Türkiye’nin Kutup Araştırmaları ve Küresel İklim Değişikliği

Kutup Bölgeleri

Şekli bir küreye benzeyen dünyamızın, kendi etrafında yaptığı dönüş hareketinin ekseninin, yeryüzünden geçtiği noktalar, coğrafi kutup noktalarıdır. Ancak kutuplar dendiğinde hem güney hem kuzey yarımkürede, yaklaşık 66 derece enlemlerinden başlayıp kutup noktalarını da kapsayan büyük bir alandan bahsediyoruz. Ayrıca, barındırdığı buzul miktarları sebebiyle Himalayalar da üçüncü kutup bölgesi olarak anılabilmektedir.

Kuzey kutup bölgesi, yani Arktik bölge, Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika kıtalarının kuzey kısımlarını ve bu kıtalarla çevrili olan Arktik Okyanusu’nu kapsamaktadır. Dünyadaki hidrokarbon rezervlerinin yaklaşık olarak çeyreğini barındıran Arktik Okyanusu, 14 milyon kilometrekarelik bir yüz ölçüme sahiptir. 1980’lere kadar kış sezonunda yüzeyinin neredeyse tamamını kapsayan ve yazın 5 milyon kilometrekareye kadar eriyen deniz buzları, her yıl daha fazla erimektedir. Bu erime deniz buzları, hem daha fazla denizel kaynağa erişimi hem de bölgede yeni gemi seyir rotalarının açılmasına sebep olmaktadır. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında, okyanustaki kaynakların kullanımı ile ilgili girişimler, çevreleyen ülkeler tarafından yapılmış, ancak ihtilaflı alanlar olması sebebi ile anlaşmaya varılamamıştır. Çevreleyen 8 ülke (ABD, Danimarka, Finlandiya, İsveç, İzlanda, Kanada, Norveç, Rusya) ve 6 yerel topluluk örgütü üyeliğinde kurulan Arktik Konseyi, ihtilafların giderilmesi için bir platform görevi yapmaktadır. Gözlemci üyelik statüsü ise, Arktik’e ilgisi olan ve bu ilgisini çalışmalar ile ortaya koyan ülkelere açıktır.

Güney kutup bölgesi, Antarktika (Anti-Arktik) kıtası ve çevreleyen Güney Okyanusu’ndan oluşmaktadır. Dünyadaki tatlı su rezervlerinin yaklaşık olarak %70’i, Antarktika kıtası üzerinde donmuş olarak bulunmaktadır. Yüz ölçümü 14 milyon kilometrekare olan kıtanın çevresi, kışın 20 milyon kilometrekare yazın ise 5 milyon kilometrekare yüz ölçüme sahip deniz buzu ile kaplanmaktadır. Hiçbir ülkeye ait olmayan Antarktika, Antarktika Andlaşmalar Sistemi ile barışa ve bilime adanmış, doğal kaynakları koruma altına alınmıştır. Dünya’nın en büyük deniz koruma alanı, kıtayı çevreleyen Güney Okyanusu’ndadır.

Küresel İklim Değişikliği

Sabah evden çıkmadan önce veya haberlerde birkaç günlük tahmin olarak belirtilen ve yaşamımızı anlık olarak etkileyen, lokal düzeyde belirtilen meteorolojik olaylar hava durumudur. Yaz, kış, ilkbahar, sonbahar ise mevsimlerdir. İklim ise uzun zamanlar boyunca belirli bir alanda devam eden ortalama hava koşulları olarak tanımlanabilir.

İklim küresel düzeyde bir değişim göstermektedir. Dünyanın geçmişinde birden fazla defa yaşanan iklim değişiklikleri, farklı sonuçlar doğurmuş olsalar da çoğu dünya üzerindeki canlılığın neredeyse sona ermesi ile sonuçlanmıştır. Ancak özellikle sanayi devrimi sonrasında artan insan nüfusu ve emisyon değerleri, dünya tarihinde görülmemiş bir hızda iklim değişikliğine sebep olmaktadır. 1900’lerin başına kadar milyonda 300 partikül seviyesinin altında seyreden atmosferdeki karbondioksit oranı, milyonda 400 partikül seviyesinin üzerine çıkmıştır. İklim değişikliğinin diğer göstergeleri de benzer şekilde rekor seviyelere çıkmıştır.

Bir orta enlem ülkesi olan Türkiye’de bile yıllık ortalama sıcaklık değeri neredeyse 1 santigrat derece artmış, temiz su kaynaklarında azalmalar olmuş, verimli tarım arazileri kaybolmaya başlamıştır. Yine benzer şekilde uç hava olaylarının yaşanma sıklığı artmış, Marmara Denizi’nde hortum görülmeye, Akdeniz ve Ege’de kasırgalar olmaya başlamıştır. Günlük hayatımızı değiştirmemize sebep olan küresel iklim değişikliği, herkes tarafından hissedilir bir seviyededir.

İklim değişikliğinin yavaşlatılması ile ilgili devletler arası anlaşmalar imzalanmaya, farkındalık artmaya başlasa da değişikliğin durdurulması ve hatta geri döndürülmesi ile ilgili bilimsel çalışmalar hız kazanmaktadır. Farklı iklim modellerine göre farklı senaryolar ortaya konsalar da Arktik deniz buzunun tamamen kaybolacağı, buzullarda erimelerin yaşanacağı ve deniz suyu seviyelerinin artacağı, salgın hastalık risklerinin çok daha fazla olacağı ve temiz su ve gıdaya erişimin zorlaşacağı tüm modellerin ortak çıktıları arasında yer almaktadır.

Türkiye’nin Kutuplardaki Yeri

Türk bilim insanlarının kutup bölgelerine bireysel ilgisi ve çalışmaları 20. yy’ın ortalarına denk gelmektedir. 1967 yılında Antarktika’ya giden ilk Türk olduğu bilinen Atok Karaali, kıta üzerinde konuşlu ABD’ye ait Plateau İstasyonu’nda yaklaşık 1 yıl kalmış ve bilimsel çalışmalar yürütmüştür. Burada gösterdiği başarılar sebebi ile ismi kıtada bulunan bir kayalığa verilmiştir, “Karaali Kayalıkları”. Benzer şekilde 2 Türk bilim insanımızın isimleri kıtada ölümsüzleştirilmiştir, “İnan Tepesi” ve “Tilav Buzulu”.

2015 yılında kurulan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (PolReC), kutup bölgeleri özelinde akademik çalışmalar yapan Türkiye’nin ilk ve tek kurumu olarak bir çatı görevi görmüş ve bu tarihten sonra çalışmalar hız kazanmıştır.

2017 yılında Cumhurbaşkanlığı himayelerine alınan ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, İTÜ PolReC koordinasyonunda sürdürülen “Antarktika’da Bilim Üssü Kurulması” projesi kapsamında bugüne kadar kıtaya 3 ulusal sefer düzenlenmiş, kamp yerleşkesi konuşlandırılmış ve 100’e yakın Türk bilim insanının kıtada araştırmalar yapması sağlanmıştır. Proje hedeflerinden bir tanesi de Türkiye’nin Antarktika kıtası ile ilgili karar mekanizmalarının içinde olmasıdır.

Antarktika Andlaması kapsamında “danışman olmayan üye” olan Türkiye, “danışman üyelik” için çalışmalar yapmaktadır. Bu hususta en önemli kriter “bilimsel araştırma” yapmaktır. Ulusal olarak gerçekleştirilen 3 sefer kapsamında bugüne kadar 10’a yakın bilimsel makale yayınlanmış, 30’u aşın yayın hazırlık aşamasında olup,  3 yeni tür keşfedilmiştir. Bilimsel araştırmaların yayına dönüştürülmesi farklı çalışma alanlarında farklı süreçlere tabidir. Ancak kısa ve orta vadede Türk bilim insanlarının Antarktika ile ilgili araştırma makalelerinde büyük bir artış olacağı görülmektedir.

2019 yılında Türkiye İş Bankası sponsorluğu ve İTÜ PolReC koordinasyonunda bir ekip, ilk Türk Arktik Bilimsel Seferi’ni gerçekleştirmiştir. Yaklaşık 1 ay süren seferde 14 proje başarılı ile tamamlanmış, 880 deniz mili yol kat edilmiştir. Alınan örnekler ve yapılan ölçümler ile ilgili bilimsel araştırma ve yayın süreçleri devam etmektedir. Her ne kadar kıyıdaş devletler tarafından kararlar alınıp işletilmekte olsa da Arktik Okyanusu’nda hiçbir ülkenin kıta sahanlığı veya münhasır ekonomik bölgesinde bulunmayan alanlar ile ilgili Türkiye de karar mekanizmasının içinde olmak üzere çalışmalarına hız vermiştir.

Svalbard Anlaşması kapsamında Norveç egemenliğinde olan Svalbard Takımadaları’nda, anlaşmaya taraf tüm devletlerin vatandaşları, Norveç yasaları çerçevesinde her türlü ticari faaliyet ve araştırma faaliyetleri sürdürebilmektedir. Türkiye, henüz bu anlaşmaya taraf değildir. Arktik Okyanusu’na ve buradaki karar mekanizmalarına açılan kapı olan Svalbard ile ilgili çalışmalar sürecektir.

Türkiye İş Bankası tarafından sponsorluğu yapılan İlk Türk Arktik Bilim Seferi’nin ülkemizdeki diğer kurumlara örnek olup, bilimsel araştırma ve küresel iklim değişikliği farkındalığı hakkında çalışmalara desteğin artacağı tahmin edilmektedir. KASIM 2019