Düzenlemeler olmaz ise ancak ana oyuncuların izin verdiği düzeyde gelişebiliriz
Savunma sanayimiz millileştirme çalışmaları doğrultusunda önemli aşamalar kat etti. Bu noktada ihtiyaç duyulan tasarım çalışmaları ise ülke içerisinde yapılmaya çalışılıyor. Tasarım konusunda ülkemizde rüştünü ispat etmiş firmalarımızdan biri olan Hexagon Studio, yapılan İDEF fuarında savunma sanayine verdiği desteği gösterme imkânı buldu. Fuar ve savunma sanayindeki hedefleri ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Hexagon Studio Genel Müdür Tolga Kaan Doğancıoğlu, imkan verildiği taktirde istenilen çalışmaları yapabileceklerini ifade etti.
Gerçekleştirilen İDEF fuarı ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Fuar özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı firmaları ve Makine Kimya gibi şirketlere yaptığımız işleri daha iyi aktarabilmiş olmamız açısından bizler için oldukça önemliydi. Bu açıdan amacına ulaşmış bir organizasyon olduğunu söyleyebilirim.
Savunma sanayi zor bir alan, bu alanda iş yapma kararı nasıl oluştu?
Hexagon Studio 2006 yılında tamamen Arge, mühendislik ve tasarım üzerine kurulmuş bir firma. Şirketimizin yönetimi ve çalışan arkadaşlarımızın hepsi otomotiv ve savunma sanayi alanından geliyor. Şirketimizin kurucularından Jan Nahum hem otomotiv hem de savunma sanayi alanında çok önemli projelere imza atmış, bu sanayinin mimarlarından biri. Ben de ilk iş hayatıma Aselsan’da başladım ve Ford Otosan’da devam ettim. Dolayısıyla firma olarak savunma ve otomotiv sektörlerine alışkın olduğumuzdan dolayı bu alanlara öncelik ve ağırlık verdik. Bugün ise ulaşım, denizcilik ve savunma sanayinde hizmet veriyoruz. Şirketi kurduğumuzda ilk hedefimiz Avrupa’nın önde gelen tasarım ve mühendislik firmalarından biri olmaktı. Kullandığımız teknolojiler daha çok otomotiv, denizcilik ve savunma sanayi ağırlıklı. Bunlar farklı alanlar olsa da paydalarının ve kullandıkları teknolojilerin ortak olduğunu söyleyebilirim. Şirketin gelişeceği alanları belirleyip farklı alanlarda çalışmasına imkan vermek istedik.
Savunma sanayi alanında mühendislik ve tasarım konusunda bir ihtiyaç var mı?
Muhakkak var. Savunma sanayimiz 30 yıl önce hazır alım yapıyordu ve o dönemde mühendislik ihtiyacı da yoktu. Şu an ise son 15 yılda başlayan bir millilik hedefi var. Bu yaklaşım tasarımın önemini işaret ediyor.
Savunma sanayi kritik bir sanayi. Çünkü alımı devlet yapıyor, kullanacak kurum ise Silahlı Kuvvetler. Dolayısıyla bu alandaki gelişimi de teşvik edecek kurum devlet oluyor. Bu nedenle başlatılan bu süreç çok önemli. Milli gemi, milli tank, milli tüfek, milli uçak, milli gaz maskesi ve milli tren gibi faaliyetler öne çıkıyor. Bizi heyecanlandıran kısmı da bu projelerin varlığı. Çünkü bu projeler bizleri, ülkemizin uluslararası piyasada rekabet edecek ürünleri ortaya çıkarması için gerekli teknolojileri kullanmaya ve mühendislik çalışmaları yapmaya mecbur kılıyor.
Millilik konusundaki iddialı hedeflerimize ulaşabilir miyiz?
Hiçbir şey kolay değil. Bugün Amerika’da veya Avrupa’da başarısız olan projeler yok mu? Başarısızlık bile önemli bir başarı aslında. Bir mühendislik veya Arge projesinde sonu biliniyor olsaydı şirketler bu alanlara %4 değil, bütçelerinin yarısını ayırarak büyük gelişmeler sağlardı. Bu nedenle birçok proje ortaya çıkar, bunların bir kısmı başarıyla sonuçlanır, bir kısmı için ise gerekli teknoloji veya bazen de pazar hazır olmayabilir. Burada önemli olan husus sizin kendi hür iradeniz ile gerekli çalışmaları yapabiliyor olmanız. Savunma sanayinin en önemli avantajı ticari kaygılardan daha uzak olması. Teknolojik açıdan yapabilme konusunda ise Türkiye’nin artık bu dönemi geçtiğini düşünüyorum. Biz yapabiliriz. Türkiye’nin yapabilirlikle ilgili hiçbir sorunu bulunmuyor. En kötü ihtimal ile yurt dışından bu işin uzmanını getirirsiniz, yine yaparsınız. Örneğin uçak konusunda ekonomik olarak başta yapamayabiliriz. Fakat tekrar eden projeler ile ekonomik olarak yapmayı da öğreneceğiz. Gelişmiş ülkelerde de bu alanları devletler karşılıyor. Tabi ki 50 yıl 60 yıl bu alanda çalışmış ülkelerle bir seferde her açıdan eşit düzeye gelemezsiniz.
Mühendislik ve tasarım konusunda bir projeyi yabancı bir firmaya verdiğiniz zaman çizimleri o ülkedeki ürünlere göre yaptıklarını ve bu nedenle nihai ürünün milli olması da imkânsız olduğu biliniyor. Bu açıdan bakıldığında tasarım alanında ülkemizde yeterli firma var mı?
Olmayabilir ancak desteklenirse çıkar. Burada ilişkilerin zorluğuna değinmek gerekiyor. Türkiye yıllarca Aselsan’ın bugün etkin olan ana savunma sanayii üreticilerinin gelişimini tolere etti ve sonuçta bugün örneğin Aselsan denizcilikten havacılığa birçok alanda kendini geliştirebildi ve bugün bir milyar dolar cirosu olan, savunma sanayiinde uluslararası bir firma haline geldi. Bugün ise toplumun Aselsan, Tusaş gibi firmalara gösterdiği sabrı onlar da kendi alt yüklenicilerine gösterirlerse işte o zaman istenilen seviyeye ulaşılır. Biz sizin gelişiminizi neden bekleyelim mantığı ile, işbirliğine yatırım kısıtlı kalır ve gereken anlayış gösterilmez ise bu alanda da gelişme yaşanamaz. Savunma sanayiinin gelişimi için biraz yüksek bütçe verebiliriz. Millileşme uğruna bu maliyete topyekün katlanabiliriz, Fakat sivil sanayiide bu durum böyle değil. Sivil sektörde her açıdan uluslararası markalarla serbest ticaret ortamında rekabet etmek zorundasınız. Fakat savunma sanayiinde bir ürünün millileşmesi için ek ödenekler yapılabilir. SSM bu durumu gördü, baskı yaptı, ısrar etti ve sonuçları ortada.
Sabır gösterilen bir sistemimiz var mı?
Bugün itibariyle kurulamadı. Belki de ihtiyaç o yönde değildi. Burada irade göstermek gerekiyor. Biz millet olarak irade gösterdiğimiz her şeyi yapan bir toplumuz. Eskiden Ankara’da Cinnah Caddesi mümessilliklerle doluydu. Herkes bir silahın temsilciliğini yapıyordu. Bu firmalar artık Türkiye’ye giremiyorlar. Burada önemli olan gerekli sabrı göstermek. Müsteşarlık KOBİ’lerin gelişimiyle ilgili irade gösterdi ve Ostim, İstanbul ve Eskişehir teknoloji parklarıyla doldu. Şimdi aynı iradeyi bizlerin katma değerli mühendislik ve tasarımda göstermemiz gerekiyor. Ana firmalara işinizin %30’unu bu alanda kullanacaksınız denilirse o zaman bu sorunlar çözülür.
SSM böyle bir şeyi nasıl ifade edebilir?
Bugün SSM’nin içinde sanayileşme daire başkanlığı var. Alt sistem geliştirme bölümleri var. Türkiye bugün milli gemisini yaparken artık bir daha dışarıdan ürün alalım demeyiz. Fakat bundan sonra neler yapacağımız önemli. Bugün savunma sanayii üreticilerinin 40 milyar dolarlık bir ciroya ulaşması isteniyorsa bu büyüme organik olarak yapılamaz. Bu kadar büyüklüğe yetişemez. Şu anda 4-5 bin mühendis çalışanıyla bir milyar dolarlık ciroya ulaşıyor. Fakat bu kadar mühendis ile 40 milyar dolarlık bir ciroya ulaşamaz. Bu durumda en az elli yıl bekleyeceğiz, ya da bu firmalar işlerinin bir bölümünü devredecek. Böylelikle kendisi de daha farklı işlerle uğraşacak.
Tusaş Genel Müdürümüz Muharrem Dörtkaşlı ile görüştüğümüzde bize yaptığımız bir işi KOBİ’nin yaptığını gördüğümüz an o alandaki üretimi dışarıya veriyoruz, dediler. Bu durumu sevindirici bir gelişme olarak kaydedebilir miyiz?
Bu bakış açısını artık bir adım daha ileriye götürmeliyiz. Nasıl TAI’nin gelişimi uzun yıllar aldı ise, sabırla bilgi birikiminin gelişimi izlendi ise, aynı şekilde TAI’nin ve diğer savunma sanayii firmalarının alt yüklenicilerinin gelişebilecekleri uzun iş birliklerine ihtiyaç var. Bunun sonucunda tıpkı TAI’nin milli helikopter projelerini yapabilecek konuma geldiği gibi bizler de ihtiyaç duyulan seviyede çözüm üretebilir olacağız.
Sektörde bulunan diğer özel firmalarda tasarımı kendi içlerinde mi yapıyor, yoksa dışarıdan alım mı yapıyorlar?
Şu anda hepsi kendi içlerinde yapıyorlar. Bir işi anlatmak zor ise kendi içlerinde yapıyorlar, fakat evlilikler gibi ilişkilerin başı her zaman zor. Bir işi anlatmak daha da zor.
Örneğin Altay projesinde sizden destek istenildi mi?
Hayır, o projede firmanın iddiası önce kendilerinin öğrenmesi. Fakat Otokar o projede SSM ile anlaşma yaparken mühendislik işinin belli bir yüzdesinin dışarıya verilmesini zorunlu kılmış olsaydı o zaman projede bizim ya da başka firmaların etkin olması sağlanabilirdi. Üretim ve KOBİ katılımı için sanırım bu sağlandı. Üretim nispeten daha kolay dışarı veriliyor, çünkü üretimi tamamen kendi içlerinde yapmak zaten ekonomik olmaz, yapamazlar. Dolayısıyla KOBİ’den üretimle ilgili belli bir kısmı alıyorlar.
Bu noktada en büyük görev müsteşarlığa mı düşüyor?
Kesinlikle müsteşarlık kural koyucu olarak ön plana çıkıyor. Onlar da bu durumu fark etmiş durumdalar. Şu anda alt sistemler daire başkanlıklarını oluşturdular. Bizim altından kalkamayacağımız bir çalışma yok. Gerekirse yabancı ortak uzman buluruz ve bize verilen görevi yaparız. Burada önemli olan savunma sanayiinde küresel oyuncu olmak istiyor muyuz sorusuna vereceğimiz cevap. Eğer istiyorsak ek planlara ihtiyacımızın olduğunu görmek gerekiyor. Her şeyi ana oyuncuların yapması imkânsız. O tez 1950’li yılların teziydi. Artık daha çok ortak çalışmanın yapıldığı bir dönemdeyiz.
Şu anda Hexagon Studio olarak yaptığınız çalışmalar var mı?
Tasarımında yer aldığımız Milli Gaz Maskesi , İDEF’te Makine Kimya tarafından ilk defa sunuldu. Cumhurbaşkanlığı köşkünü havadan koruyacak korkutun içindeki tasarımı biz yaptık. Milgem projesinin üstünde pek çok sistemi biz geliştirdik. Milli Hızlı Tren projesinde tasarımı Hexagon Studio yaptı.
Savunma sanayii içersinde tasarım işleri açısından bakarsak önü açık bir sektör diyebilir miyiz?
Önünün açık olduğunu söyleyebilirim. Fakat sıkıntılarımız var. Bunları çözmek için düzenlemeler olursa sektör hızla gelişir. Eğer düzenlemeler olmaz ise ana oyuncuların izin verdiği düzeyde gelişebiliriz.
Ana yüklenicilerin de değişmesi zor mu?
Ana yüklenicilerin kısa sürede kendi başına değişmesi imkânsız. Eğer bir zorlama yoksa kendi yaptığım işi başkasına neden vereyim düşüncesindeler. Ancak bir hedefleri olması gerekiyor ki değişim olsun. Aynı ekip ile iki katı iş yapın dedikleri zaman değişmeleri gerekecek, küresel rekabet arttıkça değişecekler.
Fakat ana yüklenici firmalarla görüştüğümüz zaman hızlı büyüme için uğraştıklarını ifade ediyorlar. Bu da değişim demek değil mi?
Bu durumu en net yıllar içinde alınan personel sayısına bakarak görebiliriz. Buna karşılık dışarıya verilen katma değerli mühendislik işleri nasıl gitmiş bunları karşılaştırmak gerekiyor. Baktığınızda bu firmaların organik olarak büyüdüğünü göreceksiniz. Fakat mühendis sınırlaması getirilse o zaman işler değişir. Roketsan’a, sende bin tane mühendis var ve bunlarla beş birim iş üretiyorsun. Aynı mühendis sayısıyla on birim iş üret deseler o zaman sistem düzelir. Eğer bunları yapmazsak bu firmalar istenilen büyüklüğe ulaşamaz. Nereye kadar siz mühendis alacaksınız. Bu işin bir sonu yok. Herkes kendi işine odaklanırsa bir sonraki kategoriye geçebilir.
Gelişmiş ülkelerde bu durum nasıl?
Tamamen aktardığımız gibi. Bugün Boeing birçok firma ile ortak çalışıyor. Aksi takdirde Boeing bu büyüklüğe erişemezdi.
Yurt dışında bu yönde işler yapılamaz mı?
Yurt dışında iş yapmak istediğinizde insanlar size yurt içinde ne yaptığınızı soruyor. Bugün otomotiv sektöründe veya denizcilik alanında yurt dışı ile çalışıyoruz. Çünkü orada serbest piyasa koşulları hakim.