Finansal kurum olarak tanımlanmamız önemli bir kazanımdır
Finansal Kurumlar Birliği kurulması sonrası sektör oyuncularında gelecek ile ilgili beklentilerinin daha kolay karşılanacağı fikri oldukça yaygın. Birliğin uzun vadede önemli kazanımlar sağlayacağı söylemi ağırlık kazanırken, kısa vadede neler yapılabileceği sorusu gündemdeki yerini koruyor. Faktoring sektörünün önemli oyuncularından biri olan Deniz Faktoring Genel Müdürü Mustafa Şahan, gündem ile ilgili merak edilenleri okuyucularımızla paylaştı.
Finansal Kurumlar Birliği’nin kuruluşu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Bilindiği gibi 6361 sayılı yasa ile Leasing, Faktoring ve Tüketici Finansmanı sektörleri tek çatı altında birleştirildi. Bu sektörlerin çatı örgütü olarak da FKB ( Finansal Kurumlar Birliği)’ni oluşturdu. Bu sektörlerin finansal kurum olarak tanımlanması önemli bir kazanımdır. Buna bağlı olarak üç sektörün de birlikten beklentisi var. En basit ifadeyle beklentisinin, sektörlerin isteklerinin kamu otoritesine etkili bir şekilde iletilmesi diyebilim. Sektörlerin çözümünü beklediği ciddi gündem maddeleri var. Bu maddelerin gündeme alınıp çözümlenmesi en temel beklenti diye düşünüyorum.
Birlik başkanının,‘Bu birliktelikten en karlı faktoring sektörü çıkacaktır, öncelikle faktoring sektörüne yoğunlaştık’ söylemi oldukça dikkat çekiciydi. Bu söylemden faktoring sektörünün daha fazla sorunu olduğu sonucuna varabilir miyiz?
Başkanın daha fazla sorun olduğunu işaret etmek için böyle bir ifadeyi kullandığını düşünmüyorum. Yapılan toplantılarda üç sektörün de çözüm bekleyen acil sorunları önceliklendirildi. Bu öncelik doğrultusunda da çalışmalar yapılıyor. Yapılan çalışmalarda da üç sektörün birçok ortak sorunu olduğu da görüldü. Başkan, belki faktoring şirketlerinin matematiksel açıdan piyasadaki büyüklüğüne bağlı olarak böyle bir ifade kullanmış olabilir.
Sorunlardan bahsetmişken öne çıkan sorunların neler olduğundan bahsetmek ister misiniz?
Daha çok vergi kanunları ile ilgili konular öne çıkıyor. Örneğin bankalar kullandıkları krediler üzerinden BSMV (Banka Sigorta Muamele Vergisi) vermezler. Biz ise bu vergiyi ödüyoruz, dolayısıyla yaptığımız işlemler doğrultusunda maliyetlerimiz artıyor. Bu haksız rekabeti ortaya çıkarıyor. Bunun dışında bu üç sektör, bankalardan farklı olarak, sorunlu hale gelmiş kredileri için ayırdıkları kanuni karşılıkları vergi matrahından düşememektedir. Bu durum da bizim maliyetlerimizi artıran ve müşterimize bu maliyetleri aksettirdiğimiz için haksız bir rekabetin içerisinde olduğumuz bir durumdur. Diğer bir husus yine, bankaların ipotek aldığı zaman ödemediği bizim ise ödediğimiz ipotek harcıdır. Bu durumda haksız rekabet unsurlarından biridir. Bu ve benzeri bir dolu konu çözümü beklemektedir. Birliğin yönetiminde biri olarak bu ve benzeri hususların çözümü bizim sorumluluğumuzda ve bundan sonra gerekli çalışmaları hızla yapmayı planlıyoruz.
İstanbul’u bir finans merkezi haline getireceksek bunu sadece binalar yaparak meydana getiremeyeceğimiz her platformda ifade ediliyor. Bu nedenle bu sektörlerin önünün açılması gerekiyor.
Katılıyorum, eğer finans merkezi olmak istiyorsak tüm hukuki altyapımız uluslararası finans piyasasına uygun hale getirmeli hatta daha ileri adımlar atmalıyız. Bugün baktığımızda faktoring olarak 80 bin adet müşterisi olan bir sektörüz. Bu müşterilerin de KOBİ olduğu düşünülürse, bizim önümüzün açılması KOBİ’lerin önünün açılması demektir.
Bütün finansal kurumların bir kaynak bulup bu kaynağı ekonominin oyuncularına aktarmak gibi temel bir işlevi var. Bu işlevin daha iyi yapılması sistemin daha doğru çalıştırılması ile mümkündür. Sistemin daha doğru çalışması ise sağlıklı hukuki alt yapı ile mümkündür.
Bugün itibaren faktoring sektöründe de marka isimler oluştu mu?
Marka kavramı sübjektif faktörleri de içeren bir tespit aslında. Bu nedenle bu soruya cevap vermek itirazlara neden olabilir doğal olarak. Marka yerine, sektörün ilk beş firmasının sektörü büyük ölçüde domino ettiğini söylemek daha doğru sanırım.
2013 yılı sektör açısından nasıl geçti?
2013 yılı faktoring sektöründe duraklamanın olduğu bir yıl oldu diyemeyiz. Sektör belli noktalarda büyümeye devam etti. Kamu otoritesinin bankacılık sektörü üzerinde %15’in üzerinde büyüyememesi ile ilgili talepleri vardı. Bizden böyle bir beklenti olmadığı için biz bu durumdan etkilenmedik. Faktoring sektörünün genel itibari ile 2013 yılında %26 büyüdüğünü görüyoruz. Ama büyümeye rağmen karlılık anlamında 2013 yılı kötü geçti. Bir önceki yıla göre sektörün karlılık oranı %38 azalmış. Sektör 597 milyon kardan, 377 milyon TL düştü.
Bu durumun ana nedeni ile ilgili ne söylenebilir?
Bu durum biraz sorunlu kredilerden, biraz faiz marjlarının düşüşünden kaynaklanıyor.
2014 yılından beklentileriniz nelerdir, büyüme devam eder mi?
Tabi Türkiye ilginç bir coğrafya, o nedenle tahminde bulunmak güç. Önümüzdeki seçim atmosferi de düşünüldüğünde bu güçlük daha da artmaktadır. Bu nedenle kendi dinamiklerimize bakarak bir tahmin yürütmek yerine gelişmiş ekonomilere bakarak bir tahminde bulunabilirim. Gelişmiş ekonomilere bakıldığında faktoring sektörünün GSMH’nın %15 seviyelerine çıktığını görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında ülkemiz faktoring sektörü için alınacak uzun bir yolun olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de bankaların boş bıraktığı bir alan var ve biz bu alanı doldurarak ciddi büyüme oranları yakalayabiliriz. Son üç yıla baktığımızda sektör ortalama %17 büyümüş. Bundan sonraki yıllarda da sektörün bu büyüme oranına paralel büyüyeceği kanaatindeyim.
Deniz Faktoring ile ilgili bir değerlendirme istesek neler söylemek istersiniz?
Biz Deniz Faktoring olarak sektörün ilk üç firması içerisindeyiz. Bu üç firma arasında ise çok fazla farklar yok. Büyüme oranlarına baktığınızda biz sektör ortalamaların üzerinde büyüdük. Sektörün %26 büyüdüğü 2013 yılında, Deniz Faktoring %56 büyümeyi başarmıştır. %17 olan son üç yılın ortalamasında biz %30 ortalama büyüme oranı yakaladık.
Bu büyüme oranlarını yakalamanızı neye bağlıyorsunuz?
Piyasanın çok içerisinde olmamıza, arkamızda Deniz Bank gibi bir büyüklüğün olmasına ve DFHG Başkanı Sayın Hakan Ateş’in yönetim anlamında getirmiş olduğu farklılıklara bağlayabiliriz. Çoğu bankada faktoring şirketleri rakip olarak görülürken bizde ise tamamlayıcı bir yapı olarak görülmektedir.
Karlılığımıza ise verdiğimiz kaliteli hizmetin büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Yani sadece fiyat anlamında bir rekabet yerine doğru müşteriye kaliteli hizmet vererek, karlılığımızı artırdık. Ayrıca oluşturduğumuz KOBİ bölümümüzle önemli bir fark yarattığımızı düşünüyorum. Bu yolla bünyemizde sorunlu kredi oranını da azaltmış bulunmaktayız. Sektörde ortalama %5’ler seviyesinde olan sorunlu kredi miktarı Deniz Faktoring’de %1.7’ler seviyesindedir.