Sainte-Vehme Mahkemesi Önünde

Kaygı uyandırıcı bir kardeşlik örgütü, imparatorluk gücünü kaybederken adalet dağıtacak, güçlü ve okült bir mahkemeye dönüşmektedir. Sainte-Vehme yargıçları üç yüz yıl boyunca Almanya’da terör estirecektir.

1254 yılında İmparator IV. Konrad de Hohenstaufen’in ölümüyle, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu için, resmi olarak 20 yıl sonra sona erecek bir siyasi anarşi dönemi başlar. Merkezi iktidarın devre dışı kaldığı bu dönem boyunca, yerel prensler büyük bir siyasi özerklik kazanır ve şehirler İmparatorluk monarşisine karşı her türlü yükümlülüğün ortadan kaldırıldığı, özgürlüklerini tescilleyen kendi yasalarını ilan eder. Hıristiyanlık’la  tanımlanan evrensel bir imparatorluk düşü ortadan kalkar. Onun yerine, kendi iktidarını arttırmak için sürekli birbiri ile mücadele eden krallıklar, bağımsız şehirler, dükalıklar yığını ortaya çıkar. Bu iktidarsız siyasi iklimde, Vehme (Hollanda dilindeki veem sözcüğü birlik ya da dernek anlamına gelmektedir) ya da Sainte-Vehme örgütü ortaya çıkar. Kuruluş amacı Kutsal Merkez ve Kutsal Roma İmparatorluğu adına hareket etmek, asıl amacıysa onun yerine almaktır.

Paralel…

Düzen ve barışı korumak amacıyla bir resme mahkeme gibi görev yapan Vehme esas olarak echevin’lerden, yani şehirlerin yargıçlarından oluşmakta, kalan sayı asillerden ve bağımsız köylülerin temsilcilerinden tamamlanmaktadır. Ana merkezi bağımsız şehir Dortmund’da bulunan yargıçlar kurulu on dört yargıçtan (genellikle yedi asil ve yedi burjuva) oluşmaktadır. Ama 15. yüzyıldan itibaren, bölgede başka mahkemelerde çalışmaya başlamıştır. Vehme sert bir hiyerarşiye göre yapılandırılmıştır. Frohnboten’ler Freischöffen (Hür-yargıçlar) tarafından verilen kararları uygularken, Stuhlherren’ler (Başkanlar) oturumları yönetmektedir. Yargıç görevlerine aday olanların hepsi aynı motivasyona sahip değildir. Kimileri adaleti İmparatorluk ya da Kilise mahkemelerine göre daha iyi sağlayacağına inanırken, kimileri Vehme’den ürkmekte ve kendisi de katılarak korunmanın yollarını aramakta, kimileriyse burada göz ardı edilemez bir kazanç kaynağı olduğunu düşünmektedir çünkü kurbanlar mahkumiyetten kurtulmak için para ödemeye hazırdır. Bu kargaşa döneminde, Sainte-Vehme’nin önemi 1371 yılında İmparator IV. Karl tarafından tanınmasına neden olacak kadar artmıştır!

Ve önlenemez adalet…

Kararlar gibi davalarda olabildiğince gizli tutulmaktadır ve bu mahkemenin önüne çıkmış kişi için hiç beklenmeden uygulanan cezadan kaçarak kurtulmaktan başka umut kalmamaktadır. Kavga, hakaret ya da zina gibi küçük suçlar para cezasına tabiyken, diğerleri büyük bir şiddetle cezalandırılmaktadır. Hırsızlıklar, cinsel suçlar, cinayetler, mezhepleşmeler ve büyücülük ama aynı zamanda da mahkemenin sırlarına ihanet etme genellikle en ağır cezalarla sonuçlanmaktadır.

Bir suç işlendiğinden şüphelenilen kişi büyük bir ciddiyetle mahkemeye çağrılmakta ve tanıklara da başvurarak savunmasını hazırlaması için altı hafta süre verilmektedir. Ama itiraf etmesini sağlamak için en çok başvurulan yıl işkencedir. Çark işkencesi, kollardan ve bacaklardan çekme, vücudun belli yerlerini yakma ya da dağlama, kerpeten… sanıkların büyük çoğunluğu Vehme’nin alışkanlık haline getirdiği bu korkunç işkencelerden kaçmak için her şeyi itiraf etmeye hazırdır. Ölüm cezası idamla uygulanmaktadır. İşlenen suç ve mahkeme kararı idamın gerçekleşeceği ağacın üzerine asılmaktadır. Böylece Vehme’nin gücü gözler önüne serilmiş olmaktadır.

Ortaçağ’ın son iki asrı boyunca aktif olan Vehme, 16. yüzyılda I. Maximilien (1493-1519) ve ardından V. Karl (1519-1556) gibi imparatorlar sayesinde imparatorluğun gücünü toplamasıyla zayıfladı. Prensler halkının bu gizli mahkemeyle temasa geçmesini tamamen yasakladı. Mahkeme Otuz Yıl Savaşı (1618-1648) sırasında tekrar güç kazandıktan sonra 18. yüzyıl sonunda tamamen ortadan kayboldu. Sainte-Vehme’nin kaç kişiyi yargıladığı bilinmese de, bu kurumun Alman mantalitesini önemli ölçüde etkilediği açıktır. 19. yüzyıl başında hala, birçok yazar, örneğin ünlü masallarıyla Grimm Kardeşler, bu mahkemenin etkinliklerine karşı biraz hastalıklı bir hayranlık tanımlamaktadır.

KUTSAL İMPARATORLUK SIKINTIDA

Merkezi iktidarın tatile çıkması ve “Büyük Fetret” devrine (1254-1273) damgasını vuran bölgesel çalkantılar, istikrarın garantisi olan imparatorluğu uzun zaman miras aldığı destekten mahrum bırakmıştır. Yaklaşık iki asır boyunca, Kutsal İmparatorluk tahtına farklı ailelerden hükümdarların çıkmasına neden olan seçim sonuçları elde edilmiştir. Taht adayı çıkarabilecek toplam üç aile bulunmaktadır: Habsburg’lar, Luxembourg’lar ve 1273 1438 yılları arasında seçilen 10 kraldan 9’unu tek başlarına çıkaran Wittelsbach’lar. Resmen seçilmiş bu kişilerin karşısında, kendi kurallarını benimsetmek isteyenler olması imparatorların otoritesini git gide zayıflamıştır. Hanedanlık içindeki bu siyasi çalkantılara Saray mallarının yağmalanması da eklenince durum iyice ciddileşmiştir. Sonunda, İmparatorluk’un merkeze uzak bölgeleri yavaş yavaş Fransız ya da İtalyan’ların yörüngesine girmiştir. Kutsal İmparatorluk eski parlaklığına ancak Ortaçağ sonunda kavuşabilecektir.