Kuzey Ren-Vestfalya 1 numaralı adres haline geldi

2008 yılı başında faaliyete geçen NRW.INVEST Türkiye, faaliyete geçtiği günden bugüne Türk yatırımcıların Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nde sağlıklı bir şekilde yatırım yapması için önemli çalışmalara imza attı. Yapılan yatırımlar sonrası gelişen ticari ilişkilerin boyutlarını görüştüğümüz NRW.INVEST Türkiye Temsilcilik Müdürü Dr. Adem Akkaya, sorularımızı yanıtladı. 

NRW. INVEST Türkiye olarak kuruluşunuzdan bugüne geçen süreci özetler misiniz?

NRW. INVEST Türkiye olarak 2008 yılından bugüne değin yoğun çalışmalar yapıyoruz. Geçen yıl 32 firmanın bölgemizde kurulmasına destek olduk. Bu yıl içinde de şuana kadar kurulmasına refakat ettiğimiz ve kuruluşları Alman ticaret sicil gazetesinde yayınlanan firmaların sayısı 29. sene sonu itibariyle 32 rakamına tekrar ulaşacağımızı düşünüyorum. Bu açıdan Kuzey Ren-Vestfalya’ya yoğun ilginin sürdüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. Kuzey Ren-Vestfalya’ya en fazla Çin’den yatırımcı firma geliyor ve bunuikinci sırada Türk firmaları takip ediyor. Bu bakımdan Almanya’da şirketleşmeyi düşünen Türk yatırımcıların “Almanya’da işçi ücretleri çok yüksek” düşüncesiyle yatırım kararlarını ertelememeleri gerekmektedir. Önemli olan, oradaki fırsatları görebilmektir. Şuanda en çok Çin’den yatırım geliyor ve karşılaştırdığınızda Çin’deki işçi ücretlerinin Türkiye’den çok daha düşük olduğunu görüyorsunuz.

Gelişmiş ülkelerden de yatırım geliyor mu?

Amerika, Hollanda, Japonya gibi ülkelerin firmaları zaten Almanya’da bulunuyorlar.  Yurtdışı yatırım davranışları genelde o ülkelerin ekonomilerinin gelişmişlik düzeyi ile ilgilidir. Ülkeler genellikle önce kapalı bir ekonomi yapısı gösterirler. Türkiye de bu ithalat ikamesi modeli olarak adlandırıldı. Daha sonrasında ekonomi dışa açılmaya başlar. Bu durum Türkiye’de Turgut Özal Dönemi’yle başladı. Dışa açılmakla birlikte “ihracat yapacağımız ürünleri üretelim” ve “ihracatını yapamayacağımız ürünleri de ithal edelim” şeklinde bir düzen oluşturulmaya başlandı. Tabi bu düşünce tarzı dünyada ülkeler arası işbirliklerinin de artmasını sağladı. Bu dönemde yurtdışından daha fazla yatırımcı ülkeye gelerek yatırım yaptılar. Türk iş dünyası da bu yatırımlarla birlikte daha fazla ticaret ve üretim yapmaya başladı ve bununla birlikte Türk iş adamlarının ihracat dönemi başladı. Türk iş adamları 1990’lı yıllarda dünyaya ürünlerini ihraç ederken, belirli alanlarda da uzmanlaşmaya başladılar. İhracatta belirli bir başarıyı yakaladıktan sonra, firmalar gittikleri pazarlarda “daha fazla nasıl kalıcı oluruz ve rekabet gücümüz artar?” diye araştırmalar yapmaya başladı. Özellikle aracılara veya toptancılara bağlı kalmayıp tüketiciye direkt olarak ulaşma ihtiyacı doğdu. Firmalar, müşterilerinin neler istediğini, pazarlarının hangi istikamete doğru yol aldığını önceden görmek istiyorlar. Bu nedenle öncelikle ihracat yaptıkları ülkelerde pazarlama firmaları kurmaya başladılar. Türk firmaların şuanda yaptıkları budur. Bu nedenle NRW.INVEST Türkiye olarak bize çok sayıda başvuru geliyor. Artık firmalar ihracat yaptıkları ülkelerde kalıcı olmak ve aracıları aradan çıkarmak istiyorlar. Türk devletinin ihracata ve yurtdışı mağazalaşmaya verdiği destekler de çok önemlidir bu noktada.

Bu açıdan “Kuzey Ren-Vestfalya çok uygun bir bölge” diyebilir miyiz?

Kuzey Ren-Vestfalya, ekonomi açısından çok önemli bir bölgedir. Şuanda Avrupa’nın en büyük ekonomisini ve nüfusu en büyük ve yoğun metropol bölgesini oluşturuyor. Avrupa pazarında yerli bir ürün olmak istiyorsanız Kuzey Ren-Vestfalya 1 numaralı adres haline geldi. Firmalar bölgemize giderek pazarlama faaliyetlerinde bulundukları gibi, tüketici pazarına yakın üretilmesi gereken ürünler içinde üretim yapıyorlar. Örneğin Tadım Kuruyemiş bu bağlamda çok iyi bir örnektir. Tadım markasını Almanya’da tüketen büyük bir kesim bulunuyor. Normalde Türkiye’den paketleyip gönderiyordu ürünlerini Tadım. Ancak Tadım’ın şöyle bir iddiası var: Kendi ürünlerinin kavrulduktan üç hafta içinde tüketilmesini istiyorlar. Ürünün en lezzetli zamanının bu üç hafta içinde olduğunu ifade ediyorlar. Bu nedenle Türkiye’den taşımanın zor olduğunu belirterek bölgemize bir yatırım yaptılar. Ürünü kavurup orada paketliyorlar. Şu anda tesislerinde 110 kişi çalışıyor. On milyon Euro’luk bir yatırım yaptılar. Yakın bir zamanda Alman süpermarketlerine de girmeyi hedefliyorlar. Almanya’da kuruyemiş alanında üretim yapan iki firma bulunuyor ve bu sayı Tadım’la birlikte üçe çıktı. Turbelco ve Nedex Kuzey Ren-Vestfalya’da endüstriyel üretim yapan firmalara başka iki örnek.

Firmalar Kuzey Ren-Vestfalya Bölgesi’ne yatırım yapıp gelir elde ettikçe yatırımları da artacaktır. Sanırım teşvik burada en önemli etken.

Kuzey Ren-Vestfalya teşviklerle öne çıkan bir yatırım bölgesi değil. Nasıl ki İstanbul’a teşvik vermeniz gerekmiyor, ancak herkes İstanbul’da yer almak istiyorsa Kuzey Ren-Vestfalya da öyle. Finansal teşvik, altyapısı zayıf, yatırım iklimi olumlu olmayan bölgeler için verilir. Kuzey Ren-Vestfalya çok büyük bir pazar, çok iyi bir altyapıya ve yoğun bir nüfusa sahip. Avrupa’nın tam ortasında yer almaktadır ve Avrupa’nınen büyük ve gelişen metropol bölgesidir.

Almanya’da ekonominin sürekli hareketli olmasının bu yatırımlarda payı var mı?

Almanya sürekli gelişen, büyüyen ve güçlenen bir ekonomidir. Son 20 yılda yoğun olarak yaşadığımız küreselleşme süreci uluslararası karşılıklı ticareti serbestleşince ülkeler arasında belirli ürünlerde ve konularda uzmanlaşma da arttı. Herkesin birbirine ürün ve hizmet satabildiği uluslararası bir sistem oluşunca Almanya’daki firmalar ağırlıklı olarak AR-GE ve Yenilikçilik odaklı bir sisteme geçmiş oldular. Alman firmaları artık bir ürün veya yenilik ortaya çıkardıkları zaman bütün dünyaya satmak üzere yapıyorlar. Geliştirdikleri ürünler ile bütün dünya halklarının sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyorlar. Ancak bu tür çözümler 3, 5 veya belki de 10 katma değer halkasından oluşan üretim ve hizmet zincirlerinden oluşuyor. Alman girişimcilerin bütün bu çözüm zincirini tek başlarına sunmaları imkânsız. Onlar bu çözüm zincirinin ARGE ve inovasyon halkalarında yer alıyorlar ve iş ortaklarına ihtiyaçları var. Avrupa ve Avrupa’nın merkez ülkesi Almanya, 10 yıl, 20 yıl sonra yaşayacağımız dünyaya ve hayata şekil veren merkezlerden bir tanesidir.

Oradaki kurum ve firmaların hedef ve vizyonları faaliyet gösterdiğimiz sektörlerin ve pazarların geleceğinde belirleyici olmaya devam edecektir. Eğer Türk firmaları da gelecekte var olmak ve başarılı olmak istiyorlarsa, gelecekte ortaya çıkacak pazarlardan pay almak istiyorlarsa oradaki firmaların çözüm ortakları olmalarında, geleceği beraber tasarlamalarında büyük fayda var. Yatırım denildiği zaman biz bunları da anlatmaya çalışıyoruz. Bugün Türkiye’nin bir markası olmamasına rağmen birçok otomotiv firmasının üretimini görüyorsunuz ve otomotiv yan sanayi sürekli gelişiyor. Bu durum Türkiye’nin gelişen halka içinde olduğunu göstermektedir. Ana firmalar istediği için yan sanayi de gelişir. Eğer Almanya’nın da içinde olursanız daha fazla büyüme sergileyebilirsiniz. Bu bakımdan Türk firmaları Avrupa’nın orta yerinde, Kuzey Ren-Vestfalya’da yer alırlarsa, Türkiye’yi de Avrupa’ya taşımış olacaklar, Türkiye’yi, Türkiye’nin üretim gücünü Avrupa açısından vazgeçilmez hale getireceklerdir.

Bugün itibariyle Türkiye-Almanya arasında siyasi sorunların olduğunu görmekteyiz. Bu durum ticarete de yansıyor mu?

Almanya ve Türkiye sadece ekonomik olarak değil, hem kültürel hem de sosyal pek çok açıdan sıkı bağlar ile birbirine bağlı iki ülkedir. Bu nedenle yaşanılan fikir ayrılıkları aile içi tartışmalardan öte değildir. Bu bağlar, ülkelerin bulundukları coğrafi konumlar ve uluslararası çevresel koşullar yaşanabilecek problemlerin geçmişte olduğu gibi gelecekte de dostça çözülmesi için gereken her türlü sebep ve imkânı sunmaya devam edecektir.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti, Almanya’nın içinde farklı bir değer olarak karşımıza çıkıyor. Bölgenin özelliklerini biraz aktarabilir misiniz?

Almanya’nın 16 eyaleti var, bunlardan 4 tanesi en güçlü eyaletlerdir. Bu eyaletler, Almanya’nın batısında sıralanmış olan Kuzey Ren-Vestfalya, Hessen,  Baden-Würtemberg ve Bavyera Eyaletleridir.  Nüfus gücünün ve ekonomik gelişim açısından baktığınızda Kuzey Ren-Vestfalya en önde gelen eyaletidir. Kişi başına düşen gelire baktığınızda Kuzey Ren-Vestfalya yine çok iyi bir durumdadır. Yabancı firmalar açısından baktığınız zamanda pazarın direkt içinde olduğunuz bir durumla karşılaşıyorsunuz. Hollanda ve Belçika’ya yakınsınız ve Avrupa’nın da merkezinde oluyorsunuz.  Arazi satın almak istediğiniz zaman ise İstanbul’dan çok daha uygun fiyatlara, bütün altyapısı hazır arsa ve arazi bulabiliyorsunuz.

Nitelik açısından yatırımların daha iyi olduğunu söyleyebilir miyiz?

Yatırımcı sayısının sadece nicelik değil, nitelik açısından da giderek iyileştiğini görüyoruz. 4-5 sene önce “Almanya’ya gitsem ne iş yaparım?” diye gelen sorular,“biz bu strateji kapsamında şu işi yapacağız, bize nasıl destek olursunuz?” şekline dönüştü. Bu durum bizim açımızdan sevindiricidir.

Vize konusunda Almanya ile yaşanan sorunlar vardı, bu sorunları aşabildik mi?

Özellikle iş adamlarına karşı vize konusunda anlayışlılar. Yatırımcılarımıza biz de bu konuda yardımcı oluyoruz. Önemli bir sorun da çıkmıyor.

Bölgenize giden firmalar bekledikleri hedeflere ulaşabiliyorlar mı?

Her firmayı tek tek takip edemiyoruz. Fakat firma sorun yaşadığı zaman biz yardımcı olmaya çalışıyoruz. Şunu belirtmek isterim ki, portföyü olan profesyoneller ile çalışan firmaların daha iyi başarılar yakaladıklarını gözlemliyoruz. İyi organizasyon kurmayı başaran firmalar genelde başarı yakalıyorlar. Bu nedenle de firmalara “oradaki yetkililerinizi iyi seçin, sektörden insanlar olmasına özen gösterin” diyoruz. “Oraya bir gideyim, Almanya’da nasıl olsa satış yaparım” düşüncesiyle giderseniz başarı sağlamanız zorlaşıyor.

Sizde seminerler düzenleyerek iş dünyasına bilgi veriyorsunuz. Bu yıl nerelerde yaptınız?

Türkiye genelinde yıl boyunca belli aralıklarla bilgilendirme seminerleri düzenliyoruz, bu sene örneğin İstanbul Sanayi Odası’nda böyle bir seminere ev sahipliği yaptık. İstanbul dışında Bursa, Adana, Çerkezköy ve Rize Ticaret ve Sanayi Odalarında da bilgilendirme seminerleri organize ettik. Bu bağlamda sanayi odalarıyla çalışmalarımız devam edecektir. Bilgilendirme seminerlerinin yanı sıra Almanya’dan ikili ekonomik ilişkileri güçlendirmek için Türkiye’yi ziyarete gelen üst düzey heyetlerle işbirliği içinde ekonomi panelleri düzenliyoruz. Bu sene başında İstanbul’da böyle bir organizasyona imza atarak Köln Belediyesi ile işbirliğinde bir ekonomi paneli gerçekleştirdik. Benzer bir şekilde, Aralık ayı başında Almanya Ruhr Bölgesi’nden İzmir’e bir heyet gelecekve bu heyet gezisi sırasında yine bir ekonomi paneli düzenlenerek potansiyel yatırımcılara Ruhr Bölgesi’nin sunduğu avantajlar aktarılacak. Şu anda etkinlik takvimimizin yaklaşan en önemli organizasyonunun bu heyet gezisi ve ekonomi paneli olduğunu söyleyebilirim.

Bu seminerler etkili oluyor mu?

Bu seminerler çok etkili oluyor ve bizim faaliyetimizin vazgeçilmezleri arasında. Bazen dönüşler çok geç olabiliyor. 4 yıl sonra dönüş aldığımız firmalar dahi oldu. Firma sahibi gelip dinliyor, hedefinde Almanya var, fakat o dönemde ekonomik olarak uygun olmuyor. Kendi şartlarını oluşturduğu zaman bizi arıyor. Böyle gelen yatırımcılar çok. 3 yıl, 4 yıl önce katıldığı seminerden aldığı broşürümüz ile bize gelen insanlar var. Ama bizi internette veya basında okuyup bulan da var.