Türkiye’den yurt dışına açılmayı çok önemsiyoruz

Türkiye’de ‘Bizim Mutfak’, ‘Kemal Kükrer’ gibi önemli markaları satın alarak adından söz ettiren Japonya merkezli Ajinomoto, büyümeye devam ediyor. Yapılan yatırımlar ve Türkiye Japonya ticari ilişkilerini değerlendirmek için bir araya geldiğimiz Ajinomoto Türkiye İcra Kurulu Başkanı Sinan Altun, önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye ile Japonya arasındaki ticari ilişkilerin gelişimiyle ilgili gözlemlerinizi aktarır mısınız?

Türkiye Japonya ilişkilerine baktığınızda geçmişe oranla çok daha fazla gelişen bir ticari ilişki olduğunu düşünüyoruz. Bunun yanında geçmişten gelen kültüre, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bir dostluk ilişkisi de var. Türkiye’de büyüklere gösterilen saygı Japonya’da da var. İki ülkedeki insanlar da çok çalışkan insanlar.

Ekonomik açıdan değerlendirdiğimizde, Türkiye’ye yatırım yapan birçok Japon firması bulunuyor ama son döneme baktığımızda çok daha büyük yatırımlar yapıldığı görüyoruz. Bugüne kadar 250’yi aşkın Japon firmasının Türkiye’ye yaptığı yatırımın 3.1 Milyar dolara ulaştığını biliyoruz. Japonya’nın dış pazarlara yaptığı yatırımlar açısından büyük bir rakam olarak görünmeyebilir fakat Türkiye için oldukça önemli bir miktar.  İlişkilerin oldukça iyi olduğu, kültürlerin birbirine yakın olduğu iki ülkeden bahsediyoruz.

Japon yatırımcıların Türkiye’deki pazarın gelişimine bakış açıları nasıl?

Japonlar çok uzun vadeli düşünürler ve adım adım ilerlerler… Ülkenin kültüründe, iş yapma yöntemlerinde de bu durum mevcut. Dolayısıyla Türkiye’ye gelip baktıklarında Dolar seyrine bakıp bu dönem iyi değil bu pazara girmeyelim demiyorlar. Her zaman uzun vadeli sürece bakıyorlar. Öncelik olarak ülkenin geçmişi, insan ilişkileri, karşılıklı ülke ilişkileri iyi mi, pazar gelişiyor mu, yatırım yapılacak şirket bugüne nasıl geldi kriterleriyle değerlendiriyorlar. Nihai kararlarını verirken de “bu yatırım yapıldığında girilen pazarda 20-30 yıl kalınabilir mi”yi irdeliyorlar. Bu açıdan baktığınızda da Türkiye muhteşem bir ülke. Türkiye gibi cevher bir ülke bulamazsınız. Toplumun %30’nun genç, çalışkan ve sürekli hareketliliğin olduğu bir pazardan bahsediyoruz. Türkiye Japonya ilişkilerinde Türkiye’nin Ortadoğu’ya, Afrika’ya ve hatta Avrupa’ya açılan bir kapı olma görevini de çok önemli buluyorum. Ajinomoto Türkiye olarak bu ülkeler için Türkiye’yi hem üretim hem de yönetim üssü yapmak istiyoruz. Bu hedefimiz doğrultusunda, Mısır operasyonumuz da yönetimsel olarak Ajinomoto Türkiye bünyesine katıldı.

Japon yatırımcılar Türkiye’de gıda sektörüne yatırım yaparak buradan Japonya’ya ihracatı önemsiyor, görüşüne katılır mısınız?

İstisnalar olmakla beraber Japon yatırımcıların Türkiye’de gıda sektörüne yatırım yapmak amacının Japonya’ya ihracat olduğunu düşünmüyorum. Japonlar zaten birçok alanda ileri noktada çalışıyor. Modern endüstrileri için maden cevherlerinde dışarıya bağımlılar. Türkiye’den Japonya’ya giden ürünlere baktığınızda maden cevherleri, demir çelik, balık, kabuklu deniz hayvanları ağırlıklı olmakla beraber hızlı büyüyor. Bunlar zaten Japonya’nın ihtiyacı olan ve etrafındaki ülkelerde bulamadığı ürünlerdir. Fakat Japonya Türkiye’ye otomotiv yatırımı yapıyor, boya yatırımı yapıyor, gıda yatırımı yapıyor. Bunlar Türkiye’den Japonya’ya gidecek ürünler değil. Ağırlıklı olarak Türkiye’den Avrupa’ya giden ürünler. Otomotiv örneğine baktığınızda bunu görebilirsiniz. Bu algının bu nedenle yanlış bir algı olduğunu düşünüyorum.

Ajinomoto firmasını daha yakından tanıyabilir miyiz?

112 yıllık köklü geçmişi, 35 ülkede 121 fabrika ve 34,504 çalışanıyla faaliyet gösteren Ajinomoto, 1700 kişinin çalıştığı Ar-Ge departmanı ve inovasyon gücü ile bugün dünyanın en önemli gıda üreticilerinden biri…

‘Sağlıklı Beslen, Sağlıklı Yaşa’ (Eat Well, Live Well) felsefesiyle yüksek kaliteli çeşniler, işlenmiş gıdalar ve içecek gibi ürünler üretiyor. Ajinomoto Grup, ticari faaliyetleri üzerinden, 21. yüzyılda insanlığın yüz yüze geldiği ‘Küresel Sürdürebilirlik’, ‘Gıda Kaynakları’ ve ‘Sağlıklı Yaşam’ sorunlarının çözülmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Yıllık 11 milyar dolarlık ciro yapan şirket, bu cironun yaklaşık yarısını Japonya’dan geri kalanını ise yurt dışı operasyonlardan elde ediyor. Gelirlerin büyük bölümü Asya Pasifik ülkelerinden gelmekle birlikte, ABD’den, Latin Amerika’dan ve Avrupa’dan da gelen önemli gelirleri vardır. Japon şirketlerin yurt dışı açılımları genellikle ilk olarak diğer Asya Pasifik ülkelerine olmuştur. Çoğu Japon şirketi Asya Pasifik ülkelerinde güçlü markalara sahiptir. Pazara yakın olmaları, bölgeyi bilmeleri nedeniyle daha avantajlıdır. Bu bölgede gücünü yerleştirmiş ve pazarın belli bir bölümünü almış firmalar başka bölgelere yöneliyorlar. Ajinomoto’da Türkiye ve çevre ülkelerdeki potansiyelini görüp yatırım tarihlerindeki kurları düşündüğümüzde 150 Milyon dolarlık bir yatırımı Türkiye’ye yapmıştır.  

Ajinomoto olarak belirli alanlarda küresel marka olma hedefi var mı?

Ajinomoto, Amerikan ya da Avrupalı şirketler gibi hareket etmiyor. Amerikan şirketleri bir marka oluşturarak tüm dünyaya aynı isimle satış yapıyor. Bunun en büyük örneği Coca Cola… Japon şirketleri ise özellikle gıda sektöründe gittiği ülkelerdeki markalara önem veriyor. Lokal markaların büyümesine destek oluyor. Örneğin Ajinomoto’nun ürettiği umami ürününün tüm dünyada aynı isimle satışı destekleniyor, fakat Türkiye’ye geldiklerinde lokal ihtiyaçlara bakıyorlar. İnsanların daha sağlıklı yaşaması için hangi ürünleri tükettiklerini inceliyorlar ve bunlara ne katabiliriz diye düşünüyorlar. Örneğin Kemal Kükrer’in sirkesi. İlk olarak buraya yatırım yapılıyor. Sirke sağlık ve birçok açıdan çok önemli bir ürün. Ayrıca Kemal Kükrer sektörde lider bir marka olarak öne çıkıyor ve bu markaya yatırım yapılmasına karar veriliyor. Ondan sonraki süreçte Bizim Mutfak’a yatırım yapıyorlar. Bu iki şirkete baktığınızda bir taraf toz grubu çorba, bulyon, çeşniler; diğer tarafta soslar, sirkeler ve turşu gibi likit ürün grubu var.

Ajinomoto olarak yeni alımlar olacak mı?

Bugüne kadar Türkiye’de 150 milyon dolarlık yatırım yaptık. Her yıl pazarlamaya yatırım yapmaya devam ediyoruz. İki ayrı firmayı tek çatıda birleştirdik. Birini Yıldız Holding’ten diğerini de bir aile firmasından satın aldık. Farklı alanlarda üretim yapan, kültürleri çok farklı 2 firmadan bahsediyoruz. Bu şirketleri aynı çatı ve kültür altında birleştirmek kolay olmadı. Pandemi sürecinin başından itibaren de önceliğe çalışanlarımızın sağlığını koyduk. Çalışanlarımız evlerinden çalışmaya devam etti ama bu dönem bizi durdurmadı online olarak çalışmalarımıza hız verdik. Örneğin Pandemi döneminde sirke kullanımı çok fazla arttı. Sirkeyi genelde temizlik veya ürün yıkamada kullanıyorduk, çok az miktarda da içiliyordu. Şimdi ise sirke içen ciddi bir kesim oluştu. %50’nin üzerinde bir insan grubu içeceğine katarak kullanmaya başladı. Kemal Kükrer markamızda ‘Yudumluk Sirkeler’ serisini müşterilerimize sunduk ve yudumluk sirke çeşitlerimizle sirkenin kullanım alanlarını genişlettik.

Pandeminin bitmesiyle birlikte Ajinomoto yeni fırsatları mutlaka değerlendirecektir. Fakat yeni yatırımlara bakarken daha çok bizim katma değer sağlayabileceğimiz, Ajinomoto Ar- Ge’sinin artı değer sağlayacağı alanlara bakıyoruz.

Ajinomoto’yu biraz daha detaylı anlatır mısınız?

Ajinomoto, müşteri ihtiyaçlarına karşılık vermek ve sorunlarına çözüm üretmek amacıyla amino asitlere odaklanan orijinal ve ileri biyobilim ve kimya teknolojilerini kullanıyor.   İnsanlığın karşı karşıya olduğu sorunlar olan “sağlıklı yaşam”, “besin kaynakları” ve “global sürdürülebilirlik” konularına ticari faaliyetler üzerinden katkıda bulunarak toplumla uyum halinde var olmak istiyor. Ajinomoto Grup, amino asitler ve bunların giderek genişleyen bir yelpazede kullanımı konularında yıllardır Ar-Ge çalışmaları yürütüyor. Ajinomoto, aynı zamanda Amino Bilim olarak bilinen disiplininin de kurucusu olarak biliniyor.

Ajinomoto’nun %75-80 oranında gıda, %20-25 arasında da amino asit bazlı işleri var. Amino asit dediğimiz ürün proteinin temel taşıdır. İnsan vücudunda bulunan ve insanı ayakta tutan protein temel taşı amino asittir, ve Ajinomoto dünyada bir numaralı üreticidir. Dolayısıyla sizin gıdada aldığınız amino asit ürünüyle ilgili bizim dünyada önemli bir araştırmamız ve üretimimiz var. Bunun bir alanı gıda da kullanılan aminoasit, diğeri direkt kullanılan üründür. Türkiye’de bu alanda henüz pazara girmiş değiliz. Gıda alanında da ürünlere çeşitli tatlar veren ürünlerimiz, çorbalarımız, dondurulmuş gıdalarımız mevcut. Bu açıdan Türkiye önemli bir potansiyel ve Türkiye’den yurt dışına açılmayı çok önemsiyoruz.

İnsanlar bir ürüne yoğunlaştığında o ürünün sahteleri hemen çıkıyor. Şu anda da sahte sirke gündemde. Bu konuda yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Aslında bakanlık düzeyinde de kamuoyunda da bu konu gündeme geldi. Bu konuda biz uzman bir arkadaşımızı görevlendirdik ve Türkiye’nin önemli sirke üreticilerini aynı çatı altında toplamak amacıyla SirkeDer’i kurduk. Sirke derneğine tüm sirke üreticilerini davet ettik. Derneği kurduktan sonra sahte sirkeyi önlemek için çalışmalarımıza başladık. Türkiye’de sirkenin analiziyle ilgili üniversitelerle çalışmalar başlattık. Buradaki en büyük sorun çok ciddi maliyet artışları nedeniyle markalı ürünlerle, market ürünleri arasındaki fiyat farkları arttıkça sahte ürünlerin ortaya çıkmaya başlaması. Bu konuda bakanlık ve dernek olarak çalışmalarımızı aktaracağız. KASIM 2021