Türkiye’nin Milli Uzay Programı’na katkı yapmayı planlıyoruz

15’incisi düzenlenen IDEF’21fuarı, katılımcılarını bekliyor. Fuar öncesi görüşlerini aldığımız SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Ömer Korkut, savunma sanayindeki geldiğimiz noktayı gözler önüne serdi.

IDEF’21, 15’inci Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

İlki 1993 yılında düzenlenen ve o tarihten günümüze iki yılda bir gerçekleştirilen IDEF, özellikle 2009 yılında Ankara’dan İstanbul’a taşınması sonrasında, bölgemizin en önemli savunma sanayii etkinliklerinden biri haline geldi. Katılımcı firma ve heyet sayısını her düzenlemede artıran IDEF, zaman içinde sadece bölge ülkelerinden değil dünyanın dört bir yanından da ilgi görmeye başladı. Bu yıl 15’incisi düzenlenecek etkinliğin 28 yıllık gelişimi incelendiğinde, özellikle 2015 yılı ve sonrasındaki fuarlara, Türk firmalarının daha etkin katılım sağladığını ve bunun doğal neticesi olarak bu firmaların daha fazla ilgi gördüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Önceleri yerli savunma sanayi firmalarımız kadar, yabancı ülkelere ait firmaların da hem Türkiye’nin hem de bölge ülkelerin savunma pazarına yönelik faaliyetlerine sahne olan IDEF, özellikle son üç fuarda Türk firmaların öne çıktığı bir etkinlik görünümüne büründü. Bu farklılıkta konjonktürel gelişmelerin bir miktar rolü olsa da savunma sanayiimizin son dönemde gerçekleştirdiği hamleler neticesinde geliştirilen teknolojilerin ve ortaya çıkartılan ürünlerin payı bence daha büyük oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin ve güvenlik güçlerinin envanterine girdikten sonra, ilk zamanlar uluslararası tatbikatlarda ve düzenlenen fuarlarda görücüye çıkan bu ürün ve kabiliyetlerle ilgili son dönemde daha farklı gelişmeler yaşandı. Sahadan alınan geri beslemelerle etkinlikleri artırılan söz konusu yetenekler ve ürünler, başta ülkemizin terörizmle mücadelesi olmak üzere, bölgesel kriz, gerginlik ve çatışma ortamlarında başarıyla sahne almaya başladı ve kullanıldığı operasyonlarda dengeleri değiştirdi. Gerek müstakil olarak, gerekse dost ve müttefik ülkelerle müştereken gerçekleştirilen harekâtta etkinliklerini kanıtlayan tüm bu yetenekler, sadece bölge ülkelerinden değil tüm dünyadan büyük ilgi gördü ve onun da ötesinde övgü aldı. Söz konusu gelişmeler, Türk savunma sanayiinin yerlileşme inisiyatifiyle ortaya çıkardığı yüksek teknoloji ürünlerin, sadece üçüncü dünyaya değil, NATO müttefiki ülkelerin de aralarında olduğu gelişmiş ülkelere ihracatına da kapıları ardına kadar açtı.

Ağustos 2021’de 15’incisi yapılacak IDEF, bu nedenle öncekilere göre bir miktar daha farklılık arz ediyor. Türk mühendisleri tarafından yüksek teknoloji kullanılarak geliştirilen ve son zamanlardaki başarılarıyla uluslararası kamuoyunu meşgul eden yerli platformlarımız yanında, geliştirdiğimiz sistem ve alt sistemler de IDEF’21’de daha yakından görülebilecek. Tüm bu gelişmeleri dikkate aldığımızda, bu yılki fuarda da gözlerin yine Türk Savunma Sanayii şirketlerinin üzerinde olacağını ve IDEF’in, pandemiye rağmen 2021’de hem bölgesel, hem de küresel manada hak ettiği ilgiyi görerek, adından bahsettireceğini düşünüyorum. Biz de SDT olarak, savunma sanayiimizin en önemli etkinliğinde yerimizi alarak, fuarın gelişimine ayak uyduracak şekilde geliştirdiğimiz ve genişlettiğimiz ürün ve yetenek gamımızı, geçmiş yılların birikiminden de istifade etmek suretiyle tanıtmak için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. 

Son dönemde ülkemize savunma sanayi alanında uygulanan ambargolar sektörün gelişimini olumlu yönde etkilediği ifade ediliyor. Sizin bu konu ili ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Bu husus sıklıkla gündeme geliyor ve bir noktaya kadar gerçeği de yansıtıyor. Konuyu tarihsel olarak incelediğimizde, savunma sanayi hamlelerinin genellikle, ülkeler arası anlaşmazlıkların doğal sonucu olarak, ihtiyaç duyulan askeri malzemenin dış kaynaklardan temin edilmesini engelleyen yaptırımlar nedeniyle başlatıldığını görüyoruz. Bu tip durumlarla, çoğunlukla kaçınılması mümkün olmayan politik veya askeri çatışmalar öncesinde, süresince veya sonrasında karşılaşılıyor. Konuyu bu açıdan ele aldığımızda, NATO üyesi olmamıza rağmen, 1974 yılında gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında müttefiklerimiz tarafından ülkemize uygulanan silah ambargosunun, Türk Savunma Sanayiinin bugün ulaştığı noktaya gelmesine yol açan ilk temellerin atılmasına yol açtığı hepimizin malumlarıdır. Geçmişe baktığımızda, ülkemiz, savunma sanayi alanında geçen yarım yüzyıla yakın zaman diliminde çok önemli mesafeler kat etti. Bunda, söz konusu geniş kapsamlı ambargo süresince yaşanan sıkıntıların hatırasının sürekli canlı tutulması yanında, sonraki yıllarda da aralıklarla yaşanan ve özellikle son beş yılda tırmanan siyasi anlaşmazlıkların neticesi olarak, ülkemizin ileri ve/veya kritik teknolojileri dış kaynaklardan elde etmesini engelleyen örtülü veya açık sözde yaptırımların önemli rolü olduğu kesin.

Bununla beraber kanaatimce Türkiye, bugün itibarıyla, savunma alanındaki bu ambargoların yaratacağı etkilerden asgari etkilenebilecek farklı bir noktaya gelmiş durumda. Geçmişte yaşanan tüm bu olumsuzluklardan ders çıkartılarak uygulanan doğru politikalar ve stratejilerle beraber, bunların sonuçları olan yerinde yatırımlar neticesinde ülkemiz, savunma sanayi alanında belli başlı konularda sadece kendi yerli teknolojisini değil kendi konseptini de geliştirebilen bir ülke konumuna ulaştı.

Türkiye Uzay Ajansı’nın kurulması ve ortaya koyulan hedefler ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Günümüzde birçok ülke, kendi uzay programlarını geliştirme ve uzayda yer edinme çabası içerisinde. Bunların başını, uzay programlarına 1950’lerden itibaren önemli kaynaklar ayıran ABD ve Rusya (zamanının SSCB’si) çekiyor. Ancak son dönemde, gelişmekte olan ülkelerin de bu alanda önemli aşamalar kaydettiğini gözlemliyoruz. Bunların arasında Çin ve Hindistan öne çıkıyor. Çin çok yakın zamanda kendi uzay istasyonuna ilk kez astronot göndererek önemli bir kilometre taşını geride bıraktı. Ülkelerin ulusal ölçekte yürüttüğü tüm bu faaliyetler, kurulan Uzay Ajansları veya tam olarak bu şekilde isimlendirilmeseler de benzer organizasyonlar tarafından koordine edilip gerçekleştiriliyor. 2018 yılı itibarıyla dünya üzerinde ulusal veya uluslararası ölçekte kurulmuş 72 benzer organizasyon mevcut ki bunların arasında Türkiye Uzay Ajansı (TUA) da var. Bu 72 organizasyondan 14’ü kısmi, yedisi ise tam fırlatma yeteneğine sahip.

Ülkeler bu yatırımları; uzayda yer alan cisimlerden dünyada bulunmayan veya azalan kaynakları sağlamak, bu cisimlerden Dünyaya gelebilecek tehlikeleri önceden öngörebilmek ve mümkünse engelleyebilmek, uzayda Dünya dışında yaşam olasılıklarını keşfetmek ve uzay kolonilerinin öncülüğünü elde etmek gibi çeşitli amaçlara yönelik olarak yapıyorlar. Yeryüzünden oldukça farklı ortamda gerçekleştirilen söz konusu operasyonlar, oldukça uzun ve maliyetli Ar-Ge gayretini gerektiriyor. Bu kapsamda yaratılan ileri teknolojiler, onları geliştiren ülkelere, başta havacılık olmak üzere ilgili tüm sektörlerdeki Ar-Ge süreçlerinde liderlik yapma imkânı tanıyor. Bu sayede elde edilen bilgi birikimi ülkelere ciddi katma değer olarak geri dönüyor. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, uzay araştırmalarına yatırım yapmak artık sadece uzayda yer edinmek içi değil, Dünyada da daha fazla söz sahibi olmak için bir gereklilik haline gelmiş görünüyor. İşte bu nedenle, TUA’nın kuruluşunu oldukça yerinde buluyorum ve çok önemli olduğunu değerlendiriyorum.

TUA’nın kuruluşuyla birlikte ortaya konulan hedefler, ilk bakışta oldukça iddialı görünüyor. Ancak iddianız olmadan büyük işler başarmak da mümkün olmuyor. Belirtilen hedeflere öngörülen takvimlerde ulaşmak, öncelikle bir kaynak meselesi. Kaynak olarak sadece finansmanı değil, bu zamana kadar elde edilen bilgi birikimi ve yetişmiş insan gücü dahil her türlü kaynağı dikkate almak gerekiyor. Türkiye’nin özellikle 90’lı yıllardan itibaren yürüttüğü uydu ve uzay projelerinde/programlarında kat ettiği mesafe, ülkede önemli bir tecrübenin oluşmasına yardımcı oldu. Bugün, farklı kurum ve kuruluşlar tarafından yürütülen söz konusu gayretlerin, TUA’nın liderliğinde oluşturulacak yeni yapılar ve geliştirilecek yeni programlarla daha ileri noktalara taşınması ve belirlenen iddialı hedeflere erişilmesi amaçlanıyor. Bu noktada öz kaynakları kullanmak kadar yapılacak iş birliktelikleri de önemli hale geliyor ki, bu konuda da planların olduğunu ve adımların atıldığını biliyoruz.

Türkiye’de böyle bir ajansın kurulmasının, ülkemizin özellikle savunma alanındaki uydu/uzay projelerinin birçoğunda önemli görevler üstlenen SDT açısından da büyük önem taşıdığını düşünüyorum. SDT olarak; TUA’nın sağlayacağı eş güdümle, görev aldığımız bu projelerde elde ettiğimiz bilgi birikiminin, geliştirdiğimiz ve hatta ürün haline getirdiğimiz özellikle yazılım tabanlı yeteneklerimizin, ülkemizin Milli Uzay Programı kapsamında yürütülecek faaliyetlerde ve gerçekleştirilecek projelerde de kullanılmasını sağlayıp, söz konusu programa katkı yapmayı hedefliyoruz.

Güncel projeleriniz ile ilgili yeni gelişmeler hakkında bilgi alabilir miyiz?

 SDT; tasarım ve mühendislik yetenekleri yanında sahip olduğu üretim ve test altyapısıyla, kendi ölçeğinde tüm bu yeteneklerin tamamını bünyesinde bulunduran nadir şirketlerden birisi. Güçlü tasarım ve mühendislik yeteneklerimizi, üstlendiğimiz taahhüt projeleri yanında, öz kaynaklarımızla da desteklediğimiz Ar-Ge çalışmalarında da kullanarak, yenilikçi ürünler geliştiriyoruz. Bir başka deyişle, faaliyetlerimizi hem proje hem de ürün temelli olarak yürütmeye odaklanıyoruz. Bu sayede oluşturduğumuz ürün portföyümüz, her geçen gün genişliyor ve savunma dışı sektörlerin ihtiyaçlarını da karşılayacak noktalara ulaşıyor.

2021 yılı da pandemiye rağmen hız kesmediğimiz ve faaliyetlerimizi planladığımız şekilde devam ettirdiğimiz bir yıl oluyor. Yılın ikinci yarısında, Hava Kuvvetleri K.lığının gerçek zamanlı taktik hava muharebe eğitim ihtiyacını karşılamak üzere, savunma sanayiimizin en önemli aktörlerinden TUSAŞ’la iş ortaklığı modeliyle geliştirip dört adedini teslim ettiğimiz Taktik Eğitim Podunun seri üretim projesine başlamayı hedefliyoruz. Söz konusu dört podla birlikte teslim edilen iki yer istasyonu ve komuta-kontrol merkezinde kullanılan gerçek zamanlı görüntüleme ve görev sonu değerlendirme yazılımları, 2018 yılından itibaren Hava Kuvvetleri K.lığı tarafından kullanılıyor. Halihazırda F-16’lara takılan söz konusu harici podlar, pilotlarımızın hava-hava ve hava-yer muharebe eğitimlerine önemli katkılar sağlıyor. Hava Kuvvetleri Bilgi Sistemi (HvBS) başta olmak üzere diğer komuta-kontrol sistemleriyle de entegrasyonu yapılan söz konusu yetenek, garanti süreci boyunca sahadan alınan geri beslemelerle daha da etkin hale getirildi. Halihazırda Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ile seri üretim projesine ilişkin sözleşme görüşmeleri devam eden podları, zaman içinde gelişen teknolojileri de içerecek ve alt sistem bazında yerlilik oranını artıracak şekilde üretmeye hazır durumdayız.

Bu yıl hız kazanan bir diğer projemiz, Amfibi Deniz Piyade Tugay K.lığının manga seviyesinde atış, taktik ve nişancılık eğitimi ihtiyacını gerçek muharebe ortamının benzetimini yaparak karşılamak maksadıyla ana yükleniciliğini üstlendiğimiz MuharebeSim Projesi oldu. SSB eş güdümünde, inşaat dahil olmak üzere anahtar teslim olarak yürüttüğümüz projede, kritik tasarım sürecini tamamladık ve geliştirme safhasında hızla ilerliyoruz. Hedefimiz, projeyi 2022 yılının ilk çeyreğinde tamamlamak. Bu projenin çekirdeği olarak nitelendirebileceğimiz SMART Hafif Silah Atış Eğitim Simülatörümüzün ise ayrı bir ürün olarak hem güvenlik güçlerine hem de silah üreticisi kuruluşlara pazarlanması ve satışı faaliyetlerine devam ediyoruz.

SDT’nin ana faaliyet alanlarından biri olan uydu yer istasyonu yazılımları konusunda da faaliyetlerimiz devam ediyor. GÖKTÜRK-1 projesinin ana yüklenicisi İtalyan Telespazio firmasıyla uydu yer istasyonu yazılımları geliştirilmesi alanında yaptığımız iş birliği kapsamında söz konusu firmanın Sentinel uydularının kontrolünde kullanılmak üzere Avrupa Uzay Ajansı için geliştirdiği Çoklu Görev Sistemi Yer İstasyonu Kullanıcı Alt Sistemi yazılımlarının bir bölümü SDT tarafından geliştirildi. 2020 yılında tamamlanan bu projede sağlanan başarı, SDT’ye devam niteliğindeki ikinci bir projede ihracat fırsatının kapılarını açtı. Bir veya daha fazla uydu için yer istasyonu hizmetlerini, herhangi bir yer istasyonu altyapısı yatırımına ihtiyaç duyulmadan bulut üzerinden servis mantığıyla sağlayabilecek yazılımların geliştirilmesini kapsayan bu projenin sözleşmesini Telespazio ile imzaladık. Projenin ilk iş paketinin teslimatını yakın zamanda gerçekleştireceğiz. Yine uydu programları kapsamında; GÖKTÜRK-1 uydusunun görev süresinin uzatılması maksadıyla gerçekleştirilecek GÖKTÜRK Yenileme Projesi ve ülkemizin ilk SAR uydusu olacak GÖKTÜRK-3 Projesi için uydu yer istasyonu alanındaki tekliflerimizi söz konusu projelerin ana yüklenicisi olacak kuruluşlarla paylaştık, ilgili projelerin başlatılmasını bekliyoruz.

2021 yılında faaliyetlerimize yoğun olarak devam ettiğimiz bir diğer proje, aynı zamanda önemli bir ihracat başarımız. Güney Kore’nin beşinci nesil yerli savaş uçağı olan, eski ismiyle KF-X, bu yıl başında yapılan lansmandaki yeni ismiyle ise KF-21 Boramae programına, uçak üzerindeki kol içi gömülü eğitim sisteminin data link sistemini sağlamak suretiyle katkıda bulunuyoruz. Hava Kuvvetleri K.lığının ihtiyacı olan Taktik Eğitim Podunun geliştirilmesi sürecinde elde ettiğimiz bilgi birikimi, bu program kapsamında açılan uluslararası bir ihalede SDT çözümünün güçlü rakiplerin ürünlerine üstünlük sağlamasının önünü açtı. KF-21 Boramae programında bu zamana kadar toplam 17 birimin teslimatını tamamladık. Aldığımız ilave siparişlerle bu sayının bir miktar daha artmasını bekliyoruz. Henüz prototip üretim seviyesinde olan programın, seri üretim safhasında artacak teslimat sayılarıyla, ihracat hedeflerini tutturma konusunda şirketimize önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz.

SDT’nin kurulduğu ilk yıllardan itibaren yatırım yaptığı diğer bir iş kolu olan Veri Kayıt Sistemleri (VKS) tasarımı ve üretimi, şirketimiz için bugün de yerini ve önemini muhafaza ediyor. 10 yılı aşkın süredir tasarlayıp ürettiğimiz ürünler, birçok platform projesinde kullanılıyor ve artık rafta hazır ürün haline gelmiş durumda. Son dönemde, bu alanda savunma platformları için olgunlaştırdığımız ürünlerimizin türevi olan VKS’leri, ulaştırma sektöründe, özellikle raylı sistemlerde konumlandırma konusunda ciddi faaliyetler yürütüyoruz. Hedefimiz, çoğunlukla yabancı kaynaklı ürünlerin kullanıldığı bu platformlarda SDT tasarımı yerli ürünlerin kullanılmasını sağlamak. Bu konudaki pazarlama faaliyetlerimizi 2021 yılı içinde satış başarısına çevirmeye gayret gösteriyoruz ve bu hedefe oldukça yakın bir noktada bulunuyoruz.

Bu yıl elektronik harp sistemleri alanındaki faaliyetlerimiz, TAMGÖR Elektronik ile tesis ettiğimiz iş ortaklığı çatısı altında geliştirdiğimiz RF karıştırıcı sistem projelerinde yoğunlaşmış durumda. TSK’nın ve güvenlik güçlerinin ihtiyacına yönelik olarak geliştirilen ve üretilen çanta, sırt ve araç tipi RF karıştırıcı sistemlerden binlercesi, bu zamana kadar muhtelif projeler vasıtasıyla teslim edildi.  El Yapımı Patlayıcılar (EYP) yanında dronlara karşı da koruma sağlayan söz konusu sistemler, harekât alanında yaptıkları etkin görevle başarılarını ispat ettiler. Halihazırda devam eden projelerde, özellikle sırt ve araç tipi RF karıştırıcı teslimatlarımız devam ediyor. SDT-TAMGÖR iş ortaklığının bu ürünlerdeki başarısı, 2021 yılında sınırların ötesine da ulaşacak. Bu konuda yerli bir zırhlı kara aracı üreticisinin yurt dışı ihracat projesinde de RF karıştırıcı sistemlerimiz tercih edildi ve bu teslimatı 2021 yılı sonuna kadar tamamlamayı hedefliyoruz. SDT, özellikle son yıllarda ortaya çıkan dron tehditlerine karşı, önleme ve korunma sağlayan karıştırıcı sistemlerde elde ettiği tecrübeyi, tehdidi tespit etme, etkisiz hale getirme ve tahmin etme teknolojilerini de içerecek entegre anti-dron sistemlerine dönüştürme yönünde de çalışmalarını sürdürüyor. Bu tür ihtiyaçların karşılanması maksadıyla açılan ve davet edildiğimiz ihaleler için hazırladığımız çözümlerimize ilişkin tekliflerimizin değerlendirme süreci halen devam ediyor.

SDT’nin uzun yıllardır üzerinde çalıştığı bir diğer alan sinyal ve görüntü işleme. Hava araçlarına ve uydulara konumlandırılan Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) sinyallerinin işlenmesi için ihtiyaç duyulan algoritmalar, mühendislerimiz tarafından milli olarak geliştiriliyor. Bu yeteneğe ilave olarak, söz konusu sinyallerden elde edilen görüntülerin otomatik olarak kıymetlendirilmesi ve anlamlı hale getirilebilmesi için de milli algoritmalar geliştiriyoruz. SAR almacı için yaptığımız çalışmalar yanında optik görüntülerin kıymetlendirilmesi için de algoritmalarımız mevcut. Söz konusu yetenekleri, bu zamana kadar keşif- gözetleme, hedefleme görevleri icra eden insanlı/insansız hava araçlarının ve uyduların ilgili sistemlerinin geliştirilmesi için yürütülen projelerde konumlandırdık. Bununla beraber 2021 yılı bu yeteneklerimizi sivil uygulamalara uyarlama açısından da önemli bir yıl oldu. Sinyal ve görüntü işleme konusunda geliştirdiğimiz yetenekleri, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’nın Sismik Veri İşlem Yazılımını milli olarak geliştirme maksadıyla açtığı ihaleye sunduğumuz teklifimizde yer alan çözümde kullandık. Değerlendirme süreci devam eden projede yer almamız durumunda, savunma alanında geliştirdiğimiz bu kabiliyetlerin savunma dışında ülkemiz için çok önemli olan enerji sektöründe de başarıyla kullanılması olanağını yakalayıp önemli bir başarıya imza atmış olacağız. 

Geçen yıl yaptığımız röportajda KOBİ statüsünden çıkma hedeflerinizden bahsetmiştiniz. Bu konudaki gelişmeleri alabilir miyiz?

KOBİ statüsünden çıkmak SDT için bir hedef olmaktan çok, faaliyetlerinin doğal ve kaçınılmaz bir neticesi olarak karşımıza çıkıyor. Şirketimiz, 2020 yılı rakamları dikkate alındığında ciro ve yıllık bilanço toplamı ölçütleri açısından KOBİ sınırını aşmış durumda. Diğer bir ölçüt olan personel sayısı açısından ise 2020 yılı sonu itibarıyla limitler içinde kaldık. KOBİ statüsünden çıkış için bu üç ölçütten ikisini iki yıl üst üste aşma şartı bulunuyor. SDT iki ölçütü 2020 yılında aştığı için 2021’de izlemeye alınmış durumda. 2021 yılı planlarımızın gerçekleşmesi halinde ki, yıl sonu için önemli bir negatif sapma beklemiyoruz, 2020’de aştığımız söz konusu iki ölçütü bu yıl bir kez daha aşacağımızı ve KOBİ’den çıkmak durumunda kalacağımızı söyleyebilirim. Ayrıca 2021 yılı için yaptığımız personel planlaması da faaliyetlerimizin beklendiği gibi devam etmesi halinde yıl sonunda üçüncü ölçüt olan personel sayısı açısından da sınırı aşma ihtimalimiz olduğunu gösteriyor. SDT, pandemi sürecinde de devam ettirdiği istikrarlı büyümesi neticesinde, kuruluşunun 17’nci yılında KOBİ statüsünden çıkışa doğru hızlı adımlarla ilerliyor.

Eklemek istedikleriniz Son yıllarda savunma sektörü ülkemizin genel büyüme oranlarının üzerinde büyüme başarısı gösteren ve ihracatını katlayarak artıran birkaç sektörden birisi konumunda. Bir yılı aşkın süredir devam eden pandemi sürecine rağmen savunma sektörü hız kesmedi ve yeni başarılara imza attı. SDT de sektörün bu hızına uyum sağlamak suretiyle gelişimini devam ettirdi. Sektörümüzün başarısı, yakın zamanda TSK’nın ve güvenlik güçlerimizin coğrafyamızda icra ettiği bir dizi harekâtta da kendisini gösterdi. Güçlü bir Türkiye için milli bir savunma sanayiinin gerekliliğini her an hissettiğimiz içinde bulunduğumuz dönemde Euronewsport olarak sizin de sektörümüze gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.TEMMUZ 2021