Finansal Kurumlar Birliği bizi daha güvenli bir geleceğe götürecektir

6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin ardından oluşan Finansal Kurumlar Birliği, varlığını hissettirmeye başladı. Üç sektörü bir araya getiren birliğin gelecek ile ilgili atacağı adımlar ülke ekonomisi için önemli kazanımları da beraberinde getirecektir. Birliğin sektörlerini temsilen görev alan Finansal Kurumlar Birliği Başkan Vekili Zafer Ataman, gelecekten oldukça umutlu. Faktoring Derneği Başkanlığı görevi boyunca önemli çalışmalara imza atan Zafer Ataman, sorularımızı yanıtladı.

Finansal kurumlar tek çatı altında toplandı. Finansal Kurumlar Birliği’nin kuruluşu ile ilgili kısa bir değerlendirme alabilir miyiz?

Finansal Kurumlar Birliği’nin kurulması sürecini ele aldığımızda, birliği oluşturan finansal kiralama, faktoring, finansman şirketleri aslında birbirlerini tamamlayıcı sektörlerdir. 6361 sayılı kanunun çıkışı ile birlikte bir araya gelindi. Bu çerçevede, orta vadede kendi açısından daha kuvvetli bir yapıya ulaşılma hedefi içerisinde yolumuza devam ediyoruz.

Türkiye’de bir araya gelmek ortak bir zeminde yürümek oldukça zor. Bu açıdan yola çıkarsak oldukça önemli bir iş başardığınızı söyleyebilir miyiz?

Bir araya gelmek gerçekten zor, hele Türkiye’deki şartlar gereği birliği kurmak daha da zordu. Üyelerimizin bu işe sıcak bakmasını sağlamanız lazımdı, biz de bunu gerçekleştirdik. Bu yolla kamuoyunda daha iyi algılama sürecinin yaşandığı bir güç birliği oluşturmak amaçlandı. Sektörler 20-25 senedir varlar. Bence bunun üzerine konabilecek her tuğla değerlidir ve bizi daha güvenli bir geleceğe götürecektir. Ayrıca birliğin yarı kamu kurumu olmasından dolayı daha iyi denetim yapılacaktır. Ayrıca ben her zaman dış bir ünite tarafından denetlenmektense oto kontrol mekanizması olmasının daha iyi olacağını düşünüyorum.

Birliktelikte önemli olan şey sinerjidir. Finansal hareketlerin kısa vadesi, uzun vadesi, satın alma faaliyetlerinin hepsinin bir güç birliği sağlanması gerekiyordu. Paydaşlar ben bu birliğin içinde kendi eksikliklerimi görür kendime bir plan çizebilirim derse sonuca ulaşabiliriz.

Birliktelikten bahsetmişken, birliğin kendini nasıl ifade edeceği hususuna da değinmek gerekir. Sizden bu hususta bir değerlendirme alabilir miyiz?

Birliğin kamu, bürokrasi, basın, yargı gibi alanlarda önünü açabilecek önlemlerin ya da kararların alınacağı bir platform olması gerekiyor. Bu konuda geçmişte derneğimiz vasıtası ile önemli çalışmalar yapmıştık. O dönem basında bu sektör hakkında çıkabilecek kötü haberlerin değil iyi haberlerin de yer alabileceğini gösterdik. Bu konuda faktoring derneği çok yol almıştı. Şimdi aynısını birlik de sağlayacaktır. Hukuk yönünden eksiklikler olabilir. Baktığımızda genelde bu kanunun temelinin ciddi bir şekilde algılanması lazım. Yargıda bunların çözümü için diyalog ve bilgilendirme kanallarının sonuna kadar açık olması gerekir. Zaman alacaktır fakat bu dönemin iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Aynı şey bürokrasi ve kamu alanındaki süreçler içinde geçerlidir.

Birlik kendi sitesinde raporlarını yayınlayarak bilgiye duyulan ihtiyacı karşılamak için gerekli altyapı oluşturdu. Bundan sonra sürdürülebilir ölçekte çalışmaların devam ettirilmesi için gereken çaba gösterilecektir.

Sektör geçmişi itibari ile uluslararası kuruluşlarla yaptığı bağlantılarla ciddi bir bilgi birikimine ulaşmıştır. Bu bilgi birikimi doğuda yok. Bu açıdan bakıldığında bu bölgelere olan ilerleyiş sektörün geleceğini belirleyecektir.

Faktoring sektörünün son dönemde önemli aşamalar kat ettiğini görüyoruz. Kamuoyunda daha iyi algılanabilmesi için konu ile ilgili neler söylenilebilir?

Türkiye’de hala faktoring dediğiniz zaman çek kırmak anlaşılıyor. Bu iş sadece çek kırma işi değildir. Faktoring şirketlerin faturalı alacaklarının ödenmeme riskini alan, nakde dönüştüren ve bu yolla da ekonominin kayıt altına alınması sağlayan bir sektördür. Türkiye’de uygulanmaya başlandığı andan itibaren sektör hızlı büyümesini devam ettirmiştir. Bu büyümenin de en önemli nedeni faktoring, şirketlere satışları ile orantılı olarak işletme sermayesi sağlamaktadır. Bu sayede firmaların dış kredi arayışı azalmaktadır. İhracatın alternatif finansman kaynakları arasında çok önemli bir yer tutuyor. İhracatın artışına paralel olarak, ihracat faktoringine de ilgi artıyor. İhracat faktoringinde dünyada Çin’den sonra ikinciyiz. Bu kapsamda TİM ve Türk Eximbank ile iş birliği içerisindeyiz. Bu işbirliği çerçevesinde ihracatçılarımız 238 ülkeye güvenli ve uygun fon maliyeti ile ihracat yapabilecek, yeni pazarlara kolaylıkla ulaşabilecektir.

Faktoring sektörü Aralık 2013 itibariyle toplam aktif büyüklüğünde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23 büyüyerek 22 milyar TL’ye, işlem hacminde ise 94 milyar TL ciroya ulaştı ve reel sektöre 20 milyar TL kaynak yarattı. 16 milyar TL’lik ihracata aracılık etti. Türkiye’de 76 adet faktoring şirketi bulunuyor. Faktoringte 2014 yılında büyüme oranımızı %15 olarak öngörüyoruz. Böylelikle işlem hacmimizin 110 milyar TL civarında olacağını tahmin ediyoruz

Ürün çeşitliliği yönünden eksiklikler olduğu ifade ediliyor. Sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Ürünün çeşitlenmesinde Türkiye’nin bazı eksiklikleri var. Şu anda yürürlükte olan kanunun iyi kullanılması ürün çeşitliliği açısından önemlidir. Her yerde sinerji kurulabilecek bir nokta olmalıdır. Bu şirketler kendi aralarında birlik vasıtasıyla sertifikalar verilerek, daha tanımlı bir yönelim içerisine girebiliriz.

Ekonomik sıkıntıların olduğu bir dönemde sektörün durumu ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Belirsizliklerin olduğu ülke ekonomilerinde bir gelecek planı yapamazsınız. Dolayısıyla bu tarz ekonomik ortamlar tüm ekonomik üniteleri etkiler. Faktoring ticaret şirketleriyle beraber büyüyen bir sektördür. Ticaret büyürse faktoring şirketleri de büyür. Kamuoyunda genel algı olarak kriz olunca faktoring şirketleri büyür algısı var ama böyle bir şey yok. Olabilecek her türlü kriz bizi de kötü etkiliyor. İkincisi ise yatırımlar için finansman şirketleri tarafından önlemler alınır. Yaptığınız işlerde bakiyelerde ödenmeme riskleri ortaya çıkar. Dolayısıyla krizlerde dalga boyu kısa ve derinse o zaman şirketlerin buna dayanıklı olarak yaşaması gerekir. Şirketin sermaye tabanı kuvvetliyse krizlere daha dayanıklı olur. Ukrayna’daki olaya bakın orada dengesizlik var. Bundan çok etkilenmedik demek bence hata. Bir iş hayatında görev yapıyorsanız dünya başka yerde dönmez. Dünyada bir şey oluyorsa siz de bundan etkilenirsiniz.

Kriz etkilerinin azaltılabilmesi için neler yapılması gerekir?

Güç birliklerinin artırılması gerekmektedir. Birçok sanayi sitesine baktığınızda aynı işle meşgul olan onlarca küçük işletmenin olduğu görülüyor. Bu işletmelerin daha sağlıklı yürüyebilmesi için bir araya gelmeleri gerekiyor. Bu güç birliği adımları doğru atılırsa ülkemiz ekonomik açıdan daha güçlü hale gelecektir.