Trendi kontrol edersek zararlı çıkmayız

Ekonomik dengelerin bozulduğu, yatırımcının daha fazla önlem almak zorunda kaldığı bir dönem yaşanıyor. Bu sıkıntılı dönemde ülkemizdeki finans sektörünün sağlıklı bir şekilde işleyişi ekonomik faaliyetlerinde daha etkin yürümesini sağlıyor. Yaşanan bu zorlu dönem ve faktoring sektörünün geleceği ile ilgili görüşlerini aldığımız Strateji Faktoring Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ataman, önemli açıklamalarda bulundu. 

Yaşadığımız dönem itibari ile dünya ekonomisinin sıkıntılı olduğu söylenebilir. Bu durumdan elbette ki Türkiye olarak payımızı alıyoruz. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Bilindiği gibi Dünya ekonomik yapısı değişim gösteriyor.Komşularımızın yaşadığı sosyal ve ekonomik sorunlar ve dolayısı ile yeterli düzeyde ticaret yapamıyor oluşumuz bizim için önemli bir kayıptır. Bu ülkeler genel itibari ile petrol üreten ülkeler olduğu için, bu ülkeler katma değeri yüksek ürünler satın alıyor. Global pazarlarda etkin olan ülkelerde bu pazarlara mal satamaz durumda.  Açıyı genişletirsek Afrika’nın, Ortadoğu’nun durduğunu, Uzakdoğu’nun da ABD’ye bağlı bir yapısı olduğunu gözlemliyoruz. Tüm dünya hem sosyo-politik hem de ekonomik açıdan bir devinim süreci içerisinde ve bu devinimin en sert yerinde ise Türkiye bulunuyor. Bugün bu sert bölgede ekonomimizin denge içerisinde durması çok önemli diye düşünüyorum.Ancak kısa süreli dalgalanmalar olacaktır.Yeter ki genel gidişat ekonomik açıdan bozulmasın.

Geçmişimizi de dikkate alarak Türkiye’nin çok fazla zaman kaybettiğimiz söylenilebilir mi?

Geçmişte ne yazık ki uygulanan modeller ve zamanları Türkiye’nin ivmesini yavaşlatmış ve üretimden uzaklaştırmıştır. Üretimde bilgiye dayalı bir model yerine montajı tercih etmişiz. Bu değerlendirme ışığında bu kayba devam etmemek gerekir diye düşünüyorum. Ekonomide önemli olan talebi yaratmaktır. Bizim genç bir nüfusumuz var ve bu doğrultuda da talep konusunda bir sıkıntımız yok.Önemli olan çok süratle üretime dönmemizdir. Halkımızın refahını artıracak yatırımlar yapmalıyız. Ben bankacılığa başladığım yıllarda Bursa’nın çalışan fabrikalarla dolu olduğunu söyleyebilirim. Bugün aynı tablodan bahsedemiyoruz.

Ekonomik gelişim ile ilgili bir değerlendirme yapıldığında ülkelerin borçlanma politikaları da gündeme geliyor. Bu çerçevede bakıldığında ABD, Japonya gibi gelişmiş birkaç ekonominin borçlarının tüm dünya borcunun %70’ini oluşturduğu gözlemleniyor. Bu hususu dikkate alarak ekonomik kriz hususunda diğer ülkeleri suçlamak doğru olur mu?

Bu konuda yapılacak değerlendirmelerde bizim gibi ülkeler için borcumuzun gayrisafi milli hâsılaya oranına bakılırken, G-9 ülkelerin de çarpanları ile değerlendirilir. Bugün Kanada’ya baktığınızda ekonomisinin tamamının ABD’ye bağlı olduğu gözlenir. Bu çerçevede gelişmiş ülkeler için daha global değerlendirmeler yapılırken, bizim gibi ülkeler içinse bölgedeki gerçeklik daha önemlidir. Bu açıdan bakarak trendi kontrol edersek zararlı çıkmayacağımızı söyleyebilirim. Bu ortamda her şeyi değiştirmeye çalışmak pek akıllıca olmaz. Ancak dünya da böyle bir değişim söz konusu.70 lerdekiekonomik yapılanmanın artık olmadığı ,sosyal yapılanmanın tamamen değiştiği bir dünyadan bahsediyoruz.Bu değişim devam edecek görünüyor.Dolayısı ile bu tür ekonomik çalkantıların global dünyada her pazarı etkiliyeceği kesin.

Gelişmiş ekonomilerin kriz konusunda üzerine düşeni yapması gerekmez mi?

Dünyada ekonomik yapısal değişikliklerin yoğun olduğu bir süreçteyiz.1930 lardaki Keynes çözümlemeleri ve 1970 lerdeki endeks uygulamalarını kalkması ,ABnin kurulması SSCB nin çözülmesi Çin ‘in özel statüsü,bunların hepsi global dönüm noktaları olarak duruyor.Dolayısı ile gelişmiş ülkelerde çok uzun süreler uyguladıkları ekonomik politikaları terk etmek zorunda kaldı.Bunun en iyi örneklerini 2008 sonrasında görüyoruz.Ama bu kararlarda bir sürü diğer etkileşimler yaratıyor.

Son birkaç yıldır faktoring sektörü hareketli dönemler yaşadı. Son olarak da BDDK’nın çıkardığı yönetmelik gündemde. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

BDDK ile beraber çalışarak çıkartılan bir yönetmenlik oldu. Bizlerden de görüş aldılar. Sonunda da yönetmelik ortaya çıktı. Yönetmelik, genel olarak faktöring ürününün yeni kanun doğrultusunda nasıl çalışacağı ile ilgilidir.Dolayısı ile bugüne kadar olmayan Fatura kayıt Merkezi sistemin içerisine dahil edilmiştir.FKMyi kurmak için Finansal Kurumlar birliği olarak çok emek verdik, o açıdan yönetmeliğin çıkarılmasından memnununuz. Sistem uygulamaya geçti ve bundan sonra bütün faturalı işlemler sisteme kayıt edilecek.

Mükerrer faturanın bu yolla önüne geçilebilir mi?

Burada önemli olan uzun vadede sistemin sadece iki faktoring şirketinin yaptığı bir işlem sonunda mükerrer faturanın ortaya çıkarılması değildir. Eğer tüm sistem içerisinde mükerrer fatura ortaya çıkarılabilirse, o zaman başarılı bir uygulamadan bahsedebiliriz. Biz bu sistemin finans sistemi içerisinde diğer unsurlar tarafından da kullanılması gerekliliğini ifade ettik. Aksi takdirde bu sadece bizim içerimizde bir uygulama olarak kalırsa mükerrer faturayı ortadan kaldıramayız. Şimdi siteme e fatura ve e temliği de dahil etmeye çalışıyoruz.

Bu yolla sahtekârlıkların önüne geçilebilir mi?

Geçilebilir, sistemde iyi niyetli olanlarla kötü niyetli olanların da ayırt edilmesi gerekir. Diğer taraftan Risk Merkeszinde de bireysel takip sistemi genişletilirse,yani kişi başka bir şirket kurduğu zamanda, daha önce yaptığı hukuksuz uygulamalar karşısına çıkacağını bilirse kötü niyetli yaklaşımların engellenmesi konusunda yol kat edilebilir. Aksi takdirde kişi farklı bir tüzel kimlikle aynı hukuksuz uygulamayı devam ettirir. Yani iyi bir bellek oluşturulması lazım sistemde.

Finansal Kurumlar Birliği’nin kurulmasının üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçti, geçen bu süreyi de dikkate alarak bir değerlendirme yapar mısınız?

Üç farklı sektörün bir araya gelmesi oldukça zordu. Bu zorluğa rağmen bir araya gelebildik. Bu doğrultuda birliğin daha yeni çatısının çatıldığını söyleyebiliriz. Biz birlikten kuvvet doğarın temelini oluşturabilecek bir sistem kurduk. Bu noktada biz 1+1+1 den beş çıkarabilirsek doğru bir iş çıkartmış oluruz. Lobicilik açısından da baktığımızda eskiden her sektör kendi gücü doğrultusunda sonuçlar alırken bunu bugün daha güçlü olduğumuzu söyleyebilirim.

Yapılan düzenlemelerle maliyenin yükünü biraz sizin üzerinize attığı gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu durum normal mi?

FKB kurulduktan sonra Maliye ile önemli yol kaydettiğimizi söyleyebilirim.Önemli olan Türkiye de faktöring ne kadar büyür ise kayıt dışının o kadar ortadan kalkacağı gerçeğini görebilmektir.Fatura kayıt merkezi de bu yatırımlardan biridir.

Faktoring sektörü ile ilgili olumsuz algı ortadan kalktı mı?

Bütün parametrelerine bakarak bu olumsuz algıların varlığının mantık çerçevesi dışında olduğunu söyleyebilirim. Burada algının bir ön yargı haline geldiği de söylenebilir.

Anadolu’ya açılma faliyetleri ne durumda? Bu çalışmalar sektör tarafından tüm hızı ile devam ettiriliyor. Ancak ülkedeki küçüklerde dahil tüm organize sanayilere girmediğimiz sürece potansiyeli kullandığımızı söyleyemeyiz. Geçen yıl itibari ile sektör olarak 116 milyar TL ciro yapmışız. Bu rakamdan yola çıkarak Türkiye’de 300 milyar TL’lik bir potansiyelin olduğunu tahmin ediyoruz.