Tümad’ın elinin değdiği her yerde yaşam kalitesi değişiyor
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Ağustos ayının başında Çanakkale’de üretim yapan Nurol Holding’e ait, TÜMAD Madenciliğin Lâpseki Altın ve Gümüş Madeni işletmesini ziyaret etti. Bakan Varank ziyaret sırasında yaptığı açıklamada, “Çanakkale bölgesinde tahminlere göre 80 ila 100 milyar dolarlık değere sahip altın madeni yatıyor” sözleri kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bakan’ın, bu sözleri günlerce yazılı, görsel ve sosyal medyada tartışma konusu oldu. Bakan Varank’ın maden işletmesini ziyaretini ve altın madenciliği konusundaki son gelişmeleri TÜMAD Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Hasan Yücel ile konuştuk.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Mustafa Varank’ın, Lâpseki Altın ve Gümüş İşletmemizi ziyareti ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Her şeyden önce Lâpseki Altın ve Gümüş İşletmemizi ziyaret ederek bizi onurlandıran Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank başta olmak üzere kendisine eşlik eden Çanakkale Valisi İlhami Aktaş, AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Yunus Kılıç ve AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’na çok teşekkür ederim. Bu ziyaret sadece TÜMAD olarak bizi değil, özelde altın madenciliği başta olmak üzere bütün madencilik sektörünü mutlu etmiştir. Sektörün sorunlarının aşılması, Türkiye’de çevre ve doğayla barışık sürdürülebilir madenciliğin geliştirilmesi için buna benzer üst düzey ziyaretlerin yapılmasının çok faydalı olacağına inanıyorum. Nitekim Sayın Varank’ın Lâpseki işletmemizi ziyareti basında ve madencilik camiasında büyük yankı uyandırdı. Sayın Bakan’ın özellikle altın madenciliği konusunda yaptığı açıklama yazılı, görsel ve sosyal medyada günlerce yazıldı ve konuşuldu. Bu ziyaretler ne kadar sıklaşırsa sektörün yaşadığı sorunların da o kadar çabuk çözüleceğine inanıyorum. Sonuçta madenlerimiz herkese açık. Sadece iktidar değil muhalefet partilerimizin de gelip madenlerimizde hangi standartlarda ve nasıl üretim yaptığımızı görmelerini istiyoruz. Bu ziyaretler ne kadar artarsa madenciliğe, özellikle de altın ve gümüş madenciliğine yönelik oluşturulmaya çalışılan olumsuz algının yakılmasına da o kadar katkı sunacaktır.
Bakanın ziyaretinde TÜMAD’ın ‘çevreyi ve insanı önceleyerek’ çalışmalarını yönlendirdiği ile ilgili ifadeleri oldukça önemlidir. Sizin bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Mustafa Varank’ın Lâpseki işletmemizi ziyaretinde bizim için kullandığı; “TÜMAD Madencilik, dünya standartlarında üretim yapması; hem çevre ile ilgili aldığı tedbirler hem de üretim süreçlerindeki aldığı tedbirlerle dünyada örnek işletmelerden bir tanesi. TÜMAD Madenciliğe çok teşekkür ediyorum” sözleri gerçekten bizi hem gururlandırdı ve hem de onurlandırdı. Sayın Bakan’a bu sözlerinden dolayı şirketimiz adına müteşekkir olduğumuzu belirtmek isterim. Atamalarımızın çok güzel bir sözü var; ‘Aslan yattığı yerden belli olur’ derler. Sayın Bakan da, yukarıdaki nazik cümleleriyle aslında TÜMAD’ın hakkını teslim etti. Çünkü bu konuda hiç mütevazı olmaya gerek yok! Gerçekten TÜMAD olarak, Çanakkale ve Balıkesir tesislerimizde altın madenciliği alanında dünya standartlarında örnek bir iş çıkarıyoruz. Bunu yaparken dünyadaki en ileri teknolojiyi işletmelerimizde kullanıyoruz. Bununla da yetinmiyoruz, çevreye, doğaya ve insana zarar vermeden madencilik yapılabileceğini herkese göstermek istiyoruz.
TÜMAD’ın üretim yaptığı ve elinin değdiği her yerde yaşam kalitesi değişiyor. Bizim madencilik yaptığımız ilçelere ve köylere sizi davet ediyorum ve bu değişimi yerinde görmenizi istiyorum. Bir yandan yer altı kaynaklarımızı ekonomiye kazandırarak ülkemiz için katma değer üretirken, diğer yandan yerin altındaki bereketi yerin üstüne yansıtmak için elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz. Madencilik yaptığımız yörelerde yaptığımız sosyal tesislerle bunu gerçekleştiriyoruz. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz için yaptığımız Anadolu Liseleriyle bunu sağlamaya çalışıyoruz. Geçim kaynaklarının iyileştirilmesi planları doğrultusunda, bölgedeki hayvancılığı geliştirmek amacıyla hayvan ırkını geliştirici projelere destek veriyoruz. Yem yardımları yapıyoruz. Kadın ve gençlerimize iş imkanı yaratmak için yem bitkileri üretimi, çilek, aromatik bitkiler ve mantar yetiştiriciliği gibi faaliyetleri destekliyoruz.
Çevreyi ve insanı önceleyerek çalışmaları yönlendirmek kendini geliştirerek yola devam etmeyi de gerektiren bir durum olduğu kanaatindeyiz. Bu çerçevede gelişim süreciniz ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Doğanın tahrip edildiği ve çevrenin kirletildiği bir dünyada toplumsal ve ekonomik kalkınmanın devamlılığı mümkün değildir. Bu nedenle, operasyonlarımızda çevresel ayak izimizi takip etme ve en aza indirgeme noktasında adımlarımızı atıyoruz. Maden sahalarımızdan düzenli olarak alınan numunelerle su, toprak ve hava kalitesinin ölçümlerini gerçekleştiriyoruz. Çevre ve maden üretiminin, birbirinin paradoksu olmaktan çıkarılarak hakkaniyetli bir dengenin ülkemizde kurulması gerektiğine inanıyoruz. Çevreye dost madenciliğin yapılabildiğini herkese göstermek istiyoruz. Altın madeni üreticileri olarak bunu başarabildiğimize inanıyoruz. Çevre hassasiyeti ve tedbirlerini en üst seviyeye çıkararak, üretimi arttırmak mümkündür. Biz bunu başardığımıza inanıyoruz. Yeterli mi, elbette değil. Madencilik faaliyetinde bulunan kamu ve özel sektördeki tüm şirketlerin, çevre hassasiyetlerini maksimum düzeyde tutacak projeler geliştirmeleri gerekiyor. Bakın biz, doğal yaşamın korunması ve sürdürülebilirliği için; bitki, hayvan, sucul yaşam ve kuş türlerine ait, verileri alanında uzman ekipler tarafından düzenli olarak izleyerek, raporluyoruz. Bu raporlara istinaden, sürekli etki azaltıcı önlemleri alıyoruz. Örneğin bir kaplumbağanın maden sahası içerisine yolun bir tarafından diğer tarafına güvenle geçebilmesi için kaplumbağa geçitleri inşaa ediyoruz. Bu bölgeye ‘kaplumbağa çıkabilir’ levhası koyuyoruz. Yani madencilik yaptığımız yerde doğal habitatı koruyarak madencilik yapmak için adeta iğneyle kuyu kazıyoruz.
Altın madenciliğinin ülke ekonomisine katkısı ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Türkiye, jeolojik yapısıyla çok ciddi bir maden potansiyeline sahip bir ülkedir. Buna rağmen Türkiye’de, uluslararası standartlarda aramalar son 20 yıldır gerçekleştiriliyor. Bu aramalar sayesinde Türkiye’nin madencilik potansiyeli de yeni yeni açığa çıkıyor. Türkiye’nin 6 bin 500 ton altın rezervi var. 350-500 milyar dolarlık bir potansiyelden bahsediyoruz. Kaldı ki, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki potansiyeli de bugün itibariyle tam olarak bilmiyoruz. Türkiye, sadece altın ithalatından dolayı yılda en az 10 milyar dolar açık veriyor. Biz üreticiler olarak diyoruz ki, altın ithalatının sebep olduğu bu açığı çok rahatlıkla kapatabiliriz. Bunu hayata geçirecek insan kaynağımız ve madencilik kültürümüz artık oluştu. Onun için buradan çağrı yapmak istiyorum; Türkiye’nin potansiyelini harekete geçirecek aramaların ve yatırımların teşvik edilmesi lazım. 10 milyar dolarlık yatırımla yıllık 10 milyar dolarlık üretim yapabiliriz. Kaldı ki, altının hammadde boyutunun yanı sıra, rafineri, kuyumculuk ve nihai tüketici boyutu var. Türkiye bu entegrasyonu tamamlamış durumda. Rafinerilerin o kadar büyük potansiyeli var ki Türkiye’deki üretilen altın bunu karşılamıyor. Eğer siz 10 milyar dolarlık altın üretirseniz bunun ekonomiye katkısı 30-40 milyar dolar olur.
Maliyet artışlarının altın madenciliğine yansımasını aktarır mısınız?
Pandemi ardından gelen Ukrayna savaşı ülkeleri ve insanları küresel bir enflasyon tsunamisiyle karşı karşıya bıraktı. Elbette, altın madencileri de herkes gibi bu tsunamiden nasibini aldı. Bizim sektörde de diğer sektörlerde olduğu gibi bazı üretim kalemlerinde yüzde 100’ün üzerinde artışlar yaşadı, yaşanmaya da devam ediyor. Özellikle enerji, makine, inşaat ve çalışanların ücretlerindeki artışlar, madencilik sektörünün canını acıtıyor. Bu yüzden pandemi öncesi 155 milyon dolarla gerçekleştirilen bir yatırımın maliyeti bugün en iyimser rakamla 220 milyon dolara çıkmış durumda. 2021 yılında 1 ons altının maliyeti 1068 dolar seviyesindeyken, bugün itibariyle bu 1300 dolara dayanmış durumda. Eğer altının ons fiyatı 1600 doların altına düşerse o zaman altın üreticileri için alarm zilleri çalmaya başlayacaktır. Altın üretimi, cazip olmaktan çıkacak ve üreticilerin sektörden kaçışına yol açacaktır. En azından yeni yatırımların önü kesilecektir. Oysa altın stratejik bir üründür. Merkez Bankası kasanızda ne kadar altın bulunursa ekonomik olarak dış etkilere karşı o kadar güçlü olursunuz. O yüzden bizim yerli üretimimizi artırmamız lazım.
TÜMAD’ın önümüzdeki dönem planlamaları ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Türkiye de hâlihazırda yerli ve yabancı 18 altın madeni faaliyet göstermektedir, bu madenlerin yıllık ortalama altın üretimi 40 ton civarındadır. TÜMAD, bu üreticiler arasında her iki madeniyle kısa sürede 4’üncü en büyük üretici konumuna ulaşmıştır. Avrupa’nın ise en büyük 5’inci altın üreticisiyiz. Önümüzdeki birkaç yılda ülkemizdeki pazar payımızı arttırarak, altında ilk üç üretici arasına girmeyi hedefliyoruz. İşletmelerimizde kullandığımız ileri teknoloji, deneyim kazanan insan kaynağımız ile TÜMAD’ın bunu kısa süre içerisinde başaracağına inanıyoruz. Kaldı ki, EBRD ile çalışmamız ve onların standartları doğrultusunda üretim yapmamız, TÜMAD’ın vizyoner ve rol model olmasında büyük katkısı var. Türkiye’de sürdürülebilir madencilik konusunda edindiğimiz bu deneyimi ve gösterdiğimiz başarıyı, şirket olarak şimdi uluslararası alana, diğer ülkelere de taşımak istiyoruz. Bunu gerçekleştirecek teknolojik alt yapı ve insan kaynağına sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Kısa süre içerisinde yurt dışında da büyük çapta sürdürülebilir maden işletmeleri yaratmayı hedefliyoruz.EYLÜL2022