Tarım sektörünün geleceği için değer zinciri oluşturmalıyız
Son dönemde kamuoyunda tarım alanında kötü durumda olduğumuza dair bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Böyle bir dönemde rakamlarla geldiğimiz noktayı gösteren Tarım Reformu Genel Müdürü Dr. Gürsel Küsek, 2002 yılında Türk çiftçisinin 900 dolarlık gelirinin bugün 3700 dolara çıktığını belirterek sorularımızı yanıtladı.
Avrasya Fuarı’nı geride bıraktık. Tarımsal alanda yapılan fuarların önemi ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Türkiye tarımsal Gayri Safi Milli Hasıla açısından Avrupa’da birinci sıradadır. Bugün Almanya ve Fransa’dan daha fazla GSMH için de tarımsal gelirden bahsediyoruz. Dünyada da dördüncü sıradayız. Türkiye’de üretilen tarımsal ürünlerin hem çeşitliliği hem de miktarları giderek artıyor. Böyle olunca da tarımsal açıdan tanıtımın önemi her geçen gün artıyor. Gelişim içersindeyken fuarların önemi de giderek artıyor. Çiftçilerimizin son teknoloji ürünlerini görebilmeleri açısından da fuarların önemi vardır. Tabi fuarlar yapıldıktan sonra hızlı bir değişim yaşanmamaktadır. Fakat uzun dönemde bu fuarlar tarımsal alanda büyük katma değerlerin oluşmasına katkıda bulunuyorlar.
Son dönemde kamuoyunda tarımsal alanda hiçbir şeyin yapılmadığı, tarımın gerilediğiyle ilgili bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Konu ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
2002 yılında tarımsal alanda Gayri Safi Hâsıla 23 milyar dolardı. Bu yıl bu rakam 62,5 milyar dolara çıktı. 2002 yılında 26 milyondan fazla kişinin kırsal yaşamı olduğu belirtiliyor ve buradan yola çıkarsak tarımsal alanda faaliyet gösteren çiftçilerimize yıllık 1000 doların altında gelir kalıyordu. Bugün ise tarımsal hâsılayı nüfusa böldüğünüzde 3700 dolar elde ediliyor. Türk çiftçisinin 2002 yılından bugüne geliri 900 dolar civarlarından 3700 dolara yükselmiş oldu. Bu halen yeterli bir rakam değildir. Bugün Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolardır. Fakat asıl problem Türkiye’deki çiftçilerin %75’inin, tarımsal alanların %25’ini kullanıyor olmasıdır. Mülkiyet dağılımında ciddi bir sorun var. Dağ köyünde olan bir çiftçi 10 dekar buğday ekiyor, 2,5 ton buğday üretiyor. Bu bir çiftçinin mutlu olabilmesi için yeterli bir miktar değildir. Bir başka tarım kesimi ise yılda 40-50 bin TL net kar elde etmeyi başarıyor. Fakat bu aileler de kazandıkları parayla köyde yaşamayı tercih etmek yerine lüks bir şehir yaşantısı içersine girmeye çalışıyor. İyi kazanan çiftçilerimizin sınıf atlama ihtiyacı sorun oluşturuyor ve tarımdan kazandıkları gelir kendilerine yetmemeye başlıyor. Bu gibi sebeplerden ötürü çiftçi kesiminde bir mutsuzluk olduğunu söyleyebiliriz ve bu mutsuzluk tarım alanında başarısızlıkmış gibi gösteriliyor.
Türkiye’de Tarım Bakanlığı’nın çiftçiye önemli destekleri var mı?
2013 yılında 9 milyar TL destek verdik ve destek verdiğimiz kişi sayısı da 2 milyon 350 bin kişidir. Ortalamaya baktığınız zaman kişi başına ortalama 4 bin TL yıllık destek sağlamış durumdayız.
Verilen desteklerin dışında da sorunların olduğunu görüyoruz. Örneğin firmalarla görüştüğümüz zaman istedikleri kalitede meyve sebze bulamadıklarını ve bu nedenle çok ucuza ürün aldıklarını belirtiyorlar.
Bunlar da doğru. Çünkü Türkiye’deki tarım işletmeleri de çok küçük ölçeklidir. Avrupa’daki gibi 3 bin dönümlük arazilerle 5 çiftçi ile anlaşma yapamıyorlar. Sezon geldiği zaman bizim çiftçimize bakıyorsunuz, en büyüğü 40 dekar alana sahip. Eğer o yıl istenen ürün az ekilmiş ise çiftçiler firmalara çok yüksek fiyat verebiliyor. Fakat ürün fazla ekilmiş ise bu sefer de firmalar çok ucuza ürün alıyorlar. Bunun sebebi ülkemizdeki miras yasasının toprağın bölünmesine izin vermesidir. Her geçen sene topraklar bölünmüş. Bugün Denizli’de 50 dönümlük bir arazi bulamazsınız. Hepsi 2-5 dönümdür. Denizli’de bir meyve suyu fabrikası yüzlerce çiftçi ile görüşmek zorunda kalıyor. Böyle küçük dönümlü bir yapıda fabrika sahibi hangi çiftçi ile görüşecek. Bunun tek çözümü örgütlenmedir. Orada en az yüz çiftçi bir araya gelecek bir örgüt oluşturacak ve 500 dönümlük bir alan için firma sahibiyle görüşmüş olacak. Böyle olursa her fabrika onları dikkate alacaktır. Buralarda ya örgütlenmelerle büyüyecekler ya da satın almalarla alanlarını büyütecekler. Fakat bunun çözümü Tarım Bakanlığı’nda değildir.
Fakat sürekli olarak Tarım Bakanlığı’nın politikaları nedeniyle durumun böyle olduğuna dair bir algı oluşturuluyor.
Son dönemlerde eskiden tarım çok iyi bir durumdayken bugün yanlış politikalar nedeniyle çok kötüye gittiğine yönelik yanlış durum yönlendirmesi gerçekleştirilmek istenilmektedir. Bu doğru değildir. Rakamlar da bunları doğruluyor. 23 milyar dolarlık bir hasıladan 62,5 milyar dolarlık bir hasılaya ulaşmış durumdayız. Destekler istikrarlı bir şekilde artmıştır. Geçmiş dönemde tarımsal faaliyetler çiftçilerimizin geçimini sağlamaya yönelikti fakat bugün çiftçilerimiz geçim isteği dışında lüks bir hayat talep etmektedir. Bu nedenle de Türk çiftçisi tarımsal faaliyetlerden yüksek gelir elde etmeyi arzulamaktadır. Bu durum bir açıdan sosyal dönüşümdür.
Çiftçilerimizin bu isteklerinin yerine gelmesi için katma değeri yüksek ürünlere mi yönelmesi gerekiyor?
Biz bu konuda bir hesap yaptık. Siz az verimli tarlanıza buğday ekerseniz dönümüne 31 TL kar ediyorsunuz. Aynı çiftçi o tarlaya fiğ ve arpa karışımı ekerse mayıs ayı sonunda 1200 kg silaj alıyor ve 500 TL net kar elde edebiliyor. Aynı çiftçi bu silajları satmak yerine kendi hayvanlarına verdiğinde gelirini 6 kat artırmış olmaktadır. Hayvanlarını satmak yerine süt satarsa 9 kat, peynir satarsa da 11 kat daha fazla gelir elde etmektedir. Bu sistemin adına değer zinciri oluşturma denilmektedir. Bu zinciri oluşturmak için en az 10-20 kişi bir araya gelmesi gerekiyor. Tarım Bakanlığı bu şekilde ben tesis kuracağım diyen herkese %50 hibe veya istenilen paranın tamamını veriyor 2 yıl geri ödemesiz 5 yıl vadeye bölebiliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir teşvik bulamazsınız. Hiçbir devlette böyle bir destek bulunmuyor. Bugün birçok yerde ağılın parasını veriyoruz, hayvanların ödemesini biz yapıyoruz, çiftçi sıfır sermaye ile iş yapıyor. 2 yıl da ödeme yapmayın diyoruz, 7 yılda geri ödeyin diyoruz. Buna rağmen çok fazla girişimci çıkmıyor. Türkiye’deki tarım sektörünün geleceği için değer zinciri oluşturmalıyız. Bunun için biz elimizden gelen tüm çalışmaları yapıyoruz.
Tarımsal alanın ihracat kalemlerinde de geçmişe oranla değişimlerin olduğu gözlemleniyor.
Tarımsal hasıla 62,5 milyar dolara yükseldi. Fakat bunun içinde özellikle su ürünlerinde ciddi bir artışın olduğu gözlemleniyor. Bugün Avrupa’da tüketilen her 3 balıktan 1’i Türkiye’den gidiyor. On yıl öncesinde balık ihracatımız yoktu. Diğer taraftan meyve üretimi, serada sebze üretimi ihracatları son dönemde artmaya başladı. Bu ürünler tarımsal ihracatın en önemli kalemlerini oluşturuyor. Türkiye’de yabancı firmalar bodur bahçeler oluşturuyor. Onların da katma değeri yüksektir. Böylelikle tarımsal hasılamız artıyor. 2023 yılında tarımsal hasıla ihracat hedefimizi 150 milyar dolar olarak belirledik. 2023 yılına kadar tarımsal nüfusun 15 milyon civarında olacağını tahmin etmekteyiz ve böylelikle kişi başına düşen milli geliri de 10 bin dolara çıkarmış olacağız.
Tarımsal İzleme sistemi oluşturdunuz. Bu sistem sorunların bir kısmını çözer mi?
Bilimsel bir veri elinizde olmadan bir alanda çalışma yapmak zordur. Tarım Reformu olarak üretimi planlamanız gerekiyor. Bugün hallerde çürüyen sebze ve meyve miktarının 18 milyar TL olduğunu tahmin ediyoruz. Tarım bilgi sistemimiz ise bu kayıtlılığı ortaya çıkaracaktır. Böylelikle hem çiftçi, hem kooperatif hem de bakanlık olarak biz dataları kullanabilir hale geleceğiz. 3 milyon çiftçi 30 milyon parselde tarımsal üretim yapıyor. Bilişim teknolojilerini kullanmadan üretimi doğru planlamak çok zordur. Bu nedenle tarım bilgi sistemini oluşturmak ve tüm tarımsal faaliyetleri görmek gereklidir. Bu sistem bizim sorunları çözmemiz için yardımcı olacaktır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi biz de bu sistem aracılığıyla hangi ürünün ne kadar tüketildiğini, ne kadar üretildiğini net göreceğiz ve kararlarımızı bilimsel verilere göre vereceğiz. Burada çiftçilerimiz bir ürüne yönelip fazla üretmeye başladığı zaman biz uyarabileceğiz.