Sanayi ve teknoloji konusunda özel sektöre desteğin sürekli hale getirilmesi gerekmektedir
Sanayi ve teknoloji konusunda özel sektöre desteğin sürekli hale getirilmesi gerekmektedir. Sanayi ve teknoloji alanları uğraşı isteyen meşakkatli alanlardır. Firmaların yatırımlarını daha erken sürede geri almaları hatta kazançlı çıkmalarının daha kolay yollarının olduğu bir ortamda, yatırımcının bu meşakkatli alanlarda yatırım yapmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bu nedenle sanayicinin teşvik edilmesi gerekmektedir.
Bir karınca için engin bir okyanus gibi görünenin bizler için bir kova su oluşu, hedef belirleyenler için oldukça önemlidir.
Yetmişli yıllardan buyana geliştirmeye çalıştığımız ülkemiz savunma sanayinde önemli gelişmeler kaydedilirken, dünya ölçeğinde ürünler üretilebilmesi için de yeni adımlar atılıyor. Ülkenin savunma ihtiyacını gidermenin yanında dünya arenasına çıkmak için atılan bu adımların planlayıcısı ve uygulayıcısı konumunda olan Savunma Sanayi Müsteşarlığı, bu zorlu dönemde yola Prof. Dr. İsmail Demir ile yola devam edecek.
1960 yılında Elazığ’da doğan Prof Dr İsmail Demir, 1982 yılında İTÜ’den uçak mühendisi olarak mezun oldu. Uludağ ve İstanbul Teknik Üniversitelerinde birer yıl araştırma görevliliği sonrasında 1985 yılında ABD’ye yüksek lisans ve doktora öğrenimi için gitti. Michigan Üniversitesi’nde uygulamalı mekanik, Purdue Üniversitesi’nde uçak mühendisliği dallarında yüksek lisans, Washington State Üniversitesinde makina mühendisliği alanında doktora derecesi aldı. 1992’den 2003 yılına kadar Suudi Arabistan, ABD ve Kanada’da çeşitli üniversite ve araştırma kurumlarında öğretim üyesi ve araştırmacı olarak görev yaptı. 1997’de uçak elemanları ve malzemesi dalında doçentlik unvanı aldı. 2003 yılı sonunda Eğitim Başkanı olarak THY Anonim Ortaklığında göreve başladı. 2005 yılında Teknik’ten sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, Mayıs 2006 yılında ayrı bir tüzel kişiliğe kavuşturulan THY Teknik A.Ş.’ ye Genel Müdür olarak atandı ve bunun yanı sıra Yönetim ve İcra Kurulu Başkan vekilliklerini ifa etti. 2013 yılında profesörlük unvanı aldı. THY grup ortaklıkları olan Türk Motor Merkezi (TEC- Turkish Engine Center), Goodrich THY Teknik Goodrich Servis Merkezi (GTTSC- GoodrichTurkishTechnic Service Center), Türk Koltuk Şirketi (TSI -TurkishSeatIndustries), Uçak Mototru ve Gaz Tribünü Bakım Merkezi (TURKBINE) şirketlerinde Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk Kabin İçi (TCI-TurkishCabinInterior) şirketinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Demir, 12.04.2014’de Milli Savunma Bakanlığı tarafından Savunma Sanayii Müsteşarlığına atandı.
Savunma sanayimizin ilerleyişi ile ilgili sorularımızı yanıtlayan SSM Müsteşarı Prof Dr İsmail Demir, bugünden şekillenmeye başlayan gelecek ile ilgili önemli ipuçları verdi.
Savunma sanayimizin geldiği nokta ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Savunma sanayi henüz bizim arzu ettiğimiz seviyelerde değil. Mevcut durumu için iyi yerde ya da kötü yerde gibi bir seviye belirlemek yerine, dünyadaki yeri ile ilgili genel bir bakışla değerlendirme yapmak daha doğru olur. Nihayetinde pazarda hangi ürünlerinizin olduğu önemlidir. Pazarda neyimiz var, olan ürünlerimiz, alanında dünyadaki rakipleri ile boy ölçüşebiliyor mu gibi soruları masaya koymamız lazım. Bizler içe dönük bir bakış açısı ile geldiğimiz noktayı iyi olarak değerlendirebiliriz ancak, günün sonunda sahadaki konumunuz, rakipleriniz ile aranızdaki ölçütler, neticeyi belirler.
Ülkemiz savunma sanayi bugün itibari ile farkındalık yaratma sürecindedir. Bu süreci sağlıklı geçtiğimiz takdirde basamakları daha hızlı çıkacağımız kanaatindeyim. O nedenle sabırlı olmakla birlikte hızla ürün gamımızın içerisini ve altını doldurmamız gerekmektedir.
Bu değerlendirmenizin sonuç cümlesinden yola çıkarsak, ürün gamımızın içerisi ne kadar doludur?
Bu sorunun bir çırpıda cevaplanması mümkün değil, ancak savunma sanayi ürünlerinizin içerisinin doluluğu, genel anlamda sanayinizin ne kadar gelişmiş olduğu ile ilgilidir. Savunma sanayimiz çok iyi ama sanayimiz kötü durumda şeklinde bir ibare doğru olmaz. Bu yüzden üretimi etkileyen, tüm sanayimizi de içine alarak sistemimizi değerlendirip yolumuzu çizebiliriz. Bu çerçevede ihtiyaçlarımızın belirlenip, ürüne yönelik Ar-Ge çalışmalarının teşvik edilmesi, sistemimizin çarklarının doğru çalışmasını, savunma ürünlerimizin içerisinin doldurulmasını sağlayacaktır. Bu süreç ise aktardıklarımızdan da anlaşılacağı üzere tek bir kurumun gerçekleştireceği bir husus değildir. Bütün kurumların işbirliği içerisinde olması gerekir. Kurumların birbirinden bağımsız sonuç alabilmesi veya başarılı olabilmesi mümkün değildir.
Genel olarak, kurumların birbiri ile koordineli bir şekilde çalışabildiğine tanıklık edemediğimiz için, önümüzdeki dönemde de koordinasyonun sağlanabileceği ile ilgili şüphelerimiz var.
Belli aşamalardan geçiyoruz ve bu geçişler bizim bahsi geçen konuda, gerekli çalışmaları tamamıyla yapamadığımız ya da yaptığımız sonucu yerine belli oranda yapabildiğimiz sonucunu ortaya çıkarıyor. Bu açıdan kendimizi geliştirebilmeliyiz. Günün sonunda dünya liginde neredeyiz sorusu ile karşı karşıyayız ve bu soru beraberinde, ne kadar bağımsızsınız, ne kadar özgün ürünler üretebiliyorsunuz, maliyetleriniz rekabetçi bir konumda mı gibi bir dizi soruyu da beraberinde getiriyor.
Bu alandaki gelişimimizi göz önüme aldığımızda kaynak yetersizliğinden bahsedebilir miyiz?
Yapmak isteyip de kaynaksızlık yüzünden yapamadığımız bir durumdan bahsedemeyiz. Türkiye yetmişlerde bunu söyleyebilirdi ancak bugün için böyle bir şey söz konusu değil. Bugün için hedeflediğimiz bir ürünü meydana getirmek için yeterli finansal kaynağa sahibiz.
Aktardıklarınız üzerine, aklımıza birkaç soru geliyor. Ancak bunların içerinde en can alıcı olan kuşkusuz uçak yapabilir miyiz sorusudur. Sizde uçak yapabilir miyiz?
Bu konuyu bir benzetme ile
açıklamaya çalışayım. Yeni
yeni yürümeye
başlamış bir çocuk için yöneltilen, yüz metre koşabilir mi sorusuna, o an için verilebilecek cevap elbette ki ‘hayır’ olacaktır. Ancak ileride koşabilir mi sorusuna ise cevabım evet olacaktır. Sağlıklı bir çocuğun gerekli ilgi ve ihtimamı gösterdikten sonra yüz metre koşamaması için bir sebep yoktur. Bu çerçevede, savunma alanında oluşturduğumuz değerlerin olgunlaşa olgunlaşa bir yerlere varması lazım.
Olgunlaşma süresini kısaltabilmemiz mümkün mü?
Olabilir, yine yüz metre koşacak kişi üzerinden gidersek, kişiyi 18 yaş yerine 15 yaşında yüz metre yarışına sokabiliriz ancak daha erken olmasını beklemek tabiatına aykırı olur. Biz genç ve dinamik bir ülkeyiz, hevesli insanımız var, hedef gösterildiği zaman memnuniyetle ilerlemek istiyorlar. Kısaca ham bir insan kaynağımızın olduğunu söyleyebiliriz. Bu kaynağı iyi işleyebilirsek hedeflerimize birer birer ulaşabiliriz. İnsan kaynağının daha kısa sürede olgunlaşması içinde çalışmalar yapılabilir.
İnsan kaynağını dışarıdan transfer edemez miyiz?
Edilebilir. Bu da bir yöntemdir. İnsanları üst düzeyde transfer etmek kolay olmayabilir. Ancak alınacak tedbirlerle mümkün hale getirilebilir. İnsan transfer etmek, teknoloji transfer etmek, şirket satın almak gibi yolların hepsi denenebilir. Bu güne kadar yapılanların ötesinde şeyler denenerek yollar kısaltılabilir.
Bu çalışmalar yapılırken özel sektör kendisini nasıl konumlandırabilir ya da özel sektör yoluna nasıl devam etmelidir?
Sanayi ve teknoloji konusunda özel sektöre desteğin sürekli hale getirilmesi gerekmektedir. Sanayi ve teknoloji alanları uğraşı isteyen meşakkatli alanlardır. Firmaların yatırımlarını daha erken sürede geri almaları hatta kazançlı çıkmalarının daha kolay yollarının olduğu bir ortamda, yatırımcının bu meşakkatli alanlarda yatırım yapmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bu nedenle sanayicinin teşvik edilmesi gerekmektedir.
Savunma sanayi, diğer sanayi dallarına göre daha zorlu ve geliştirilmesi gereken kabiliyetlerin daha üstün olduğu bir sektör. Bu açıdan savunma sanayi özelinde firmaların daha fazla cesaretlendirilmesi gerektiğini söyleyebilir miyiz?
Bütün her şeyin devletten beklenmesi yanılgısına düşmeden, söyleyebiliriz.
Dünya ölçeğine baktığımızda ülkelerin savunma harcamalarını azalttığını gözlemliyoruz. Bu nedenle Türkiye pazarı yabancılar için de oldukça cazip bir pazar. Firmalarımız bu ortamda, bütçeleri, kabiliyetleri yüksek firmalarla yurt içinde kıyasıya rekabet etmek zorunda kalıyorlar. Hal böyleyken firmalarımızın kabiliyetlerini geliştirmeleri, daha güçleşir mi?
Savunma sanayi ölçeğinde ihtiyaçlar belirlendiğinde, bu ihtiyacın yerli kaynaklarla giderilebilir mi sorusu her zaman sorulmuştur, bu gelenek bundan sonrada devam edecektir. Ama acil ihtiyaçlar söz konusu olduğunda elimizin kolumuzun bağlandığı zamanlar da oluyor.
Müsteşarlık etki alanı çerçevesinde yeniden yapılandırma adı altında çalışmalar yapıldığı ifade ediliyor. Öncelikle yeniden yapılandırma çalışması var mı, varsa bu çalışmalar hangi aşama?
Bizim yeniden yapılandırma çalışması adı altında yaptığımız bir çalışma yok. Biz iyileştirme çalışması diyebileceğimiz çalışmalar yapmaktayız. ‘Daha iyi nasıl oluruz’ sorusunun cevabını arıyoruz, bu çerçevede sürekli kendimizi yenilememiz ve geliştirebilmemiz için çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar yaparken alınması gereken tedbirleri belirleyip uygulamaya koyuyoruz. Bundan önceki yapılanların tersi bir yol izleneceği anlamına gelmez.
Her kurumda uzun süre kurumlarda çalışan insanlarda statik bir durum, kurum körlüğü gibi hususlar ortaya çıkabilir. Bu ortamda biz arkadaşlarımızla yeniden sorgulama sürecine girmiş olduğumuz söylenilebilir.
Son Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Raporun baktığımızda sektör ile ilgili önemli değerlendirmelerin olduğu gözlemleniyor ve tespitler neticesinde de geleceğin nasıl şekilleneceği ortaya çıkıyor. Raporda çıkan neticelerin direk muhatabı olan makam olarak, rapor ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Raporda ortaya çıkan tablo, bugüne kadar sektörü yakından takip etmiş kişiler için sürpriz sayılan tespitler değil. Bunlar bilinen durumlardı. Raporda özetle ortaya çıkan hususun koordinasyon eksikliği olduğu görülmektedir. Buradan yola çıkarsak, ihtiyacı belirleyen asker ile ihtiyacı temin eden yapının tümüyle koordineli bir şekilde çalışması önemli. Örneğin ülkenin dış politikasına paralel olarak gelecekte ortaya çıkacak dış tehditlerin tanımlanması, savunma ihtiyaçlarının belirlenmesi açısından oldukça önemli bir unsur olduğundan yala çıkarsak, öngörüleriniz çerçevesinde planlamanın daha kolay yapılacağı söylenilebilir. Bu söylem tüm ülke çıkarınadır ve burada ifade etkinliği içerisinde olan sivil veya askeri unsurların birbirine üstünlüğünden bahsedilmemelidir. Birinin diğerinden daha vatansever olduğu gibi bir tartışma yaşanmamalıdır. Yetkinliğe göre işlerin paylaşıldığı ve bu doğrultuda kararların alındığı bir süreç yaşanmalıdır.
Sizin aktardıklarınıza ek olarak, raporda, ‘kamu yönetiminin rasyonel olarak paylaşılması’ diye bir özet yaklaşım ifade ediliyordu.
Katılıyorum, buna ek olarak da bu paylaşımın fayda temelli yapılması gerektiğini söyleyebilirim. Eğer bir yerde bir üretim tesisi varsa, bu üretim tesisindeki üretimin maksimize edilmesi herkesin faydasınadır.
Raporda yer alan tespitler doğrultusunda sektörün geliştirilme süreci şekillenecektir. Bugün bu doğrultuda bir gelişmeden bahsedebilir miyiz?
Bu tespitlerin yapılması önemlidir. Ülkenin en üst kurumundan gelen bu raporun değerlendirilmesi sonrası gerekli adımlar atılacaktır. Bu noktada ön yargılardan kurtularak ülke menfaatine olan adımlar atılmalıdır. Hiç kimse kendi alışkanlıkları uğruna, kendi taammümleri uğruna faydalı olanı engellememelidir.
Ülke menfaatine diye aktardığımızda zaten bunun aksini söyleyen kimseyi bulamazsınız. Ben göreve geldiğim günden bugüne yapmış olduğum görüşmelerde bunun aksini söyleyen kimseyle karşılaşmadım. Herkes faydayı maksimize etme noktasında iyi niyetli. Bu iyi niyeti eyleme dönüştürmede bazı genetik kodlarımızın bize engel olmaması lazım. Savunma sanayinin gelişebilmesi için gücü kaybetmeme düşüncesi içerisinde hareket edilmemesi gerekiyor.
Dışa açılmamız, savunma sanayi ürünlerinin daha etkin bir şekilde ihraç ediliyor olması bu kısır çatışmaları engeller mi?
Engeller ama bu kısır tartışmalardan kurtulamazsak dışarıda başarılı olamayız.