Robert Koleji’ne girmek hayatımda almış olduğum en iyi karardı
Her insanın hayatında almış olduğu önemli kararlar vardır ve bu kararlar hayatının şekillenmesinde önemli roller üstlenir. Türk Pirelli Lastikleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Metin Ar için de eğitim hayatına Robert Koleji’nde devam kararı, hayatına farklı bir yön çizmesine neden olmuş.
Eğitiminiz için Robert Koleji’ne karar kılma süreciniz ile ilgili neler hatırlıyorsunuz?
Ben 1969 mezunuyum. Robert Kolejine başladığım zaman 13 yaşındaydım. O yıllarda günümüzdeki gibi yabancı okullara büyük bir talep yoktu. Dolayısıyla tüm okullar kendi sınavlarını kendileri yaparlardı. Genel bir sınav metodu yoktu. Ve bu sınavlarda okullar kendi istedikleri öğrencileri okula alırlardı. Bende o dönem Nişantaşı’nda oturuyorum ve Şişli Terakki Lisesi Orta Okuluna gidiyordum. Robert Koleji o zamanlar da çok meşhurdu. Bende başarılı bir öğrenciydim ve çevremde herkes Robert Kolejine girersin şansını dene dediği için Robert Koleji sınavına girdim. Ve kazandım. Aynı dönem benim çok yakın arkadaşım olan Metin Aktay’da sınavı kazanmıştı. Ve Metin ile bu okula başlasak mı diye düşünmeye başladık. O sırada araştırmalara başladım ve Şişli Terakki Lisesini bırakıp Robert Kolejine devam eden 2 kişiye ulaştım. Evlerine gidip onlarla görüştüm. Robert Koleji’nin iyi ve kötü taraflarını bana anlattılar ve iyi tarafları baskın geldi ve girmeye karar verdim. Ve şimdi diyorum ki bu hayatımda almış olduğum en iyi karardı.
Robert Koleji’nin size katkılarından bahseder misiniz?
İlk aklıma gelen okulda öğrenmiş olduğumuz İngilizce dil eğitimidir. İlk bir senede sadece İngilizce öğrendim. Ve bu öğrenmiş olduğum İngilizceyi unutmam mümkün değil. Temelden başlayıp o dili bize öğrettiler. Şuan İngilizce konuştuğum zaman bir Amerikalı gibi düşünüp o şekilde konuşuyorum. Dolayısıyla birinci faydası almış olduğum İngilizce dil eğitimidir. İkinci faydası ise diğer okullarda olmayan ders dışı birçok faaliyetlerden faydalanmış olmamdır. Spor yapıyorsanız spor, şarkı söylüyorsanız onunla ilgili faaliyetler ya da edebiyata meraklıysanız edebiyat bölümü ile ilgili alanlarda aktif çalışmalar yapabiliyorduk.
Çok değerli isimlerin ders verdiği bir okul Robert Koleji’dir. Sizin bu anlamda hocalarınızdan unutamadığınız bir isim var mı?
Bütün hocalarımız çok kıymetliydi. Ama benim için en önemlisinin Behçet Kemal Çağlar olduğunu söyleyebilirim. Behçet Kemal Çağlar benim edebiyat hocamdı. Derste şiirini bize dinletirdi biz tabi ilk dinlediğimizde şiiri anlayamazdık ve sonra o şiirde neler anlatmak istediğini, şiiri nasıl yazdığını bize anlatırdı. Sonrasında basit bir sınav yapardı ve yüksek not alırdık. Onun dersini dinlemek büyük bir imtiyazdı.
Robert Kolejinde okuyan isimlerin çoğunluğu Kolej’in özgürlükçü bir yapısının bulunduğunu ifade ediyorlar. Siz bu görüşe katılır mısınız?
Kesinlikle. Az önce belirttiğim ders dışı faaliyetlerin fazla olması bunun en somut örneğidir. Ders dışı faaliyetlere zaman ayırmanın ne kadar önemli olduğunu ben orada öğrendim. Ayrıca bizde derse girme zorunluluğu da bulunmuyordu. Üniversite öğrenimi gibi derse girmek istemediğimizde kantinde oturup çayımızı içebiliyorduk. Kimse bizi zorlamazdı.
1940’lı yıllarda Fransızca dil eğitiminin yerini İngilizce almaya başlamıştı. Ve İngilizce eğitimin ağırlığının arttığı yıllarda Robert Koleji daha takip edilebilir olduğunu söyleyebiliriz. Sizin eğitim döneminizde bu etki hissediliyor muydu?
Tabi 1940-1950’li yıllarda bu geçiş döneminin etkileri hissediliyor olabilir. Ancak benim okula geçiş yaptığım yıllarda Fransızca olarak eğitim veren okul yoktu. Yabancı dil denildiği zaman İngilizce akla gelirdi. İngilizceye ilave bir dil öğrenmek isterseniz Almanca, Fransızca, İspanyolca ve diğerleri eşit olarak alternatif olurdu. Yani benim okuduğum yıllar İngilizcenin tamamen yabancı dil olarak hakim olduğu yıllardı diyebilirim.
Robert Kolejinin İngilizce eğitim alanında bu kadar başarılı olmasının sebebi sizce nedir?
Kesinlikle hocalarımız çok iyiydi. Bunun yanı sıra bize göstermiş oldukları bazı metotlar vardı. Nejat Eczacıbaşı’ndan öğrenmiş olduğum farkı bir metodu örnek verebilirim bu anlamda. Nejat Eczacıbaşı da Robert Koleji mezunudur. Robert Koleji’nde öğretmenler ve müdürlerin odalarının kapıları hep açıktır. Ancak bir toplantı veya görüşme sırasında kapılarını kapatırlar onun dışında kapıları açıktır. Bunun sebebi rahatlıkla istediğiniz öğretmenin kapısını çalıp soru sorabilirsiniz mantığıdır. Bir gün Nejat Bey bir şey sormak için İngilizce öğretmeninin odasına girer ve öğretmenin İngilizce bir dergi okuduğunu görür. Ancak dikkatle baktığında dergi sayfasında yazılı bazı kelimelerin altının çizilmiş olduğunu fark eder ve hocasına bunu sorduğunda hocası, okurken bazı kelimelerin anlamını tam bilmediğini aktarır. Hoca dergiyi okumayı bıraktıktan sonra geri dönüp tek tek kelimeleri deftere not alıp sözlükten anlamlarına bakarmış. Nejat Bey’de bu metodu uygulardı. Robert Koleji seviyesinde İngilizce bilen bir insanın kelime öğrenmesi için bir metot bir çabadır bu. Nejat Bey den duyduğumdan beri bende bu metodu uyguluyorum ve gerçekten birçok kelime öğrendim.
İnsanın düşünme yetisini de geliştiren bir durumdur bu. Ne kadar çok kelime bilirseniz o kadar kapsamlı düşünebilirsiniz. Bu anlamda birçok faydası olan bir metot diyebiliriz.
Evet kesinlikle. Benim kızım şuanda Amerika’da çok zor bir üniversite olan Columbia Üniversitesinde okuyor. Ve okula girmek için çeşitli sınavlara giriyorsunuz. O sınavlardan biri de SAT sınavı. SAT sınavında 3 bölüm var İngilizce bilgi bölümü, yazı yazma bölümü ve matematik bölümü. İngilizce bilgi bölümünde kelime bilgisi soruyorlar. Çok iyi İngilizce bilen birisi bu sınavda 800 üzerinden 600 alıyor. Ancak 750 ve daha fazla alamazsanız sizi bu okullar kabul etmiyorlar. Ve 750’nin üzerine çıkabilmeniz için hayatınızda rastlamadığınız 2000’e yakın kelimeyi öğrenmeniz lazım. Ben senelerdir İngilizce konuşuyorum o kelimelerle daha önce hiç karşılaşmadım. Benim kızım 6 ay boyunca bu kelimeleri ezberledi. Kızım ilk sınavında 600 almıştı sonra girdiğinde 750 aldı en son girişinde 790 aldı ve üniversiteye giriş yaptı. Kelimelerin hayatımızdaki önemine ilişkin çok belirgin bir örnektir bu.
Nitelikli insanlarla karşılaşıyor olmak önemli bir durum. Hayatınızda ona göre şekillenmiş oluyor. Robert Koleji’de bu anlamda çok önemli insanları yetiştirdi. Yaptığımız röportajlarda ifade edilen bir diğer durum da Robert Koleji’nde batı kültürünün çok fazla verildiğini, bizim kültürümüzü çok fazla veremedikleri ve mezunların bu konuda eksiklik yaşadıklarını ifade ettiler. Siz neler söylemek istersiniz?
Ben bu düşünceye katılmıyorum. Nedeni de ben Şişli Terakki Lisesinde de okusaydım Tarih, Coğrafya, Matematik dersleri aynı olacaktı. Bu konuda bir eğitim almış olacaktım. Hatta bu konu ile ilgili örnek vermem gerekirse, ben yazı yazmaktan hiç hoşlanmam, sıkılıyorum. Bunun sonucu Robert Kolejinde İngilizce kompozisyonum kötü olduğu için Lise1 de beni sınıfta bıraktılar. Ve ben bütün yaz İngilizce kompozisyon çalıştım özel hocalar tuttum bitirme sınavına girdim ve geçtim. Bunun yanı sıra Lise son sınıfta bu seferde Türkçe kompozisyonum kötü diye sınıfta kaldım mezun olamadım. Yine bütün yaz Türkçe kompozisyon çalıştım sınava girdim geçtim ve mezun oldum. Yani Türkçe kompozisyon adı altında bir ders olmamasına rağmen bu eksikliğimi fark ettiler ve çalışmam gerektiğini belirtip sınıfta bıraktılar. Buna önem vermeseler bu eksikliğimin de farkına varmazlardı. Dolayısıyla bu düşünceye katılmıyorum.
Birçok alanda Robert Koleji başarılı insanlar yetiştirmiştir. Ekonomi, sanat, edebiyat, siyaset… Bu anlamda siyaset olarak bakıldığında 2 isim Bülent Ecevit ve Tansu Çilleri örnek gösterebiliriz. Ancak siyaset alanında bu isimlerin başarısız olduklarını da belirtenler oldu. Siz bu düşünceye katılır mısınız?
Tansu Çiller’in başarısız olduğu aşikar bir durum. Ancak Bülent Ecevit için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu ilk yıllarda başarılı olduğunu düşünüyorum. sonraki dönemler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Kendi döneminiz ile ilgili bir değerlendirme yapmanızı istesek neler söylemek istersiniz?
Lise’de bizim sınıf 130 kişiydi. Ve önceki, sonraki dönemlerinizle de arkadaş oluyorsunuz. Üniversiteyi de düşünürsek yaklaşık 1000 kişilik okul arkadaşlığınız oluyor. Bu okul arkadaşı grubum Türkiye’de ve yurt dışında bankalarda ve şirketlerde üst düzey yönetici. Garanti Yatırım’da genel müdürken arkadaşlarım şu firmaya gideceğiz sizin sınıf arkadaşınız mutlaka vardır gibi espriler yaparlardı. Gerçektende tanıdığım okul arkadaşım olurdu.
İş yaşantınıza Robert Koleji arkadaşlıklarınızın katkıları oldu mu?
İş yaşamımdı başarılı olmamın en önemli nedeni okul arkadaşlarımın yaratmış olduğu network tür. Hayatım boyunca Yatırım Bankacılığı yaptım. Ve yatırım bankacılığının en önemli zorluklarından birisi gidip bir firmadan randevu alabilmektir. Ve bu doğrultuda randevu alabilmek için her firmada mutlaka Robert Koleji’nden bir okul arkadaşı buldum. İlk işe başladığım yıllarda okul arkadaşlarının babalarını buldum, sonrasında okul arkadaşlarımı buldum, sonrasında okul arkadaşlarımın çocuklarını buldum. Sıra torunlarına gelince de emeklilik yaşımın geldiğine karar verdim.
Ancak her şeye rağmen tüm bu açılan kapılar, bana iş verileceği anlamına gelmez. İnsanlar körü körüne iş yapmazlar. Düşünüp ölçer biçerler mantıklıysa o işi yaparlar. Bizde körü körüne destekçilik yoktur. Bu durum Galatasaray Lisesi mezunlarında vardır. Benden de bir iş için randevu istenirse Robert Koleji mezununa öncelik veririm. İşe alma durumunda da Robert Koleji mezunu olan kişiyi ön sıraya koyarım ama bu ona yardım etmek istediğimden değil. Kendime faydası olması için onunla çalışmak isterim. Robert Koleji mezunu ise bilirim ki iyi eğitim almış, yabancı dili iyi ve sosyal bir insandır, dolayısıyla böyle bir insanı kaçırmak istemem.
İş hayatında Robert Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının beraber iş yaptıkları örnek çok fazladır. Boyner Grubu, Eczacıbaşı, Sabancı, Koç Grubu’nu örnek verebiliriz.
Bu vermiş olduğunuz örneklere karşı ne yazık ki çalışmış olduğum Garanti grubunda fazla Robert Koleji mezunu yok çünkü yeterli sayıda mezun bulamadım. Yani karşımda 2 aday olsa Robert Koleji mezununu kesinlikle seçerdim. Ancak son 10 yıl için şunu söyleyebilirim ki Boğaziçi Üniversitesi mezunu alacağıma Koç ve Sabancı üniversitesi mezunlarını almayı tercih ederim. Onlar Boğaziçi’ne göre daha iyi durumda.
Robert Koleji mezunlarının mezun olduktan sonraki yıllarda okula ve okuyan öğrencilere yardımcı olmak amacıyla projeler düzenlediklerini gözlemliyoruz. Sizde bu projelerde yer alıyor musunuz? Bundan 20 sene evvel biz Hasan Subaşı’nın liderliğinde mezunların okula yardım kampanyasını başlattık. Ve bir grup oluşturduk. O grubun içinde gazeteci Nuri Çolakoğlu ve ben ve birkaç arkadaşımız da bulunuyoruz. Bu grup aynı şekilde devam ediyor. Biz 20 senedir her sene önemli bir parayı okula yatırıyoruz. Benim gibi bunu yapan binlerce kişi var. Bu paralarda tüketilmiyor bir fona yatırılıyor ve o fonun geliri kullanılıyor. Ve o fonun gelirinin %80 i Robert Kolejine girmiş ve maddi imkanı olmayan öğrencilerin okuması için kullanılıyor. Hepimiz bunu gönüllü yapıyoruz ve yardımcı olduğumuz için memnuniyet duyuyoruz.