Ülkemizdeki tüm batılı okullar, ülkemiz insanındaki ‘Tanzimat Kompleksi’ni’ beslemektedir

Hayat denilen zaman ve mekan yolculuğunda, insanların kendilerini gerçekleştirmesi oldukça karmaşık ve zorlu bir süreçtir. Bu süreçte aldığımız eğitimin niteliği ihtiyaçlarımız doğrultusunda varacağımız menzilin uzaklığını belirttiği gibi bu yürüyüşte insanların zaman ve mekana bırakacağı izlerin niteliğini belirler.

Çoğu zaman iyi eğitim almış kişilerin başarılı olduğu bir dünyada, ‘Kaymakam olmuşsun ama adam olmamışsın’ sözünü de unutmayarak kapısını çaldığımız başarılı iş adamı Erdem Timur’dan, salt eğitim çerçevesinden olaylara bakarak yanılabileceğimizi öğrendik. Beş yılda ‘Nef’ gibi bir markanın özgüven ile ortaya çıkarıldığını ifade eden Erden Timur, bu noktada Tarsus Amerikan Koleji’ne çok şey borçlu olduğunu ifade ediyor.

Tarsus Amerikan Koleji’nde eğitim almaya nasıl karar verdiniz?

Tarsus Amerikan Koleji’nde okumak herkesin istediği bir şeydi. Ben o dönemde ablamın beni yönlendirmesi ile bu yönde bir yönelim içerisine girdim. O nedenle ona müteşekkirim.  Hayatımın çok farklı olmasının nedeninin Tarsus Amerikan Kolleji (TAC) olduğunu düşünüyorum. Üç yaşındaki bir çocuğun NASA’daki kum havuzunda bir şeyler yapabilmesi ne kadar büyük bir imkan ise benim içinde TAC’lı olmak o kadar büyük bir imkan oldu. Hele kabiliyetli biri iseniz TAC’ın daha muazzam bir yer olduğunu belirtebilirim.

Tarsus Amerikan Koleji’ni sizce farklı kılan şey nedir?

İşin eğitim kısmı çok önemlidir. Ancak TAC’ı farklı kılan sadece iyi eğitim yapıyor oluşu değildir. TAC bedelini ödemek kaydı ile özgürlüklerin sınırsız kullanıldığı bir yerdir. Bu özgüveninizin gelişmesi için oldukça önemli bir durumdur. Sonucuna katlanmak kaydı ile verilen bu özgürlük kişiliğinizin sağlıklı gelişmesini sağlar. TAC’ı diğerlerinden ayıran bir başka özellikte batı kültürü ile eğitim yapmasına rağmen bu toprakların geleneklerine uygun bir eğitim anlayışı içerisinde olmasıdır.

Yakın bir geçmişte yeni nesil lider nasıl olmalı konulu bir konferansa vardı. Bu konferansta benden önceki konuşmacılar yeni nesil liderin vizyoner, teknolojiye hakim olmak vb hasletleri olması gerektiğini vurgularken, ben yeni nesil liderin aslan gibi aşık olması gerektiğini vurguladım. Elbette ki yeni nesil lider bahsettikleri gibi olmalı ancak o aktarılanların bir sonuç olduğu gözden kaçırılmamalı. Bu sonuçların bir sebebi olduğu unutulmamalıdır. Örneğin yapacağınız pasta çok tatlı olmalı ama bu tatlılığı sağlayacak şekerinizin olması gibi. Belirttiğim gibi aşık olmazsanız vizyoner olabilme şansınız yoktur. Konferansın devamında gerektiğinde yeni nesil liderin kapitalizmin tüm kurallarını sorgulayabilmesi ve gerekiyorsa tümünü çöpe atabilecek kadar cüretkar olması gerektiğini vurguladım. Yeni nesil lider Amerika’daki bir tasarımcı ile kurduğu iletişim rahatlığını, Malatya’daki dayı ile aynı rahatlıkta iletişim kurabilmelidir.  TAC bahsettiğim hususların bende şekillenmesinde öncelikli bir yer olmuştur. 

Batılı bir eğitim almış kişilerden duymaya alışık olmadığımız tarzda şeyler söylüyorsunuz.

Bana göre ülkemizdeki tüm batılı okullar, ülkemiz insanındaki ‘Tanzimat Kompleksi’ni’ beslemektedir. Bu durumda özenti sahibi bir nesilleri ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede ben eğitim kurumlarının insanların bu sıkıntılarını aşmalarına yardımcı olması gerektiğini düşünüyorum, maalesef bunun yerine batılı eğitim veren kurumlar bu hususun derinleşmesine önayak olmuşlardır. Bu noktada TAC’ı bu kompleksi yenme noktasında çalışmalar yapıp başarılı olduğunu söyleyebilirim. Kendi yaşamımda da bunun izlerini görebiliyorum. Gelişmiş ülkelere know-how veren bir kuruluş olmamız bu kompleksten uzak olduğumuzun en büyük göstergesidir.

Genelde sizin gibi başarılı insanların yurtdışında eğitim aldığı düşünülerek, bu yönde sorular sorulur. Siz bu ve buna benzer bir durumla karşılaştınız mı?

Evet, bana da başarılarımız sonrası ABD’nin neresinde okuduğum sorusu çok geldi.  Marmara Hukuk’ta okumam bu insanları hayal kırıklığına uğratmış mıdır bilemem ancak, ben eşimi Marmara Hukuk’ta tanıdım ve aşık oldum. O nedenle iyi ki ülkemde eğitim gördüğümü şimdi rahatlıkla söyleyebiliyorum ve insanlarımızın başarılı insanların bu topraklardan da rahatlıkla çıkacağına inanıp, bu ‘Tanzimat Kompleksi’nden’ kurtulmaları gerekiyor.

Anglosakson mantığına göre strateji, değerden önce gelir. Ancak doğuda durum farklıdır. Bizde değer  stratejiden önce gelemez. Biz sufizimden etkilenerek şirketimizin ismini ‘Nefes’ten’ ‘Nef’ koyarak, değerin stratejiden önce geldiğini gösterdik. Yani strateji için değer olmaz, tersine değer için strateji olur. Anglosakson mantığının bu durumu anlayabildiğini söylemek güçtür. Evlenmek için güzelliğinizi ortaya çıkaracak çalışmalar yapabilirsiniz ve başarılıda olursunuz ama hadi bir aşık olayım diyerek yola çıkıp karşılıklı bir aşk yaşayabilmek oldukça güçtür.

Aktardıklarınızı şirketinizde uygulama şansı buldunuz mu?

Şirketimizi beş yılda bu noktaya bu düşüncelerle getirdik, bu sürecin başından beri organize edeni olarak aksi bir düşünce ile bu yürüyüşün mümkün olamayacağını bugün, rahatlıkla söyleyebilirim. Bugün devlerin arasından sıyrılıp yılda 3200 ev satmak, bir milyar dolar mertebesine ulaşmak Robert Koleji’nden aldığınız eğitim ile olmaz, bunu ancak size TAC verebilir.

Biz hala TAC’dan bir abimiz aradığında, ‘efendim abi’ diye telefona bakarım, kimin aradığında bir önemi yoktur. Çünkü abinizin olduğu yerde hiç oğlu hiçsinizdir. Bu basit bir şeydir ancak biz yaşlıya ‘amca’ demeyiz, ‘dayı’ deriz, yani onu annemizin kardeşi olarak görürüz. Bunlar küçük şeylerdir ancak farklı işlerdir. Kişi olarak hem batılı bir eğitim alıp hem de doğu geleneklerini özümserse komplekslerinden kurtulursun.

Bizde okulu öğrenci yönetir. Her sınıfın yöneticileri ve tüm okulun yöneticisi noktasında belirlenen bir öğrenci etkinliği söz konusunudur. Öğrencilerin 200-300 bin dolar civarında bir bütçesi vardır ve bu yönetim yapısı ile bu bütçeyi kullanarak yıl içerisinde onlarca ulusal ve uluslararası etkinlik düzenler. Bu bütçeleri zamanında bende yönettim. Dolayısıyla gerçek bir ortamda kendinizi geliştirmek oldukça önemlidir.

Öğretmenler bu organizasyonlarda etkin miydi?

Bu etkinliği gerçekleştirirken öğretmenler etkin bir şekilde olaya dahil olmazlar, tamamı ile her şey öğrencinin kontrolündedir. Normalde birçok okulda bu işler öğrencilerin işin bir ucundan tutturulduğu hususlardır. Ancak bizde bunun tam tersidir.

İş yaşamınıza da böyle mi başladınız?

Böyle başladım. Hatta şirketi kurduktan iki yıl sonra ablam yaptığımız işlerin büyüklüğünü görünce, ‘hiç korkmadın mı’ diye sorunca korkmaya başladım. TAC bize böyle bir özgüveni verdi.

Anladığımız kadarı ile özgüven çok önemli.

‘Özgüven’ ile ‘kendine güven’ çok farklı şeylerdir. Özgüvenli kişi, yapamadığı zaman ‘bir daha deneriz’ der, ancak kendine güvenli kişi ‘yapmamız lazımdı’ der. Özgüvende tamah vardır, sebat vardır, olmaz ise ‘hayırlısı’ demek vardır. Kendine güven sadece nefsine güvendir. Yani kısacası kendine güvenli kişinin ana belirleyici özelliği aslında kendine güvensizliğidir. TAC’ın özgüvenli insan yetiştirdiğini rahatlıkla söyleyebilirim.   TAC’da birlikte mücadele etme kültürü vardır. TAC’da bir binanın adı ‘Birlik’, diğer binanın adı ‘Arkadaşlık’ tır. Bizde gurupçuluk diye bir şey yoktur. Tüm okul arkadaşınızdır. O dönem yapılan tişörtlerde yazılı olan, ‘Çok diren, az itaat et’ sözü oldukça önemlidir.  TAC’da haksızlığa karşı baş kaldırırsın. Bir haksızlık karşısında okulun tüm öğrencileri hiçbir çatlak olmadan okulun bahçesinin ortasında oturma eylemi yaparsın. Bu yolla yanlış bir eylem yapıyorsan hatanı telafi etmeyi öğrenirsin, bu yolla haklıysan onurunla yaşamayı öğrenirsin.  Haklıysan ideallerin önemli olduğunu, pragmatik gerçeklerin daha ara meseleler olduğunu öğrenirsin.