Madencilik alanında uluslararası firma çıkaracak bilgi birikimine ulaşamadık
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne geliştirmeye çalıştığımız madencilik alanı, istenilen boyutlara getirilemedi. Genç Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kurucumuz Atatürk tarafından büyük önem verilerek başlanılan yolculuğun neticesinde, önemli maden kaynaklarına sahip olmamıza rağmen, madencilik alanında uluslararası bir firma çıkaramamamızın eksikliğini hissediyoruz. Bu konuda farklı görüşler olsa da konuyu, görüşlerine değer verdiğimiz, bilgi ve görgüsüne güvendiğimiz, Borochemie International Pte. Ltd Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Korkut Yakal’a danıştık
Ülkemizde neden madencilik alanında uluslararası firmalar çıkartamıyoruz?
Bu soru çok farklı yaklaşımlarla cevaplandırılacak bir konudur. Bu konuya gelmeden önce madencilik sektörünün sorunlarını aktarmak gerekiyor. Türkiye’deki madenciliğin en büyük sorunu ilgili kanunların yeterince işlememesidir. Problemin ana nedeni buradan başlıyor. Yabancı bir firma ülkeye gelirken öncelikle madenin yapısına, çalışma koşullarına bakmıyor, öncelikle önem verdiği konu kanunen Türkiye’de nasıl korunurumdur, çünkü yatırılacak sermaye, iş gücü ve zaman çok önemlidir, bunların da evrensel hukuk içinde korunması lazımdır. Bu nedenle Türkiye’ye gelen önemli maden şirketi maalesef yok. Bunun olmaması da madencilik alanında işbirliği, bilgi ve deneyim paylaşma olanağını ortadan kaldırıyor. Mesela uzun seneler Köyceğiz bölgesinde çalışan “ Türk Maadin Şirketi vardı “ , bu şirket çevrede bulunan bütün ufak şirketler ile ilgilenir yol gösterirdi, Köyceğiz’de çalıştığımız sürede sağ olsunlar bize de çok yardımları dokunmuştur ve onların tecrübesinden çok şey öğrenmişizdir. Türk madenciliği 1978 senesinde yürürlüğe giren 2172 sayılı kanunla devletleştirme adı altında kötü bir tecrübe yaşadı. Alınan karar politik açıdan doğru olabilir, bunu tartışmam, ancak başlangıçta bor, kömür ve demir yataklarını kapsayan bu kanunla o dönemde bu madenleri işleten tüm özel sektör firmaların hem yatırımları hem de bilgi birikimleri yok edildi. Daha sonra 1983 yılında yayınlanan 2840 sayılı kanunla demir ve kömür sahaları bu kapsamdan çıkarıldı. Ancak, bu alanda çalışan şirketler işe bir daha geri dönmediler ve bunca zamanın emeği, bilgisi ve sermayesi yok edildi.
Aktardığınız bilgilerden yola çıkarsak, bu sorunlar çözülür ise Türkiye’de uluslararası bir maden firması ortaya çıkartabilir mi?
Gelişmiş ülkeler bu firmaları bilgi birikimleriyle çıkardılar. Biz daha o bilgilere ulaşamadık. Bu bir süreçtir. 1800’lü yıllarda Kanada’da altın çıkartıyorlardı. Bizde o dönemde madencilik var mıydı? Osmanlı döneminde de büyük çaplı madencilik faaliyetlerini gayrimüslimler ve yabancı şirketler yürütüyorlardı. Atatürk bu nedenle yeni kurulan cumhuriyetin madenciliğini geliştirmek ve yabancıların tekelinden kurtarmak için Etibank, MTA, Maden Bankasını kurulmasını ön gördü. Buradaki amaç: Etibank; maden üretimi ile ilgilenecekti, MTA; cumhuriyet sınırları içindeki her türlü maden araştırmasını yapacaktı, Maden Bankası ise madenciliğin finansmanı ve gelişmesini sağlayacaktı. Zaman içinde bazı madenlerin işletilmesi Türk özel sektörüne öğretilerek devir edilecek ve özel sektöründe bu işe girmesi sağlanacaktı. Dünyada hiç olmayan bir sistemi Türkiye’de oluşturmaya çalıştı. Bugün bu firmalar nerededir? Bu madenlere ne oldu? Yine bu firmaları alanlar neler yaptı? Bir madencilik firmasının ödediği tüm vergileri topladığınız zaman kazancının neredeyse %75’ini vergi olarak devlete veriyor. Diğer yandan madencilik alanında ön yatırımlar ve araştırma giderleriniz diğer iş kollarına göre daha yüksek miktarlar tutmaktadır. Araştırmalarınız sonucunda hiçbir şey çıkmayabilir. Bir madencilik şirketimizle Adıyaman’da manganez çıkartıyoruz, 780 km karayolu ile Mersin Limanına ulaşıyor. Dünya da böyle bir sistem yok. Durum böyle olunca yurt dışındaki maden firmalarıyla rekabet edemiyorsunuz. Maalesef alt yapı yatırımları istenilen şekilde ilerlemiyor, kara yollarımızdaki gelişmeler çok iyi ancak demir yollarımız için aynı şeyi söyliyemeyiz.
Bu durumda Atatürk zamanında kurulan sistemin daha iyi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Türkiye’de madencilik 1927 yılında nasıl kurulmuş nasıl düzenlenmiş anlamak çok zor. Atatürk’ün bu sistemi nasıl oluşturduğuna akıl erdiremiyorum. O dönemde Türkiye’de madencilik yok, ne okuyup bu sistemi düşündü, bilemiyorum. O yıllarda Amerika, Rusya, Avrupa veya Asya’da böyle bir sistem bulunmuyor. Bu ülkelere bakarak geliştirilecek bir sistem değil. Bu sistem Atatürk’ün buluşudur. Eti Bank’ın işletmekte olduğu çeşitli maden rezervlerinin ve üretim tesislerinin özelleştirmeleri yapıldığı zaman bir anlam veremedim. Bir yanda yerli tank yapmak istiyorsunuz diğer yandan kendi maden ve metal işletmelerinizi özelleştiriyorsunuz. Eğer iyi çalışmıyorlarsa daha iyi çalıştırılabilirdi. Bir başka konu ise buradaki işletmelerde mühendisler yetişiyordu. Sektörde okul görevi yapıyorlardı. Bu işletmeleri özelleştirmeden alan firmalar, Etibank’ın stoklarında olan ürünlerin de hepsini devraldı ve fabrikayı teslim aldıktan sonra bu ürünleri satarak başarı yakalayacaklarını düşünüyorlardı. Bir başka konu ise özelleştirmeden bu tesisleri alan firmalar bu işi hiçbir şekilde bilmiyorlardı. Bu alanda hiçbir yatırımları deneyimleri yoktu. O dönemde, dünya pazarında alüminyum fiyatı 1500 dolar iken, 3500 dolara çıktı. bakırın fiyatı 2000 dolardan, 8000 dolara çıktı, ferrokrom 1200 dolardan, 4000 dolar civarlarına çıktı. Çok ciddi oranlarda fiyat artışları oldu. Bu firmalar bu artışlardan da yararlandılar. Bu artışlarla birlikte madenler Etibank’ın elinde olsaydı bugün Etibank bu madenler ile ilgili pazarlarda da uluslararası bir firma haline gelmişti. Etibank zamanında hem mineral hem de metal üreten Türkiye’deki tek şirketti. Maalesef özelleştirmeler nedeniyle bu bilgi birikimini ülke olarak kaybettiğimizi düşünüyorum. Bu tip şirketler dünyada çok az bulunuyor, misal vermek gerekirse BHP Billiton ve RioTinto, bu şirketler şu anda dünya liderleri konumundadır. Eğer Etibank da desteklenseydi, bu şirketler sınıfında olabilirdi görüşündeyim.
Etibank’ın elinde bulunan madenler özelleştirilirken bir tek bor madenini stratejik diye özelleştirmeye almadılar. Bu doğru bir karar mıydı?
Türkiye’de sürekli olarak bor mineralleri stratejik bir üründür denildi, fakat bu göreceli bir bilgidir.
Bor madenin stratejik bir ürün olarak kabul edilmesinin temel gerekçesi dünyanın en büyük rezervlerine sahip oluşumuzdur. Ancak, bor madenlerinin özelleştirme kapsamına alınmaması doğru bir karardır. Diğer taraftan krom, bakır ve alüminyum stratejik üründür, çünkü sanayinin ana maddeleridir. Bugün tank yapacaksanız paslanmaz çelik gerekiyor. Paslanmaz çeliğin ham maddesi ferrokromdur.
Madencilikle ilgili yeni yasa çıktığı dönemde sektördeki tüm yatırımcılar çıkan yasayla sektörün büyüyeceğini belirtiyorlardı. Siz bu düşünceye katılır mısınız ?
Bu düşünceye katılmıyorum sadece yasa ile olabilecek bir şey değil. Finansman ve alt yapının da hazır olması lazım. Türkiye’deki bankaların “madencilik finansmanı” üzerine hiç bir ihtisasları yok. Finansman olmadan da büyümeyi sağlamak zor.
Maden alanında yabancı yatırımcılara karşı olduğumuz bir dönem başladı. Madenle işi bittikten sonra bölgeyi çevreye aykırı bir şekilde bırakıp gidecekleri iddia ediliyor. Bu konuda bir değerlendirme alabilir miyiz?
Kanunlarda hepsi yazıyor. Madeni teslim aldığınız gibi bırakmak zorundasınız. Çalışan maden sahalarının devlet tarafından kontrol edilmesi lazım, bu süreçler takip edildiğinde eğer sahada maden kalmamışsa, saha eski haline getirilip öyle terk edilmelidir. İşe başlarken teminat alıyorsunuz, iş yapma şartlarınızı yazarsınız, terk edilen sahayı teslim alırken de gerekli kontrolleri yaptıktan sonra teminatlarını geri ödersiniz. Şu anda Çin’de toprak en üst seviyede kirli, nehirlerde balık bile bulamazsınız, hava kirliliği çok yüksek seviyelerdedir. Türkiye’de aynı sonuçla karşılaşmamak için gereken özeni hep birlikte göstermeliyiz.
Türk yatırımcılarına bu konuları açtığımız zaman çevre diyerek hiç yatırım yapmayalım mı, diye cevap veriyorlar.
Avrupalılar bu işleri nasıl yapıyorsa bizde öyle yapmalıyız. Aslında kanunlarımızı Avrupa kanunlarıyla karşılaştırdığınız zaman çok büyük eksikliği yoktur. Asıl sorun uygulama ve kontrol aşamasında oluyor.
Soma olaylarından sonra madencilikle ilgili bazı düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemeler yeterli midir?
Önemli olan düzenleme değil, çıkan kanunların uygulanmasıdır. Soma için özel bir düzenlemeye gerek yoktu. Çünkü bizim kanunlarımız gayet iyi bir şekilde düzenlenmiştir. Önemli olan uygulama ve kontrol kısımlarını düzeltmek. Denetlemeyi iyi yapmak gerekiyor.
Buradan bor madenine dönecek olursak Eti Maden, bu alandan daha fazla kar elde etmek istiyor. Bunu nasıl gerçekleştirebiliriz? Eti Maden halen dünya bor pazarında birinci sırada. Son yıllarda yapılan yeni tesis yatırımları ile artan kapasite ve uygulanan pazarlama politikası ile bu noktaya gelindi. Bu pozisyonun bundan böyle korunacağına inanıyorum.