STM Genel Müdürü Davut Yılmaz: Türkiye Uçak Üretebilir

Yerli uçak üretimi ile ilgili start verildi. Gelişmeler kamuoyunda sevinçle karşılanırken, diğer taraftan da başarılamayacağı ile ilgili söylemler geliştirilmeye başlandı. Bu ortamda konu ile ilgili önemli görevler üstlenen Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Tic AŞ’de ise çalışmalar tüm hızı ile devam ediyor. Yapılan çalışmalar ile ilgili görüşlerini okuyucularımızla paylaşan Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Tic AŞ (STM) Genel Müdürü Davut Yılmaz, hedefler doğrultusunda yollarına devam ettiklerini ifade etti.

STM’nin dünü ve bugünü ile ilgili bir değerlendirme yapmanızı istesek neler söylemek istersiniz?

STM, 1991 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na teknik destek ve kalifiye personel hizmeti vermek için kurulmuş olan bir şirket. Bu amaçla yaklaşık 24 yıldır başta danışmanlık, sertifikasyon,  komuta kontrol ve deniz projeleri olmak üzere pek çok alanda savunma sanayine ciddi katkılar sağlamakta. Ülkemizin ihtiyaçları ve dünyanın hızla değişen dinamiklerini dikkate alarak, bu yıl içinde STM’yi yeniden yapılandırdık. Bu nedenle STM’nin önümüzdeki dönemde mühendislik, teknoloji ve danışmanlık alanlarında yeni rollerle aktif bir strateji izleyeceğini söyleyebiliriz. Mühendislik alanında hava ve deniz platformları bizim için çok önemli. Bu doğrultuda deniz platformlarında, Milgem Projesi’ni Deniz Kuvvetlerimiz ile başarı bir şekilde devam ettiriyoruz. Proje kapsamında tamamlanan ilk gemiler, yani Milgem 1 ve 2 korvetleri TSK’da başarı ile görev yapmaktadır. Milgem 3-4’ün inşası ise devam ediyor. Biz bu projede dizayn, entegrasyon, lojistik, tedarik, inşa gibi konularda kritik roller üstlendik, devamı için de üstlenmeye devam edeceğiz. Bunun dışında denizaltı modernizasyonu projelerimiz devam ediyor. Bu ay içinde 4.5 yıl süren TCG-Dolunay Denizaltı’sının modernizasyonunu başarıyla tamamladık. Diğer yandan Pakistan’da yaptığımız Denizde İkmal Gemisi Projesi oldukça önemli, çünkü bu proje Türkiye’nin platform bazında yaptığı en büyük ihracat projesidir. Geçen ay itibariyle bu projenin %50’si tamamlandı ve hedeflenen süre içerisinde de bitirmeyi planlıyoruz. Bunlara ilave olarak denizdeki etkinliğimizi artırmak için bir yandan insan kaynağımızı güçlendirmeye devam ederken, diğer yandan arge çalışmalarına daha fazla kaynak aktarmaya başladık. Teknoloji alanında siber güvenlik ve büyük veri alanına bu yıl çok önemli yatırımlar yaptık. Bu 2 alanda tartışmasız Türkiye’nin en yetkin ve güvenilir şirketlerinden biri haline geldik. Bunun bir göstergesi olarak da kritik ve önemli projeler yürütmeye başladık. Diğer faaliyet alanımız olan Danışmanlık’ta ise şu anda SSM’ye yaklaşık 180 danışman ile hizmet veriyoruz. Bu arkadaşlarımız savunma sanayindeki hemen her projede çalışıyorlar. Dolayısıyla sektördeki her projenin belli noktalarında görev alan bir STM’den bahsediyoruz.

Yeni tip denizaltı projesinde de görev alıyorsunuz. Projedeki gelişmeler ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Bu proje kapsamında üslendiğimiz dizayn ve sistem entegrasyon yeteneklerinin geliştirilmesi, denizaltı teknolojilerindeki yerli katkının artırılması ve entegre lojistik destek gibi üstlendiğimiz görevler, ileride başlatılacak milli denizaltı projesine önemli katkılar sağlayacak. Yeni tip denizaltı projesindeki bir takım sorunların yakında çözüleceğini ve  projenin start alacağını söyleyebiliriz.

Hava platformu ile ilgili gelişmeler ile ilgili neler söylemek istersiniz?

SSM’ye verdiğimiz danışmanlık hizmeti kapsamında, şu anda savunma sanayinde devam eden hava platformlarının test, sertifikasyon ve kalite gibi süreçlerinde faaliyet yürütüyoruz. Sektöre doğrudan verdiğimiz hizmetler ise sistem ve platform bazında. Sistem bazında sivil havacılık için geliştirdiğimiz ve şu anda Atlasjet tarafından kullanılan Elektronik Uçuş Çantası ile THY ile yürüttüğümüz bazı projeler var. Ayrıca havacılık sertifikasyonları konusunda pek çok firmaya danışmanlık ve eğitim sağlıyoruz. Platform bazında ise yerli uçak ve milli muharip uçak projelerini sayabilirim. Yerli uçak için SNC ile bir iyi niyet anlaşması imzalandı. Şuanda sözleşme görüşmeleri devam ediyor. Bu proje kapsamında biz STM olarak, sözleşmede belirlenecek hususlar çerçevesinde teknik, mali ve idari süreçleri yürüteceğiz. 2019 gibi çok iddialı bir takvimimiz var. 2019’da 328 kodlu ilk uçağımızı uçurmayı, 2023’de ise özgün uçağımız 628’i uçurmayı planlıyoruz. Diğer yandan milli muharip uçağı projesinde,  “program yönetim ofisi”ne dizayn konusunda uzman teknik ekibimizle destek vereceğiz.

Projelerin büyüklüklerini göz önünde bulundurduğumuz zaman, zorluklarında olacağı öngörülebilir. STM bu yükün altından kalkabilir mi?

STM, kuruluş amacına uygun olarak şimdiye kadar pek çok farklı alanda, önemli projeleri başarıyla yürütmüştür. Sektördeki diğer firmaların aksine STM’nin savunma sanayinin her alanında farklı rollerle çalışıyor olması, tecrübe ve proje yönetimi açısından önemli deneyimler kazanmasını ve bu anlamda sektörde eşşiz bir yerde olmasını sağlamıştır. Bu nedenle üslendiğimiz yeni projeleri biz bir zorluk olarak değil, ülkemiz ve bizim için önemli kazanımlar olarak değerlendiriyor ve rahatlıkla başarabileceğimizi düşünüyoruz.

Yaptığınız iş itibari ile farkı disipliner alanların bir araya getirilmesi oldukça önemli. Bu noktada KOBİ’lerin yapılan çalışmaların içerisine katılması için çabalar var ve bu husus da önemli mesafeler kat edildiğini düşünüyoruz. Bu konudaki gelişmelerden bahseder misiniz?

Milgem Projesi kapsamında üstlendiğimiz rollerden bir tanesi de yerli sanayi katkı payının artırılması. Milgem 1 ve 2 çerçevesinde millilik oranı %60 civarındayken, bu oran Milgem 3 ve 4’te %80’ler mertebesine ulaştı. Benzer bir durum JSF, F35 Projesi çerçevesinde mevcut, projeye Türkiye’deki firmaların katkı sağlaması için SSM adına çalışmalar yürütüyoruz. Benzer şekilde, teknoloji alanında özellikle siber güvenlik alanında yürüttüğümüz projelere, yerli firmaların kabiliyetlerini katmaya çalışıyor ve özgün ürünler ortaya çıkarmak için uğraşıyoruz.

Yerli uçak projesine dönecek olursak bu projede yeterli kadar bilgi birikimi veya tasarım konusunda istenilen seviyeye ulaşabildik mi?  

Bir uçak mühendisi olarak şunu net ifade edebilirim ki Türkiye rahatlıkla uçak tasarlayıp, üretebilir. Burada önemli olan konu, teknik yeterlilikten ziyade insan kaynağı. Şu anda sektörde devam eden askeri ve sivil alandaki hava araçlarını dikkate aldığımızda, bu kadar çok projede çalışacak kalifiye personel ülkemizde maalesef yok. Bu nedenle sektörün üniversitelerle daha yakından çalışması, üniversitelerin de bu konuya özel önem vererek, müfredatlarını güncellemesi ya da özel programlar başlatması gerekiyor. Diğer yandan yerli uçak tanıtımı yapıldıktan sonra özellikle yurtdışındaki gurbetçi mühendislerimizden projede çalışmak için ciddi  talepler geldi. Bu durumun hem projeye hem de ülkemize ciddi katkı sağlayacağını düşünüyoruz.

Bu projeler ifade edildiğinde sürekli motor konusu gündeme geliyor. Yerli motor konusunda TEI biz hazırız diyor.

Özgün olarak tasarlanacak 628 kod isimli uçakta motorun yerli olarak tasarlanıp üretilmesi planlarımız arasında. Bu konu çerçevesinde TEI ile görüşmelere başladık. Bizler de TEI’nin yerli motoru yapabileceğini düşünüyor ve bu konuda onları destekliyoruz.

Bu projede devletten alacağınız ödenek miktarı belli mi?

Bu proje için öngörümüz 1,5 milyar $ mertebesinde. Bu fiyata 328’in modernizasyonu, 628’in geliştirilmesi, tüm IP hakları ve 50 uçak dahil. Ancak burada tek kalemlik 1.5 milyar$’lık bir anlaşmadan bahsetmiyoruz. Proje çerçevesinde “maliyet artı” denilen bir fiyatlandırma yöntemi kullanacağız, yani her şey, tüm rakamlar şeffaf olacak, süreçler adım adım ilerleyecek . Dolayısıyla proje tamamlandığında 1.5 milyar$ öngörümüz, belki 1.2 milyar$ olarak gerçekleşecek, ancak 1,5milyar$’ı geçmeyecek.

Bu projelerle ilgili yurt dışından firma satın alarak ilerlersek maliyet açısından büyük avantaj yakalayabileceğimiz belirtiliyor. Siz bu düşünceye katılır mısınız?

Havacılıkta yabancı bir firmayı satın alarak ilerlemenizin ciddi avantajları olabilir. Ancak firmanın hangi ülkede olduğu çok önemli, çünkü havacılıkta serfitikasyon büyük bir problem. Çünkü sivil bir uçağa doğrudan bir parça takamazsınız, mutlaka o parçanın sertifikalı olması, ilgili havacılık otoritesi tarafından onaylanmış olması gerekmektedir. Bu noktada Avrupa otoritesi hem teknik hem de politik sebeplerle AB üyesi olmayan ülke firmalarına bu yetkiyi çok kısıtlı oranda veriyor. Böyle olduğu için sivil havacılık alanında tasarım ve üretim yapan firmaların, Avrupalı firmalarla rekabet etmesi çok zordur. Bu nedenle Avrupa’da bir şirketi satın alınması, özellikle bu sorunu aşma konusunda ciddi bir avantaj sağlayabilir.

Savunma sanayimizde son dönemde ihracat çalışmaları ön plana çıktı. STM olarak ihracat alanında yaptığınız çalışmalarla ilgili bilgi verir misiniz?

Bildiğiniz gibi STM’ye Milgem projesinde diğer pek çok sorumluluğa ilave olarak, pazarlama konusunda da sorumluluk verilmiştir. Bu proje kapsamında da pek çok ülke ile görüşmeler yapıyoruz. Azerbaycan, Kazakistan, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, Endonezya, Romanya gibi pek çok ülkede tanıtımlar yaptık. Ancak bir savaş gemisini satmak için fiyat ve teknik özelliklerin iyi olması belirleyici unsur değil, çok farklı dinamiklerin optimum seviyede bir araya gelmesi gerekiyor. Milgem dışında Pakistan’a denizde ikmal tankeri projesini yapıyoruz. Şu anda projenin %50’si tamamlandı ve sorunsuz bir şekilde ilerliyor. Teknoloji alanında NATO’ya yaptığımız büyük askeri proje devam ediyor. Ortadoğu’ya özellikle savunma konusunda danışmanlık hizmeti verdiğimiz ülkeler bulunuyor. Ayrıca yakın bir zamanda siber güvenlik başta olmak üzere geliştirdiğimiz teknolojileri ortadoğuya ihraç etme planlıyoruz.

STM olarak sivil sektöre de hizmet alanınız artacak mıdır?

STM olarak savunma sanayinde edindiğimiz tecrübeyi, kazandığımız bilgi birikimini başta kamu olmak üzere sivil sektörde de kullanıyoruz. Bu konuda özellikle know-how transferi, kritik kabiliyetlerin kazanılması ve korunması, siber güvenlik gibi konularda pek çok kurum ve kuruluşa hizmet veriyoruz. Ülkemizin büyüyen ekonomisine bağlı olarak, bu hizmetlerin sivil sektörle paylaşım oranının artacağını düşünüyoruz.