Katma değeri yüksek ürünler üretmek istiyoruz
Türk demir çelik sektörü önemli aşamalardan geçerek elde ettiği başarılar sonrası katma değeri yüksek ürünler üretmek için kolları sıvadı. Uzun yıllar gayretli çalışmaların sonucu dünyada edinilen yerin geleceğe geliştirilerek taşınması için elbirliği ile yapılması gereken bir çok çalışmanın olduğuna dikkat çeken Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, sorularımızı yanıtladı.
Türk demir çelik sektörünün geleceği için katma değerli ürünler üretmek hedefi, önemli bir gündem maddesi olarak geçerliliğini korumaktadır. Bu husustaki düşüncelerinizi ve bu konuda yapılan çalışmaları öğrenebilir miyiz?
Katma değerli üretim, tüm sektörlerde olduğu gibi Türk çelik sektörü için de önemini her geçen gün artıran bir konu. Katma değeri yüksek ürün üretimine geçebilmek için sektörün yeni üretim teknolojilerine ve Ar-Ge’ye yatırım yapması gerekiyor.
Günümüzdünya ülkeleri, Ar-Ge harcamaları konusunda büyük bir yarış halinde. Türkiye ise Ar-Ge payını, 2012 yılında yüzde 0,9’a yükseltilmiş olsa da gelişmiş ülkelerin Ar-Ge’ye ayırdıkları payın çok gerisinde kalıyor. Buna göre 2012 yılı itibari ile Türkiye, gayri safi yurtiçi hasılasına göre dünya sıralamasında 16. sırada iken, Ar-Ge harcamalarında 20. sırada, Ar-Ge’ye ayırdığı pay sıralamasında ise 30. sırada yer alıyor.
Ham çelik üretiminde, dünyada sekizinci sırada yer alan Türk çelik sektörü, bugün 3 entegre, 24 ark ocaklı, 3 indüksiyon ocaklı tesisi ve çok sayıda haddehaneleri ile üretim yapmakta. Ancak, üretim kapasitesinin arttırılmasından ziyade katma değerli ürün üretebilmek için tesislerimizi yeni teknolojileri donatmamız büyük önem taşımakta.
Türk çelik sektörünün, geleceğin katma değerli ürünlerine ulaşabilmesi için sektör özelindeki çalışmaları yürütebilecek potansiyele sahip bir Ar-Ge ve İnovasyon merkezine ihtiyacı var. Bu doğrultuda büyük üretici kuruluşlarımızın yanı sıra, küçük ölçekli sektör temsilcilerimize destek olabilmek amacıyla katma değeri yüksek ürünleri üretebilecek teknolojilerin de geliştirileceği Malzeme Test ve İnovasyon Laboratuarları A.Ş. “Matil’i kurduk.
Matil A.Ş. bünyesinde; Türk demir-çelik ve bağlı sektörlerinin ihracatını ve uluslararası rekabet gücünü artırmaya yönelik Ar-Ge, ürün yelpazesini geliştirme, maliyet azaltma, kalite geliştirme ve sürdürülebilirlik, uluslararası mevzuatlara tam uyumlu tesislerin kurulmasındayardımcı olmak amacıyla, danışmanlık verme ve belgelendirme hizmetlerini sunmayı hedefliyoruz.
Son yıllarda sektörün ihracat rakamlarında yaşanan düşüş, kaygı verici boyutlarda olmasa da sektör yetkililerini düşündürmektedir. Bu durumun nedenleri ve çözümü ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Çelik sektörü ekonomi ve siyasi değişikliklerden direkt etkilenen bir sektördür. Dolayısıyla gerek dünyada gerekse ülkemizde istikrar ortamına her zaman ihtiyacımız var. 2013 yılına baktığımızda neredeyse tüm sektörlerin ihracatında düşüş kaydedildi. Çelik sektör olarak geçen yılın olumsuz etkilerini 2014’ün ilk üç ayında hissetmeye devam ettik. Ancak dördüncü ve beşinci aylarda olumsuzluklar yerini olumlu gelişmelere bırakarak yüzde 11’lik düşüşler yüzde 5’in altına kadar geriledi. Bu olumlu gelişmenin yılsonuna kadar devam edeceğini ve ihracatta daha iyi tablolar elde edeceğimizi ümit ediyoruz.
İhracatımızda yaşanan düşüşün bir diğer önemli nedeni ise, ülkemize karşı haksız yere başlatılan anti-damping ve korunma önlemi soruşturmaları ile maruz kaldığımız tarife dışı engellerdir. Bu uygulamalar rekabet gücümüzü zorlarken, ihracatımızı da olumsuz yönde etkiliyor. Çözüm için Ekonomi Bakanlığımız ile koordineli bir şekilde çalışıyor, açılan soruşturmaların lehimize sonuçlanması için lobi de dahil olmak üzere çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. Soruşturmaların neticesinde çoğunlukla haklılığımızı kanıtlıyoruz ancak bu süreçte sektörümüzün uğradığı kayıpların önüne geçmek ne yazık ki mümkün olmuyor.
Ayrıca sektör olarak üretim maliyetleri yönünde rekabetçiliğimizi engelleyen bazı sorunlar da yaşıyoruz. Üretimde yüksek birim fiyatlı enerji maliyetlerinin yanı sıra enerji üzerindeki TRT payı ve hurda ile sanayi kömürü ithalatında alınan Çevre Katkı Payı gibi değişik nam altındaki yükler, dünya arenasında zorlanmamıza neden olarak gösterebiliriz. Uluslararası rekabet koşulları bu kadar zor iken ülkemizin bizi bu şartlar altında tutması ihracat performansımızı giderek zorlaştırıyor. Bu olumsuzlukların kaldırılması Türk çelik sektörünün gelişimine de destek olacaktır.
Matil AŞ’nin kuruluşu sonrası yapılan çalışmalar ile ilgili bilgi verir misiniz?
Daha öncede belirttiğim gibi sektörümüzün ihtiyaç duyduğu katma değeri yüksek ürünleri üretebilecek teknolojilerin geliştirilmesi için 2 yıllık araştırmanın neticesinde 2012 Aralık ayında Matil A.Ş.’yi kurduk. Kuruluşundan sonra, İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan “Doğrudan Faaliyet Desteği” alarak, sektördeki tüm paydaşlar ile yapılan toplantılar, anket çalışmaları ve devamındaki saha çalışmaları sonucunda, ilgilileri bir araya getirerek merkezden beklentiler konusunda çalışmalar yaptık ve elde edilen temel sonuçlar doğrultusunda Merkezin idari ve fiziki yapısına yönelik kurguyu şekillendirdik. Merkez laboratuarın fiziki kurulumu için alınacak olan hibe yardımı, tüm ilgili kurum, kuruluş ve bakanlıkların imzalarından geçmiş olup, şuan hibenin kullanımı için son olarak Kalkınma Bakanı’nın imzası bekleniyor.
Bu süreç içinde MATİL çalışmalarına eğitim misyonu doğrultusunda başladı. Periyodik olarak gerçekleştirilen çelik teknoloji seminerleri ile sektör temsilcilerimize yararlı bilgiler aktarıyoruz. Aynı zamanda üniversite seminerlerine de başladık, geleceğin sektör temsilcileri ile çelik sektöründeki güncel gelişmeleri paylaşıyoruz. Çalışmalarımızdan da anlaşılacağı gibi biz Ar-Ge ve İnovasyon Merkezi’mizde, gerçek anlamda bir üniversite-sanayi işbirliği sağlamayı planlıyoruz. İlerleyen dönemlerde de yeni proje ve birçok etkinlikler organize edecek, üniversite ve araştırma kurumlarıyla ortak çalışmalar yürüteceğiz.
Eğitim çalışmalarımız devam ederken, merkezin kurulumundan itibaren yapacağımız çalışmalara da kısaca değinmek isterim. Merkezimizin temel hedefi, sıvı çelik üreticileri ile başlayan zincirin halkalarını oluşturan her ölçekteki işletmeler ile işbirliği yaparak, onların çözüm ortağı olmak. Bu hedef doğrultusunda bir yanda bilimsel araştırma ve deney çalışmaları için fiziki bir ortam sağlanırken, diğer yanda hazırlanan Matil web portalı ile merkeze bağlı sanal bir Ar-Ge ortamı yaratılacak.
Merkezin temel faaliyet alanları kapsamında endüstriyel boyutlu “Ortak Yarar ve Sözleşme Temelli Ar-Ge Projeleri” olacak ve projeler üyelerin ortak ihtiyaçları doğrultusunda, aktif katılımları ile belirlenecek.
Merkezin bir diğer temel faaliyet alanı olan “laboratuvar ve test-analiz imkanları”, sektörün yaşadığı üretim ve ürün özelliklerine yönelik problemlerinin acil çözümünde yoğun olarak kullanılacak.
Ayrıca ülkemizdeki birçok sektörde olduğu gibi, çelik sektöründe de “akredite test laboratuvarı” ihtiyacı uzun yıllardır karşılanamadığından, merkezimizin standart test laboratuarları altyapısı gerçekleştirilecek ve akreditasyon çalışmalarının tamamlanması ile çelik ürünlerinin uluslararası pazarlara, ilgili standartlara uygun olarak ulaşması sağlanacak.
Sektörün sorunlarının çözümü için ön görülün önemli bir husus da ülkemizde bu andaki akademik çalışmaların yetersizliğidir. Bu alandaki yetersizliğin giderilmesi için neler yapılabilir?
Eğitimi, sektörün gelişimi için vazgeçilmez bir unsur olarak görüyoruz. Bu alanda etkinlikler ve projeler hayata geçiriyoruz. Birliğimizin başlattığı ‘Çelik Zihinler’ projesi bu alanda iyi bir örnek. Çelik Zihinler projemiz kapsamında Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde mühendislik ve sosyal bilimler alanında okuyan öğrencilere burs desteği vererek akademik alandaki çalışmalarımızın ilkini gerçekleştirmiş olduk. Ayrıca Marmara Üniversitesi ile birlikte organize ettiğimiz üniversite seminerlerimize de başladık. Böylece gençlerin sektörü yakından tanımalarını sağlayarak farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz.
İlave olarak Matil A.Ş. Ar-Ge ve İnovasyon Merkezimizin çalışmaları kapsamında “teknik/mesleki eğitim ve danışmanlık” yapılacak, üniversitelerde çelik anabilim dalı açılması ile çelik yüksek lisans ve doktora programları başlatılacak.
Sonuç olarak “Kamu-Üniversite-Merkez-Sanayi” işbirliğine odaklanıyoruz. Bu zinciri sağlamlaştırmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Ayrıca eğitime verdiğimiz önem doğrultusunda bir noktaya daha değinmek istiyorum. Sadece üniversite sanayi işbirliği değil, aynı zamanda daha temel eğitim sevilerini de dikkate alarak endüstri meslek liseleri hayata geçiriyoruz. Okullarımızın birincisinin temelini 2011 yılında İskenderun Sarıseki’de attık. Sarıseki’deki okulumuz 2013 yılı başında tamamlandı ve eğitime başlandı. 2013 yılında Gebze ve Çanakkale’de yapımı başlayan diğer iki okulumuzun ise 2014-2015 eğitim-öğretim yılına kadar tamamlanması hedefleniyor. Söz konusu okullarımızın yapım maliyetinde yüzde 50 oranında sektör mensubu hayırsever kuruluşlarımızın çok önemli desteği bulunuyor. Bu doğrultuda; Sarı seki’deki okulumuzu Yazıcı Demir Çelik Sanayi, Gebze’deki okulumuzu Çolakoğlu Metalürji, Çanakkale’deki okulumuzu ise İçdaş şirketinin desteği ile hayata geçiriyoruz. En büyük hedefimizi ise sektörün kalifiye elaman ihtiyacını karşılayacak daha fazla eğitim kurumunu hayata geçirmek ve desteklemek olarak belirtebiliriz.
Anti damping ve koruma soruşturmaları ile karşı karşıya kalan Türk demir çelik sektörünün, yaşadığı sıkıntılar ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
ABD’nin 1990’lı yılların başlarında açtığı damping davası ile Türk sektörü, bu ve benzeri davalarla ilk kez tanışmış oldu. Sektörümüz bu sayede Dünya Ticaret Örgütü kurallarını daha iyi kavrayarak ihracatını belli bir kural ve sistem çerçevesinde yapmayı öğrendi. Ama ne yazık ki, soruşturmaları başlatan ilgili ülkelerin sanayicileri Dünya Ticaret Örgütü kurallarını kendi emelleri doğrultusunda farklı kullanarak uyum sağlayan ülkelerin ihracatına engel oluyorlar. Kazanamayacaklarını bile bile bu soruşturmaları açmalarının nedeni ise; ülkelerin ithalatçı ve ihracatçılarının kafalarında tereddüt yaratıp, dış ticareti zayıflatmak ve bu vesile ile de iç piyasalarında satış fiyatlarını haksız yere yükselterek karlılıklarını maksimize etmektir. Çelik sektörü olarak yaklaşık 200 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Toplam ihracatımızla dünyada sekizinci, inşaat demiri ihracatımızla ise dünya lideri konumundayız. Tabi bu başarı özellikle ihracat yaptığımız ülkelerdeki yerli üreticileri rahatsız ediyor. Ülkemize karşı haksız yere anti damping davaları, koruma önlemleri soruşturmaları açıyor ve tarife dışı engeller koymaya çalışıyorlar.
Bu tarz çalışmalar 2010 yılından itibaren artarak devam ediyor. Bugüne kadar Türk çelik sektörüne yönelik toplam 15 dava açılmış durumda. Süreç içerisinde bu davaların 6’sı önlemsiz görülerek kapatıldı, 5’ininsoruşturması ise devam ediyor. 4 davada ise soruşturma neticesinde vergi uygulanmasına dair karar verildi.
Türk çelik sektörü olarak; hem dampingli mal ürün ihraç eden, hem de haksız yere damping soruşturması açan ülkelere karşı mücadelede, bizim gibi rahatsız olan kurumlar ile işbirliği yapmaya her zaman açığız.
Ülkemizde çevre ile ilgili duyarlı yaklaşımların arttığı bir dönem yaşanıyor. Sektöründe daha ileriye gidebilmesi için sektör olarak neler yapılabileceği hususundaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Türk çelik sektörü, bilinenin aksine çevreye en duyarlı sektörler arasında yer alıyor. Çünkü çelik üretim tesislerinin büyük bir kısmı geri dönüşüm mantığı ile çalışmalarını sürdürüyor. Bu sayede atıkların hem çevreye zarar vermesi engellenmiş oluyor hem de ekonomiye geri kazanım sağlanıyor. Örneğin 2007 yılında Marmara Bölgesinde faaliyet gösteren çelik üreticileri “Marzinc Marmara Geri Kazanım San. Tic. A.Ş”yi kurdu. Şirketin temel kuruluş amacını; çelik şirketlerinin toz filtreleme bölümlerinde toz ve pelet olarak tutulan atıklar ile çinko oksit ile haddeleme işleminde oluşan tufal bileşenlerinin ekonomiye katkı sağlayacak katma değerli ürünlere dönüştürülmesi olarak belirtebiliriz. Bu doğrultudaen son teknolojiye dayanan çevre dostu prosesler kullanılarak çelik üretim atıklarının geri kazanımı sağlanıyor.
Öte yandan çelik sektöründe faaliyet gösteren şirketler bu entegre tesislerde tabiri caiz ise çöpü dahi geri dönüşüm materyali olarak kullanıyorlar. Örneğin üretici kuruluşlarımızdan biri üretim tesisinden geri dönüştürdüğü sularda, alabalık yetiştirmekte ve işletmenin yiyeceklerini dahi, yetiştirdikleri besi hayvanlarına vermektedir. Çelik sektörü ekolojik dengenin bozulmaması için çevreye en fazla duyarlılık gösteren sektörlerin başında geliyor ve tesislerinin yapısı gereği de çevreye en fazla duyarlı olan sektörlerden birini oluşturuyor.
Sektörün önümüzdeki dönemi ile ilgili son cümlelerinizi alabilir miyiz?
Dünyadaki gelişmeleri göz önüne aldığımız zaman, hemen hemen dünyanın her yerinde çelik sektöründe zorlanmalar yaşanmakta olduğunu ve yaşanmaya da devam edeceğini görüyoruz. Bu zorlu süreçten başarı ile çıkmak ve bu başarıyı da sürdürülebilir kılmak için ekonomide en önemli dallardan biri olan ihracatın önündeki engellerin bertaraf edilmesigerekiyor. Bunun için, sektörün üretim maliyetleri üzerindeki suni yüklerden arındırılması ve hatta ihraç edilen ürünün bünyesine giren enerjinin de DİR kapsamına dahil edilmesi sektörün uluslararası arenadaki gücünü arttıracaktır. Öte yandan sektörün kendi teknolojisini kendi üretebiliyor hale gelmesi için ihtiyaç duyduğu, Matil şirketine gerekli yardımın ilgili Bakanlıkça bir an evvel yapılması gerektiğine inanıyoruz. Sektörün kendi teknolojisini tam olarak üretmeye başlayacağı zamana kadar ise mevcut tesislerimizin yenilenmesi, böylece katma değeri yüksek ancak düşük maliyetli üretimler yapabilmesi için devlet desteğine ihtiyaç duyuluyor. Şuan AB ile aramızdaki AKÇT anlaşması gereği bu desteği alamamaktayız. Bu anlaşmanın da en kısa zamanda yeniden gözden geçilmesi gerektiğine inanıyoruz.