Polonya sürekli büyüyen bir ekonomi

Geliştirilmeye çalışılan Türkiye Polonya ticari ilişkileri istenilen boyutlara ulaşamadı. Tarihi bağların olduğu iki ülke ticari ilişkilerinin geliştirilmesi için atılan adımlar ile ilgili bilgi almak için bir araya geldiğimiz Selena Yapı Türkiye Genel Müdürü Hanefi Küçük, sorularımızı yanıtladı.

Türkiye Polonya ticari ilişkileriyle ilgili görüşlerinizi aktarır mısınız?

Polonya Türkiye ilişkileri tarihi bağlarla bağlı iki ülkedir. Çok uzun yıllara dayalı ilişki ağı vardır. Bugün İstanbul’da Polonezköy ismi de bu tarihi ilişkileri net bir şekilde gösteriyor. Dolayısıyla Polonya ile Türk halkının tarihsel bağı çok eski dönemlere dayanıyor. Fakat ticari kısma baktığınızda aynı ilişkiyi göremiyoruz. Yatırımcı olarak baktığınızda Türkiye’de çok fazla Polonyalı firma göremiyoruz.

Selena Yapı açısından bakacak olursak yaptığınız yatırımı aktarır mısınız?

Aslında iki ülke ticari ilişkileri geç başlasa da ben iyi yönde ilerlediğini düşünüyorum. Polonyalı bir firma olarak Türkiye’ye yatırım yapan Selena Yapı, 2008 yılında uluslararası kriz yaşanırken Türkiye pazarına giriş yaptı ve her geçen yılda yatırımlarını artırmaya devam ediyor. Selena Yapı üzerinden bu ilişkiyi anlatmak gerekirse Türkiye’yi yakın coğrafyaya ihracat üssü yapma konusunda çalışmalar yapıyor. Bu konuda da yatırımlar yapıyoruz. Yine DEİK çerçevesinde iki ülke ticari ilişkilerinin gelişmesi için toplantılar yapıyoruz ve iki tarafta da önemli yatırımcılar burada yer alıyor. Bu ticari ilişkilerini daha derinleştirmek için çalışmalar yapıyoruz. Bizde Selena Yapı olarak hem Polonya tarafını temsil ediyoruz hem de Türkiye’de yatırım yapan bir firma olarak bu ilişkilerin gelişmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Selena Yapı olarak Türkiye’de yapı malzemeleri üreten bir firmayız. Global açıdan bakacak olursak markamız Polonya, Rusya, İspanya gibi ülkelerde varlığımızı sürdürüyor. Türkiye’de de her geçen sene büyüyerek devam ediyoruz ve Türkiye üzerinden diğer ülkelere ihracat yapıyoruz. Selena Global, Türki Cumhuriyetlere, Afrika ve Körfez ülkelerine ihracat yapmak için Türkiye’yi merkez olarak seçti. Türkiye’nin zaten kendine has üretim avantajları var. Bu nedenle bazen Amerika, Brezilya veya Batı Avrupa ülkelerindeki ihracatı da buradan sağlayabiliyoruz.

Polonyalı firmaların Türkiye’ye bakışını aktarır mısınız, neden bu kadar az bir yatırım oluyor, bu noktada Türkiye’nin eksikliklerini aktarır mısınız?

Burada öncelikler söz konusu diyebilirim. Polonya bir anlamda Avrupa’nın Çin’i konumuna gelmiş durumda. Dolayısıyla önceliklerden kaynaklı bir durum söz konusu. Benzer bir şekilde Türkiye’de odağını Türki Cumhuriyetler, Afrika ve Batı Avrupa’ya yönelttiği için Doğu Avrupa pazarları biraz geri planda kalmış. Ancak Polonya yavaş yavaş bu kabuğunu kırıyor. Şuanda Polonya’da alt yapı yatırımları var. Burada iş alan Türk müteahhitler söz konusu, yine lojistik ve tekstil gibi alanlarda da yatırımlar yapılmaya başlandı. Örneğin Gülermak, Polonya’da tanınan bir inşaat firmasıdır ve önemli yatırımları bulunmaktadır.

Türkiye ile Polonya arasındaki ticaret 6 milyar Dolar, bu rakamın üzerine çıkacak bir potansiyel var mı?

Aslında iki ülke ticaretinin hacmi daha yüksek olabilir. Burada belirli alanlara sıkışmış ticaretten bahsediyoruz. Polonya sürekli büyüyen bir ekonomi, düşük oranda işsizlik var, sürekli yatırım alan bir ülkedir. Dolayısıyla yapılacak çok şeyler var. Bu tür karşılıklı yatırımlar ancak görüşmelerle başlayıp devam ediyor. Şuanda karşılıklı görüşmeler yapıyoruz. İki ülke arasında kurulan kuruluşlar görüşmeler yapıyor, örneğin bizde DEİK, Polonyalı yetkililerle toplantılar düzenliyor. İki ülkenin ekonomisine ve büyüklüğüne baktığınızda potansiyelin çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bunun için alt yapının kurulması ve yatırımcılar daha sık bir araya gelmesi gerekiyor. Sonunda da mutlaka yatırımlar gelecektir.

Siyasi liderlerin birbirine yaklaşımları nasıl? Örneğin belirli stratejik anlaşmaların imzalanması gerektiğine vurgu yapılıyor.

Bu konuda Polonya, Avrupa içerisinde Türkiye’ye karşı pozisyon almayan ülkeler arasındadır. Belli konularda Türkiye’nin AB üyeliğine destek veren bir ülkedir. Fakat Polonya’da bir takım savunma sanayi ihaleleri yapılıyor ve burada AB’nin koyduğu standartlar var. Türk firmaları bu standartlara uymadığı ve AB üyesi bir ülke olmadığı için bu ihalelere katılamıyor. Fakat Polonya bu konuda bir karşı tutum sergilemiyor.

Türkiye’de Polonyalı markalara güven nasıl, bugün Alman markalarına olan güven Polonyalı markalara da var mı?

Bu da gelişiyor. Selena Yapı markaları üzerinden söyleyecek olursak biz kaliteli bir marka olarak biliniyoruz. Polonyalı firmalar bir açıdan Avrupa pazarını da beslediği için Polonyalı markalara da güven oluşmuş durumda. Kalite anlamında Polonya iyi bir ülke olarak düşünebiliriz. Polonya şimdiye denk Avrupa ve Rusya pazarına yönelmiş durumda fakat yavaş yavaş dünyaya açılmak istiyorlar. Polonya’nın dünyada önemli bir diasporası var. Polonya dışında yaşayan büyük bir kesim var ve bundan da iyi faydalanıyorlar. Yakın bir zamanda bugün için bir Almanya olmasa da gelecekte o potansiyele sahip bir ülkedir.

Polonya halkı Türkiye’yi veya Türk ürünlerini tanıyor mu?

Çok iyi tanıdıklarını söyleyemeyiz. Turizm açısından da baktığınızda Polonya önemli ülkelerden bir tanesi fakat Türkiye açısından bir Rusya, Almanya değildir. Ama Polonya’dan Türkiye’ye gelenler Türk markalarını ve Türkiye’yi biliyorlar. Bilinirlilik açısından Türkiye’nin yapması gereken çalışmalar var. Polonya iyi ilişki kurduğunuzda bu ilişkiyi sürekli geliştirebileceğiniz bir ülke, kişisel olarak baktığınızda da öyledir. İki tarafın birbirini tanımasını sağlarsak ticari potansiyeli de çok daha yukarı taşımış oluruz.

Selena Yapı açısından bakarsak sektördeki yerinizi aktarır mısınız?

Selena Yapı olarak Türkiye’de yapı malzemeleri üreten bir firmayız. Poliüretan köpük kategorisinde Türkiye’de ilk üretimi yapan firmayı satın alarak pazara giriş sağlamış. O dönemde Avrupa’da sınırlı üretici vardı, Türkiye’de de hiç üretici yoktu. Selena böyle bir adım atarak pazara giriş yaptı. Daha sonrasında da silikon yapıştırıcı üretmeye başladı. Her geçen sene de yatırımlarımızı arttırıyoruz. Türkiye’de sattığımız ürünlerin %95’ini burada üretiyoruz. Geri kalan kısmı da Selena’nın diğer ülkelerdeki üretimlerden sağlıyoruz. Ayrıca yurt dışında ürettiğimiz bazı ürünleri de Türkiye üzerinden üçüncü ülkelere ihracat gerçekleştiriyoruz. Bu açıdan Türkiye’nin ihracat gücünden de faydalanıyoruz. Pazarın büyüklüğüne bakacak olursak 200 milyon Euro civarındadır.

Türkiye inşaat sektörü açısından avantajlı bir ülke, kentsel dönüşüm gibi önemli çalışmalar var önümüzde, bu açıdan yapı malzemelerindeki üretiminin gelecek açısından önemli olduğunu söyleyebilir miyiz?

Doğru, Türkiye pazarı inişli çıkışlı olsa da halen güçlü bir ülkedir. 87 milyonluk bir pazardan bahsediyoruz ve ihracat potansiyeline de baktığınızda çok büyük bir pazardan bahsediyoruz. Ayrıca Türkiye’nin deprem gerçeğine baktığınızda kentsel dönüşüm projeleri devam ediyor. Türkiye’de konuta olan talep fazla ve mevcut eski yapıların yenilenmesi gerekiyor. Dolayısıyla inşaat sektöründeki hareketlilik önemli. Fakat birçok ülkede olduğu gibi burada da üretim fazlası var. Dolayısıyla iç pazarı yeterli bulmayan üreticiler yurt dışına yöneliyorlar.

Döviz kurunda değişimler yaşanıyor bu durum sizi etkiliyor mu?

Tabi ki. Bizdeki üretim girdilerinin bir kısmı Dolar veya Euro bazlı oluyor. Bu durumda hem üretim açısından hem de yaptığımız ihracat açısından kurlar bizim için önem taşıyor. Bunları dengelemek için kullandığımız mekanizmalar var.

Selena Yapı olarak devletten beklediğiniz destek var mı? Yabancı yatırımcılar açısından bakacak olursak bir takım mevzuatlarda daha kolaylaştırıcı mevzuatlar getirilebilir. Devletin haklı gerekçelerle bu mevzuatları getirmiş olabilir. Fakat bugün dünyanın her ülkesi yurt dışından yatırım çekmek için daha kolaylaştırıcı uygulamalar getiriyor. Bu açıdan Türkiye’nin de uluslararası rekabeti göz önünde bulunduracak teşvikler getirilebilir. MAYIS2021