Devlet adamları ekonomik gidişatın daha iyiye gitmesi için sanayiye büyük destek vermeleri gerekir

Bir ülkenin gelişmişliğinde sanayiciliğin katkısı göz artı edilemez düzeydedir. Ürettiğiniz her bir ürün sadece katma değer oluşturmaz, aynı zamanda istihdam sağlar ve birçok ekonomik hareketliliği beraberinde getirir. Örneğin otomotiv sanayi kendisiyle birlikte en az 50 sektörün gelişmesini sağlar. Bu nedenle sanayicilik zor bir zanaatkârlıktır ve gelişmekte olan ülkeler sanayici çıkarmak için büyük uğraş verirler. Türkiye’nin yetiştirdiği 25 yıllık sanayicimiz Mois Kohen, kendisinin bile sanayiciliği yeni yeni öğrendiğine vurgu yaparak, sorularımızı yanıtladı.

Türkiye ekonomisi sürekli büyüme trendi içersindeyken son dönemlerde sıkıntılar olduğu belirtiliyor. Bir sanayici olarak yaşanan bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ekonomi de bir durgunluk olduğu zaman ekonomi tümüyle yara alır. Bu siyasetten gelebilir, cari açıktan gelebilir veya ekonomiyi doğru yönetememekten gelebilir. Ekonomi kabul etmek gerekir ki 5-6 ay öncesine kadar Türkiye ekonomik açıdan çok büyük gelişmeler gösterdi ve aşamalar kaydetti. Fakat son dönemde ekonomi de düşüş olduğu kesindir. Dövizlerin yükselmesinden, cari açığa kadar birçok açıdan sorunlar oldu. Fakat bu durum Türkiye ekonomisi çok kötüye gidiyor şeklinde değildir. Burada asıl sorun devamlı gelişme hesapları yapan sanayiciler ekonomi de %5 büyüme beklerken, tam tersine gerileme olmasıdır. Bu sürecin doğal olduğunu düşünüyorum.  Bu durum karşısında da şikâyetçi olacak değilim. Kabul etmek gerekir ki bugünlere kadar ekonomi gayet iyiydi, son beş alt ay içersinde bir duraklama oldu. Devlet adamlarının ve hükümetin var olan bu gidişatı durdurmaları dolayısıyla bu gidişatı durdurmaları gerekir.  Ben bir sanayici olarak çözüm önerilerinde bulunmayacağım, sadece eksiklikleri ifade ediyorum ve yetkililerin bu eksiklikleri bulup düzeltmesini bekliyorum.  

Bu süreçte devletin özellikle sanayicinin sıkıntılarını görmesi gerekiyor sanırım.  

Sanayicinin bir ülkede önemini ben askerlik hizmeti gibi görüyorum. Ülkemizde yer altı zenginliğimiz yoktur. Yüksek teknolojimiz pek yoktur. Türkiye ekonomisini ayakta tutan sanayi ve turizmidir. Bu iki gelir Türkiye’nin refahını meydana getirir. Burada sanayici ile tüccarlığı birbirinden ayırmak gerekiyor. Bir tüccarın işi iyi gitmediği zaman elindeki ürünleri %30-40 indirim yaparak satar, ticaretten çekilir ve hayatına devam edebilir. Fakat sanayicinin böyle bir şansı yoktur. Fabrikasını geri alamaz. Makineleri geri alamaz. Sanayi yatırımları zaten banka kredileriyle gerçekleştiği için fabrikanız kapanırsa bir başkası ipotekten alır ve ömür boyu fabrika çalışmaya devam eder.  Zamanı geldiğinde bizler gitsek bile başkaları bu fabrikayı çalıştırmak zorundalar. Bu açıdan sanayi kuruluşları devletindir. Sanayici orada sadece bir genel müdürdür. Belki maaşı yüksektir, arabası lüks olabilir, evi güzel olur ama bunlardan öteye gidemez. Tüccar gibi kasasına, firma karını koyamaz. Çünkü sürekli bir borç halindedir. Devamlı yatırım yapmak zorundadır. Kar eder ise makine almak zorundadır. Ülkenin geneline baktığınız zaman sanayicinin ekonominin temel yapısı olduğunu görürsünüz. Türkiye 130-135 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştiriyor. Bu ihracat ise ülkeye getirdiği döviz,  kazandırdığı istihdamla ve ödediği vergilerle ülkenin büyük bir bölümünün gelişimini sağlamaktadır. Bu bakımdan devletin sanayiciye gereken destekleri yapmaları ve özellikle enerji konusu başta olmak üzere destek vermesi gerekmektedir.  

Sizde bir dönem tüccarlık yaptınız, sanayiciliği nasıl tarif edebilirsiniz?

Ben son 20-25 senedir sanayiciyim ve sanayiciliği yeni yeni öğreniyorum. Bir karşılaştırma yaparak bu konuyu aktarayım. Örneğin bizim işlerimiz kötü ve ben karar verdim artık bu işi yapmak istemiyorum. Buna mukabil sende tüccarsın ve senin de işlerin kötü sende sektörden çekilmek istiyorsun. Sen 100 liralık ürünlerini 60 TL’ye satarsın, piyasadan 50 TL alacağın vardı 30-35 TL’sini alabilirsin ve sonunda elindeki sermaye ile hayatını devam ettirebilirsin. Fakat ben bir gün bile fabrikayı kapatamam. Çünkü bir gün fabrikanın kapanması demek en az 300 işçinin maaşı, elektrik, vergi, yemek ve nakliyat başta olmak üzere birçok gider karşıma dikilir. Bir ay içindeki zarar tüm fabrikayı ve makineleri bitirebilir. Fabrikanız çok büyük ise bu süre en fazla 5 ay sürer ve sürecin sonunda ise sadece hacizler vardır. Bu bakımdan sanayicilik çok farklı bir iş koludur. Bunu da içinde yaşayarak gördüm.

Devlette sizin bu bakışınızdan sanayiciye yaklaşıyor mu?

Böyle düşünen var düşünmeyen de var.  Herkesin mantığı farklı olabilir.   

2014 yılı da sizce ekonomik sıkıntı devam eder mi?

İnşallah 2014 yılının ikinci yarısından itibaren birçok önlemler alınarak sanayicilerin bulunduğu konuma değer vererek pozitiflik oluşacağına inanıyorum.

Dövizin yükselmesi sanayicilerimiz açısından nasıl karşılanıyor? Bir sanayici ürettiği ürünlerin tamamını ihraç ediyorsa bu arada da döviz yükseldiyse çok iyi bir kazanç elde edebilir. Fakat ben Türkiye’de çıkardığı bütün ürünleri yurt dışına satan sanayicinin varlığını bilmiyorum. Elba Bant olarak biz ürettiğimiz ürünlerin %16’sını ihraç ediyoruz, %84’ü iç piyasaya çalışıyoruz. Böyle bir durumda dövizin yükselmesi bize zarar verir. İhracatımız en azından %50-50 seviyelerinde olsaydı o zaman bir denge oluşturmuş olabilirdik. O durumda bile kar edeceğini düşünmüyorum. Çünkü ürettiğimiz ürünlerin ham maddeleri de yurt dışından geliyor. Döviz yükseldikçe ham madde fiyatlarımızda yükselmiş oluyor. Bir sanayici olarak dövizin yükselmesi demek ticaret dengelerin bozulması anlamına geliyor.