PAGEV Başkan Yardımcısı Ahmet Meriç

Avrupa ile Amerika arasındaki ticaretin güçlenmesinin Türkiye olarak bize pazar anlamında negatif bir etkisi olacaktır

Yetkililerin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı anlaşması hayata geçtiğinde Türkiye’nin buna taraf olmaması durumunda Gümrük Birliği’nin sürdürülemeyeceğini ifade etmesi sonrası ekonomi paydaşlarının dikkatleri bu yöne yoğunlaştı. Konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz PAGEV Başkan Yardımcısı Ahmet Meriç, bir yandan PAGEV ile ilgili değerlendirmelerde bulunurken diğer yandan da anlaşma ile ilgili çekincelerini dile getirdi.

PAGEVhangi tarihte ve hangi amaçla kuruldu bilgi verir misiniz?

PAGEV, 1989 yılında Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı ismiyle kuruldu. Kuruluş gayesi plastik sektöründeki insanların daha bilinçli daha eğitimli olmalarını sağlamaktır. Vakıf amacı da ağırlıklı olarak eğitim ve eğitim ile ilgili faaliyetler benimsenmiştir. Ama bunun dışında da tabi sektörün sorunları ile ilgilenmek, sektörün dış bağlantıları ve devlet ile ilgili bağlantılarını yönetmek, sektörün sesi olmak gibi misyonları da vardır.

Plastik sektöründe de Türkiye de birçok sektörde olduğu gibi nitelikli eleman bulma sıkıntısı mevcut. 1989 yılında sektörümüzün öncüleri yaşanan bu sıkıntıları fark etmiş ve bu doğrultuda vakıf kurma faaliyeti gerçekleştirmişler. İlk faaliyetlerinde de eğitime yoğunlaşmışlar. Şuan tamamen PAGEV’in inşa ettiği ve devlete devrettiği 2 tane okulumuz bulunmaktadır. 2 okul da tamamen plastik eğitimi veren Anadolu Meslek Lisesi olarak kuruldu ve şuan eğitimlerine devam ediyor.

Ülkemizde plastik sektörü içerisinde kayıtlı kaç firma bulunuyor?

Aslında plastik sektörü olarak bahsediyoruz ama plastik sektörü 3 temel endüstriden oluşuyor diyebiliriz. Birincisi hammaddeyi üreten petro-kimya tesisleri ikincisi işleyiciler üçüncüsü de bu sektöre teknoloji ve makine üreten kısımdır.

Resmi rakamlar 14 bini gösterse desektörde 6500 – 7000 aktif firma bulunuyor. PAGEV bazında üyelerimizi düşünecek olursak üyelerimiz plastik sektörünün ciro ve istihdam olarak %80’ini oluşturuyor diyebiliriz.

Türkiye plastik sektörünün ülke içi ve dünyadaki genel durumu nedir?

Plastik sektörü, genç ve oldukça hızlı büyüyen dinamik bir sektördür. Biz bundan 10 sene önce işleme hacmi açısından Avrupa’da 7. sıradaydık. Fakat sürekli büyüme hacmi gösterdik özellikle son 2 yılda üretim hacmimiz çok arttı ve Almanya’dan sonra Avrupa’da plastik işleyen 2. ülke olduk. Dünyada da 7. sırada bulunuyoruz. Plastik sektörünün alt kıvrımlarına bakarsak inşaat sektörü, otomotiv, beyaz eşya, medikal ve daha birçok sektörde plastiğin kullanıldığını görüyoruz. PAGEV olarak plastik sektörünün diğer sektörler ile iç içe olduğunu ve bu doğrultuda da aslında ne kadar önemli bir sektör olduğunu anlatmak istiyoruz.

Biz işin endüstri tarafındayız ama üniversiteler ile işbirliği içerisindeyiz. Onlarla fikir alışverişinde buluyoruz. Bu konuda söz söyleyecek kişinin bu işin bilim uzmanları olması lazım. Plastik zararlıdır denileceğine işin uzmanlarına bu konuyu sormak gerekiyor. Bugün zararlı olarak bahsedilen plastikler evde kullanılan plastiklerin binde 2 sini ancak oluşturuyor ama maalesef bu yönde genel bir önyargı var. Biz bu ön yargıları kırmaya çalışıyoruz.

Türkiye’deki plastik sektörü olarak bazı gelişmiş ülkelere göre daha genciz. Diğer ülkelere bakıldığında konulan kurallar ve kanunlar bizim ülkemizdeki gibi bu kötüdür demek yerine bilimsel olarak veriler incelenerek ve maksimum fayda amaçlanarak konulmuş kurallardır. Hakikaten zararlı olan maddelere karşı da gerçekten zararlı olduğu için engel konulmuş durumda.

Plastik oyuncakların sağlığa zararlığı olduğu söylendi ve çok tartışıldı. Ülkemizde bu denetimler yapılıyor mu?

Elbette. Denetimin olmadığı ya da zayıf olduğu ülkelerde belki bu bahsettiğiniz durumlar oluşabilir ancak biz buna bile imkan vermiyoruz. Çünkü bu plastiklerin üretildiği hammaddeyi sağlayan tesisler büyük petro kimya tesisleri. Bu petro kimya tesislerinin denetimsiz olarak işletilmesi pek mümkün değil. Orada üretilen her ürün belli kriterlere uymak zorunda. Bu çerçeveden değerlendirildiği zaman mühim olan plastiğin hammaddesidir. Ve hammadde doğru bir kaynaktan çıkıyor ve denetleniyor ise o plastik kullanılarak üretilen ürünlerin güvenli olduğunu söyleyebiliriz. Tabi aykırı örnekleri her zaman hariç tutuyoruz.

PAGÇEV olarak geri dönüşüm projelerinde ülkemize oldukça fayda sağlayan önemli bir iş gerçekleştiriyorsunuz. Bu konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Biz plastik sektörü olarak sorumlu bir endüstriyiz. Her endüstrinin çıktıları olduğu gibi plastik sektörünün de çıktıları ve atıkları var. Bizler bu çıktıları ve atıklarınsorumluluğu alarak 2 sene önce Vakıf bünyesinde çalışacak PAGÇEV adı altındaki iktisadi işletmeyi oluşturduk. Ve devletin yetkilendirdiği 3 kurumdan birisi olduk. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın her firmaya ambalaj atıklarının belgelendirilmesine yönelik hazırladığı bir yönetmelik var. Her firma kendi ürettiği ürünlerin ambalajlarını toplama sorumluluğuna sahip. Ve firmalar bu uygulamayı kendileri gerçekleştiremedikleri için PAGÇEV ve diğer iki kurumla birlikte bu atıkların toplanmasını organize ediyor.

Biz bu çerçevede sadece plastik değil kağıt, cam, metal gibi maddeleri geri dönüşüm ile çevreye kazandırıyoruz. Kaynaklarımız yavaş yavaş tükeniyor ve yeni kaynaklara ihtiyaç duruyoruz bunun yanı sıra mevcut kaynakları da korumak çok önemli bir konudur. Biz bunu misyon edindik ve bu anlamda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

AB-ABD arasında görüşmeleri devam eden 2017 yılında müzakereleri tamamlanıp yürürlüğe girmesi beklenen ülkemizde de geniş yankı uyandıran Transatlantik Ticaret Ve Yatırım Anlaşmasının detaylarını öğrenebilir miyiz?

Önce genele bakacak olursak ilk olarak bu anlaşmanın detayları 1990’lı yıllarda ortaya çıkmış olan bir düşüncedir. Dünyada Amerika ve Rusya gibi 2 güç vardı. Rusya elimine oldu ve sonrasında Avrupa Birliği süreci ortaya çıktı. Yakın tarihe kadar Amerika ve karşısında AB gibi bir algı vardı. AncakAsya’da Çin ve Hindistan’ın hem insan gücü anlamında hem ekonomik anlamda yükselişe geçmesi bu iki gücü,rekabet etmekten çok birlikte hareket etme ve dünyadaki ticaret kurallarını değiştirme gibi bir düşünceye sevk ettiğini düşünüyoruz. Zaten bu aşamada dünyadaki ve Türkiye’deki uzmanların görüşlerine bakıldığı zaman olayın gelişiminin bu yönde olduğunu gösteriyor.

Bu tür anlaşmalar kısa vadede yürürlüğe konan anlaşmalar olmuyor. Sonuçta dünyadaki ve dolayısıyla Türkiye’deki ticaret şeklini değiştirecek bir konudur. Bir yandan Avrupa bizim büyük bir pazarımız bir yandan da diğer komşularımız var. Bu anlaşmanın önemli bir tarafı Avrupa’daki uğrayacağımız pazar kaybı olarak düşünebiliriz. Çünkü bizim en çok ticaret yaptığımız bölgelerden bir tanesi Avrupa. Ve Amerika ile böyle bir ticaret anlaşmasına gitmesi Avrupa ile Amerika arasındaki ticaretin güçlenmesi Türkiye olarak bize pazar anlamında negatif bir etkisi olacaktır.

Diğer yönüyle biz plastik sektöründe olduğu gibi diğer birçok sektörde hammadde bağımlısı bir ülkeyiz. Plastik hammaddesi normalde petrol ve türevi maddelerden üretiliyor. Ancak kayagazından üretilen plastik de şuan Amerika’da çok gündemde olan bir konu. Amerika bu şekilde üretime başladı ve maliyeti oldukça düşürdü. Amerika’nın bu kadar ucuz bir kaynak yaratması insanları oradan ürün alınmasına teşvik ediyor. Bir yandan da Avrupa ile böyle bir ortaklık yapması da Avrupa’nın çok ucuz maliyetli hammaddeye ulaşması ve bizim daha yüksek maliyetlerle almamız sektör açısından rekabet gücümüzü çok düşürecektir. Diğer taraftan Avrupa bizim pazarımız ve ürünümüzü oraya satmayı planlıyoruz, ancak Avrupa işçilik maliyeti yüksek bir bölge ama kaynağı ucuza temin ederse bir anlamda bizim rekabet gücümüz yine zayıflayacak. Dolayısıyla bu anlaşma bizleri birçok anlamda zor durumda bırakacaktır.

PAGEV olarak sizin bu konudaki görüşünüz ve Türkiye’nin bu aşamada yapması gerekenler nelerdir?

Dünyada böyle bir değişim var ve bu değişime kayıtsız kalmak mümkün değil. Bu değişikliği gözlemleyip bizim için artılarını ve eksilerini kefeye koyup biz burada ne yapmalıyız, diye düşünmemiz gerekiyor.

PAGEV olarak bize göre anlaşmaya taraf olan ülkelerden biri olmak mümkünse bu anlaşmanın dahilinde olmak bizim için önemli bir konudur. Bu anlaşmanın getireceği bazı imkanlar olacaksa Türk plastik sektörü olarak bizde bundan istifade etmek istiyoruz. Kaldı ki hammadde noktasında %80 dışa bağımlıyız ve bizimde böyle ucuz bir kaynağa erişim imkanımız olacaksa bu durum bizim lehimizedir. Ama bu olmayacaksa tabi başka arayışlara gidip rekabet gücümüzü arttıracak başka anlaşmalar yapma yolunda olmalıyız.

Belirttiğim gibi kaya gazı tamamıyla ucuz bir kaynak olabilir ama bizim ülke olarak yanımızda petrol zengini ülkeler var. Bizimde çeşitli serbest ticaret anlaşmaları yapmak ya da uluslararası serbest ticaret bölgeleri yaratmak gibi girişimlerimiz olmalı diye düşünüyoruz. Sanayi Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı ile gerçekleştirmiş olduğumuz çeşitli görüşmelerimizde tavsiyelerimiz bu yönde oluyor. 

Tarım Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığı’nın bu görüşleriniz çerçevesinde geri dönüşleri nasıl?

Gayet olumlu yaklaşıyorlar. Başka düşünceler ve gelişmelerde söz konusu. Sonuçta bir ya da birkaç sektörün bu durumdan zarar görmesi demek ülke ekonomisinin zarar görmesi anlamına geliyor. Bu sebeple ülke dışında güç birliği söz konusu ise bizde ülke içerisinde güç birliği yapıp doğru kararlar vermeliyiz.

Biz bu anlaşmanın bize sağlayacağı artılar ve eksiler konusunda analiz yaptığımızda, bizim sektörümüzde 250 bin istihdam var ve bu anlaşma çerçevesinde %6 oranında üretimimizin gerileyeceğini düşünüyoruz. %6 oranında üretimin gerilemesi 12000 kişinin işsiz kalmasına sebep olacaktır.  Bizi bu derece etkileyecek bir anlaşma olabilir ama olmaması için gerekli adımların atılması gerekiyor.

Bizim PAGEV olarak beklentimiz eğer bu anlaşmaya taraf olamayacaksak zaman kaybetmeden diğer ülkeler ile ilgili serbest ticaret anlaşmalarının hızlanması ve bu doğrultuda somut adımların atılmasıdır.