Dünya ile rekabet edebilmek için 4. Sanayi Devrimini hazırlıyoruz

Ülkemizde sanayinin en büyük sorunun katma değeri yüksek, teknolojik ürünlerin üretilememesi ve Ar-ge harcamalarındaki eksiklik olarak ifade edilmektedir. Türkiye’nin 2004 yılında Ar-ge harcamasının gayri safi yurt içi hasılaya oranla %0,52 iken bu oranı 2023 yılında %3 seviyelerine çıkarmak istediklerini belirten Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, sanayimizi bir üst aşamaya geçirmek için 4. Sanayi devrimini hazırladıklarının altını çizerek, sorularımızı yanıtladı.

Ülkemizde halen Ar-Ge çalışmalarının yetersiz olduğu,Ar-Ge  yatırımlarınındaha fazla artması gerektiğinin üstünde duruldu. Bu çerçeve de Ar-Ge çalışmalarının artması için izleyeceğiniz strateji ile ilgili bilgi verir misiniz?

Bilindiği üzere 2023 hedeflerimizden bir tanesi ülkemizdeki Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranının %3 olmasıdır. Bu oran ABD’de 2,74 Japonya’da 3,58 Güney Kore’de 4,29. Ülkemizde bu oran 2004 yılında %0,52 iken 2014 yılında %1,01 seviyesine ulaşmıştır. 2023 yılında %3 seviyelerine ulaşabilmemiz için Ar-Ge çalışmalarını artırıcı yöntemler uygulamalıyız. Bununla birlikte sadece kamu Ar-Ge destekleri ile istediğimiz düzeyde bir Ar-Ge kalitesi elde edemeyiz. Bu noktada özel sektörün Ar-Ge’ye ayıracağı pay bizim için önemli. 2023’de özel sektörün Ar-Ge’ye ayıracağı payın toplam Ar-Ge harcamasının %67’si olmasını hedefliyoruz.

Bu hedeflerimize ulaşmak için sadece Ar-Ge desteği vermek yetmiyor maalesef. Özellikle küçük ölçekli firmalar Ar-Ge çalışmalarını maddi bir yük olarak görüyor. Çünkü ortaya çıkardıkları ürünleri hızlı şekilde paraya dönüştüremiyorlar. Ar-Ge Reform Paketi kapsamında Küçük işletmeleri destekleyici önlemler aldık. Örneğin Ar-Ge merkezi kurmak için gerekli olan tam zaman eşdeğer personel sayısını pek çok sektör için 15’e indirdik. Şehir şehir gezilerek firmalara Ar-Ge merkezleri kurmaları tavsiye edilerek nasıl Ar-Ge merkezi kurabilecekleri detaylı şekilde anlatılıyor. Buna rağmen Ar-Ge merkezi kuramayan firmaların başka firmalarla birlikte yapacakları projeler için Rekabet Öncesi İşbirliği Programı kapsamında Ar-Ge merkezlerine sağlanan indirim ve istisnalardan yararlanmalarını sağlayacağız.

Bununla birlikte biz Ar-Ge ile birlikte Ar-Ge’nin ticarileştirilmesine de odaklanmayı planlıyoruz. Bu konuda destek mekanizmaları ve eğitimler düzenleyeceğiz. Firmalar Ar-Ge çalışmalarını ürüne ve paraya nasıl dönüştürebileceklerini öğrendiklerinde kafalarındaki fikirleri gerçekleştirmek için Ar-Ge çalışmalarına yöneleceklerdir. Bu sayede hem Ar-Ge çalışmalarını yoğunlaştırmış hem de özel sektörün Ar-Ge’deki payını artırmış olacağız.

Başbakan Binali Yıldırım, özellikle doğu illerimizde iş adamları isteyecek devlet fabrika kuracak ve kamu olarak da alım garantisi verileceğini açıkladılar. Bu kapsamda Sanayi Bakanlığı olarak yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Sayın Başbakanımızın 04/09/2016 tarihinde Diyarbakır’da yapmış olduğu basın toplantısı ile açıkladığı Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini kapsayan yeni teşvik ve yatırım paketi içerisinde yer alan yatırımcılara anahtar teslimi fabrikalar yapılmasına ilişkin çalışmalar devam etmektedir.

Anahtar teslimi fabrika binası yapımı desteğinin uygulamaya konulması için gerekli usul ve esasların hazırlanmasına yönelik Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar tamamlanmıştır. Hazırlanan usul ve esaslar ile ilgili Yüksek Planlama Kurulu Kararının alınması için Kalkınma Bakanlığına resmi yazı gönderilmiştir. Ancak anahtar teslimi fabrika yapımı desteğinin Kalkınma Bakanlığı tarafından yürütülen Cazibe Merkezleri Programı kapsamında değerlendirilmesine ilişkin çalışmalar da devam etmektedir. Bu durumda desteğin Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi aracılığıyla sağlanması öngörülmektedir.

Ülkemizde teknolojinin üretimde kullanılması konusunda eksikliklerimiz olduğu belirtiliyor. Teknolojinin sanayide daha etkin kullanımı için yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Sanayide öncelikli hedefimiz; Yerli, Yenilikçi ve Yeşil üretim (3Y prensibi) temel ekseninde sanayide yapısal dönüşümü gerçekleştirmektir. Ülke sanayimizin üretim kabiliyetini ve kapasitesini geliştirerek, bilgi ve teknolojiye dayalı yerli ve yüksek katma değerli üretiminin geliştirilmesi, imalat sanayinde yapısal dönüşümü zorlamaktadır. Böylece sanayide yaşanan yapısal dönüşümün sonucu olarak, teknolojinin sanayide daha etkin bir şekilde kullanılması sağlanacaktır.

Sanayide yapısal ve sektörel dönüşüm için çeşitli adımlar atılmaktadır. Bakanlık olarak sektörel dönüşümü sağlamak üzere sanayi özelinde politikalar belirliyor ve strateji belgeleri hazırlıyoruz. Bu kapsamda Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi ve 6 sektörel strateji belgesi (otomotiv, demir-çelik, seramik, kimya, tekstil, elektrik-elektronik) uygulamadadır. Sanayimizin yol haritasını oluşturan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nin vizyonu “Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak” şeklinde belirlenmiştir. Türkiye Sanayi Strateji Belgesinin sekiz politika alanından biri “Sanayide Teknolojik Dönüşüm”dür. Bu politika altında çeşitli eylemler yer almakta olup, söz konusu eylemler sanayide teknolojik dönüşümün sağlanmasına yönelik itici güç olacaktır. Söz konusu eylemler: Bölgesel teşvik uygulamasında orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürün üretenlere yönelik mekanizmaların geliştirilmesi, geleneksel üretim yapan işletmelerde katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesinin teşvik edilmesi, firmaların orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürün üretimine odaklanması amacıyla yatırım destek programlarının başlatılması, kamu alımlarına yönelik uzun vadeli ihtiyaç planlaması yapılarak kilit teknolojilerin geliştirilmesi ve yerli üretimin desteklenmesi, yatırım teşviki sağlanan yüksek teknolojili ürünlerin uluslararası yükümlülükler de göz önünde bulundurularak kamu alım garantisi ile desteklenmesidir.

Ekonomideki en büyük mal ve hizmet alıcısı kamu kurum ve kuruluşlarıdır. Kamu alımlarının yönlendirilmesi ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ayrılan kaynakların artırılması, teknoloji yoğun bir üretim tarzının geliştirilmesi, öncelikli sektörlere yatırımların çekilmesi, dolayısıyla ithalata olan bağımlılığın azaltılması mümkündür. Bilindiği üzere ülkemiz için önemli bir risk olarak görülen orta gelir tuzağından kaçınılması noktasında ülkemizde sanayinin Ar-Ge yoksunu üretim stili ve geleneksel iş yapış modellerinden uzaklaşması gerekmektedir. Önemli bir büyüklüğe ulaşan kamu alımlarında “yerli katkı oranı yüksek” özellikle yüksek ve orta-yüksek teknolojili ürünlerin tercih edilmesi, bu kısır döngünün engellenmesi açısından önemli bir tedbirdir. Bu çerçevede; kamu mal alımlarında yüksek teknolojili ürünlere fiyat avantajının sağlanmasına yönelik faaliyetler sürdürmekteyiz. 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun değiştirilen 63 üncü maddesi ile mal alımı ihalelerinde yerli malı teklif eden istekliler lehine % 15 oranına kadar fiyat avantajı sağlanabilecektir. Diğer taraftan Bakanlığımız tarafından ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünleri arasından belirlenen ve her yıl Ocak ayında Kamu İhale Kurumu tarafından ilan edilen listede yer alan malların ihalelerinde yerli malı teklif eden istekliler lehine % 15 oranına kadar fiyat avantajı sağlanması zorunlu hale getirilmiştir. Söz konusu değişiklikle yerli malının belirlenmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi görevi Bakanlığımıza verilmiş, buna istinaden Bakanlığımızca hazırlanan Yerli Malı Tebliği 13 Eylül 2014 tarihli ve 29118 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bakanlığımızca hazırlanan ve yürürlüğe konulan Yerli Malı Tebliği ile kamunun mal alım gücünün sanayinin yapısal dönüşümünün sağlanması, Ar-Ge ve yenilik çalışmalarının öne çıkarılması, özellikle ileri teknolojili ürünlerde yerliliğin artırılması ve ithalata olan bağımlılığının azaltılması noktasında etkin bir şekilde kullanılması amaçlanmıştır.

Bakanlığımız koordinasyonunda ilgili kamu kurum/kuruluşları, STK’lar ve sektörün katkılarıyla hazırlanan “Sanayi İşbirliği Programı (SİP) Yönetmeliği”  15 Şubat 2015 tarihli ve 29268 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak üzere yürürlüğe girmiştir. SİP, kamu mal ve hizmet alımlarıyla sanayide yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferini öngörmektedir. SİP ile başta ulaştırma, enerji ve sağlık sektörlerinde olmak üzere kamunun büyük maliyet gerektiren yüksek teknoloji içeren alımlarında ülkemizin üretim ve teknoloji yeteneklerinin geliştirilmesine imkân sağlanmış olacaktır.

Dünya ile rekabet edebilmek ve ülke sanayimizin teknoloji seviyesini bir üst aşamaya taşımak üzere gündemimize aldığımız konulardan biri de Endüstri 4.0 diye adlandırılan 4. Sanayi Devrimidir. Endüstri 4.0 sonucu olarak ortaya çıkan yapay zeka, robotik teknolojiler, akıllı üretim sistemleri, 3-D yazıcılar, nesnelerin interneti, büyük veri ve bulut bilişim gibi alanlarda yaşanan gelişmeler; ülkemizin sanayisine önemli bir yön çizecektir. Ülkemizin Endüstri 4.0’ı ıskalamaması için bir çalışma grubu kurulmuş olup, bu konuda yakın bir zamanda platform da kurulucaktır.

Türkiye ile Rusya arasında yatırım fonunun kurulmasının sanayicilerimize ve ülkemize uzun vadede katkılarını aktarır mısınız?

Türkiye ile Rusya arasında ortak yatırım fonu kurulmasına yönelik anlaşma 9 Ekim 2016 tarihinde imzalanmıştır.Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu ve Rus Yatırım fonunun bir araya gelmesi kapsamında; her iki ülkenin 500 milyon dolar sermaye koyması ve 1 milyar dolarlık fonun turizm, enerji, tarım ve lojistik sektörlerine yatırım yapması planlanmaktadır. Ortak Yatırım Fonu Kurulması Anlaşması: Özel sektörün yatırım yapmaya karar vermesine yardımcı olacaktır. Enerji ve tarım alanında projeler yapılması ve tarım ürünlerinin işlenmesini kolaylaştıracaktır. Makine sanayi ve diğer pek çok alanda katma değeri yüksek ürün üretimi ve ticareti konusunda yatırımlar yapılmasını kolaylaştıracaktır. İki ülke arasında çözüme kavuşturulamayan bazı problemlerin; (Rusya’da iş yapan Türk firmalarının Türk personel çalıştırması ve bazı sektörlerde çalışmasına getirilen kısıtlamanın çözümlenmesinde; Karayolu taşımacılığı ile ilgili engellerin kaldırılmasında; Rus ve Türk ihracatçılar için gümrük tarifeleri ve vize yasaklarının kaldırılmasında) çözümlenmesinde bir araç olacaktır.

Ülkemizdeki üreticilerin ağırlıklı olarak AB pazarına yönelik olması ve AB tarafında ise ekonomik kriz yaşanması, yatırımcılarımızı zorladığı belirtilmektedir. Bu noktada yatırımcılarımıza farklı pazarlar oluşturmak adına yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Türkiye’nin dış ticaretindeki temel ortağı AB’dir. Hem ihracatta hem de ithalatta en yüksek işlem hacmi bu ülkelerle yapılmaktadır. Türkiye’nin AB’ye üyelik yolunda yaptığı hukuki siyasi ve idari düzenlemeler diğer taraftan dış ticareti de bunun göstergesidir. Türkiye-AB Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar Ülkemizin AB ile ticareti her yıl artarak devam etmektedir. Avrupa Birliği’nin (AB-28) ihracatımızdaki payı 2015 Ağustos ayında %44 iken, 2016 Ağustos ayında %46,5 olarak gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği’nin (AB-28) ithalatımızdaki payı 2015 Ağustos ayında %36,7 iken, 2016 Ağustos ayında %36,6 olarak gerçekleşmiştir.

AB ülkelerinde yaşanan krizler AB ile ticareti olan ülkemizi doğrudan etkilemektedir. AB üyesi ülkelere bakıldığında, krizin her ülkede farklı nedenlerden kaynaklandığı görülmektedir. Örneğin, Yunanistan’da yaşanan kriz temel olarak kamu sektörü kaynaklı ortaya çıkarken, İrlanda da bankacılık ve emlak sektöründeki zayıflıklar krizi tetikleyen unsur olmuştur.

Bu durum ise, normal şartlar altında borçlarını çevirebilecek konumdaki ülkelerin panik nedeni ile borcunu çeviremez duruma gelmesine yol açmaktadır

Bu noktada ülkemiz yatırımcılarımız, üreticilerimiz ve ihracatçılarımız için farklı pazar arayışlarına girmektedir. Bakanlığımızca yapılan Türkiye Sanayi Stratejisi ve diğer kurumların yaptığı stratejiler çerçevesinde ülkemizin dış ticaretinin artırılması için hedefler konmakta ve bunların uygulanması için çalışmalar yürütülmektedir.

Diğer taraftan ülkemiz Orta Doğu, Afrika Ülkeleri ve Arap Ülkeleri ile ilişkilerini ekonomik olarak artırmak ve yeni pazarlar oluşturma perspektifinde gerek ikili düzeyde, gerekse çok taraflı platformlarda çalışmalar yürütmektedir.

Bakanlığımız, Orta Doğu, Afrika ve Arap Ülkelerinin de içinde yer aldığı D-8 Sanayi Bakanları ve Sanayi Çalışma Grubu Toplantıları, Türk Arap Sanayi İşbirliği Konferansı Çalışmaları kapsamında eğitim, sanayi portalı ve çalışma grupları toplantıları yaparak ilgili ülkelerin sanayicilerini buluşturma, yeni pazarlar açılması ve yabancı yatırımcı çekmek için tüm sektörlerle ortak çalışmalar yürütmektedir.