Biz mavi gökyüzü, kahverengi dağ çizen bireyler değil; mavi güneş çizebilen bireyler yetiştirmek istiyoruz

Türkiye’de eğitim sürecinin nasıl işlediği, özel okulların bu anlamda nasıl bir yol izlediği gibi konuları aydınlatmak için Cumhuriyet Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Özdemir ile bir araya geldik.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın sürekli güncelleme ve yenilik arayışı bulunmakta. Buna ilişkin insanlarımız eğitimin kalitesinin düştüğü görüşünde. Bu konuda siz neler söyleyebilirsiniz?

Aslında onunla ilgili büyük bir kargaşa var. Geçtiğimiz dönemlerde eğitimle ilgili birçok değişiklik oldu. Hala bazı şeyler netleşmiş değil. Son dönemde dershanelerle ilgili olan değişiklik okulları da doğrudan etkiledi. Bu anlamda okullarda tamamıyla bir kaos var diyebiliriz.

Peki bu kargaşadan öğrenciler nasıl etkileniyor?

Öğrencide de velide de büyük bir tedirginlik var. Gelen velilerimizden bazıları özellikle sekizinci sınıfa gidecek ve sınava girecek olan öğrencilerimizin velileri ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı yeni kurs yönetmeliği uygulanması mümkün değil. Özel okulda okutmak istiyorlar maddi imkanları yetmeyebiliyor, takviye aldırmak istiyor onda da sıkıntılar oluşuyor. Yani bu belirsizlikler insanların kafasını karıştırmış durumda. İnsanlara nasıl yardımcı olacağımızı da bilemiyoruz.

Eğitimde içerik açısından bir gelişme var mı?

İçerik açısından tabi ki epey gelişiyoruz ve gelişmek zorundayız. Dünya artık çok küçüldü dolayısıyla bilgilere ulaşmak çok kolaylaştı, teknoloji de eğitimin içerisine girdi. Bu anlamda ister istemez ülke olarak kendimizi yenilemek zorunda kalıyoruz.

Biz bazı üniversitelerle görüştük ve görüştüğümüz hocalarımız üniversitenin ilk yılı lise düzeyinde eğitim verdiklerini, sonraki senelerde üniversite bilincinin oturduğunu belirttiler. Sizin de konuyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Bu konu, eğitim uzmanlarının ciddi derecede tartışmaları gereken bir sorundur.  Bizim hocalarımız da çoğunlukla bunu ifade eder. Bir dönem ÖSS’de öğrenciler sadece 9. Sınıf müfredatından sorumluydu. Sınava hazırlanan son sınıf öğrencisi müfredatta 12. sınıf dersi olan türev-integral gibi mühendislik için önemli dersleri dinlemiyorlardı. Üniversiteler tepki gösterince tekrar iki basamaklı sınava geçildi. Ancak son sene sınava hazırlanan öğrenci 4 yılın bütün konularına baştan çalışıyor yani türev-integral son ünite olduğundan çoğu öğrenci bu konuları öğrenmeden ya da birkaç soru ezberleyerek mezun oluyor.  Diğer yandan üniversitede bir konu üzerinde yoğunlaşma, çalışma ve sonunda sunum yapma becerileri önemli. Lisede öğrenci pasif ve sınav test çözmeye yönelik, bir üretim yok, laboratuvarda ders yapma oranı çok düşük.

Son birkaç sayımızda Robert Kolej mezunlarıyla ilgili çalışmalar yaptık. Bu çalışmalarımız sonucunda ülkemizin iyi firmalarının CEO’ları genelde Robert Kolej mezunu. Bu anlamda Robert Kolej ile ülkemizdeki kolejler arasında ne fark var?

Bence Türkiye’de gerçek anlamda kolej kimliğine bürünebilmiş tek yer Robert Kolej’dir. Hiçbir öğrenci oraya girdiğinde, girdiği şekliye çıkmıyor. Özgüveni yüksek ve ufku geniş olarak hayata atılıyor. Robert Kolej’ini seçtiği profil, akademik alanda çok başarılı olan öğrencilerden oluşuyor. Tabi bunun yanı sıra ekonomik gücü de yerinde olan öğrenciler alıyorlar. Robert Kolej’e çocuklarını yollayan velilerin beklentisi “çocuğum burada okusun daha sonra da devlet memuru olsun” şeklinde olmuyor. Dolayısıyla kolejin de formatı daha rahat oluyor. Özgür düşünceyi öne çıkardığı için de başarıyı net bir şekilde yakalıyorlar. Biz kalıpların içerisine sıkışıp kaldığımız için bu başarıyı çok fazla gösteremiyoruz. Mavi gökyüzü, kahverengi dağ bunları çizebilen öğrenciyi kalkıp alkışlıyoruz. Ama bize mavi güneş çizebilecek çocuklar lazım. İşte o zaman eğitimde istediğimiz yere gelmek için adım atmış oluruz.

Önceleri özel okullara karşı olumsuz bir tutum varken bugün o düşünceler kırılmaya başladı. Bu konuyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Özel okullar öğrencinin her yönden gelişimi için imkan sunmakta. Son dönemlerde sınav sonuçlarına baktığımızda başarı gösteren hemen hemen bütün öğrencilerin özel okullarda okuduğunu görmekteyiz. Bu sebeple de insanlar bütün imkanlarını zorlayıp, çocuklarının iyi eğitim almaları ve sınavlarda başarı gösterebilmeleri için özel okullara yöneliyorlar.

Anaokuluna Cumhuriyet Koleji’nde başlayıp 12. Sınıfı bu kolejde bitiren öğrencinin süreç sonunda kazanımları neler olacak?

Öğrencilerimizi yeteneklerini keşfedebilen, yabancı dilini geliştirmiş, dünyayı çok iyi tanıyan, özgüveni yerinde, kendini çok iyi tanımlayabilen, cumhuriyet değerleriyle donanmış, bunların yanı sıra akademik başarısı da yüksek bireyler şeklinde yetiştirmek istiyoruz.  Ve bunun için de büyük gayret sarf ediyoruz.  Bunu başaracağımıza da çok inanıyoruz. Çünkü akademik kadromuz, enerjimiz, dinamikliğimiz, kendimizi yenileme isteğimiz bunu gösteriyor.

Cumhuriyet Koleji’nde okuyan bir öğrencinin ayrıca dershaneye gitmeye ihtiyacı var mı?

Biz dershane kökenli olduğumuz için 7 ve 8. sınıflarda TEOG hazırlık, 11 ve 12. sınıflarda  YGS&LYS hazırlık programı veriyoruz. Bu sebeple kolejimizde okuyan bir öğrencinin ayrıca dershaneye gitmeye ihtiyacı yoktur. Bizi tercih eden veliler, bu özelliğimizi de göz önünde bulundurarak öğrencilerini gönderiyorlar. Özellikle 8 ve 12. Sınıflarımız altı gün okula geliyorlar. Fakat bu altıncı gün ekstra etüt yaptığımız bir gün değil. Programımızı altı güne yayıyoruz. Öğrencilerimiz cumartesi sabahı servisleriyle okula geliyorlar, sabah kahvaltılarını öğle yemeklerini okulda yapıyorlar ve dersleriyle meşgul oluyorlar.

Dershanelerin dönüşüm süreciyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Bu dönüşüm özel okulları nasıl etkiledi?

Kararın Anayasa Mahkemesinden dönmesiyle birlikte dershanelerin eski haline döneceğini düşündük. Tabi Milli Eğitim Bakanlığı bunu kabul etmedi. Bu durumun çok verimli olmayacağı düşüncesindeyim. Büyük yapıların bu sistem içerisinde ayakta kalabilmesi mümkün değil. Biraz da vatandaş açısından bakmak gerekiyor. Yaklaşık iki milyon yüz bin kişi üniversite sınavına, bir milyon kişi de TEOG sınavlarına girecek. Vatandaş sınavlara hazırlık için ihtiyacını nereden karşılayacak diye sormak gerekiyor. Yeni yönetmelik bir kurs için en çok 3 derse izin vermekte. Yani insanlar bir kursa gittiğinde sadece 3 dersten faydalanabilecek. Peki diğer dersler için nasıl bir yol izleyecek, bunları sorgulamak lazım. Sınava hazırlanan öğrenciler ve onların velileri çok tedirgin. Veliler çocuklarını ya Cumhuriyet Koleji gibi sınav programını içine alan bir okula göndermek isteyecek, ya da temel liselere gönderecek. Biz de bünyemizdeki dershanelerden birini temel liseye dönüştürdük.

Bu durum biraz da paralel yapıyla ilgili değil mi?

Tabi ki. Kanunların dışında hareket eden bir yapı varsa devlet o yapıyı en şiddetli şekilde cezalandırmalı, onunla mücadele etmeli ama bu yöntemi hukuk dışına çıkarak yapmak olmaz çünkü çıkıldığı zaman büyük bir kesim mağdur olur. Bir yerle mücadele ederken hukuk dışına çıkarırsanız o zaman hukuk devleti olamazsınız. Şu anda onun örneklerini de hepimiz görüyoruz. Ben burada dershanecileri pek fazla göz önünde bulundurmuyorum, yaklaşık 4 bin tane dershane varsa 2 milyon mağdur vatandaş var. Benim gözümde önemli olan da onların mağduriyeti. Yoksa hiçbir şekilde bu tür yapılar kabul edilmez, edilmemeli ve devlet de bu yapılarla sonuna kadar mücadele etmelidir.

Siz eğitim sektörüne nasıl girdiniz?

Ben Ziraat Mühendisiyim. Adana’da arkadaşlarıma ait Başak Dershanesi vardı. Benim de bu dershaneye ortak olmamı istediler. Ben de bu ortaklık sayesinde eğitim sektörüne girmiş oldum. Adana’da işlerimiz yolunda gitti ve İstanbul’da yatırım yapmaya karar verdik. 2010 yılında İstanbul’da Berk Dershanesini devraldık. O zamanlar 3 şubesi vardı.  Sonrasında her yıl bir şube açarak yolumuza devam ettik. Şu anda altı tane şubemiz var. 2013-2014 eğitim öğretim döneminde Kâğıthane’ de Cumhuriyet Koleji’ni açtık. 2014-2015’te buna Maslak şubesi dahil oldu. Bu eğitim öğretim yılının ikinci yarısı, ocak ayı içerisinde Vadistanbul’da bir anaokulu açtık. Yani hem dershanelerde hem okullarda üniversite hariç eğitimin bütün basamaklarını içimizde bulundurmaya gayret ettik.

Peki üniversite açma düşünceniz var mı?

O şimdilik iddialı bir söylem olur. Şimdilik büyüme hedefimiz var. Hem İstanbul’da hem de Türkiye’nin değişik bölgelerinde şube açmayı ve bünyemizdeki markaları daha da ilerilere götürmeyi amaçlıyoruz.

Sizin düşünceniz eğitimden kazandığınızı tekrar eğitime yatırmak değil mi?

Evet. Buradan kazandığımızı yine eğitime yatırma düşüncesindeyiz. Tabi hayat ileride ne getirir onu bilemiyorum. Aslında biz Maslak kampüsünü açmak için bile epey zorlandık. Fakat böyle bir lokasyonu kaçırmamak için imkânlarımızı zorlamak zorunda kaldık. İyi ki de zorlamışız beklediğimizden fazla ilgi gördü ve bu da bizi oldukça memnun etti. Ve burada olmak bize değer kattı.

Cumhuriyet Koleji’ne velilerin ilgisi ne oranda?

Yeni olmamıza rağmen olumlu dönütler alıyoruz. Bu durum zaten bizim kayıtlarımıza da yansıyor. Hem mevcut öğrencilerimiz diğer yıl için kayıt yenilemesi yapıyor hem de onların referansıyla yeni öğrencileri okulumuzun bünyesine dahil ediyoruz. Bunlar bizim için çok önemli ölçüler. Biz Kağıthane’deki okulumuza yaklaşık 203 öğrenciyle başladık, yıl içerisinde gelen kayıtlarla beraber bu 234 oldu. 2013-2014’te ise bu sayı 370’e çıktı. Şu an ise 500 civarında öğrenci sayımız var. Maslak’ta ise 193 öğrenci ile başladık, önümüzdeki yıl kayıtların gidişatına bakılırsa 350 civarında öğrenci sayımız olacak gibi görünüyor. Bu yeni açılan bir okul için çok iyi bir sayı. Fiyat ortalamalarımız da isim yapmış okullarla aşağı yukarı aynı seviyede diyebiliriz. O fiyatlarla da yeni bir okula kayıt alabilmek bizim için çok iyi bir gösterge olduğu düşüncesindeyim.