Robert Koleji, özgüveni ortaya çıkartan bir yapıdır

Eğitim, yaşamın kıvrımlarını daha iyi algılayabilmemizi sağladığını, bu algının da başarıyı beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz.  Bu çerçevede değerlendirildiğinde iyi eğitim almak oldukça önemlidir. İyi bir eğitim hayatının nasıl olması gerektiği sorusu ise oldukça karışık bir analiz sentez sürecine ihtiyaç duyar. Sonucunda yapılacak çıkarımlar da tüm iyi niyetlere rağmen eleştirel yaklaşımlardan kurtulamaz.

Ülkemizde kişileri başarıya ulaştıran eğitim kurumlarımızın başında gelen Robert Koleji, 150 yılı aşkın tarihi ile oldukça iddialı bir kurum olarak karşımıza çıkıyor. İki başbakan, onlarca başarılı siyaset adamı, akademisyen, müzisyen, yazar, gazeteci, iş adamı çıkaran bu yapı ülkemiz ekonomisine de bu doğrultuda önemli katkılar sağlıyor. Bu noktadan yola çıkarak Robert Koleji 1982 mezunu olan Omurga Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erktin ile Robert Koleji’ni konuştuk.

Robert Koleji size ne ifade ediyor?

Robert Koleji yılları çok güzel geçmiş 7 yıl, çok hoş arkadaşlıklar ve 40 senedir süren dostlukları ifade ediyor. Eğitimin ötesinde öyle bir tat bırakmış olması benim için oldukça özeldir. Eğitim açısından değerlendirdiğimde ise öz güven aşılayan bir bütünlüğü ifade ediyor. İş hayatında ise çok iyi ağ kurduran bir yapıdan bahsedebiliriz.

Bu belirttiğiniz önemli çünkü eğitim hayatında belli dönemi beraber geçiren insanların hayata adapte olabilmeleri daha kolay oluyor. Ayrıca iş hayatında da başarıya ulaştıklarını gözlemliyoruz.

Evet bu şekilde bakıldığında 1940’lı yılların mezunlarının çok daha iyi yerde olduğunu söyleyebiliriz. Bir de rekabet zaman içinde çok artıyor. Bizim dönemimizde üniversiteye hazırlık dershanesine eğlenmeye gidilirdi. Yani buluşulur oradan çay içmeye gidilirdi. Yani o dönem üniversiteye girmek bir sıkıntı değildi. Ben koleji bitirince inşaat mühendisi olmak istedim sonrasında Boğaziçi Üniversitesi’ne yazıldım. Birçok arkadaşımda aynı şekilde girdi. Ancak son yıllarda ülkemizde dershane ve üniversiteye hazırlık süreci o kadar değişti ki. Hayat bize daha kolaydı diyebilirim.

Geçmişe bakıldığında üniversite okumamış sadece lise eğitimiyle başarılı olmuş kişiler de görüyoruz.

Tabii ki buna en iyi örnek sanırım Bülent Ecevit. Kendisi üniversite okumamış ancak çok başarılı bir başbakandı.

Diğer taraftan bakıldığında bunun tersi bir durumda olabilir.

 Çok doğru. Yani ortaokul ya da lise eğitimini düzgün almamış ve sürekli hayatını dershanede geçirmiş çocuklar var. Sosyal hayatları yok ve ders dışındaki aktiviteleri kısıtlı. Bu da ciddi sıkıntı yaratabiliyor.

Robert Kolejinde bu anlamda ders dışındaki aktivitelerin daha ön planda olduğu bir yapı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Ortaokul ve lise hayatımda derslerin ağırlığı %40 ve ders dışı aktivitelerin ağırlığı %60 idi. O kadar çok şey paylaştık ki. Hala öylemi bilemiyorum ama Robert Koleji’nde bu aktivitelerle insanın hem sosyal zekâsı gelişiyor hem de biraz yöneticilik öğreniyorsunuz.

Tabi bunlar biraz imkânlar ile de mümkün oluyor. Sonuçta sizin almış olduğunuz bu eğitimin maddi olarak bir yükü var.

Evet. Tabii bizim zamanımızda bu daha ucuzdu, kaldırılabilirdi. Şimdi çok pahalı özellikle lise eğitimi çok pahalı durumda bildiğim kadarı ile. Ama okulun konumu yeşillik ve orman içinde olması ve diğer özellikleri çok farklı bir şey ve bunun da tabii bir bedeli oluyor.

Robert Koleji döneminden arkadaşlıklarınız nasıl?

Benim en yakın arkadaşlarımdan iki tanesi Amerika’da bir tanesi Fransa’da bir tanesi İsviçre’de yaşıyor ve sürekli bir araya geliyoruz, görüşüyoruz, haberleşiyoruz. Yani mesafeler çok önemli değil bizim arkadaşlığımız çok kuvvetli. Ve biz 7-8 kişilik bir gruptuk, bakarsanız bizim gibi çok sıkı dost olan on tane daha grup görebilirsiniz. Bu anlamda dostluklar çok sağlam kurulur Robert’te. Böyle garip bir ağ kuruluyor.

Sizin döneminizden aklınıza gelen isimlerden kimler var?

Ümran Beba var PepsiCo’nun Asya Pasifik Başkanı, başarılı bir iş adamı olanSerdar Bilgili bizden bir yıl öncedir, Yiğit Şardan, Cem Bilge, Aslı Karadeniz aklıma gelen isimlerden. Genellikle herkes bir yerde kendi işini idare edebildiğini söyleyebiliriz. Akademisyen olarak da birçok isim var Robert Koleji mezunu.

Biraz iş yaşamınızdan bahsetmek isteriz. İş hayatınıza Tekfen Holding ile başladınız. Sonrasında neler oldu?

Öncelikle iş hayatınızın başında hangi okuldan mezun olduğunuzun hiçbir önemi yok. Hatta ismi parlak okullardan mezun olmanız size hayal kırıklığı yaşatabiliyor. Çünkü mezun olduğunuzda sanıyorsunuz ki herkes sizi bekliyor ve hemen kariyer yapacağım düşüncesi yerleşiyor. Ama maalesef öyle olmuyor. Ki inşaat sektörünün bir özelliği var eğitim düzeyi çok yüksek değil. Tekfen Holding’de işe başladıktan kısa bir süre sonra Arabistan’da şantiyeye gittim. Ve orada hangi okuldan mezun olduğunuzun bir önemi yoktu. Hatta bizim kolej mezunlarında daha azdır ama Boğaziçi mezunlarında sebat eksikliği çok fazla olduğu için büyük dezavantaj yaşarlar. Şartları görünce hemen nerede müdür pozisyonu buluruz düşüncesiyle işi bırakıp kariyerlerine zarar verdiklerine tanık oldum. Hâlbuki sabır ettiğiniz zaman sizin farkınız yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve 3 katı daha hızlı yükseliyorsunuz. Burada aldığınız eğitimin faydası var ancak bu bahsettiğim ağında etkisi çok fazla.

Problem çözerken de bunu kullanmak önemli sanırım bu anlamda.

Tabiî ki. Sonuçta çevreniz geniş oluyor tanıdığınız insan sayısı çok fazla. Mutlaka iş hayatınıza etkileri oluyor.

Tekfen Holding’de kaç sene çalıştınız?

Tekfen Holding’de önce şantiye saha mühendisi olarak başladım ve çeşitli pozisyonlarda 23 sene kadar çalıştım.

Maddi anlamda sizi mutlu ettimi 23 sene?

Tekfen Holding dışarıdan bakıldığında Türkiye’nin en iyi 3 şirketinden biridir diyebilirim. Kazanmış olduğunuz deneyim bilgi çok fazla. Ayrıca Tekfen’de herkes çok uzun yıllar çalışır. Bunun sebebi çalışanların mutlu olmasıdır. Ayrıca Tekfen benim için 2. bir okuldu diyebilirim. Çok iyi bir çevre sağladı bana.

Omurga Yapı nasıl kuruldu?

Tekfen’den ayrıldığımda Holding Başkan Yardımcısıydım Yaşımla yükselme derecesi belli bir doyuma ulaşmıştı. Hatta her genç emekli gibi Bodrum’da yaşama fikri gündeme geldi 2 yıl orada kaldım. Sonrasında bugünkü ortaklarımda şirketlerini satıp bir nevi emekli olmuşlardı. Onlar emlak sektörüne girmek istediklerini söylediler ve böylece 2011 yılında Omurga Yapı kuruldu. Şimdilik gidişattan oldukça memnunuz.

Emlak sektörü ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Emlak sektörü Türkiye’de çok yanlış kullanılmış bir sektör. Emlak sektörü tüm dünyada çok iyi bir yatırım aracıdır, çünkü oturmuştur piyasa. Arzı talebi bellidir, getirisini tahmin edebilirsiniz. Türkiye’de arzın önü o kadar açıldı ki iyi ilişkiler var ise,herkes istediği yere inşaat yapabilir hale geldi. Buda arzın patlamasına sebep oldu. Ben 4 sene İnşaat Mühendisliği okudum, 2 sene mastır yaptım, 23 sene bu konuyla ilgili bir şirkette çalıştım. Rakibinize bakıyorsunuz farklı bir bölümden mezun olmuş çok başarılı bir fabrikatör hayatı var. İnşaat sektörü daha iyi diye bütün birikimini satıyor bu sektöre yatırıyor. Bizim bir meslek heyecanımız var yaptığımız binaların iz bırakmasını, şehir ile bütünleşmesini istiyoruz. Kimsenin böyle bir amacı yok, karı amaçlayıp bu iş yapılıyor. Bu yüzden hem İstanbul’un yapısı hem de sektör bozuldu. Dolayısıyla şu dönem emlak sektörü gerçekten kötü durumda. 

Özellikle ofis arzı konusunda ciddi bir arz fazlası var. Buna rağmen fiyatlarında oldukça yüksek olduğu gözlemleniyor. Bu noktada bütün beklenti ev olarak kullanılan yerlerdeki iş yerlerinin bir düzenleme ile kaldırılması noktasındadır. Bu durum gerçekleşirse ofis projelerinin önü açılır mı?

Ama herkes istenilen bu bedelleri ödeyemez. Yani örneğin şuan bulunduğumuz yerde bir ofis kiralamak için m2’sine 40 dolar vermeniz gerekir.  1000 m2 bir ofis tutacaksınız 40.000 dolar vermeniz gerekiyor,yani bu doğrultuda aylık kira tutarınız 100.000 liradır.

Düzenleme olsa dahigelemeyecek insanlar. Bir kaos ortamı olacak. Şuan gidişat gerçekten kötü.  Yaşanılan iş kazaları, bir sarsıntı getirdi piyasaya bence. Bu kazaların tekrar edilmemesi için, müteahhitlere kısıtlar verilecek, yalnızca işi bilenler bu işi yapsın gibi uygulamaların getirileceğini ümit ediyorum.

İş kazası noktasında en talihsiz nokta GYODER Başkanı Aziz Torun’un yaşadığı kaza oldu. Bu GYODER’in güvenilirliğine de zarar verecektir.

Bu noktada olay olur olmaz Sayın Aziz Torun’un istifa etmesi hem kendi ismi, hem GYODER açısından uygun olurdu diye düşünüyorum.

GYODER kurulduktan sonraGYODER’in profesyonellerin yeri olacağı ifade edilmişti. Bizce de bu doğru bir yaklaşımdı, neden muhafaza edilemedi.

Çok doğru. Gerçekten profesyonellerin bir meslek kuruluşunda yönetimde olmasıyla, patronların yönetimde olması çok farklı oluyor. Çünkü patronlar tamamen şahsi ve maddi çıkara odaklanmış oluyorlar. Profesyonellerde daha ziyade sektörün ayakta olmasına odaklanıyor. Patronlarda ben başarılı olayım mantığı var. Işık Bey’in kurduğu yönetim kurulu da profesyonellerden oluşuyordu bende o yönetimde yer aldım. Yönetim kendini yenileyemedi ve patronlar devreye girdi. Patronlar da devreye girince GYODER’in eski tadı kalmadı.  Sivil Toplum Kuruluşu görüntüsünden Çıkar Grubu görüntüsüne girdi.

İnşaat sektörü sizce nasıl düzelir?

Karlar düştükçe daha iyi olacağına inanıyoruz. Biz özünde yatırım şirketiyiz. Şuan inşaat yapmaktan ziyade var olan portföylere yatırım yapıyoruz. Kaba bir tabirle işi bilmeyenler iflas edecek. Belirttiğim gibi hala ofis yapmak isteyenler var. Ofis yapanlar cebinde para olan insanlar. Ancak konut yapanlar topraktan satayım o parayla inşaata başlayayım düşüncesindeler. Hesapsızca sektöre giriyorlar. Kısacası bir şirketin kendi gücü ile tamamlayamayacağı işin içine girmemesi lazım. Geçtiğimiz Temmuz ayında SPK gayrimenkul fonu tebliği yayınladı. Gayrimenkul yatırım ortaklıklarında edinilen tecrübe ışığında hazırlanmış bir tebliğ bu. Fonlara inşaat izni vermiyor sadece bitmiş ürünleri alma izni veriyor. Vergi avantajı sağlıyor. Bunun çok faydalı olacağına inanıyorum. Çünkü emlak sektörü artık bu kadar tatlı bir sektör olmaktan çıkacak ve sadece az sayıda işi bilenler mütevazi bir kazançla bu işi yapacaklar.