Bulut İnşaat’tan bugün konut alanların avantajı hiç olmadığı kadar yüksek
Kıbrıs’ta önemli projelere imza atan Bulut İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Temel Bulut, adada çözüme çok yakın olduğumuzu belirtiyor. Adada yatırım yapmak isteyenler için bu iddia, ellerin çabuk tutulması anlamına geliyor. Konu ile ilgili önemli detayları okuyucularımızla paylaşan Temel Bulut, öte yandan Esenyurt’taki projelerin son durumu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Kıbrıs hareketli günler geçiriyor. Adada bulunan bir yatırımcı olarak izlenimleriniz nelerdir?
Kıbrıs’ta 9 aya kadar iki toplumun birleşeceğini düşünüyorum. Belki bu süreci Rum tarafı biraz uzatabilir, fakat Amerika’nın adadan beklentileri olduğu için hızlı bir şekilde sorunu çözmesi gerekiyor.
Böyle bir sürecin içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir karar verdi, bu karara haksız bir karar diyebilir miyiz?
Avrupa İnsan Haklarının verdiği karar da haklıdır. Sonuçta Rum vatandaşının Kuzey Kıbrıs sınırları içinde kalan arazisi var ve bu araziyi satmadı. KKTC’nin tek garantörü Türkiye ve bizde o bölgeleri başkalarına vermişiz. Sonuçta o araziler üzerine inşaat yaparak bölgeyi işgal ettiler. Bu durumu şöyle düşünmek gerekiyor, benim Almanya’da arazim var ve bir kişi gidip oradaki arazim üzerine biri konut yaparsa bende gider dava açarım. Alman hükümetini de dünya kabul etmiyor ise bende davanın etkili olacağı mahkemelere başvururum. Buradaki mahkeme de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidir.
Fakat bu davanın kararı tartışıldı. Türkiye’nin de gerekli savunma yapamadığı belirtiliyor. Sonuçta savaşta bir ayrılık oldu fakat onların kaybettiği topraklar gibi bizim de kaybettiklerimiz yok mu?
Arazi açısından bizim kaybettiğimiz bir durum yoktur. 1974 yılı harekâtı yapıldığında Osmanlı vakıflarının orada %6, Kıbrıslı Türklerinin de arazisi %13 seviyelerinde mülkü vardı. Savaş sonrası toprak yapısı ise %33 seviyelerine çıktı. Bundan sonraki süreçte barış yapılarak malların ayrımının yapılması gerekiyor.
Amerikalılar Kıbrıs’ta yer alarak üst kurmak istiyor. ABD şu anda Güney Kıbrıs’a savaş sonrası kaybettiği toprağı satın almayı öneriyor. 20 milyar dolarlıkta bir bütçe vermeyi kabul ediyor. Fakat Rumlar bu teklife de sıcak bakmıyor.
Bu sürecin sonunda birleşme olur ise federasyon mu olacak?
Orada federal bir yapı olmayacaktır. Sonuçta orada tek bir devlet olacaktır. Türk vatandaşlarımız sadece belediye ve muhtarlarını seçecektir. Fakat hükümet seçimine gidildiğinde Rum tarafının 800 bin nüfusu var, Türk tarafında ise savaş sonrası göçleri sayılmazsa 70 bin nüfusu bulunuyor. Oran böyle iken ne yapabilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin amacı savaş sonrasında insanlar göndererek nüfusu arttırmaktı. Fakat bugün durumun böyle olmadığını görüyoruz.
Aktardıklarınızdan Türk tarafı olası bir anlaşmada ciddi zarar göreceğini anlıyorum. Böyle bir durumda Türk tarafı neden anlaşmak istiyor?
Birleşmek istemelerinin nedeni Türk tarafının kendisini idare edememesinden kaynaklanıyor. Türkiye olmasa KKTC çok büyük sorunlar yaşar. Siyasi olarak ekonomik olarak devletlerini yönetemiyorlar. Ben bu düşünceyi KKTC’de de ifade ettim, hatta onlara bir öneri de getirdim. Parlamentoyu kapatalım, yönetimi belediyelere bırakalım çok daha iyi bir yönetim tarzına geçmiş oluruz, dedim. Adada bugün 28 tane belediye görev yapıyor bunların içinde ancak 4-5 tanesi iyi yönetilmiyor. Belediyeler bugün KKTC hükümetinden daha iyidir. Bugün KKTC meclisinden bir yasa geçiremiyorsunuz. Yasa çerçevesinde yaptığımız bir projeye yol istiyorsunuz, yapamayız diyorlar. Denizin kenarında bir alanı otel yapmak için kiralamak istiyorum, yapamıyorum. Muhafazakar bir otel yapmak istiyorum, bu nedenle önündeki araziyi alıp düzenlememiz gerekiyor. Fakat bana bu araziyi kiralayacak bir hükümet bulamıyorum. 2011 yılından beri KKTC’deyim fakat muhatap bulamıyorum. Bu nedenle projeye değiştirip otel yerine villa yapacağız.
KKTC’de konut yapıyordunuz, şu anda hangi aşamada.
Biz konutların hepsini sattık. İnşaatı da bitmek üzeredir. Bizi orada engellemeye çalıştılar, fakat biz yine de çalışmalarımıza devam ettik.
Yurt dışında iş yapan müteahhitler bugün İstanbul’a gelerek proje geliştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. İstanbul gayrimenkul açısından daha avantajlı diyebilir miyiz?
Türkiye dünyanın merkezi ise İstanbul’da Türkiye’nin merkezidir. İstanbul’un bu kadar fazla proje alması bu açıdan doğaldır. Dünyanın hiçbir yeri İstanbul kadar ilgi bulunmuyor. Bugün Dubai de üç tane cadde var. Şehrin tamamı maketlerden oluşuyor. İstanbul bu açıdan dünyanın merkezidir. Boğaz köprüsü, kanal İstanbul, yeni havalimanı gibi projelerde İstanbul’u hareketlendiriyor. Bugüne kadar İstanbul’un hep içini kullandık. Şimdi ise İstanbul’un Karadeniz bölgelerini kullanacağız. Bugün İstanbul’a dünya merkezi diyebiliyorsak yönetim şeklini dahi değiştirmek gerekiyor. Bir tane Büyükşehir Belediyesi ile İstanbul’u yönetemezsiniz. Bence bu şehre 4-5 tane Büyükşehir Belediyesi vermeniz gerekiyor, bunların üstünde de bir tane yüksek belediye olmalıdır. Bu açıdan İstanbul’u planlamak gerekiyor. 2020-2023 yıllarında neler olacağını şimdiden planlayıp ona göre çalışmalar yapmamız gerekiyor. Dikey projeler yapıyorsunuz bir anda herkes yatay projeye geçtik diyor. Böyle yönetemezsiniz. Nerede yatay, nerede dikey olacağına karar vermeniz gerekiyor. Esenyurt’ta 40 kat izni verdiler, İstanbul’un her yerine 40 kat izni veremezsiniz. Fakat yine de eskiye göre çok iyi bir durumdayız. Bundan 20 yıl önce kültür olarak, fikir olarak neredeydik, bugün neredeyiz. Bugün Abdullah Öcalan ile müzakere yapılıyor. 20 yıl önce bu durumu anlatabilir miydin? Keşke bu süreç PKK’yı çıkarmadan önce yapılsaydı. Son 6 aydır hükümeti yıkmaya çalışıyorlar. Neden uğraşıyorsunuz bu hükümetle sorusunun tek bir cevabı var. Çünkü bu hükümetin bazı icraatları farklı devletlerin işine gelmiyor. Türkiye sürekli büyüyor.
Esenyurt bölgesinde müteahhitlerimizin yaşadıkları sıkıntılar olduğu belirtiliyor. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
İmar çalışmaları sırasında bir sorun oluştu. 22 ay gibi uzun bir süre imar çalışmaları devam etti. Bu süre içinde de inşaatların ne olacağı belli değildi. Ciddi oranlarda bir güven kaybı oluştu. Yeni yeni halk, müteahhitlere güvenmeye başlıyor. İmar çalışmaları başlamadan önce 28 tane firma 31 tane de proje bulunuyordu. Şu anda 3-4 tane firma 8-10 adette proje ayakta kalabildi. Yarım kalan projeleri de bizler alarak tamamlamaya çalışıyoruz. Bu süreçte 2 tane yarım kalan projeyi devralmak zorunda kaldık. 6 ay önce imarlar açılmaya başladı, ruhsatlarımızı aldık. Önümüzdeki dönemden umutluyuz.
Halkın güveni oluştu mu yoksa yine sorun yaşanıyor mu?
Ben yeniden halkın güveninin oluştuğuna inanıyorum. Çünkü geçen yıl herkes aldığı konutları geri iade etmeye çalışıyordu. Şu anda geri iadeler durdu. Az da olsa yeni konut alımları başladı. Şu anda bölgede yeni bir proje bulunmuyor. Dolayısıyla bir süre sonra uygun yerlerde kalmayacak. Çünkü yeni bölgelerde de en ucuzu %8 KDV’li olmuş olacak. Bizde iki yıl öncesi gibi rahat hareket edemiyoruz. Bir iş yaparken kırk defa düşünüyoruz. Alıcılarda öyle düşünüyordur.
Bu durum şu anda halk için daha avantajlı değil mi? Şu an için daha avantajlıdır. Bir yıl sonra bu bölgede fiyatlar hızla yukarıya doğru çıkacaktır. Boş arazi kalmadığı için yeni projeler geliştiremeyecekler ve bu nedenle de eski projelerin hepsi değerlenecektir. Bugün Maslak’ta metrekare fiyatları çok yüksektir. Bunun ana nedeni bölgede yeni proje geliştirecek alanın kalmamasıdır. Maslak’ın hiçbir özelliği olmamasına rağmen fiyatların aşağıya düştüğünü göremezsiniz.