Eti Maden İşletmeleri yeni bir döneme giriyor
Ülkemizde bor mineralleri ile ilgili sürekli dile getirilen spekülatif ifadeler, madenin geleceği ile ilgili gerçekçi yaklaşımları gölgede bırakıyor. Bu ortamda yatırımlarına devam eden, Eti Maden piyasaya sürdüğü Etimatik ile yeni bir sürece girdi. Bu yeni süreç ile ilgili bilgi veren Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürü Dr. Orhan Yılmaz, sorularımızı yanıtladı.
Eti Maden olarak sürekli büyüyen bir grafik çiziyorsunuz, bunu bir üste taşımak için nelerin yapılması gerekiyor?
Burada bir kamu kuruluşu olarak bizim yaptığımız değişim çok önemlidir. Fakat bu değişim sürecinde insan kaynaklarıyla yaşanan sorunlar bizim bir üst lige çıkmamızda sorun oluşturuyor. 600’den fazla mühendisi, lise mezunlarının yapacağı işlerle meşgul ederseniz inovatif işler yapamazsınız. Eti Maden İşletmeleri bu konuyu aşmış bir kuruluştur. Buna rağmen hedeflerimize tamamen ulaştık mı, asla ulaşmadık. Çünkü bu tür işlerde itici gücün kamuda yer almaması nedeniyle ulaşamadık. Maalesef çalışanları motive edemiyorsunuz, adaletsiz ücret politikaları sebebiyle sürekli kamu personeli alıyorsunuz. Kamu personeli beş yılda, bir işi öğreniyor ve sonrasında ise işi yeni gelene bırakıyor. Hâlbuki Avrupa’da veya ABD’de ürettiğiniz sürece sistemin içinde yer alırsınız, üretmediğiniz an sistem sizi dışına itmeye başlar. En başta insan kaynakları ve endüstriyel ilişkileri oluşturmanız gerekiyor. Bunu oluşturmadan çalışma hayatınızda ne gelişimi, ne de adaleti sağlayamazsınız. Burada önemli olan husus, niteliktir. Eti Maden’in şu biriminde on mühendis, beş avukat olmasına bakıyorlar. Hangi özelliklerde mühendis, hangi özelliklerde diğer çalışanlar var bakılmıyor. KPSS’de bile sorular standart soruluyor. Alan bilgisini ve kurumların iş süreçlerinin bilinebilirliğini ölçen sınav yapılmıyor. Böyle bir şey olamaz. Çünkü her kurumun insan kaynağında aradığı özellikler çok farklıdır. İstismar kaygısı ile sistemi merkezileştirmek aslında tek tipleştirmek oluyor ki bunun sonucu olarak da çalışan insanlar sadece mevcut durumun muhafazasına çaba sarf ediyorlar. Oysaki her kurumun kendine özgü sistemleri ve kültürleri var. A kurumundan B kurumuna geçen biri yeni geçtiği kurum hakkında tek bir kelime dahi edemez. Ben bu kurumda 29 yıldır çalışıyorum. Beni Eti Maden’den alın başka bir kuruluşa verin sadece mevcudu muhafaza edebilirim, başka bir şey yapamam.
Bu sorunu devlet nasıl çözebilir?
Öncelikle temel zihniyeti değiştirmek gerekiyor. Bizdeki temel zihniyet eşitlikçi kavramdır. Çalışma hayatında olmayan insanların, personel alma kriterleri oluşturmaması gerekiyor. Kurumlar istismar ederse, cezası ne ise verirsiniz. Bu sistem istenilirse çok iyi bir şekilde alt yapısı oluşturulur. Mülakatları bile kayıt altına alırsınız. Bunların hepsi mümkündür. İnsanları sadece puanlarıyla değerlendiremezsiniz. İnsanlar sınavdan yüz alıyor fakat uyumsuz bir karakteri var. Beraber çalışma kültürü olmayan insanlar var. Bu insanları işe almak zorunda kalıyorsunuz. Durum böyle olunca kurumlarda da gelişim bu doğrultuda oluyor. Ben göreve ilk başladığım zaman en küçük bir karar dahi 17 imza ile çıkıyordu. Şimdi ise elektronik imza sistemi var ve hiyerarşide üçü geçen imza yok. Biz bunu dört senedir uyguluyoruz. Hem arşiv sorunumuz yok, hem de sistem hızlı ilerliyor.
Bu değişimler bugünkü şartlar için yeterli midir?
Daha fazlasını yapıyoruz. Yeni bir program hazırlıyoruz. İnsan faktörü hatasının en aza indiği ve bir işlemi bir defa yapabileceğiniz bir model oluşturuyoruz. Örnek olarak aktarmak gerekirse bizim işletmelerimiz var. Ankara’da muhasebe, ticaret, etüt servisi varken, diğer bütün işletmelerimizde de bu sistemler mevcuttu. İşletmelerin hepsinde muhasebe sistemi vardı. Onlar işlemlerini buraya getirir, burada yeniden yazılır. Gece yarılarına kadar bu işlemler için insanlar çalışırdı. Biz bu nedenle taşradaki muhasebe gibi işlemlerin hepsini kaldırdık. Bilişim sistemi oluşturduk. Ürün kaynaktan çıktığı an maliyet unsurlarını oluşturabiliyoruz. Eskiden maliyetler üç ay sonra ortaya çıkıyordu. Siz ürünü satıyordunuz sonra onun maliyeti ortaya çıkıyordu. Şimdi ise ambardan ürün çıktığı an biz maliyetini biliyoruz. Bu sistemi çoğu özel sektör firması dahi yapamıyor. Oysaki siz maliyetinizi bilmezseniz müşterinize tam fiyat veremezsiniz ve bu yüzden bir müşteri kaybettiğiniz zaman o firmayı tekrar kazanmak çok zordur.
Bor sektöründe Eti Maden tek tedarikçi değildir birçok tedarikçi bulunuyor. 2005 yılında biz Amerikalı firmanın yarısı kadar pazar payına sahiptik, bugün durum tersine döndü. Bir devlet şirketinden beklenilmeyecek kadar ilerleme sağladık.
Yabancı firmalardan Eti Maden’e yönelik eleştiriler var mı?
Biz şu anda piyasada bir modeliz. Herkes bizi takdir ediyor, bir kamu kuruluşu olarak bunları yapmanın zor olduğunu biliyorlar. Yüzde kırk olan randımanlarımız yüzde seksenlere çıkmış durumda. Siz madenden %40 faydalanıyordunuz, bugün %80 olmuş. 2004 yılından bugüne kadar olan kâr ilişkimizi net gösteriyoruz. 2004 yılı bizim açımızdan önemli bir yıldı. Elimizde bulunan diğer madenler özelleştirildi sadece bor mineralleri kaldı. 2004 yılından bugüne kadar gerek ciro olarak gerekse de kâr olarak sürekli büyümüşüz. Ortalama olarak ciroda 3-4 kat, karlılıkta ise yaklaşık 28 kat büyümüşüz. Bu oranlar bizim bu süreçte nasıl geliştiğimizi ve ne kadar verimli çalıştığımızı net bir şekilde ortaya koymaktadır. Personel sayısı bizde %30 azaldı fakat buna rağmen üretimimiz altı kat arttı. Bunun dışında ürün çeşitliliğimiz hızla arttı. Enerji tasarrufu konusunda önemli çalışmalar yaptık. Bugün satın almaları merkezileştirerek giderleri azalttık.
Eti Maden kar etmesi yabancı firmaları rahatsız ediyor mu?
Bu nedenle kârlılığımızı artık açıklamıyoruz. Bugün dünyada kriz olmasına rağmen biz büyümemizi sürdürmekteyiz. Türkiye’nin en büyük şirketleriyle aynı miktarda kâr ediyoruz. İnsanlar bizim maden sattığımızı sanıyorlar, bu çok kötü bir algıdır. Biz maden satmıyoruz. Biz madeni kimyasal maddeye dönüştürüp satıyoruz ve bundan daha ötesi bulunmamaktadır. Biz bugünkü kârı sadece bor minareleriyle sağladık.
Yeniden Eti Maden, krom gibi sahalara girer mi?
Bir karar alınıp özelleştirmeleri olmuştur. Bu nedenle bir daha o alanlara girilmeyecektir. Ancak devletin görev vermesi durumunda tabii bu tür alanlarda faaliyet gösterilebilir. Ana statümüz buna uygundur.
Bunların dışında da sorunlar var, bir KİT kuruluşu yurt dışında fuara katıldığı için Sayıştay raporunda usulsüzlük var deniliyor.
Bize diyorlar ki kamu kaynağı kullanıyorsunuz belli şeyleri yapamazsınız. Burası KİT bile olsa piyasa firmasısınız ve piyasa kurallarına uymanız gerekiyor. Amerika’daki bir firma üç gün sonra burada olun diyor. Bizim izin süreçlerimiz bile bir ay sürer. Bu açıdan kurumlara hareket kabiliyeti vermeniz gerekiyor. Eğer istismar ediliyorsa onlar zaten ortaya çıkar. Burası sürekli denetleniyor, kaldı ki bugün dünyada hiçbir şey gizli kalmaz. İş için mi yurt dışına çıktınız yoksa eğlence için mi çıktınız hemen ortaya çıkar. Bugün siz Eti Maden’de ara kademeleri ince ince incelerseniz burada kimse iş yapamaz. Siz bilançoya bakacaksınız. Hukuka aykırı bir şey var mı, diye bakarsınız. Burada her şey kayıtlıdır zaten. Ben bugün daire başkanlarına altında çalışan insanları şöyle yöneteceksin dersem o anda çalışma biter. Sistem çöker. Ben onlara hedefler koyarım, sonra da kontrol ederim. Yılsonunda da hedefler tutmadıysa neden tutmadığını sorarım. İnsanlar gelip tıkandım demeden siz müdahale etmeye başlarsanız burayı yönetemezsiniz. O zaman hücrelere kadar her şeyi sizin yönetmeniz gerekiyor. Bu kuruma her yıl 200 bin evrak geliyor. Bu evrakların hepsi benden geçip dağılırsa günde en az bin evrakı imzalamam gerekir. Böyle bir şeyin matematiği yoktur. Bu yüzden yetki vermek zorundasınız. Hem insanlara güveneceksiniz, hem de güvenilir olacaksınız.
Şu anda dünyada bir kriz var bu durum sektörü de etkiliyor mu?
Genel olarak dünyada kriz var. Rekabet her geçen gün artıyor. Bor açısından bakacak olursak ne ikamesizdir ne de stratejik bir üründür. Bir ürünün stratejik olması için o ürün elinizde olmadığı zaman nihai ürünü üretemiyorum, demek gerekir. Hâlbuki bor olmadan üretilemeyen hiçbir eşya bulunmamaktadır. Ben kimya mühendisiyim ve kimya da hiçbir ürünün ikamesizliği yoktur. Tabi bunun da bir bedeli vardır, fakat o ürün olmadan da çözüm üretebilirsiniz. Şuanda dünya piyasaları geriye doğru gidiyor ve biz hiçbir sektörde asli oyuncu değiliz ve bugün piyasa bir puan geriye gittiği an biz yirmi beş puan geriye gidiyoruz. Tüm bunlara rağmen biz %10 oranında büyümekteyiz.
Bu krizlerden etkilenmemek için ürünlerin kullanım alanlarını geliştirmeniz gerekiyor, sanırım. Bu doğrultuda Eti Maden’in yaptığı çalışmalar var mı?
Bizim şu anda 160 tane projemiz var. Bunların 60 tanesi Ar-Ge projesidir. En son geliştirdiğimiz ürünlerden bir tanesi de Etimatik ürünüdür. Bu proje bizim için çok önemlidir. Çünkü toplam bor piyasası 2 milyar dolar, oysa deterjan piyasası 85 milyar dolar. Siz buradan %10 pay almayı başarırsanız bu oran 8,5 milyar dolar eder. Biz ilk defa tamamı yerli ham maddeye dayalı bir temizlik ürünü üretmeyi başardık. Üstelik te bütün deterjanlarda olan ve bizde olmayan iki tane madde var. Bizde petrol türevi ve fosfat bulunmuyor. Bu iki ürün de kanser yapar. Oysa bu iki ürün bütün deterjanlarda bulunuyor. Bu çıkışla ve bu alanı çok iyi yönetmek kaydıyla insan kaynakları, teknolojik kaynaklar ve pazar ilişkilerini yönetmemiz gerekiyor. Bu ürünleri şu anda ürettik ve piyasada bulunmaktadır. Çok az miktarda dağıtım kanalında bulunuyoruz. Fakat şu anda dünyada bu piyasaya hâkim olan iki tane marka ile nitelik açısından boy ölçüşecek hale geldik. Testlerde bizim ürünlerimiz en iyi markaları dahi geçti. Sadece Türkiye’de 750 bin ton deterjan satılmaktadır, biz şu ana kadar 5 bin ton ancak satış yapabildik. Burada ham maddenin %85’ini biz üretiyoruz. Bu işte çok acele etmiyoruz. Etimatik ile ilgili ayrı bir bölüm açtık. Bu işin patentini Kurum adına aldık. Sonunda ise Türkiye’nin tek bir projede elde ettiği en büyük kâr olacaktır.
Bor ile ilgili başka alanlarda da yatırımlar yapılsa kar edebileceğimiz ifade ediliyor.
Biz hiçbir sektörde asli ürün değiliz, tedarikçiyiz. Tarım sektörüne ürün satıyorsunuz sektör gerileyince siz de geriliyorsunuz. Burada Etimatik ile ise somut olarak vatandaşın evine giriyoruz. Biz televizyon içerisinde giriyorduk fakat vatandaş bilmiyordu. Bunun dışında da projelerimiz var.
Eti Maden bir kabuk mu değiştiriyor?
Değişimin olduğunu net söyleyebilirim. Fakat bu bir arabanın gazına basmaya benzer. Gazdan ayağınızı çektiğiniz an sistem duruyor. Bu nedenle değişim biraz zaman istiyor.
Bu açıdan Eti Maden’den ürün alan firmalar bundan rahatsız olurlar mı? Örneğin deterjan firmaları rahatsız olur mu?
Bugün klasik deterjan alanında bor kullanımı hemen hemen hiç yoktur. Biz biraz da bunu oluşturuyoruz. Deterjanda bor kullanımı %2 seviyelerindedir, bizim ürünümüzde ise bu oran %85 seviyelerindedir. O kadar yoğun bir bor tüketimi olacak ki bugünkü üretimi on kat arttıracaktır. Bugün elinizde kömür olsa istediğiniz an elinizden çıkartırsınız fakat bor böyle değildir. Biz bugün daha fazla bor üretimi yapabiliriz. Hem teknoloji açısından hem de yatırım açısından buna uygun koşullardayız. Fakat kime satacağız. Böyle bir sektör yok. Bu nedenle bizim ana felsefemiz tüketim alanı oluşturmaya yöneliktir.
Eti Maden, ar-ge konusunda yeterli çalışma yapabiliyor mu? Geçen sene Danıştay, Eti Maden Ar-Ge yapamaz diye karar aldı. Danıştay, Bor Enstitüsü var dolayısıyla Eti Maden Ar-Ge yapamaz diye karar aldı. Biz hemen kuruma gelir sağlayacak çalışmalar yapıyoruz. Bu açıdan baktığımızda daha özgür bırakıldığımız takdirde yapacağımız Ar-Ge çalışmalarını daha rahat artırabileceğimizi söyleyebilirim.