Türk Akım İçin Enerji Politik Bir Yorumlama

A. Beril TUĞRUL

İstanbul Teknik Üniversitesi –  Enerji Enstitüsü

Akışkan iletiminde en önemli transport sistemi olan boru hatları, petrol ve doğal gaz gibi stratejik enerji kaynaklarının taşınmasında kullanılmasıyla enerji kaynağı iletiminde ayrı ve yadsınamaz bir yere sahip olmuş bulunmaktadır. Boru hatları; su, kanalizasyon ve sıvı kimyasallar için daha önceleri kullanılmış olmasına karşın petrol ve doğal gaz boru hatları o kadar öne çıkmıştır ki; kamuoyunda çoğu kez boru hattı denince hemen petrol ve doğal gaz hatları akla gelmektedir. 

Doğal gaz günümüzde hayli tercih edilir bir fosil yakıt olup, büyük ölçüde boru hatlarıyla taşınmaktadır. Doğal gaz taşınmasında boru hattı taşımasına alternatif olan Sıvılaştırılmış Doğal Gaz taşımacılığı (Liqufied Natural Gas –LNG), boru hattı taşımacılığına göre hayli pahalı olduğundan deniz aşırı uzak taşımaların gerektiği haller dışında tercih edilmemektedir. Bu bağlamda, doğal gaz taşımacılığında boru hatları vazgeçilemez bir stratejik öneme sahiptir denebilir.

İşte böylesi önemli bir doğal gaz boru hattına ilişkin olarak Türkiye’de 19 Kasım 2018 tarihinde önemli bir tören gerçekleştirildi. Türk Akımı olarak adlandırılmış olan bu doğal gaz hattının deniz bölümü inşaatının tamamlanması nedeniyle İstanbul’da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in katılımıyla gerçekleştirilen tören, taraflar için olduğu kadar çevre ülkeler ve Avrupa Birliği için de önem taşımaktaydı.

Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattının Gelişimi ve Özellikleri

Türk Akım Doğal Gaz Boru Hattı (kısaca Türk Akımı), öz olarak Rusya ile Türkiye arasında yapılmakta olan boru hattı olup, iki paralel hattan oluşacaktır (Şekil 1). İlk boru hattı Türkiye’nin gereksinimi olan doğal gazı karşılamak üzere inşa edilmekte olup halen tamamlanmakta olan hat bu birinci hattır. İkinci hattın ise Güney ve Güneydoğu Avrupa’nın ihtiyacı olan doğal gazı karşılaması planlanmaktadır.

Şekil 1 Türk Akımı Geçiş Hattı

Türk Akımı hattı, Karadeniz’in Kuzey Doğu bölgesinde yer alan Rusya’nın Anapa limanından denize girmekte ve Güneybatı Karadeniz’deki Türkiye’nin Kıyıköy bölgesinden karaya çıkmaktadır. Hattın geçtiği güzergâh incelendiğinde görülmektedir ki; Karadeniz’de esas itibariyle Türkiye ve Rusya karasularını ve münhasır bölgesini kat etmektedir. Büyük bölümü deniz altında olan Türk Akım doğal gaz boru hattının deniz altı uzunluğu 930 km olup 700 km.si Türkiye’nin münhasır bölgesinde bulunmaktadır. Hat İstanbul’dan 100 km uzakta olan Trakya’daki Kıyıköy’den karaya bağlanmakta olup Lüleburgaz’da var olan doğal gaz ağı ile birleşecektir.

Bilindiği üzere, 2013 öncesinde Rusya, Avrupa’ya doğal gazı, esas itibariyle Ukrayna üzerinden ihraç etmekteydi. Hala da etkin olan bu hat 2013’de Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan olaylar sonucunda sorunlu bir hal almış bulunmaktadır. Türkiye de bu hattın bir kolu olan ve Türkiye için “Batı Terminali” olarak nitelenen hat üzerinden doğal gaz almaktadır. Türkiye ayrıca Rusya’da Djubga’dan Samsun’a çekilmiş olan “Mavi Akım” hattı ile de doğal gaz alımını gerçekleştirmektedir. Ancak, Türkiye’de yaygınlaşan (ve son olarak 80 ile ulaşan 2019 yılında ise tüm illerine ulaşmış olacak ağıyla) doğal gaz kullanımı bağlamında bu hatların Türkiye’ye yeterli olmayabileceği düşünülmektedir.

Ukrayna olayları ve takiben Kırım’ın Rusya’ya bağlanması gibi olayların ortaya çıkmasıyla birlikte Rusya, Avrupa’ya Ukrayna’dan geçmeyen hat arayışına girmiş ve “Güney Akım” olarak nitelenen bir projeye ağırlık vermiştir. Güney Akım Rusya’da Anapa’dan başlayacak ve Bulgaristan’a bağlanacaktı. Ancak, Ukrayna olaylarından sonra Avrupa Birliği (AB)’nin tutumu ve Bulgaristan’ın bir AB ülkesi olarak davranmaya zorlanması karşısında bu hattın gerçeklenmesi sorunlu hale gelmiştir.

Bu şartlarda Güney Akım olarak başlayan hattın son bölüm güzergâhının yön değiştirmesi fikri güçlenmiş ve 2014 sonunda Botaş ile Gazprom arasında imzalanan bir Mutabakat Anlaşmasıyla Türk Akımı gündeme gelmiştir (Şekil 2). Böylelikle, Rusya ile Türkiye arasında doğrudan bir hat çekilerek Avrupa’ya yönlenmesi söz konusu olmuştur. 

Şekil 2 Türk Akımı ve Bağlantıları

2015 yılında Türkiye ve Rusya arasında teknik ve ekonomik konulara ilişkin detaylar açıklığa kavuşturulmuştur. 2016’da bir dizi izinler verilmiş ve Hükümetler arası “Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı Projesi” Anlaşması 10 Ekim 2016’da imzalanmıştır. Her iki ülke de anlaşmayı parlamentolarından geçirmiş bulunmaktadır. 2017’de Türk Akımı kısmı denizaltı inşasına Gazprom tarafından başlamış, 30 Nisan 2018’de Türk Akımın ilk boru hattının deniz inşası tamamlanmış ve nihayet 19 Kasım 2018 tarihinde Türk Akımın ikinci hattının da son borusu yapılan törenle her iki ülkenin Başkanları tarafından denize indirilmiştir.

Türk Akımı, en derin döşeme yeri yaklaşık 2200 m olan ve genel olarak 2 km derinlikte döşenmiş bir hat olup kullanılan borular, üzerindeki su basıncına dayanabilecek niteliğe sahip bulunmaktadır. Bu bakımdan önemli bir mühendislik deneyimi sergilemektedir. Boruların her biri 12 m uzunluğunda ve 81 cm çapında olup tek bir borunun ağırlığı 9 ton mertebesindedir. 

İki hattın toplam deniz altı döşenen boru hattı uzunluğunun toplamı 1860 km kadar olmaktadır. Bu bağlamda, 150 bin kadar borunun deniz altına indirilerek döşenmesi söz konusu olmuştur. Türk Akımın deniz altı döşeme inşasının, günde ortalama 4 km olduğu belirtilmiştir. Hattın toplam uzunluğu 1100 km kadardır. Bu inşaat parametreleriyle mühendislik açıdan son derece önemli bir proje niteliği taşımaktadır denebilir.

Türk Akımın boruları, boru döşemede dünyanın en büyük gemisi olan Pioneering Sprit ile gerçekleştirilmiş olup, bu geminin uzunluğu 477 m ve genişliği ise 124 m.dir. Borular geminin güvertesinde birleştirilmiş ve her birleşim yerinin kalite kontrolü yapılarak özel bir koruyucu ile kaplandıktan sonra deniz dibine döşenmiştir. Bu açıdan da deniz altı döşemesi için başarılı bir mühendislik uygulamasını oluşturmuştur.

Ekonomik açıdan ele alındığında 7 Milyar US Dolar mertebesinde bir yatırımı ifade etmektedir. 13500 kişi istihdamı ile önde gelen bir proje niteliği taşımaktadır. Her iki hat da devreye alındığında yılda 31,5 Milyar m3 doğal gaz taşıma kapasitesine ulaşacağı beklenmektedir.

Birinci hattan 15,5 Milyar m3 doğal gaz taşınacaktır ki; bu miktar Türkiye’nin gereksinimini karşılamakta kullanılacaktır. Söz konusu bu ilk hattan doğal gazın akışı 2019 yılının sonunda olması beklenmektedir. Geri kalan doğal gaz taşınması (ikinci hattan) Avrupa’ya yönlenecektir.

Türk Akımın Enerji-Politik Değerlendirmesi

Türk Akım, Türkiye’nin enerji politiği açısından iki farklı açıdan önem taşımaktadır. Birincisi, Türkiye’nin (Türk Akımın ilk hattından) kendi ihtiyacını karşılamak üzere alacağı doğal gazdır. Bu doğal gaz ile Türkiye önemli miktarlara çıkmış olan ve (azaltılmaya çalışılsa da) arta giden karakter gösteren gereksiniminin karşılanmasında önemli bir alternatifi oluşturuyor olacaktır.

Burada başka bir husus; Şekil 2’den de görüldüğü üzere Türkiye’nin daha önce çekilmiş olan Mavi Akım’a bir yedeklilik hattı oluşturuyor olmasıdır. Her ne kadar her ikisi de Rusya’dan direkt beslenen hatlar olsa da bu iki farklı hat, Rusya içindeki değişik hatlardan desteklenmektedir. Türk Akım Anapa’ya, Mavi Akım Djubga’ya bağlantılıdır.

Enerji politik olarak yurt içi dağıtım planlaması açısından (Rusya’ya bağımlılığın artması söz konusu olmakla beraber) Orta Anadolu ve Başkent bölgesi esas itibariyle Mavi Akım’dan beslenirken Türkiye’nin en çok enerjiye gereksinim duyan Batı bölgesi dolayısıyla Marmara bölgesi Türk Akım’dan besleniyor olacaktır. Birindeki aksama, diğeri ile desteklenebilecektir. Böylelikle, Ukrayna ve AB üzerinden “Batı Hattı” olarak nitelenen hat üzerinden alınan doğal gaz eskisi kadar önemli olmayabilecektir. Türkiye’nin AB ile aykırı düşüşleri göz önüne alındığında zaman içinde olabilecek farklı durumlara karşı iyi bir seçenek gibi görünmektedir.   

Ayrıca, ABD’nin 4 Kasım 2018 tarihi itibariyle İran’a uygulamaya koyduğu ambargo kapsamında Türkiye için (“Doğu Hattı” olarak nitelenen hattan ve dolayısıyla)  İran’dan doğal gaz alamama riskinin ortaya çıktığı günümüz şartlarında Türk Akım’ın yeni bir alternatif oluşturuyor olması da üzerinde durulması gereken bir husustur. Türkiye, şimdilik İran ambargosu için ABD tarafından muafiyet tanınan 8 ülke arasında yer almaktadır. Ancak, bu muafiyetin 6 ay gibi kısa bir süre olacağı belirtilmektedir. Bu durumda, (her ne kadar Türkiye ambargoya uymayacağı yönünde açıklamalar yapmış olsa da) Türkiye söz konusu ambargo bağlamında Doğu Hattı’ndan doğal gaz alamama durumunda kalabilir. Böylesi bir duruma karşı Türk Akım’dan doğal gaz alımı daha da önem kazanacaktır.    

Zamanlama açısından bakıldığında, ABD’nin İran ambargosundan 6 ay muaf olma, ülkemiz için 2018-2019 kışını geçirmiş olmayı betimlemektedir. Yaz döneminde doğal gaz gereksinimi göreceli olarak düşmekte olduğundan Türkiye yaz dönemini de geçirilebilir. Dolayısıyla doğal gaz dar boğazı 2019 sonbaharında gündeme gelecektir. 2019-2020 kışına girerken bir başka deyişle 2019 sonlarında Türk Akım’ın birinci hattından doğal gaz akışının başlayacak olması, enerji-politik açıdan iyi bir zamanlama planlaması olmaktadır denebilir. İran’dan yılda 10 milyar m3 mertebesinde doğal gaz almakta olan Türkiye için bu bağlamda Türk Akım gerçekten iyi bir seçenek oluşturmaktadır.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Türkiye, sadece doğal gaz ile İran ambargosu sorununu Türk Akımı ile çözemeyecektir. Zira İran’dan önemli miktarda petrol de alınmaktadır. Petrol konusunda olabilecek dar boğazın çözülmesi konunun ayrı bir veçhesini oluşturmaya devam edecektir. Ancak, doğal gaz sorununun çözümü için bir alternatif oluşturuluyor olması yine de yadsınamazdır. En azından dünya kamuoyu açısından Türkiye, enerji-politik bağlamda kendine çıkış yolu stratejileri oluşturan bir ülke konumunda olacaktır.

Türk Akımın, Türkiye açısından öne çıkaracağı ikinci husus; Türk Akımın ikinci hattından Güneydoğu ve Güney Avrupa’ya taşınacak doğal gaz olmaktadır. Söz konusu bu ikinci hat Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında yer alan “Enerji Terminali” ülke olma veya “Enerji Merkezi” ülke olma amacına hizmet eden bir hamledir. Bu durum son derece önemlidir.

Şekil 2’den görüldüğü üzere; Türk Akım’ın Türkiye’den sonra Yunanistan ve Balkan ülkelerine yönlenmesi planlanmaktadır. Nitekim Yunanistan, vakit kaybetmeden Türk Akım’ın alıcısı olabileceğini açıklamıştır. Takiben, Makedonya ve Sırbistan’ı beslemesi ayrıca Bosna, Kosova ve Arnavutluk’a dallanması mümkündür. Ayrıca, daha şimdiden Bulgaristan da Türk Akım’dan doğal gaz alabileceğini bildirmiştir. Bu durum, Türkiye’nin (tabii Rusya ile birlikte) Balkanlarda etkinliğinin artacağı anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle, enerji-politik gelişim siyasi etkinliğe evrilebilecektir. Nitekim AB’den de Balkan ülkelerine doğal gaz hattı çekilmesi düşüncelerinin gündeme getirilmesini hızlandırmış görünmektedir.

Yine Şekil 2’den görüldüğü üzere, Türk Akım tam kapasite çalışması halinde bu hat Avusturya’ya kadar ulaşabilecektir. Burada Avusturya üzerinde durmak gerekir. Zira Avusturya, Avrupa’ya Ukrayna üzerinden ulaşan Rus doğal gazının dağıtım merkezi durumundadır. Almanya ile birlikte Avrupa ülkeleri üzerinde enerji-politikten başlayıp siyaseten etkin olabilmektedirler. Bu konu ayrıca Ukrayna için de son derece önemlidir. Zira Rusya’dan çıkıp Avrupa’ya yönlenen doğal gazın ilk terminal ülkesi Ukrayna olmaktadır.

Türk Akım’ın ikinci hattının hayata geçirilmesiyle Ukrayna ve hatta Avusturya’nın terminal ülke ve/veya doğal gazda etkin ülke olma önceliği azalacaktır. Bu husus, Ukrayna ile sorunlar yaşayan Rusya için de stratejik önemdedir ve Rusya’nın Ukrayna olmadan da doğal gazını Avrupa’ya ulaştırabilmesine hizmet edecektir. (Nitekim Türk Akım’ın deniz bölümü inşaatının tamamlanmasına ilişkin tören 19 Kasım 2018 tarihinde gerçeklendikten hemen sonra Ukrayna Gaz Endüstrisi ve Doğalgaz Pazarı Konseyi Başkanı’nın, Türk Akımı’nın tamamlanmasından sonra Ukrayna üzerinden yapılacak doğalgaz sevkiyatının büyük ölçüde azalacağını ve Ukrayna’nın projenin ikinci kolunun inşasının engellemesi gerektiğini söylediği medyada haber olmuştur.) Bu değerlendirme çerçevesinde Ukrayna’nın kaybının 500 milyar US Dolar olabileceği ifade edilmektedir.

Ne tesadüftür ki; (25 Kasım 2018 tarihi itibariyle) Azak Denizi’nde Kerç Boğazı civarında Rus savaş gemileri ile Ukrayna savaş gemileri karşı karşıya gelmiş ve iki ülke arasında kriz çıkmıştır. 30 Kasım 2018 – 1 Aralık 2018 Tarihlerinde Arjantin’in ev sahipliğinde yapılan G-20 Zirvesi’nde ABD Başkanı ile Rusya devlet Başkanı arasında yapılacak görüşmenin Kerç Boğazı Krizi nedeniyle ertelendiği bildirilmiştir.

Öte yandan, unutulmamalıdır ki; ABD son senelerde, bulduğu kaya gazı rezervlerini (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz – LNG olarak) dünyaya pazarlamayı düşünmekte ve dolayısı ile dünya doğal gaz piyasasında kendine yer açmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, Rusya’nın yeni doğal gaz hatlarını hayata geçirmesini (örneğin; Kuzey Akım II’yi ve de Türk Akımı-II’yi) engellemek bağlamında söylemleri bulunmaktadır. Bir başka deyişle, ABD’nin pahalı LNG satışını hayata geçirmek istiyor olması, yapılmakta olan doğal gaz boru hatlarına sıcak bakmaması gibi bir durumu ortaya çıkarmaktadır.

Sonuç

Türk Akım’ın yukarıda yapılan enerji-politik değerlendirmeler çerçevesinde ne ölçüde stratejik olduğu hemen kendini göstermektedir. Türkiye ve Rusya arasında imzalanan anlaşma aynı zamanda ülkelerin parlamentolarından geçmiş olduğundan her iki ülke için de devlet politikası haline gelmiş bulunmaktadır.

Türk Akımı projesi, artık bir doğal gaz iletim hattı olmaktan çok öte bir nitelik taşımaktadır denebilir. Dünyada giderek artan enerji rekabetinde dengeleri değiştirebilecek bir niteliğe sahip olup, sadece enerji-politik değil, dünya siyasetini düzenlenmesinde ve de Türkiye’nin jeopolitiğinin daha da etkin olmasında rol oynayabilecektir.

Türk Akımı, (yukarıda açıklandığı üzere) Türkiye’nin hem iç ve hem de dış enerji politiğini kuvvetle etkileyecek özelliğe sahiptir. Önümüzdeki zaman sürecinde de bu etkileme özelliği kendini daha çok ve net olarak gösterecektir. Türkiye’nin bölgede hatta dünyadaki önemini giderek arttıracaktır. Ancak, enerji-politik rekabet ve çekişmeler çok acımasız olabilmektedir. Bu bağlamda, olabilecek gelişmelere karşı da hazırlıklı olunması bir gereklilikten öte zorunluluktur.