Gemi inşa sektörünün ülkemizdeki parlayan yıldızı: Cemre Tersanesi
Gemi inşa sektöründe sıkıntılı bir dönem yaşanırken, farklı alanlara yönelen firmalarımız, krizi kendi lehlerine çevirmeyi başardı. Bugüne kadar Norveç’e 35 tane gemi teslim eden Cemre Tersanesi, önümüzdeki döneme de aynı tempo ile giriyor. Üretim süreci ile yatırım sürecini beraber götüren firma Yalova’da peyderpey büyüterek hayata geçirdiği mevcut 70 dönümlük üretim sahasını 2015 sonunda iki katına çıkarmak için çalışmalarına aralıksız devam ediyor
Yaptığı çalışmalar ile ülkemiz ihracatına önemli katkılarda bulunan Cemre Tersanesi İş ve Pazar Geliştirme Müdürü Sinan Kavala ile yaşanan bu yoğun dönemi ve sektörün geleceğini konuştuk.
Gemi inşaatı bir dönem altın çağını yaşadı ve bunun akabinde bir düşüş yaşanmaya başladı. Bu dalgalanmanın sebebi nedir?
Ülkemizde 2004 – 2008 yılları arasında gemi inşa sektörü altın çağını yaşadı. Tersanelerimizde en çok kimyasal tanker olmakla beraber bir çok gemi başarı ile teslim edildi. Sektör doğrudan ve dolaylı olarak çok fazla istihdam sağladı Ancak 2008 sonunda dünya genelinde oluşan ekonomik kriz sonrası uluslar arası ticaretin sıkıntıya girmesiyle lojistik hizmetleri azalmaya devamında da gemi üretim bandının neredeyse durmasına neden oldu. Bu durum gemi sahiplerinden tersanelere ana tedarikçilerden yan sanayi tedarikçilerine pek çok firmayı ekonomik sıkıntılara soktu. Hatta bunun neticesinde iflas eden ya da başka alanlarda faaliyet göstererek yaşamaya çalışan firmalar oldu. Bu sürecin etkilerinin halen devam ettiğini söyleyebiliriz. Biz bu krizde iş potansiyelini sürdürebilen firmalardan biri olduk. Mevcut gemi inşa programımızın yanı sıra iş temposunun düştüğü dönemde, tersanemizi Haliç Metro Geçiş Köprüsü’nün çelik inşası gibi alternatif işlerle besleyerek işin devamlılığını sağladık. Bu proje bizim üretime bakış açımızın genişlemesine dahası kadromuzu koruyarak yolumuza devam etmemize yardımcı oldu. Böyle zamanlarda en büyük yatırım çalışmayı devam ettirebilmek oluyor, çünkü makine bir kere durduğu zaman tekrar çalıştırmak kolay olmuyor.
Cemre Mühendislik ne zaman kuruldu? Gemi inşa süreci nasıl başladı?
1996 yılında kurulan Cemre Mühendislik 2005 yılı sonlarına kadar gemi inşa sektöründe boya ve yüzey uygulamaları konusunda hizmet verdi. İlk 3 senesi kiralık alanda gerçekleştirilen gemi inşa sürecimizde Norveçli Havyard Group AS’ye 10 adet offshore destek gemisini teslim ettik.
Özellikle offshore sektöründe işin taahhüt edilen zamanda teslim edilmesi çok önemli bir noktadır. Çünkü burada gemilerin işletme, maliyet bütçeleri çok yüksek. Dolayısıyla cezalar, şartlar da oldukça ağır. Gecikme yaşanması halinde en tepeden aşağıya doğru zincirin her halkası zarar görür. Hal böyle olunca bu sektördeki firmalar kendilerine güvenebilecekleri çözüm ortakları arıyorlar. Biz başından itibaren bu sorumluluğu hissedip bize duyulan güveni hiç sarsmadık. Yaptığımız işe amatör bir ruhla ama bir profesyonel ciddiyetinde sarıldık. Bu da bizim sonraki işlerde en büyük avantajımız oldu. Özellikle kuzey Avrupa ülkeleri ile yapılan ticaretlerde kaliteniz ve fiyatınız kadar önemli olan bir diğer etken size duyulan güven oluyor. Bu kazandığımız güven olgusu bizi daha büyük yatırımlarla daha profesyonel işlere yöneltti.
Norveçliler neden Türkiye’de kabuk çelik tekne inşa ettirme yolunu seçiyorlar?
Öncelikle Norveç dünya denizciliğinde lider ülkelerden biri ancak ülkelerinde maliyetlerin çok yüksek olmasından dolayı uzun süredir gemilerin çelik inşasını dışarıda yaptırıp kendi ülkelerinde donatıyorlar. Coğrafi avantajlardan dolayı da çelik tekne inşasını Polonya, Ukrayna gibi memleketlerde yaptırmayı tercih ediyorlardı. Sonrasında bu işi daha yüksek standartlarda ve daha kısa zamanda Türkiye’de yapabileceklerini keşfedince buraya yöneldiler. Norveç ülke olarak gemi inşayı teşvik ettiği için gemilerin Norveç teslimi olmasını ve Norveçli tedarikçilerin malları ile donatılmasını sağlamak için bir çok destekler ve organizasyonlar düzenlemektedir. Ancak son yıllarda Türk tersanelerinin gerek offshore segmentinde gerekse balıkçı segmentinde Norveç’e teslim ettiği başarılı işler sonrasında artık bu yüksek teknoloji gerektiren gemi siparişleri sadece çelik inşa olarak değil, tam donatımlı olarak da ülkemize gelmektedir. Bizleri tanımıyor ve dolayısıyla burada yapılacak işe güvenmiyorlardı. Ancak Türk tersanelerinin, mühendislerinin, işçilerinin gösterdiği özveri sonucunda buraya bakışları değişti. Biz de onlarda yalın, net ticaret yapmayı öğrendik. Sanıyorum bu kimya tuttu ki bu gün birçok Norveç’li firma tersanelerimizle işbirliği yapıyor.
Pendik’te başlayan gemi inşa sürecini teslim edilen 10 gemi sonrası Yalova’ya taşıdınız.
Evet 2-3 mühendis olarak başladığımız organizasyonumuzda şuanda 55’i mühendis olmak üzere 200 civarında tersane çalışanımız var. Mevcut durumda tersanemizde alt yüklenicilerle beraber ortalama 1.000’in üzerinde insan istihdam ediyor. Yalova’ya ilk geçtiğimiz zamanlarda çalışanlarımız büyük oranda İstanbul’dan geliyordu zamanla yöre insanının sektöre katılımı ve bazı arkadaşlarımızın tersane çevresine yakın yerlere taşınması neticesinde şuanda bu orana terse dönmüş durumda.
2007 yılında Yalova’da Altınova Tersane Girişimcileri A.Ş’ ne 20 dönüm kadar tersane alanı ile iştirak ediyorduk. Müşterilerimize ileriki süreçte organizasyonumuzu yeni inşa edeceğimiz tersanemize taşıyacağımızı belirttik. Bir yandan Pendik’te projelere devam ederken diğer yandan Yalova’da alt yapı çalışmalarına başladık. Tersane inşası belli bir zaman gerektiriyordu ama bizim o dönem bekleyecek zamanımız yoktu dolayısıyla Tersane alanına yakın 10 dönümlük bir alanda gemi blok imalatına başladık. Eş zamanlı olarak yaptığımız çalışmalar neticesinde üretim süremizde bir aksama olmadan hem tersane yapımını hem de buradaki ilk gemi inşamızı tamamladık. (NB100 Havila Jupiter) Her yaptığımız iş bizi daha fazla yatırım yapmaya yöneltti. İşin gereği daha fazla kaldırma kapasitesi, ilave kızak, boya holleri, imalat atölyeleri gibi yatırımlar yaptık Şuan için 70 dönümlük bir alanda aktif olarak üretim yapıyoruz buna ilave olarak 2014 başında yaklaşık bir bu kadar daha tersane alanını satın aldık ve şuanda orayı donatıyoruz. Mart ayı içersinde yeni alanda üretime başlayacağız ve 2015 sonunda tersaneyi aktif hale getirmek istiyoruz. Yeni alanda yaklaşık 28.000m2 kadar kapalı çalışma alanı olacak. Yeni saha ile beraber kuracağımız organizasyon sonucu hem üretim kapasitemizi artırmak hem de imalat hızımızı artırmayı hedefliyoruz.
Bu işi bilen insanlar bu alana yatırım yapmanın çok mantıklı olacağını belirtiyorlar. Türkiye’de önümüzdeki dönemde orta ölçekli gemilerin yapımının Çin’de yapılmayacağı bilgisi var. Sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Uzakdoğu sadece Türkiye ya da gemi inşa için değil tüm dünyada her alanda çok ciddi bir tehdit. Ucuz işçiliğin yanı sıra Çin’de inşa edilen gemi inşa projelerine sağlanan uzun dönem krediler bizim rekabet gücümüzü azaltıyor. Ancak sektörde hepimizin fark ettiği gibi daha fazla teknik bilgi, teknoloji gerektiren terzi yapımı diyebileceğimiz gemi projelerinde bizim şansımız çok daha yüksek. Dolayısıyla adet ya da tonaj olarak çok fazla olmamakla beraber yüksek bütçeli sofistike gemi inşa projeleri ülkemiz gemi inşası açısından çok daha verimli olmaktadır. Bu projelerin maddi olarak getirisinin fazla olmasının yanı sıra, ülkemizdeki inovatif mühendislik çalışmalarına sağladığı katma değer oldukça fazla olduğunu düşünüyorum. Biz Türk Tersaneleri olarak yüksek kalitede ürünü kısa zamanlarda teslim edebilecek kabiliyetteyiz bunun yanı sıra konum olarak da avantajımız yüksek. Ama bence en önemli noktalardan biri de Türk tersanelerinin esnek çalışmaya yatkın olmasıdır. Yani biz her zaman müşteri memnuniyetine bakarız hiç bir zaman “olmaz” deyip kestirip atmayız her zaman çözüm odaklı düşünüp müşterinin taleplerini gerçekleştirmeye çalışırız. Bu sanırım geleneksel misafiri mutlu etme psikolojisinin bir getirisi. Belki kimilerine göre bu amatörlük gibi gözükse de bence yabancı müşterinin buraya yönelmesinde bu esnek tavrımızın faydası oldukça yüksek. Sonuç olarak aslında kendi alanımızda Çin’den çok daha rekabetçiyiz sadece kendi kabiliyetlerimizin çok fazla farkında değiliz.
Sizin yaptığınız gemileri bu hususta örnek teşkil edebilir mi?
Tabi bizim inşa ettiğimiz offshore ve balıkçı tipi gemiler bu anlatmaya çalıştığım butik projelere örnek teşkil edecektir. Bu tip gemilerini bütçelerini klasik ticari gemiler ile kıyasladığınızda benzer boy ya da tonajdaki gemilere nazaran 3-4 kata kadar daha pahalı olduklarını görürsünüz. Sadece bütçe olarak değil bu tip projelerin inşasının Türkiye’de artması bizim ufkumuzu da açacaktır. Çünkü daha çok teknoloji içeren projelerde çalışmak bizi ister istemez daha fazla Ar-Ge yapmaya yatırım yapmaya yöneltecektir.
İş hacminizin artması için yatırım yapmanız önemli. Bu sektöre yönelik gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?
Cemre Tersanesi şirket politikamız gereği işin ihtiyaç duyduğu yatırımı yapmadan işin sürekliliğinin sağlanabileceğine inanmıyoruz. Kriz ortamında dahi her zaman yatırım bazlı düşündük çünkü pazar geri geldiğinde öncelikle işin gerektirdiği imkanlara sahip olan firmaların şansı olacağı kanısındayız. Burada yatırım sadece fiziksel algılanmamalı insana yapılacak yatırım da en az o kadar önemli. Biz bildiğimiz işin gemi inşası olduğunu düşünüp bu sektöre yatırım yapmayı uygun buluyoruz. Türk tersanelerinin çok daha başarılı işlere imza atacağına ve sektörün de daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum. Türkiye’de gerçekleştirilen her başarılı projenin hepimize faydası var.
Farklı bir alana yatırım yapmayı düşünüyor musunuz? Tersanedeki mevcut projeler nelerdir?
Öncelikli amacımız kapasiteyi arttırmak. Biz zaten işe başlarken gemi inşanın farklı bir alanına yönelmiştik ve vizyon olarak hep alternatif projelerin peşinden gidiyoruz. Norveç’e toplamda 35 tane gemi teslim ettik. Önümüzdeki dönemde gene dünya pazarında değer kazanacak projelerin peşinden gitmek istiyoruz. LNG tahrikli gemiler, Green Technology denen daha çevreci projelerin bizlere getirilerinin olacağını düşünüyorum. Şuanda tersanemizde 4’ü İzlanda’ya 7 tanesi Norveç’e yapılan 11 adet yeni inşa projemiz devam etmektedir. 2014’ün sonunda aldığımız gene Norveç’li bir müşteriye teslim edeceğimiz 200 araç kapasiteli feribot projesinin de tersaneye farklı bir bakış açısı getireceğini düşünüyorum.
Kuzey Avrupa dışında Rusya, Ortadoğu, Hazar gibi pazarlara da açılmak istiyoruz buralarda açılan fuarlara iştirak ediyoruz. Ancak bu ilişkilerin hayata, projeye dönüşmesi zaman alıyor. Ama sonuçta biz dersimizi çalışmaya devam ediyoruz, bu sene biri Türkiye’de olmak üzere toplamda 5 fuara katılımcı olarak iştirak ediyoruz.
Sizce Türkiye’den neden bu anlamda talep yok?
Ülkemiz gemiciliği ticari gemiler üzerine kurulu olup bu pazarında 2008 den beri hala kendine gelemediğinden dolayı çok fazla bir talep gelmiyor. Türk Yıldızı Projesi olarak adlandırılan Türk Koster filosunun yenilenmesi projesi gibi projelerin desteklenmesi gerektiğini ve bu tip organizasyonların geliştirilmesinin sektöre çok şey katacağına inanıyorum. Gene balıkçılık sektörü de kuzey Avrupa ülkelerine kıyasla büyük farklılıklar gösterdiğinden dolayı daha küçük çapta teknelerle devam edilmekte. Yerli armatörlerimiz offshore sektöründe çok yer almadıkları için Türk tersanelerine bu yönde bir talep gelmiyor.
Ülkemizde Savunma Sanayi bu anlamda çalışmalar yapıyor.
Savunma Sanayinin özel tersanelere dönmesinin çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Yıllardır yabancı ülkelerde yaptırılan bir çok projelerin benzerleri hatta çok daha iyileri Türkiye’de yapılmaya başlandı. Bu projeler sayesinde yerli sanayimizin gelişimi sağlandığı gibi çok başarılı mühendislik, Ar-Ge, tasarım çalışmalarının yapılmasına imkan tanınmıştır. Uygulamanın sektörün kötü zamanında yapılması da piyasada bir canlılık dolayısıyla istihdam sağlamıştır. Daha önce belirttiğim gibi kabiliyetlerimizin farkına varmalı organize olup çok çalışmalıyız. Mesleğe yeni başladığımız yıllarda Yonca-Onuk Tersanesi kurucu ortaklarından Dr. Ekber Onuk bizlere “dünyada bu işi en iyi yapan firmada çalışan mühendislerin sizden üstün bir yanı yok, bütün numara o işe ne kadar kafa yorduğunuzla alakalı” derdi, Kaan sınıfı hücumbotlar bu gün sadece Türkiye’de değil tüm dünya ya kendini kanıtlamış durumdadır. Şimdi daha iyi anlıyorum ki konu aslında bu kadar basit.
Milgem Projesi bu anlamda oldukça önemliydi. Siz bu proje ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Milgem Projesinin alt yapısı çok öncelere dayanıyor. Pek çok değerli çalışmalar ve çabalar sonucunda hayat bulan bir proje. Milgem projelerinde sanırım %60’ın üzerinde yerlilik belirtiliyor. Dolayısıyla bu proje sayesinde sadece bu teknolojide gemiler Türkiye’de inşa edilmekle kalmıyor bunun yanında gerekli yan sanayi ve tasarım da teşvik edilmiş olunuyor. Pek çok yabancı memlekette lokal ürünleri, tasarımları kullandırmayı teşvik eden organizasyonlar yapılıyor. Norveçliler projelerinde Norveç malı ekipmanların kullanılması konusunda büyük özen gösteriyorlar, ve bu konuda çok hassaslar. Projelerde belli yüzdelerin üzerinde Norveç malı kullanılması halinde o projelere özel çok uygun krediler sağlayarak ülkedeki yan sanayiyi her daim aktif tutmaya çalışıyorlar. Keza Güney Kore’de bu hususta çok iyi örneklerden birini teşkil ediyor.
Bu noktada Türk tersanelerinin yaptığı bu projeler Norveç’te nasıl karşılanıyor?
Norveç benzeri ülkelerde, maliyetler oldukça yüksek. Dolayısıyla bir takım imalatların buraya kayması oldukça doğal hatta bu hareket kapsamını artırarak devam edecektir. Yani Türkiye’ye gittikçe daha yüksek teknoloji ve kalifiye işgücü gerektiren projeler gelmesini bekliyoruz. Çünkü istenen standartlarda ve kalitede gemiler çok daha uygun maliyetlerde burada inşa edilebildiğine herkes tanık oldu. Sonuçta onlarda kendileri istedikleri standartlarda ürün alabilecekleri, kolay çalışabilecekleri tersanelerle çalışmak istiyorlar. Bu konuda gerek İskandinav ülkelerinin eskiden gelen alışkanlıklarından gerekse ülkelerinde gemi inşaya yapılan bir takım devlet desteklerinden dolayı en büyük rakiplerimizden biri İspanya. Ama ben işin genelinde bizim daha rekabetçi olduğumuzu düşünüyorum.
2005 yılından sonraki süreçte Cemre olarak yaptığınız işin standardında bir artış oldu mu?
İş doğası gereği zaten sizi sürekli gelişmeye itiyor aksi taktirde oyunun içinde kalma şansınız nerdeyse hiç yok. Sonuçta müşteri her seferinde daha iyisini almak istiyor. Aynı müşteri ile 36 tane kontrat imzalamışız müşteri memnuniyeti olarak fena bir örnek olmadığını düşünüyorum. Modern gemi inşasının gerektirdiği sistemleri takip ederek ilgili departmanları kurduk. Şuan bu yoğun tempoda bu kadar işin yürümesi tamamen birbiri ile uyum içinde çalışan bu birimleri oluşturan genç, tutkulu arkadaşlarımızın sayesindedir. Bir yerden sonra sistem kendi kültürünü oluşturuyor daha işler ortaya çıkmaya başlıyor.
Gemi İnşa Sanayinde KDV muafiyeti ve Gümrük teşviki konusundaki düşünceleriniz nelerdir?
Tabii ki de ihracat yapan bir tersane olarak KDV muafiyeti ve gümrük teşvikinden faydalanıyoruz. Ülkemizde gemi inşaatına yönelik özel destek düzenlemeleri yok. Tersaneler kendi başlarına bir takım mücadeleler veriyorlar ancak bu da hiç kolay olmuyor. Dünyada gemi inşada lider olan ülkelere bakacak olursanız, buralarda gemi inşanın bir ülke stratejisi olarak belirlendiğini görürsünüz. Özellikle Güney Kore tüm ekonomik büyümesinin merkezine gemi inşayı oturtmuş ve bu kapsamda 70’li yıllarda başlattığı çalışmalarla gemi inşada dünya lideri konumuna ulaşmıştır. Eğer dünyada söz sahibi olmak istiyorsak öncelikle gemi inşaya özel bazı finansal modeller üzerine çalışılmalı ve burada gemi inşayı daha cazip hale getirmeliyiz. Bir diğer önemli konuda yan sanayinin gelişmesidir. Gemi sanayisi yurt dışında ne kadar kabul görürse Türk tersaneleri de o kadar rekabetçi olur.
Bir dönem Rusya’da nehir tipi gemilerin önemli olduğu ifade edilmişti. Hatta bu konunun teşvik edileceği de ifade edilmişti. Bu konuda bir gelişme oldu mu?
Rusya kesinlikle üzerinde durulması gereken ciddi bir pazar. Belli bir dönem Türk tersanelerinden belirttiğiniz nehir tipi gemilerin üretimini başarıyla yapanlar oldu, halende kısmen benzer inşalar yapılıyor. Ancak Rusya çok kapalı bir pazar şahsi kanaatim bu tip ülkelerde bireysel ilişkilerden ticari organizasyonlarla yol alınması uygun olacaktır. İlişkiler ne kadar kuvvetli olursa iş potansiyelinin doğması o kadar kolaylaşacaktır.
Gelecekle ilgili beklentilerinize gelirsek Cemre Mühendisliğin bu süreçten sonraki hedefleri nelerdir? 2007’den beri nerdeyse her yıl Türkiye’de en çok ihracat yapan 500 firma arasındayız. Bu liste kendimizi çok daha yukarılarda görmeyi hedefliyoruz. Ama öncelikle yaptığımız işte en iyi olmak istiyoruz. Dolayısıyla bunun gerektirdiği yönde yatırımlar yapmaya devam edeceğiz. Burada yapılacak en önemli yatırımın insana yapılan yatırım olduğunu düşünüyoruz. Çok genç bir ekibiz ve bu heyecanımızı hiç kaybetmek istemiyoruz. Hatta şirket mottomuz da “Young Experience” (Genç Tecrübe). Daha fazla üretmek, ülkemize değer katacak projeler geliştirmek istiyoruz. Cemre olarak sürdürülebilir bir gelişim göstermek istiyoruz. Ülkemizde ve dünyada Ar-Ge yapan, inovatif projeler üreten, insana değer veren bir firma olarak anılmak istiyoruz.