STM, IDEF 2019 fuarında büyük ilgi gördü

Uluslararası arenada ilgi ile karşılanan IDEF 2019 firmalarımızın önemli bağlantılar kurmasını sağladı. IDEF 2019 sonrası sorularımızı yanıtlayan STM Genel Müdürü ve SAHA İstanbul Başkan Yardımcısı Murat İkinci, savunma sanayinde aldığımız yolu gözler önüne serdi.  

STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Tic. A.Ş. olarak yaptığınız projelerde gelinen noktayı özetler misiniz?

STM olarak askeri deniz platformları, otonom sistemler ve siber güvenlik konuları başta olmak üzere yapay zeka, uydu ve radar teknolojileri, komuta kontrol sistemleri, sertifikasyon ve danışmanlık alanlarında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Askeri deniz platformları tarafında son üç dört yıldır uluslararası projelerde yer almaya önem veriyoruz. Pakistan’da denizaltı modernizasyonundan denizde ikmal gemisi projesine kadar, onların yeni kurulacak üslerinin fizibilite çalışmaları ve deniz analizleri de dahil olmak üzere birçok projeyi başarıyla yürütüyoruz.

MİLGEM projesi ile elde ettiğimiz deneyimi ve denizaltı modernizasyonu konusundaki kabiliyetlerimizi Güney Amerika’dan başlayarak yurt dışındaki ülkelere aktarmak üzere çalışıyoruz. STM bir üretim organizasyonu olmadığı halde sahip olduğu kabiliyetler ile bugün Türkiye’nin en büyük askeri denizcilik tasarım firması konumunda bulunuyor. Askeri deniz platformu ve teknolojileri alanında ürün ürettirip sonrasında da kullanıcıya teslim ediyoruz. Tersanesi bulunmayan STM bu açıdan büyük bir başarı hikayesi yazıyor. Çünkü STM’nin kuruluş misyonu ekosistemin içinde halihazırda yer alan firmalara yaptırabileceği işler konusunda yatırım yapmak değil; Türkiye’de savunma sanayi üretiminin KOBİ’lere yayılmasını, küçük ve orta ölçekleri firma yeteneklerinin ortaya çıkartılmasını ve uluslararası alanda bu yeteneklerini göstermelerini sağlamayı amaçlıyoruz. Örneğin; Yeni Tip Denizaltı projesinde üstlendiğimiz rol ile planlanandan daha fazla ürün ortaya çıkarmayı ve mümkün olduğunca katma değeri arttırmayı hedefliyoruz. Bu uygulamanın aynısını MİLGEM projesinde gerçekleştirdik ve sonuçta yerlilik oranını %68-70 seviyelerine çıkarmayı başardık.

Yeni Tip Denizaltı projesi sürecinden ve gelinen noktadan bahsedebilir misiniz?  

İlk denizaltı projesini 2020 yılının başında teslim edeceğiz. Türkiye için büyük bir önem taşıyan bu askeri projede STM olarak yerli sanayinin yeni tip denizaltılara olan katkı oranının artırılması ile ilgili bir rolümüz bulunuyor. Yeni Tip Denizaltı projesinden sonraki aşamayı ise milli bir denizaltı üretebilmek oluşturuyor. Bu konuda da daha herhangi bir anlaşma olmadan çalışmalar yapmaya başladık. Şu anda tasarım aşamasına geçtik ve bu çalışmaların bütçesini de firmamızdan karşılıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin elindeki denizaltıların bir kısmını biz modernize ettik. Denizaltı modernizasyonu konusunda STM olarak dünyadaki sayılı firmalar arasında yer alıyoruz. Denizaltı projesinin dışında tersane alt yapılarını kullandığımız iş yapma şeklimiz ile hem dünyadaki rakiplerimizden ayrışıyor hem de daha önce yapılmayan bir iş ortaya koyuyoruz. Bu model ile Türkiye’nin ihracatını arttırmayı amaçlıyoruz.

Deniz araçları dışında siber güvenlik konusunu sürekli gündeme geliyorsunuz.

Siber güvenlik konusunda; özellikle Türkiye’de bir ilk olan Siber Füzyon Merkezi’miz (SFM) ile kritik çözümler üreterek birçok özel sektör ve kamu kuruluşuna hizmet veriyoruz. Cumhurbaşkanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi bütün kamu kurumlarına hizmet veren ve Türkiye’de sadece siber saldırı olduğunda önlem alan değil, daha saldırı olmadan tehdit istihbaratını toplayarak kurumlara yardımcı olan bir yapımız var. Bu noktada SFM bünyesindeki Siber Tehdit İstihbarat Merkezi’miz önemli bir rol üstleniyor.

Siber güvenlik konusunda ABD’nin de başa çıkmakta zorlandığı durumlar oluyor. Türkiye bu açıdan iyi noktada mı?

Siber güvenlik konusunda hiçbir ülke için iyi bir noktada diyemeyiz. Bu nedenle elimizden geldiğince kabiliyetlerimizi arttırmak ve uzman yetiştirmek zorundayız. Türkiye, siber güvenlik uzmanları ve mühendis sayısı açısından gelişmiş ülkelere oranla daha az sayıda insan gücüyle çalışıyor. Bu konuda yeni uzmanların yetişmesi için STM Akademi altında siber güvenlik eğitimi veriyoruz. Buradaki amacımız; siber güvenlik konusunda insan kaynağımızı arttırmak. Bu alanda daha gideceğimiz uzun bir yol olduğunu söyleyebilirim. STM olarak biz de siber güvenlik alanında global pazarı kendimize hedef olarak alıyoruz ve oraya göre kendi personelimizi yetiştiriyoruz.

Özellikle savunma sanayi alanında insansız araçların arttığını gözlemliyoruz. Bu artış siber tehditler karşısında önlemlerin daha fazla alınmasını gerektiriyor mu?

Tabii ki. Siber güvenliğin sadece bilgisayar güvenliği olarak algılanmaması gerekiyor. Siber güvenlik, enerji güvenliğinden ulaşım güvenliğine kadar kullandığımız birçok cihazın, kötü amaçlı insanların eline geçmemesi için büyük önem taşıyor. Siber güvenlik çok geniş bir alanı kapsıyor ve dünyadaki gelişmeler de bu yönde ilerlemeye devam ediyor. Otonom sistemlerin artmasıyla birlikte gelecekte bu teknolojilerin tehdit edici bir unsur olarak karşımıza çıkması da yüksek bir olasılık. Örneğin; on yıl içinde otomobillerin şoförsüz olacağı belirtiliyor. Araçlarda, tramvaylarda veya trenlerde yapay zekanın kullanıldığı araçları göreceğiz. Bu araçlar siber saldırıya uğradığında ne olacağını düşünmek gerekiyor. İnsan hayatına mal olacak zararlar verebilirler. Türkiye’de ve dünyada otonom sistemlerin artmasıyla birlikte siber güvenliğe duyulan ihtiyaç da artacak. Dünyada bu konuda çalışmalar yapan ülkeler gelecekte avantajlı konuma geçecek.

Endüstri 4.0 dediğimiz dönemde, insan gücünün daha az etkili olduğu bir düzende otonom sistemlerle üretim yapılması amaçlanıyor. Bilişim ağlarına bağlı sistemlerin daha çok kullanılması da siber güvenliği daha önemli kılıyor. Türkiye için bu sistemler hem fırsat hem de tehdittir. Bu süreci doğru okumak gerekiyor, aksi takdirde biz bu dönemi de sonradan takip etmiş oluruz. Bu noktada STM olarak siber güvenlik konusunda farkındalık oluşturmak üzere raporlar hazırlıyoruz ve başta kamu olmak üzere herkese bu bilgileri sunuyoruz. Bu konuda önem verdiğimiz bir diğer nokta da insan kaynağı yetiştirmek üzere gençlere yönelik yaptığımız çalışmalar. Siber güvenlik konusunda gerek yarışmalar düzenleyerek gerekse eğitimler vererek gençlerin bu alana yönelmesine katkı sağlıyoruz. Konuya ilgi duyan gençlerimizin kendi kendilerini geliştirmelerinin dışında, programlı bir şekilde eğitim almaları gerekiyor. Bu noktada üniversitelerle iş birliği yaparak mühendislik öğrencilerine siber saldırılarla ilgili ek eğitimler veriyoruz. Burada önemli olan öğrencilerin okul sonrası bizimle çalışmak istemesi veya istememesi değil; ihtiyaç olduğunda bu gençleri bulabilmemizdir.

STM olarak otonom dron sistemleri konusunda gelinen noktayı aktarır mısınız?

Türkiye’de bir ilk olan kamikaze dron sistemlerimizden döner kanatlı kamikaze KARGU, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde yer alıyor. Şu anda bu platformların sürü halinde hareket etmesi ve karar almasını sağlayan bir sistem üzerinde çalışıyoruz. 20’li sayılardaki kamikaze KARGU platformuyla icra edilen çoklu dron harekatının ilk örneklerini de IDEF 2019 sergiledik. Bu, Türkiye’de ilk olan, dünyada da üzerinde çalışılan bir konu. Sürü dediğimizde; onlarca veya yüzlerce küçük platformun birlikte hareket ederek belli bir hedefe veya büyük bir platforma saldırı yapmasını hedefleyen bir sistemden bahsediyoruz. Oldukça zor olan bu işlemde geliştirdiğimiz sistem; birlikte hareket edecek; kullanıcıdan hiçbir komut almadan, kendi arasında görev paylaşımı yaparak hedefi yok edecek şekilde çalışıyor. Aynı hedefe birden fazla saldırı yapabiliyor. Böylelikle küçük platformlarla ve sayıca üstün oluşunuzdan dolayı başarıya ulaştığınız bir sistem sunuyoruz. Bir gemiye, tanka veya hava platformuna küçük ama çok fazla gönderdiğiniz dronlarla önemli sonuçlar alabiliyorsunuz. 

IDEF 2019 fuarı STM açısından nasıl geçti?

IDEF 2019 fuarında çok büyük ilgi gördük. Geçmişteki fuarlarla karşılaştırdığınızda, bu fuara KOBİ’lerin çok fazla ürünle katıldığını ve bu ürünleri pazarlamaya çalıştığını gözlemledik. Bu, bizim açımızdan çok sevindirici bir durum. Çünkü STM’nin ekosistem oluşturduğu firmaların bugün ürün pazarlıyor oluşu, yaptığımız çalışmaların ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Fuarda STM ürünlerine de yüksek ilgi gösterildi. Daha önce geliştirdiğimiz ilişkilerin daha üst seviyeye çıkması açısından IDEF önemli bir çalışma oldu. İhtiyaçlarını ifade eden bilinçli ve yabancı katılımcılar sayıca oldukça fazlaydı. Bu doğrultuda, doğrudan ürün odaklı birçok görüşme yaptık. Kendi tersanemizin olmadığını göz önüne aldığımızda, STM olarak yaptığımız ihracatlar ekosistemdeki birçok firmanın da ürün ihraç etmesini sağlıyor. Cumhurbaşkanlığımızın 2023 vizyonu doğrultusunda ihracat odaklı bir büyüme hedefliyor ve bu ihracat hedefimiz doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Savunma sanayi alanında KOBİ’lerimizi bir araya getirerek yerli çalışmaların artması için SAHA İstanbul kümelenmesi oluşturuldu. Siz de burada Başkan Yardımcısısınız. Bu kümelenmenin sektöre katacağı artılarını aktarır mısınız?

SAHA İstanbul, çok hızlı bir şekilde dünyanın en büyük ikinci kümelenmesi haline geldi. Burada benim STM’yi temsilen görev almam da çok olumlu bir gelişme. Çünkü SAHA İstanbul, KOBİ’lerin özellikle savunma ve havacılık konusunda otonom sistemler alanına girmelerini sağlamayı amaçlıyor. Böylelikle milli ve yerli teknolojilerin artması hedefleniyor. Bu konuda geçmişte SAHA İstanbul çok iyi çalışmalar ortaya koymuş. SAHA İstanbul Başkanı Haluk Bayraktar’ın geçmişte de bu organizasyonun içinde olması bugün daha aktif bir çalışmayı ortaya çıkartıyor. Burada bizlere, savunma sanayinde hizmet veren firmaların kabiliyet altyapısının artmasını sağlamak düşüyor. STM olarak bu konuda ciddi bir katkı sağlamak için çalışıyoruz. Zaten bu konuda gerekli altyapımız bulunuyor, SAHA İstanbul ile birlikte bu altyapıyı daha fazla geliştireceğimizi düşünüyoruz. Çok heyecanlı ve istekli bir ekiple çalışmaktayız. Bu heyecanı görmek bizim de daha istekli çalışmamızı sağlıyor.  

TEMMUZ – AĞUSTOS  2019