İhracatımızı yüzde 20 oranında artırmayı planlıyoruz
Türkiye madencilik sektörünün ilk örgütlenmesi olan TMD’nin 58. Olağan Genel Kurulu 14 Mayıs 2022 tarihinde İstanbul Divan Otel’de gerçekleştirildi. Yapılan seçim sonucunda yeni yönetim belirlendi ve görev dağılımı yapıldı. Buna göre Ali Emiroğlu (MRT Mining) yeniden TMD Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildi. Yeni denem ile ilgili bilgi almak için sorularımızı yönelttiğimiz Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu, önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye Madenciler Derneği’nde seçim oldu, tekrar başkan olarak seçildiniz. Yeni dönemde yapmak istediğiniz çalışmaları aktarır mısınız?
Türkiye Madenciler Derneği (TMD), ülkemizde madenciliğin ve ekonominin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla 1948 yılında kurulan sektörün en köklü sivil toplum kuruluşudur. Kamu ve özel sektör firmalarından oluşan üyelerimiz, hali hazırda ülkemizdeki maden üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini gerçekleştiriyor. Bu yönüyle derneğimizin temsiliyet oranı oldukça yüksek bir çatı kuruluş olduğunu söyleyebilirim.
Derneğimiz, madenciliğin gelişmesi, sektörün ülke ekonomisine katkısının artması, madencilik faaliyetlerinin sürdürülebilir ve sorumlu şekilde yürütülmesi yönünde çalışmalar yürütüyor.
Bu kapsamda TMD olarak; resmi kurumlarla olan ilişkiler, yasal düzenlemeler ve uygulamalarının takibiyle ilgili olarak sektör adına tüm girişimleri yapıyor ve çözüm önerileri getiriyoruz. Öte yandan Türkiye madencilik sektörünün dünya madencilik, yatırım ve finans çevreleri ile olan ilişkilerinin gelişmesi için çalışıyoruz.
Sektörümüz büyümeyi ve ihracatını artırmayı hedeflerken, bunu sorumlu ve sürdürülebilir biçimde yapmaya odaklanmış durumda. Sorumlu madencilik ilkelerinin belirlenmesi ve iyi uygulamaların yaygınlaşması TMD’nin gündeminde en üst sıralarda yer alıyor.
Ayrıca, TMD olarak 20-23 Eylül 2022 tarihlerinde Koza Altın İşletmeleri Ovacık Altın Madeni’nde düzenleyeceğimiz ‘2. Maden Kurtarma Yarışması’ sektörümüzün en önemli etkinliklerinden biri olacak. Madencilik şirketlerinin kurtarma ekiplerinden oluşan takımlar; yer altı, yer üstü, araç kazalarına müdahale ve ilk yardım, takım yetkinlikleri ve kimyasala müdahale (HAZMAT) olmak üzere beş farklı kategoride performans sergileyecekler. Gerçekçi senaryoların hazırlandığı yarışma uluslararası hakemlerin gözetiminde gerçekleştirilecek.
Bilindiği gibi maden kurtarma ekiplerimiz, maden kazalarına olduğu kadar doğal afet ve endüstriyel kazalara müdahale konusunda da oldukça tecrübeli. Deprem, sel, yangın gibi afetlere müdahalelerin en ön saflarında maden kurtarma ekipleri yer alır. Bu organizasyonun amacı da, her türlü afete hazır olmanın önemine dikkat çekmek, maden kurtarma ekiplerinin birbirleri ile koordinasyon içinde ve aynı dili konuşmalarını sağlamak. Şu anda Yarışma Yürütme Komitesi’nin organizasyon ile ilgili hazırlıkları son hızla devam ediyor.
Sorumlu madencilik konusunda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Derneğimiz; çalışan ve paydaşlarının sağlık ve güvenliğini gözeten insan odaklı faaliyetler, çevreye duyarlı uygulamalar, yasalara, iş etiğine ve sürekli gelişime dayalı sorumlu üretimler ve topluma saygılı davranış ve eylemler gibi konuları hassasiyetle takip ediyor. Sektörümüz bu alanlarda kendisini geliştirme konusunda büyük bir gayret içinde.
Dernek olarak hem toplumun hem de küresel kamuoyunun beklenti ve hassasiyetlerine uyumlu politikalar geliştirmeye de özen gösteriyoruz. Üyelerimizi bu beklentilere uyumlu faaliyet yürütmeye teşvik etmek amacıyla bir süre önce ‘Sorumlu Madencilik İnisiyatifi’ hareketini başlattık. İnisiyatif olarak öncelikle sorumlu ve sürdürülebilir madencilik ilkelerinin belirlenmesi için harekete geçtik. Sorumlu madenciliğin nasıl yapılacağı, nasıl ölçümleneceği ve nasıl ödüllendirileceğine yönelik standartlar, ilkeler ve yol haritasını oluşturuyoruz. Alanlarında saygın isimlerden oluşan bir Akademik Kurul tarafından hazırlanacak ‘Sorumlu Madencilik İlkeleri’ni önümüzdeki aylarda kamuoyuyla paylaşmayı hedefliyoruz. Dernek olarak sorumlu madencilik ile ilgili çalışmaları çok önemsiyoruz. Sorumlu madencilik yönünde atacağımız samimi adımlar sayesinde ülkemizde gurur duyulan bir sektör haline geleceğimizden en küçük bir şüphem yok.
Dünyada madencilik sektörüne verilen önemin arttığı görülmekte ve birçok maden ürünü stratejik ürün şeklinde tanımlanmaktadır. Madencilik sektörünün uluslararası arenadaki önemini aktarır mısınız?
Yaşadığımız evler, yollar, köprüler, trenler, gemiler, televizyon, cam, bilgisayar, telefon… Kısacası aklınıza ne gelirse maden ürünüdür. İnsanlığın bugünkü refah seviyesine ulaşmasının temelinde, sanayilerin hammaddesi olan madenler ve bu madenleri üreten madencilik sektörü var. Sadece hayatın akışında var olan ürün ve projelerde değil, yaşamsal önemdeki tıp ve gıda üretimi gibi sektörlerde de doğrudan ya da dolaylı olarak madenler kullanılıyor. Öte yandan son yıllarda etkisini daha fazla hissetmeye başladığımız iklim değişikliği ile mücadelenin itici gücü de madenler olacak.
Paris İklim Anlaşması çerçevesinde 2050 yılında sıfır emisyon hedefi var. Bu hedefin başarıya ulaşmasında da yeşil dönüşüm ve stratejik madencilik kritik bir rol oynuyor. Örneğin, kıyı tipi bir rüzgâr tribünü tesisinde bir doğal gaz temelli elektrik santralinden 8 kat daha fazla madene ihtiyaç duyuluyor. Açık deniz rüzgar santrallarında ise eşdeğer bir gaz santraline göre 12 kat daha fazla madene ihtiyaç var.
Öte yandan fosil yakıtlı araçların yerine elektrikli otomobillerin hızla yaygınlaştığını görüyoruz. Karbon emisyonunu minimuma indiren elektrikli araçlar, çevresel sürdürülebilirlik için önemli rol oynuyor. Elektrikli otomobiller için de madenlerin çok önemli bir payı var. Önümüzdeki dönemlerde kobalt, nikel ve lityumun da aralarında bulunduğu batarya metallerine talebin 10 kat artacağı öngörülüyor.
Ülkemizde nikel ve kobalt üretiliyor. Lityum eldesi için bor mineralinin atıklarından 10 ton/yıl kapasiteli küçük bir tesis kuruldu. Bunun geliştirilerek 600 ton/yıl kapasiteli bir tesise dönüştürülmesi hedefleniyor. Henüz üretim miktarları yeterli seviyede değil. Ancak Ar-Ge çalışmaları devam ediyor. Bunlar ülkemiz adına gurur verici gelişmeler.
Öte yandan başta elektrikli araçlar olmak üzere rüzgâr türbinleri, nükleer enerji, havacılık teknolojisi, fiber optik kablolar, güneş panelleri, bilgisayar ve cep telefonları gibi pek çok üründe kullanılan nadir toprak elementleri var. Stratejik konumda bulunan nadir toprak elementlerine olan talebin de, önümüzdeki yıllarda mıknatıs üretimi, elektrikli araç ve savunma sanayisinde kullanılmasına paralel olarak artacağı hesaplanıyor. Bu maden ve mineral türlerine gelecekte altı kat daha fazla ihtiyaç duyulacak.
Tüm bu gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye olarak stratejik madenlerimize özel bir önem vermemizin gerekliliği bir kez daha ortaya çıkıyor.
Kaldı ki küresel piyasalarda Türkiye madencilik sektörü son derece önemli bir konuma sahip.
Türkiye;
- Dünyanın en büyük mermer ve traverten ihracatçısı,
- Dünyanın en büyük bor üreticisi ve ihracatçısı,
- Dünyanın en büyük feldspat ihracatçısı,
- Dünyanın 2. büyük krom cevheri ihracatçısı,
- Dünyanın 3. büyük doğal taş üreticisi ve ihracatçısı,
- Dünyanın 3. büyük bentonit ihracatçısı,
- Dünyanın 3. büyük kuvars, kuvarsit ihracatçısı,
- Dünyanın 3. büyük vermikülit, perlit ve klorit grubu ihracatçısı,
- Dünyanın 8. büyük ferrokrom ihracatçısı,
- Dünyanın 8. büyük çinko üreticisi,
- Dünyanın 10. büyük kurşun üreticisi,
- Dünya altın rezervi ülke sıralamasında 11. sırada,
- AB ülkeleri arasında en fazla altın üretimi gerçekleştiren ülke konumunda.
Ülkemizin en büyük dış ticaret açığı; enerji hammaddeleri, maden ve metal ithalatından oluşuyor. Bunu azaltmanın yolu da maden varlıklarımızın aranması, bulunması ve işletilmesinden geçiyor. Maden sektörü olarak biz sorumluluğumuzun farkındayız. Yeter ki madencilik sektörüne gereken önem verilsin.
Fiyat artışlarının madencilik sektörüne yansımasını aktarır mısınız?
Pandeminin etkilerini atlatmaya başladığımız bu dönemde Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş dolayısıyla küresel düzeyde belirsizlikler yeniden arttı. Emtia fiyatlarının, özellikle de petrol ve gaz fiyatlarının artması nedeniyle enerji maliyetleri çok yüksek seviyelere ulaştı. Enerji tüketimi çok yoğun olan madencilik sektörü de bu gelişmelerden son derece olumsuz etkileniyor. Ülkemiz ekonomisine dolaylı yoldan 40 milyar dolarlık katkı sağlayan ve geçen yıl ihracat rekoru kıran sektörümüzün üstündeki bu yükü hafifletmek adına bazı adımlar atılmasını bekliyoruz. Madencilik sektörünün sürdürülebilir ihracat başarısı buna bağlı.
Konunun ticari boyutunun ötesinde insani boyutu çok daha önemli. İnsan hayatının önemini birinci sırada tutarak, bu durumun bir an önce bitmesini ve dünyanın tekrar normale dönmesini temenni ediyoruz.
Türkiye ölçeğinde sektörün geldiği noktayı ve yaşadığı sorunları aktarır mısınız?
Ülkemiz çok ciddi bir maden potansiyeline sahip. Ancak madenlerin aranıp bulunması ve üretilerek ülke ekonomisine kazandırılması lazım. Sektörümüzün gelişme potansiyeli, yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisine da bağlı. Tabii ki yeni yatırımcıların bu sektöre girebilmesi için kamu otoritelerinin atacağı bazı adımlarla yatırım ortamının iyileştirilmesi gerekiyor.
Bilindiği gibi maden şirketleri İşletme İzni almadan üretim yapamaz. Üretim faaliyetleri için de 20’den fazla kurumdan izin almamız gerekiyor. Bu kadar çok sayıda kurumdan izin alma zorunluluğu şirketleri zorluyor. Örneğin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında işlerimiz son derece düzenli ve hızlı yürürken, diğer bakanlıklarda birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Özellikle orman izinlerindeki gecikmeler, mevzuata aykırı ret kararları, aşırı yüksek orman bedelleri sektörün önündeki en önemli engeller.
Öte yandan kısıtlama alanları her geçen gün artırılıyor. Bu nedenle de ruhsat güvencesi de maalesef azalmaya devam ediyor. Kazanılmış hakların korunması son derece önemli. Madencilik son derece zor ve riskli bir sektör. Yatırım ortamını iyileştiremediğimiz sürece sektörün istenilen ölçüde büyümesi mümkün olamaz.
Toprağı, suyu, ormanı ve diğer izinleri madencilik faaliyetleri ile birlikte değerlendirerek karar verecek tek bir otorite olarak “Tabii Kaynaklar Bakanlığı” kurulmasının sektörümüzün birçok sorununu çözeceğini düşünüyorum.
Türkiye’nin madencilik ihracatında geldiği noktayı ve gelecek hedeflerini aktarır mısınız?
2021 yılında yaklaşık 6 milyar dolarlık maden ihracatı gerçekleştirdik. Bu yılın Ocak-Mayıs döneminde bir önceki yılın anı dönemine göre yüzde 19 artışla 2.76 milyar dolarlık ihracata ulaştık. 2022 yılı sonunda ihracatımızı yüzde 20 oranında artırmayı planlıyoruz. İhracatımızı arttırarak küresel piyasalardaki konumumuzu sağlamlaştırmayı ve daha da yukarılara taşımayı hedefliyoruz. Bunu yapacak bilgi, deneyim, kaynak ve potansiyele sahibiz. TEMMUZ2022