevdir. Mezunları bir araya getirmek, üniversiteyle, İTÜ Denizcilik Fakültesiyle mezunlar arasında köprü olmak, öğrencilerle iletişim de olmak çok önemli bir görevdir. Başkanı olmaktan da seçilmekten de çok gurur duyuyorum. Yönetim kurulu olarak da ilk gün itibarı ile birçok aktiviteye başladık.

Hangi çalışmaları ön plana çıkartacaksınız?

Birinci olarak tüzüğümüz gereği yapmamız gereken görevlerimizi yerine getireceğiz. Mezunların sosyal olarak bir araya gelmesi amacıyla kurulan bir derneğiz. Fakat biz dönem içerisinde ilk ziyaretimizi İTÜ Denizcilik Fakültesi Dekanlığı’na yaptık. Dekanlıktan kampüs içerisinde mezunlar derneğine bir alan rica ettik. Onlarda kabul ettiler. Derneğin fakülte içinde bir etüt merkezi olmasını istiyoruz. Şu anda binanın çalışmalarına başladık. Öğrencilere bir mentorluk ve dijital bir staj gemisi eğitimi vereceğiz. Şu anda çalışmalara başladık, binamızın tadilatı yapılıyor. Dijital ortamda öğrencilerin gemiyi tanımalarını sağlayacak bir yazılım programı üzerinde çalışıyoruz. Böylelikle öğrenciler gemiye gitmeden gemideki tüm ekipmanları öğrenmiş olacak. Teknoloji bu alanda çok gelişmiş ve çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Ana gayemiz öğrencilerin deniz hayatına adapte edilmesidir.  Bunun dışında yatılı okul hayatına adapte olabilmesi için psikolojik destek, hem de deniz hayatında zorluk çekmemesi için psikolojik destek vermek için katkılarımız olacak. İstanbul Yelken Kulübüyle bir anlaşma yaptık. İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunları istedikleri zaman günü birlik yemeklerini veya organizasyonlarını İstanbul Yelken Kulübü’nde gerçekleştirebilirler. Bu çalışmalara devam edeceğiz.

Faaliyetlerinizi sürdürürken bağış toplayabiliyor musunuz?

Bu tür derneklerin genellikle düzenli bir geliri olmuyor. Gelirlerimizi ağırlıklı yaptığımız organizasyonlardan veya üye aidatlarından sağlıyoruz. Burada gönüllü olarak yardımlarda bulunuyoruz.  İTÜ Denizcilik Fakültesi bu açıdan çok özel bir okuldur. Çünkü mezunları hiçbir şekilde okuldan ellerini çekmiyor. Örneğin okulun yatakhane binası yakın bir tarihte mezunlar tarafından yapılmıştır. Yine bu ay içerisinde eski Başbakanımız Binali Yıldırım’ın katılımlarıyla Uzmar Denizcilik, Yüksek Denizcilik Okulu’nun Tuzla yerleşkesinde bir yemekhane ve laboratuvar binasını yaptı ve bütün ekipmanlarıyla öğrencilerin hizmetine sundu.

Bu anlayış bir kültürdür ve maalesef ülkemizde bu kültürü yaygın bir hale getiremiyoruz.

Denizciler bu konuda çok hassaslar. Kendi okullarına sahip çıkarlar. Şu anda yeni gündeme gelen bir projemiz daha var. Okul içindeki derslikleri bir yerde toplayıp eski bina ile ilgili çalışma yapmak istiyoruz. Yine herkes üzerine düşeni yapacaktır diye düşünüyorum.

Son dönemde çevre kirliliği ön plana çıkmakta ve Marmara Denizi’ndeki müsilaj meselesi de, konunun ciddiyetini ortaya koydu. Denizcilik kültüründen gelen biri olarak bu konuda ne düşüyorsunuz?

Denizcilik sektörü çevre açısından kara endüstrisinin çok ilerisinde hareket etmektedir. Denizde sıfır emisyon konusunu biz on yıldan fazla süredir konuşuyoruz. Bunun yanında da gemilerin yüklü olmadığı zaman farklı bir denizden aldığı balast suyunu başka denizlere bırakmasının ekolojik dengeye negatif etkileri göz önüne alınarak balast suyunun iyileştirilmesiyle ilgili çalışmalar yapıldı ve buradaki çalışmalarda zorundu hale geldi. Kara ile denizi kıyasladığınızda toplam emisyonun çok küçük bir kısmı denizcilik sektöründen geliyor. Buna rağmen denizcililer sıfır emisyyon hedefiyle çalışmalar yapmaktadır. Biyolojik arıtma yapmadan suları denizlerle doldurursanız sonucunun ne olduğunu artık insanların gördüğünü düşünüyorum. Marmara’nın verdiği sinyalde bu oldu. Kötü atık yönetimi, bazı derelerin ıslah edilmeden denizle buluşması, kanalizasyon sistemindeki eksikler sonucu müsilajı hep birlikte gördük. Müsilaj olayıyla ilgili birçok kurum bir araya geldi, şuanda çalışmaların devam ettiğini biliyoruz, kısa bir zamanda alınan kararlar sonrasında olumlu yansımaları Marmara’da göreceğimizi umut ediyorum.

Paris İklim Anlaşmasına imza attık, buradaki çalışmalar çevre konusunda etkili olur mu?

Mutlaka olacaktır. Paris İklim Anlaşması’nın çok önemli çıktıları var. Özellikle kara tesislerinde önlemler alınmaya başlanacak. Kara tesislerinde belirli çevre kriterleri ön plana alınmazsa Paris İklim Anlaşması’na göre ürettikleri mallara Pazar bulamayacak, ihracat yapamayacaklar. Dolayısıyla kara tesisleri de belirli önlemler almak zorunda kalacaklardır. Bunun da pozitif etkisini göreceğiz. Özellikle Marmara Bölgesi’nde hem baca gazı hem de sıvı atığı vahşi sistemde atamayacaklar.

Koster filosunun yenileme projesi vardı, orada gelinen noktayı aktarır mısınız?

Koster projesi maalesef çok hızlı ilerlemiyor. Ama denizcilik tarafında şöyle bir gelişme oldu. Deniz taşımacılığında fiyatlar hızla arttı. Bazı gemi tiplerindeki navlunlarda üç katı fiyat artışı oldu. Türk armatörlerde bu durumundan etkin çıkabilmek için hızlı bir şekilde yatırım sürecine girdi. Son altı aylık süreçte 107 gemi Türk filosuna katıldı. Türk bayraklı ve Türk sahipli gemilerin artması pozitif olarak yansıdı. Keşke bu süreci daha önceden okuyabilseydik ve bu yatırımı yapsaydık, Türkiye’nin cari açığının düşürülmesinde ciddi oranda katkı sağlardık. Tam denizci bir millet olmamızdan dolayı bu yatırımları doğru zamanda yapamadık. Denizcilik büyümeye başlayınca liman sektörü de olumlu etkileniyor.

Türk P ve I Sigorta açısından bakacak olursak dövizde ciddi bir hareketlenme var, bu durum size nasıl yansıyor?

Sonuç itibariyle hepimiz aynı gemideyiz. Gemi eğer su alırsa bütün gemi batacaktır, benim alt kattı olmam veya üst katta olmam bir şeyi değiştirmez. Biz dövizden pozitif etkilenen bir kuruluşuz. Çünkü gelirimizin % 65’ini yabancı müşterilerimizden sağlayabiliyoruz. Maliyetlerimizde de TL kullanmamız dolayısıyla aradaki makastan faydalanıyoruz. Tabii ülkelerinde hızlı döviz hareketliliği öngörülebilirliği bir miktar aşağıya çekiyor. Bizim ihtiyacımız olan finansal reytingde bizi zorluyor. Daha iyi bir reytingde olabilecek iken belirli bir seviyede kalmak zorunda oluyorsunuz. Çünkü bizim de üst sınırımız ülke reytingdir. Ülke aşamayınca sizde aşamıyorsunuz. Bu durum ülkemiz için hoş bir şey değil, umarım bir dengeye gelir. 2022 yılında iç piyasada %10, dış piyasada %20 büyümeyi hedefliyoruz. OCAK 2022