Sadece Mevzuat Hazırlamak Yeterli Değil!

Türk firmalarının madencilik sektörünü öğrenemediği yönündeki eleştirilere Uluslararası Krom Geliştirme Birliği’nin 2014 yılında dünyadaki krom saha işletmelerinde çevre kategorisinde yaptığı incelemeler sonrası Dedeman Madencilik’e, diğer bir büyük krom üreticisiyle birlikte ödül vermesi sektöre olumsuz bakan herkese cevap niteliği taşıyor. Alınan ödül sonrası görüştüğümüz Dedeman Madencilik Mali ve İdari İşler Direktörü Senan Dağal ve İş Güvenliği Müdürü Hüsnü Ünal, sorularımızı yanıtladı.  

Ülkemizde maden kazalarının yaşanmasıyla birlikte sektör sürekli gündeme geliyor. Madencilik alanıyla ilgili biz nerelerde hata yapıyoruz?

Hüsnü Ünal: Maden kazaları son dönemde ülkemizde sık olarak gündeme geldi. Önce Soma’da sonra Ermenek’te büyük kazalar yaşandı. Meslek odalarının açıklamaları ve basından aldığımız bilgiler ışığında değerlendirdiğimizde Soma’daki kömürün kendiliğinden yanması sonucu açığa çıkan karbon monoksit gazının aniden havalandırma galerisine gelmesi ve havalandırma yolu üzerinde çalışan işçilerin bu gazı solumaları nedeni ile çok ölümlü kaza yaşandığı anlaşılıyor. Kalın kömür damarlarında çalışmalarda genelde bu tür tehlike ve riskler meydana gelebiliyor. Ocakta bu tür tehlikelere karşı ne tür önlemler alındığını bilmiyoruz. Ermenek’teki kazada ise çalışılan ruhsatlı sahanın mücavirinde bulunan sahada zamanla biriken suyun aniden çalışılan ocağı basması sonucu kazanın meydana geldiği anlaşılıyor. Ocağı suyun basması da yeraltı madenciliğinin önemli tehlike ve risklerindendir. Yeni çıkan İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatımızda bu tür tehlikelerin olabileceğini tespit edip gerekli önlemlerin alınmasını hükmediliyor. Madencilikte plan proje ve haritaların daha sağlıklı yapılması, uygulamanın da projelere uygun olması ve bunların denetlenmesi hatalarımızı azaltacaktır.

Bu iki saha ön plana çıktı fakat madencilik alanında genel olarak da sorunlarımız var sanırım.

Hüsnü Ünal: Madencilik sektörü başlı başına tehlikeli ve dikkat isteyen bir sektördür. Diğer sektörlerden çok farklıdır. Bu nedenle madencilik sektörüyle ilgilenen firmalarda bir madencilik kültürünün olması gerekiyor. Bugün Dedeman Madencilik 1947 yılından beri madencilikle uğraşan bir firmadır. Artık köklü, oturmuş bir bilgi birikimi ve tecrübesi vardır. Madencilikte mesleki eğitim gerçek anlamda ne yazık ki yeterli yapılamıyor. Mevzuatımız Milli Eğitim Bakanlığı’na yetkiyi vermiş. Bakanlık bu eğitimleri verebilecek yetkin elemanlar bulamıyor. Köklü madencilik şirketlerinde oturmuş kadrolar sayesinde bu mesleki bilgi ve tecrübeler içinde yeni elemanlar yetişebiliyor. İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine kurumsal firmalar gerekli önemi gösterebiliyorlar. Bu eğitimleri gereksiz teferruat olarak gören madencilik şirketleri de ne yazık ki az değil. Madencilik işletmeleri genellikle şehir merkezlerinden biraz uzakta oluyor. Ekipmanların bakımlarını, kontrollerini doğru yapabilecek yetkin elemanları bulmak kolay olmuyor.

Yeni mevzuat ve değişimler yeterli mi?

Hüsnü Ünal: Avrupa Birliğine girme süreci içinde olduğumuzdan dolayı, mevzuat onların istediği şekilde ve standartlarda yapılıyor. 6331 sayılı İş sağlığı ve güvenliği kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmelikler gelişmiş dünya ile aynı özelliklerde. Ancak bizde bu yönetmeliklere uygun alt yapımız yeterli değil.

Bir mevzuat hazırlanırken veya sektörde bir değişim yapılacak ise bütün tarafları bir araya getirmek gerekiyor. İşverenleri, işçi sendikalarını, mühendisleri ve kamu görevlilerini aynı yerde toplamak gerekiyor. Kararlar birlikte alınmadığında uygulamada sıkıntılar çıkıyor. Mevzuat hazırlayıcılar sektörde biriken bilgi ve tecrübeli elemanlardan yararlanmanın yolunu bulmalıdır.

Senan Dağal: Ortada bir problem var ise, bu soruna bütün taraflarıyla bir araya gelerek çözüm üretilmesi gereklidir. Sadece mevzuat hazırlamanın sorunları çözmekte yetersiz kaldığı söylenebilir. İşin içine bütün tarafların girmesi ve tüm görüşlerin gerçekten dikkate alınması gerekiyor. Bu konuda işverenlerin yanı sıra devlet ve işçilere de eşit sorumluluklar düşüyor. Sendika görüşmelerinde işçi sağlığı veya iş güvenliği konuları ne yazık ki hak ettiği öneme sahip olamayabiliyor. Devlet ise olumsuzluklar karşısında reaksiyoner veya aceleci davranabiliyor. Problemlerin çözümünde sadece işverene yüklenmenin en doğru yöntem olmayabileceğine dikkat çekmek gerekir. 

Bu alanı daha emniyetli bir hale nasıl getireceğiz?

Hüsnü Ünal: Madencilik sektörü zor ve tehlikelidir. Bu alanı ağırlıklı olarak bu sektörden para kazanan, kazancını yine bu sektör için harcayan, köklü ve madencilik kültürü oluşturmuş firmalara bırakmak gerekiyor. Öncelikle maden ruhsatları verilirken bu yeterliliklerin aranması gerekiyor. Mümkün olduğunca yasal yükümlülüklere uygun çalışma ve İş sağlığı ve güvenliğini sürekli iyiye  giden bir yönetim sistemi oluşturulması ve buna özen gösterilmesi kazaları kesinlikle azaltacağı düşüncesindeyim

Senan Dağal: Ben bir işi yasaklamak yerine düzenlemek gerektiğini düşünüyorum. Eğer siz gerekli düzenlemeleri yaparsanız zaten sorunlar çözülür.

Bu kazalar yaşandıktan sonra bakıldığında siyasi etkinin madencilikte çok fazla olduğu görülüyor.

Senan Dağal: Öncelikle bu kazalarda tüm tarafların az ya da çok kusuru olduğunu kabul etmek gerekir. Bütün bunların dışında, ülkemizin genel kültürel yapısının da etkili olduğu söylenebilir. Sadece madencilikte değil, tersane kazalarında veya trafik kazalarında ortak bir payda aradığımızda bizim genel anlayışlarımızla karşılaşıyoruz. Hataları düzeltmek istiyorsak öncelikle yaşam şeklimizi, anlayışımızı, bakışımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bugün yurt dışında çalışan işçilerin profilleriyle ülkemizdeki işçilerin yapıları birbirinden çok farklıdır. Bu farklılıklar işveren ve devlet kurumlarında da dikkat çeker. Finlandiya’da yerin altında ofisler, toplantı salonları var.

Hüsnü Ünal:  Eskiden maden kazalarıyla ilgili Çin sürekli dünya gündemine geliyordu. Fakat sonradan yaptıkları düzenlemelerle bu işin önüne geçtiler. Kar marjı az madenleri kapattılar. Maden işlerinde teknoloji geliştirmeye teşvik verdiler. Teşviklerin verilmesiyle birlikte hem verimlilik arttı, hem de kazaların önüne geçtiler. Bizim de dünyadaki iyi uygulamaları örnek almamız gerekiyor. Bütün taraflar menfaatlerini çok ön planda tutmadan gerçekten sorunu çözmek için çalışmalılar.

Madencilik bakanlığına sizce bir ihtiyaç var mıdır?

Hüsnü Ünal: Bence ayrı bir bakanlığa ihtiyaç var. Enerji Bakanlığı içinde madencilik küçük bir yer tutuyor ve bu durum madenciliğe yeterli ilginin gösterilmesine engel olabiliyor. Devletteki yapıda köklü değişikliklere ihtiyaç var. Organizasyonun yeniden yapılanması  gerekiyor.

Bu konuda bir başka çözüm olarak da ruhsatları yabancı firmalara vererek daha disiplinli bir hale getirebileceğimiz belirtiliyor. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz?

Hüsnü Ünal: Ben bu düşünceye katılmıyorum. Türkiye’de de köklü firmalarımız var. Dedeman Madencilik gibi madencilik kültürü oluşturmuş firmalarımız mevcuttur. Önceliğin bence Türk firmalarında olması gerekiyor. Ancak dünyadaki gelişmelere açık olmamız gerekiyor. Yabancıların geliştirdiği teknolojiye, mekanizasyona ihtiyaç duyuyoruz. Devlet sektörle ilgili teknoloji ve iş sağlığı ve güvenliği konularında geliştirme enstitüleri kurmalıdır.

Senan Dağal: Gelişmiş ülkelerden gelen yabancı firmalarla ilgili olarak şunları da söylemek gerekir. Türkiye’de hiç düzenleyici mevzuat olmasa bile bu firmalar kendi ülkelerinde halka açık firmalar oldukları için dünyada sorun yaşamış bir firma imajı vermemeye özellikle gayret ederler ve bir kazaya veya çevre felaketine neden olmayı istemezler. Örneğin altın konusunda sürekli siyanürle arama eleştirisi getirilse de bu firmalar dünya standartlarında çalışır ve dünya standartlarında önlem alırlar. Madencilik sektörü genel olarak dünya kamuoyundaki olumsuz imajı hak eden bir sektör değildir. İnsanların kullandıkları ürünlerin hepsinde bir madencilik gayreti ve üretimi olduğu konusu sıklıkla dikkatlerden kaçıyor.

Krom madeni konusunda yeniden kamulaştırma yapılıp özel sektörden çıkmasını talep edenler var. Böyle bir durum söz konusu olabilir mi?

Senan Dağal: Dünyada yaşanan hem küreselleşme hem de liberalleşme dalgalarını düşünecek olursak bunun ters bir düşünce olacağı kanaatindeyim. Elbette siyasi irade bu yönde karar alabilir. Belli bir dönemde dünyanın tersine ilerlemeye çalışabiliriz fakat bu durumunun sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Biz bugün kromu daha fazla geliştirebiliriz, paslanmaz çeliğe de çevirebiliriz. İmkânlar verildiği sürece bunların hepsi yapılabilir.

Bir başka sorunda madencilik ruhsatlarının şu anda Cumhurbaşkanlığında olduğu ve Enerji Bakanlığının bir yetkisinin olmadığı belirtildi. Bu doğru mu?

Senan Dağal: Bildiğimiz kadarıyla böyle bir resmi iş akışı yok. Binlerce lisans ve izinden bahsediyoruz. O seviyede onaylanması ve işlerin yürümesi oldukça güçtür.

Dedeman madencilik olarak neler yapıyorsunuz?

Senan Dağal: Dedeman Madencilik sektörde metal madenciliği alanındadır. Geleneksel krom madencisiyiz, bunun dışında kurşun, çinko ve gümüş de üretiyoruz. Bütün ürünlerimizi de yurt dışına satıyoruz. Neredeyse tüm gelirimiz ihracattır. Önemli ölçekte sayılabilecek sahalarımız var ve bu sahalarımızı genişletmek istiyoruz.  Şartlar iyileştikçe katma değeri daha yüksek işler de yapmak isteriz. Şirketimizin tüm gelirini de yine madencilik sektörü için harcamaktayız.