Mavi Vatan-2019 Tatbikatının Ardından Enerji-Politik Ağırlıklı Bir Değerlendirme
Prof.Dr. A. Beril TUĞRUL
Giriş
Türkiye, 27 Şubat – 8 Mart 2019 tarihleri arasında, Mavi Vatan-2019 adıyla anılan önemli bir deniz tatbikatı gerçekleştirmiştir. Cumhuriyet tarihinin en büyük deniz tatbikatı olarak nitelenen bu tatbikat, Türkiye’yi çevreleyen üç denizde, bir başka deyişle, Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de aynı anda başarı ile hayata geçirilmiş bulunmaktadır. Bir başka deyişle, Mavi Vatan-2019’un, bundan önce Deniz Kuvvetleri tarafından ya Ege-Akdeniz, ya da Marmara-Karadeniz’de gerçeklenen “Denizkurdu” tatbikatlarından hayli farklı ve kapsamlı olduğu görülmüştür.
103 geminin katıldığı tatbikatta farklı senaryolara ilişkin harekâtlar başarı ile gerçekleştirilmiş olup bunlar arasında, Ege bölgesinde gerçekleştirilen temsili düşman adasına amfibi çıkarma yapılmasıyla ile adanın alınması harekâtı, tatbikatın özellikle dikkat çeken bir bölümünü oluşturmuştur.
Burada şunu özellikle belirtmek yerinde olacaktır ki; Mavi Vatan-2019, farklı yönlerden önem taşıyan bir tatbikat olmuştur. Bu bağlamda, bu tatbikatı dört ana tema üzerinden incelemek yerinde olacaktır. Bunlar; askeri, teknolojik, konjüktürel, ve enerji-politik olarak ifade edilebilir. Söz konusu bu temalar, burada ayrı ayrı ele alınarak değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Mavi Vatan-2019 Tatbikatı’nın öncelikli teması tabii ki askeridir. Tatbikatın üç denizde aynı anda yapılabilmesi askeri denizcilik açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Üstelik aynı anda NATO tatbikatı da varken ve Türkiye orada da yerini almışken… Tatbikatın askeri sevk ve idaresi, Türk Silahlı Kuvvetlerinden beklendiği üzere son derece başarılı bulunmuş ve bu bağlamda yabancı misyon da dikkatle harekatı izlemiştir. Nitekim yabancı basının da tatbikatı dikkatle takip ettiği, yazılı ve görsel basın organlarında yer verdikleri görülmüştür. Öz olarak Tatbikat, bütünüyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir güç gösterisi olmuştur denebilir.
Teknolojik olarak tatbikata bakıldığında üzerinde durulması gereken husus, tatbikatta kullanılan birçok deniz aracının (örneğin; çıkartma gemilerinden, fırkateyne kadar) Türk yapımı olmalarıydı. Milli Gemilerimiz (MİLGEM), İnsansız Hava Araçlarımız (ANKA ve Bayraktar), Ulusal Silah Sistemlerimiz (UMTAS ve CİRİT) projeleri ve söz konusu projelerle hayata geçirilmiş savunma sanayi ürünleri, bu tatbikatta kendilerini başarıyla ispatlamak imkânı bulmuşlardır.
Bu bağlamda Türkiye bu tatbikatla, savunma sanayi teknolojisinde çağdaş gelişmeleri takip ettiğini ve ilgili deniz araçlarını ve de ilgili silah sistemlerini yerli ve milli olarak yapabildiğini, başarı ile işlevini yerine getirecek şekilde kullanabildiğini ve de bunları kullanacak kalifiye personele sahip olduğunu net olarak göstermiş ve kanıtlamış olmaktadır.
Konjüktürel olarak ise, çevremizde farklı şekillerde (tabiri caizse) suları ısındıran olayların oluşmakta olduğu şartlarda tatbikatın yapılmış olması, tatbikatın ehemmiyetini daha da fazla öne çıkarmıştır. Konjüktürel zamanlama bu bağlamda, Mavi Vatan-2019’un önemli mesajlarından biri olmuştur.
Mavi Vatan-2019 Tatbikatının Enerji-Politik Açıdan Değerlendirilmesi
Mavi Vatan-2019 Tatbikatının enerji-politik olarak değerlendirilmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Bu bağlamda bu konu burada biraz daha detaylı olarak incelenmeye çalışılacaktır.
Öncelikle, Anadolu’yu çevreleyen tüm denizlerde aynı anda yapılan bu tatbikat, öncelikle tüm denizlerimizde aynı anda tehdit unsurları oluşsa dahi hepsine birden yetişecek muktedirde olduğumuzu göstermektedir. Bu enerji-politik açıdan son derece önemlidir. Zira ülkemizi çevreleyen tüm denizlerde enerji-politik gelişmeler gözlenmekte ve dolayısıyla tüm bu denizlerde enerji-politik çıkarlarımız söz konusu olmaktadır. Denizlerimizdeki çıkarlarımızın eş zamanlı korunması ve de kollanması gerekli olabilecektir.
Bilindiği üzere, denizlerde petrol ve doğal gaz aranması ve çıkarılması konusunda dünyada hayli deneyim kazanılmış bulunmaktadır. Fazla olarak denizaltından boru hatlarıyla doğal gaz ve petrol taşınması teknolojisi de hayli gelişmiş olup, ekonomik yönden de uygunluk ifade eder duruma gelmiştir denebilir. Bu durum, tüm dikkatleri denizlere özellikle de çöküntü denizlere çevirmiş bulunmaktadır. Zira böylesi denizler, genel olarak potansiyel fosil yakıt rezerv bölgeleri olarak nitelenmektedir. Dolayısıyla, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz bu bakımdan özel önem taşıyan denizler olmaktadır.
Özellikle, Doğu Akdeniz’de halen bulunmuş rezerv bölgelerine ilaveten farklı ülke destekli sondaj çalışmaları da yapılmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler önemlidir ve Türkiye aleyhine oldu-bitti durumların hayata geçirilmek istenmesi olasıdır denebilir. Bu durumda Türkiye’nin karasuları ve Münhasır Ekonomik Bölge-MEB’lerini hızla kesinleştirmesi yerinde olacaktır. Etrafı denizlerle çevrili bir ülke olan Türkiye’nin 1982 yılında (yazılı hale getirilerek) düzenlenmiş olan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi-BMDHS’ne göre Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge-MEB ilan etme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca, (20. Yüzyılda örneğin kıyısal Latin Amerika ülkelerinde görüldüğü üzere) sahildar (kıta) devletlere (genel gelenek ve hukuk gereği) 200 millik Münhasır Ekonomik Bölge- MEB kurma izni verilmiştir.
Bu konuyu açmak gerekirse; Türkiye 1986 yılında Karadeniz’de 200 millik MEB ilan etmiştir. Buna karşın Türkiye, Ege ve Akdeniz’de henüz Kıta Sahanlığı ve MEB ilan etmemiş durumdadır. 1982 Türk Karasuları Kanunu’na göre Ege Denizinde karasularımız 6 mil, Karadeniz ve Akdeniz’de ise 12 mildir. Bunlardan ayrı olarak 2011’de Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalanmış bulunmaktadır.
Öte yandan, Avrupa Birliği (AB) arka arkaya Kıta Sahanlığı haritaları yayınlamakta olup Yunanistan da minik adaları ileri sürerek ve de AB’ye arkalanarak Türkiye’yi, Ege Denizi’nde ve Akdeniz’de dar bir kıyı şeridine hapsedilmiş gösterebilmektedir. Oysa hem Ege’de ve hem de Akdeniz’de fosil yakıt rezervleri giderek önem kazanmaktadır. Sadece çıkarım olarak değil, denizlerden boru hattı geçişi bağlamında da Münhasır Ekonomik Bölgeler önem kazanmış bulunmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin âli menfaatleri tehdit altına alınmak istenmektedir.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin bir an önce (kıta ülkesi olarak özellikle Akdeniz’de) Münhasır Ekonomik Bölge-MEB ilan etmesini elzem kılmaktadır. Şu husus ta unutulmamalıdır ki; Türkiye’nin etrafındaki denizlerdeki Münhasır Ekonomik Bölge-MEB’leri hiç de azımsanmayacak mertebelerdedir. Örneğin sadece Akdeniz’deki kapsamlı Münhasır Ekonomik Bölge-MEB bölgesinin yüzölçümü, yadsınamaz büyüklükte ve cesamette bir yüzölçümünü ifade etmektedir.
Şimdiye kadar (AB ve Yunanistan tarafından) ileri sürülen haritalar, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’de MEB ilan etmemesi halinde farklı durumlarla karşılaşabileceğini de düşündürmektedir. Bu bağlamda, (en kötü ihtimale hazırlıklı olmak gerektiği göz önüne alınacak olursa) Mavi Vatan-2019 Tatbikatı’nın önemi kendini tüm açıklığıyla göstermektedir. Öte yandan, Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde Fatih ve Barbaros sondaj gemileriyle yapılan petrol ve doğal gaz arama çalışmaları MEB yayınlanmasını artık elzem hale getirmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, Karadeniz’deki duruma enerji-politik olarak bakacak olursak Türkiye’nin 200 millik Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiş olması, burada durumu netleştirmiştir denebilir. Nitekim Türk Akım’ın Karadeniz’de döşenmesi ve barış içinde hayata geçirilmesinde bu husus etkin olmuştur. Türk Akım’ın döşenmesi, Türkiye’yi olduğu kadar Balkanları ve AB’yi de ilgilendirdiğinden olsa gerek (son olarak) NATO’nun ve AB’nin Karadeniz’e ilgisinin arttığı gözlenmektedir. Bu bakımdan da Mavi Vatan-2019 Tatbikatı önem taşımaktadır.
Sonuç
Mavi Vatan-2019 Tatbikatını takip eden yerli ve yabancı unsurlarca, tatbikatın başarısı kabul görmüş bulunmaktadır. Bu tatbikat ile hem ülke içine ve hem de yurtdışına önemli mesajlar verildiği söylenebilir. Dış kamuoyuna olduğu kadar iç kamuoyuna yönelik olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünün her durum ve her şartta ülke çıkarlarını koruyacak olanak ve donanıma sahip olduğu mesajı verilmiş olmaktadır. Ayrıca, yurtdışına yönelik olarak, Türkiye’nin çıkar ve menfaatlerine yönelik atak ve hareketler olması durumunda her an ülke menfaatlerini korumaya hazır olunduğunun açık ve net olarak beyanı niteliği taşımaktadır. Bu bağlamda, tatbikatın adı bile önemli mesaj vermektedir. Karasularımız, Kıta Sahanlığımız ve Münhasır Ekonomik Bölgelerimiz; sahip olduğumuz karalarla aynı önem ve önceliğe sahiptir, dolayısıyla “Mavi Vatan”dır.
Tüm bu hususlar ışığında, Mavi Vatan-2019 Tatbikatı; Türkiye’nin kara sınırlarını olduğu kadar denizde de Karasuları, Kıta Sahanlıkları ve Münhasır Ekonomik Bölgelerini ve de bu bölgelerdeki haklarını, özellikle de enerji-politik çıkarlarını kararlılıkla savunabileceğini, ilaveten yeterli güce ve kabiliyete sahip olduğunu göstermiş olmaktadır.
MAYIS – HAZİRAN 2019