Sektörde 40. yılımızı kutlayacak olmamız bizi gururlandırıyor
Kırk yıl, hatırda kalarak, hayırla anılarak iş yapabilmek oldukça güçtür. 1976 yılında kurulan Sürat Uluslararası Nakliyat AŞ, kurulduğu günden bugüne sektörde edindiği yer ve bilgi birikim ile farklılığını ortaya koymuş bir firma olarak karşımıza çıkıyor. Kuruluşundan bugüne elde edilen deneyimlerle uluslararası arenada başarılı operasyonlara imza atan Sürat Uluslararası Nakliyat AŞ’nin ikinci kuşağı ve şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Gül, 2016 yılının kırkıncı yılları olması nedeni ile kendileri için önemli bir yıl olduğunu ifade ediyor.
Yatırımlar ile girilen 2016 yılını ve sektörün içerisinde bulunduğu durumu konuştuğumuz Sürat Uluslararası Nakliyat AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Gül, sorularımızı yanıtladı.
Tüm dünyadaki nakliyecilerin çatı kuruluşu olan International Road Transport Union’ın (IRU) Genel Sekreteri Umberto de Pretto’nun “Türk taşımacılar o kadar kaliteli ve profesyonel ki birçok ülke Türklerin sektörü domine etmek istemesini engellemek istiyor ve bu yasalara aykırı şekilde yapılıyor” şeklindeki açıklaması ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Bugün Türkiye’deki araç filosu Avrupa’nın en güçlü araç filosudur. Hem en güçlüsü hem de en genç araç filosudur. Türkiye’nin bu güçlü filosu Avrupa’daki filo sahiplerini de zor durumda bırakıyor. Bu nedenle Avrupa Türk nakliyecilerine engeller koymaya başladı. Yapılan bu açıklamada bunun kanıtıdır.
Biz dünyadaki en pahalı tır aracını satın alan, en pahalı mazotu alan ve en pahalı geçiş ücretlerini ödeyen kuruluşlarız. Bu doğrultuda da para kazanmadan yolumuza devam ediyoruz.
Buna rağmen sektörün büyüdüğüne tanıklık ediyoruz.
Borçla büyüdüğümüzü söyleyebilirim. Sektörde arz talep dengesinin üzerinde tır filosuna sahibiz. İş hacminin on katı araca sahibiz. Tabi bu olumsuzluğa rağmen sanayi üretimimizin ve ihracatımızın son on yılda inanılmaz derecede arttığını söyleyebiliriz ama yine de nakliyeciler olarak sürdürülebilir bir pozisyonumuz yoktur.
Aktardığınız olumsuzluklardan yola çıkarak, firmalarımızın daha uluslararası bir bakış açısı ile yatırımlarının devam etmesinin daha doğru olduğu söylenilebilir mi?
Büyük firmalarımız bu konuda gerekli yatırımı yapıyorlar. Onların farklı ülkelerdeki nakliye firmalarını satın alarak büyüdüklerini görebiliyoruz. Tercihleri bana göre doğrudur. Tabi bu yolla ülkemizde üretilecek katma değeri düşürüyorlar ancak onlarında iş adamı olduğu ve kar etmek amacı ile iş yaptıklarının unutulmaması gerekiyor. Türkiye’de gerekli desteği göremediği için yönelimi oldukça mantıklıdır. Devletin büyük oyuncuları bir şekilde desteklemesi gerekiyor. Bugün dünyanın en büyük lojistik firmaları Türk firmalarıdır. Bunun alanında çok büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum.
Atıl kapasiteden bahsetmişken, sektörde yeni düzenlemeler yaparak, bu işi daha bilgili konuyu bilenler tarafından yapılması sağlanamaz mı?
Türkiye’de bunu yapmak çok zor, en kolay girilen sektörlerin başında nakliyecilik gelmektedir. Hal böyle olunca insanların bu sektöre girmemelerini sağlamak oldukça güçtür. Tabi bu ortamda atıl kapasiteden dolayı fiyatların düşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Talep sahibi de bu ortamdan azami faydalanmak istiyor, bu konuda da onları yadırgayamayız. Ancak 40. yılına girecek bir firmanın başındaki kişi olarak lojistik hizmeti vermenin deneyim isteyen bir iş olduğunu söyleyebilirim. Bu alanda fazla tasarruf etmek isteyen firmalar uzun vadede aldıkları hizmetin kalitesinin düştüğünü göreceklerdir. Özellikle Irak gibi zorlu bir ülkede deneyim ve bilgi birikiminin farkı ortaya hemen çıkmakta aksini düşünenler ise zararlı çıkmaktadır.
Sadece Irak mı, tüm Ortadoğu’yu bu çerçevede değerlendirmemiz gerekmez mi?
Elbette, kanun ve nizamın yeterince oturmadığı yerlerde, ülkeyi ve yerel dinamikleri yeterince tanımadan iş yapabilmeniz mümkün değildir. Biz o bölgelerde iş yapabiliyorsak, bu onlarca yıllık tecrübemizin sonucudur.
Kırkıncı yılınızı kutlama arifesinde olduğunuz bir dönemde hala bilmediğimiz şeyler ortaya çıkabiliyor mu?
Çıkıyor, hala bölge ve sektör ile ilgili onca tecrübemize rağmen bilmediğimiz, ilk kez karşımıza çıkan sorunlar var. Onları çözmek için büyük çabalar sarf etmek zorunda kalıyoruz. Bu ortamda üç beş senelik şirketlerin konu ile ilgili uzmanlaştığını söylemeleri bana komik geliyor.
Bölge hakkındaki deneyimleriniz oldukça önemli. O nedenle İran pazarı ile ilgili değerlendirmeleriniz kamuoyu açısından oldukça önem arz etmektedir. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Ambargo sonrası Türkiye’nin İran’a olan ihracatının tahminlerin ötesinde artacağını düşünüyorum. Irak pazarında yakaladığımız oranı beş kat geçeceğimiz kanaatindeyim. Çünkü uzun yıllar altyapı yatırımlarının yapılmadığı bir ülkeden bahsediyoruz ve yapılacak yatırımlar da Türkiye’nin önemli roller üstleneceği kanaatindeyim. Bu çerçevede de ihracatımızın yılda elli milyar doları bulacağını tahmin ediyorum. Burada tek tehlikelin dış politikamız olduğunu düşünüyorum. Suriye’de temelde bir biri ile çatışan bir pozisyonda olmamız ticari faaliyetlerimizi engelleye bilir. Bunun olmaması için gerekli tedbirler alındığı sürece önümüzün açık olduğunu söyleyebilirim.
Suriye’nin düzelmesi sizin işlerinizi kolaylaştırır mı?
Suriye düzeldiği takdirde inanılmaz bir ihracat patlaması olacağı kanaatindeyim. Bu doğrultuda da Türkiye’de ekonomik kriz tehlikesi kalmaz. Türkiye’nin refah seviyesi üç katına çıkabilir. Çünkü para Arap ülkelerinde ve bu paranın nakit olduğunu belirtmemizde fayda var. Bölge ile bağımızı koparan bu karışıkların giderilmesi bizim önümüzü açacaktır. Bugün Arapların Avrupa’nın en büyük şirketlerini satın aldıklarını görüyoruz ya da bizim büyük konut projelerimizden bloklar halinde alımlar gerçekleştiriyorlar.
Bugün Fransızca dışında dili kabul etmeyen Fransızlar, restaurantlarındaki menüler Arapça ve Rusça yazılmaya başlandı. Bu insanlar on yıl önce İngilizce merhaba dediğiniz zaman size karşılık vermezlerdi. Bunlar ekonomik yönelimin göstergesidir. Parasal gücün kimde olduğunun göstergesidir.
Irak’da durum nasıl?
Petrol gelirleri düştükçe alım güçleri de beraberinde düşüyor. Üstelik düşen petrol fiyatlarına birde ülkedeki karışıklıklar eklenince Iraklının perişan olduğu söylenebilir. Bu çerçevede de bizim ülkeye yaptığımız ihracat düştü ve düşmeye de devam ediyor. Irak’ta ticarete devam eden beş büyük firmamız var. Diğerleri kendi halinde küçük firmalar, onların sürekliliği de yok. Irak hükümeti elektrik santrali yapımı için firmalarda çağrıda bulunuyor, ancak iki yıl projeyi kendi imkânlarınız ile finanse edeceksiniz diyor. Bu şartlarda firmaların riskleri göze alarak iş yapması mümkün değildir.
Sizin Irak’ta kapıdan kapıya kargo işiniz oturdu mu?
Yaklaşık iki yıl önce kurduğumuz Irak Expres Kargo, Irak’ta başarılı bir şekilde çalışmalarına devam ediyor. Irak’ın içerisinde kapıdan kapıya kargo hizmeti veren tek %100 sermayeli Türk şirketiyiz. Bizim Irak’ta şirket olarak güvenlik açısından bir sıkıntımız yok. Firmalar bize mallarını burada ya da Erbil’de mallarını teslim edebiliyorlar, birçok tekstil firmasının mağazalarına dağıtımı bu doğrultuda rahatlıkla yapabiliyoruz. Birçok markanın bölgede dağıtımını yapıyoruz. Aynı şekilde Türkiye’de de kapıdan kapıya kargo işlemlerini gerçekleştirmek için Yurdum Express Kargo adında yeni bir firma kurduk. Bu çerçevede iki ülkeyi birbirine entegre bir şekilde bağlamak arzusundayız. İstanbul, Ankara ve Gaziantep’te depolarımızı kurduk ve yılbaşından itibaren çalışmalarımıza başlamayı hedefliyoruz.
Türkiye’nin Irak’a bu yolla entegre bir şekilde bağlanması oldukça önemli bir konu, bu çerçevede hizmet veren başka bir firma var mı?
Başka bir firma yok. Bizim vereceğimiz bu hizmetin birçok firmanın işini kolaylaştıracağı kanaatindeyim ve Maliyetlerin çok düşeceği ve İhracatın ta artacağı kanaatindeyim.
Farklılık yaratan bu yatırımınıza, ileride talip olacak ya da ortak olmak isteyecek insanlar olacaktır. Bu konudaki yaklaşımınızı öğrenebilir miyiz?
Hedeflerimiz doğrultusunda bizimle beraber olmak isteyen yatırımcıların tekliflerine açığız. Ben bir elin nesi var iki elin sesi var diyen insanlardanım. Biz bilgi birikimi olarak yeterli düzeyde, bir firmayız ve sabırlı bir yürüyüşle hedefimize ulaşacağımız konusunda bir şüphemiz yok. Ancak bu yolu kısaltacak yatırımların yapılması noktasında da tekliflere açığız.
Dile kolay, sektörde kırk yıl varlığınızı sürdürmeniz oldukça önemli, bu konuda bir değerlendirme alabilir miyiz? Bugün kendi sektörümüz düşünüldüğünde kırk yıl ayakta durmanın hiç kolay olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Hele batmadan, isminizden, itibarınızdan bir şeyler kaybetmeden ayakta durmak hiç kolay değil. Bu açıdan gururlu olduğumuzu söyleyebilirim. Asıl olan ilkelerin dürüstlük, çalışkanlık, din dil, renk ayrımı yapmadan ülkesine her zaman katma değer sağlamayı hedeflemektir. Bu doğrultuda hareket eden herkesin ben ticarette hiç bir zaman zarar edeceğine inanmıyorum. Gecmisten ders alarak geleceğe yatırımlar yapılmaya devam edilir ise daha çok kırk yıllar görmeyi hedefliyoruz.