Vekillerimizin madenlere giderek nasıl çalıştıklarını görmeleri gerekiyor

Soma faciası sonrasında Türkiye olarak maden ve maden işletmeciliği ile ilgili konular daha fazla ilgi çeker oldu.  Gerekli tedbirler alınmadığında nelerin yaşanacağını maalesef yine acı olaylar sonrasında öğrendik. Ülkemizin madencilik alanında yetiştirdiği ender isimlerden biri olan Ahmet Korkut Yakal’a yaşanılan kazaların ana nedenlerini sorduğumuzda verdiği ilk cevap eğitim eksikliği oldu. Çin, Hindistan ve Almanya gibi ülkelerden edindiği madencilik izlenimleri doğrultusunda bilgiler aktaran Korkut Yakal, bizdeki eksikleri aktardı.

Soma’da büyük bir acı yaşadık. Madencilik alanını iyi bilen biri olarak burada ana hatalar sizce nelerdir?

Burada en önemli unsur eğitimdir. İşe alım sırasında kişinin aldığı mesleki eğitim, kalifikasyon, deneyim elbette çok önemli ve mutlaka en öncelikli kriter olmalıdır. Bunun yanında madencilik sektöründe meslek içi eğitim çok önemlidir. Bu eğitimin sürekli ve güncel yeniliklere açık olarak sürdürülmesi gerekmektedir. 1980’li yıllara kadar Zonguldak çavuş okulu vardı ve burada gerçekten yararlı eğitim verilirdi. Bu okulun kapatılması sektör açısından büyük kayıp oldu. Esasen, bence ağır yatırım ve maliyet gerektiren madenlerin devlet eliyle işletilmesi daha doğru olacaktır. Krom, bakır, alüminyum, kömür gibi madenlerde işini iyi yapan özel sektör firmaları var elbette. Burada ikinci önemli unsur devreye giriyor; denetim. Devletin bunları iyi denetliyor olması gerekiyor. Denetleyecek insanların o madende çalışan insanlardan daha tecrübeli olması gerekiyor ki başarılı olsunlar. Denetlemek demek madenin başında sürekli durmak değildir, denetlemek demek firmanın bir yanlışını veya eksiğini görüp bunu gidermelerini ve işlerin doğru yönde yapılmasını sağlamaktır. Denetim öncelikle yol gösterici amaçlı olmalıdır.

Bunu biz de aktardığımız zaman sektördeki birçok yatırımcı bu okullara ihtiyaç olmadığını, madende çalışan insanların eğitime ihtiyacı olmadığını belirtiyor.

Bu çok yanlış bir düşüncedir. Biz madenciliği babalarımızdan öğrendik. Köyceğiz’de maden işletmesini çalıştırırken, köyden insanlar çalışmak için geldiğinde içlerinde askerliği çavuş olarak yapmış, akıllı insanları arar bulurduk. Bunları Zonguldak Çavuş Okulu’na gönderirdik. Bunların masraflarını da şirket karşılardı. Bu insanları orada eğitirlerdi. Okulda insanlara bir galeri nasıl açılır, nasıl sürülür, tehlike anında ne yapman gerekiyor, dinamit nasıl kullanılır öğretirlerdi. Eğitim sonunda dinamit kullanma ruhsatı veriyorlardı. Bu insanlar 5-6 ay eğitim aldıktan sonra eğitimciler işi öğrendiğini gördüklerinde de bir çavuşluk sertifikası veriyorlardı. Bu kişiler köye geldiği zaman diğer işçileri, köylüleri eğitiyorlardı. Bunun yanında da mühendis ile düz işçiler arasında bir köprü oluyorlardı. Bizdeki en büyük sorun işçi ile mühendis arasında bir köprü yok. Ordudaki astsubaylar gibi bizim astsubay yetiştirmemiz gerekiyor. Çünkü mühendisin görevi işçiyi yetiştirmek değil, en ekonomik ve en güvenilir şekilde ürün çıkarmak ve eldeki rezervleri doğru kullanmaktır.

Aktardıklarınızdan geçmişe göre daha geride olduğumuz ortaya çıkıyor.

Öncelikle her geçen sene teknolojiler değişiyor. Babalarımızın madencilik yaptığı dönemde Köyceğiz’den maden sahasına 6 saatte gidebiliyorduk. Bugün 2 saatte gidiyorsunuz. Eskiden veri toplayamıyordunuz, topladığınız verilerde kağıt üstünde kalıyordu. Bugün hepsi bilgisayarlara işleniyor. Devlet adına madenleri kontrol edecek insanların madenlere gidip gerekli kontrolleri yaptıktan sonra sizin eksikleriniz bunlardır, en kısa zamanda eksiklerinizi giderin demesi gerekiyor. Kontrol yapacak insanlar bu işleri bilmiyorlarsa neyi gösterecekler. 1960’lı yıllarda Türkiye’de madencilik okuyanların hepsi yaz tatillerinde mecburi olarak Almanya’ya 2 ay gidip ocaklarda çalışmışlardır. İşçi gibi gittikleri madenlerde birçok işi öğrendikleri gibi ilk yardımı çok iyi öğrenmişlerdir. Hatta bu mühendisler ocak içinde bir kişinin kolu göçük altında sıkışsa, gereken küçük ameliyatları dahi yapabilecek kabiliyetteydiler. Bugünkü mühendisler ise bunların hiçbirini bilmiyorlar.

Bor Madenlerinde böyle bir tehlike var mı?

Borda böyle bir tehlike yoktur, açık madende çalışıyorsunuz. Belki heyelan olabilir bu da insan hayatını kapalı madendeki kadar etkileyecek bir durum değildir.

Yer altı madenlerinde gereken her türlü tedbirleri dünya alıyor. Eğer buradaki mühendislerden birkaç tanesi Avrupa’da okumuş veya çalışmış olsaydı, ben inanıyorum ki gerekli tüm tedbirleri alırlardı. Bu sefer de patron faktörü ortaya çıkabilirdi. Bir madende devlet 130 dolar maliyetle üretim yapıyor, özel şirket maliyet 23 dolar diyor ise öncelikle bu kadar fiyat farkı nasıl oluyor diye düşünmek gerekiyor. Bunun da kontrolünü devlet yapar. 

Soma olaylardan sonra yapılan tartışmalarda maden işini yapamıyorsak kapatalım diye bir düşünce çıktı ortaya. Bu düşüncenin uygulanışı sorunları çözer mi?

Madenleri kapatmanın bir anlamı yoktur, daha iyi nasıl çalıştırılır ona bakmak gerekiyor. Biz nerede hata yaptık ve daha iyi nasıl yapabiliriz bunları sorgulamak gerekiyor. Geçmişte Alman denetimci bir firmaya madenimizi denetlettiriyorduk. Denetim sırasında denetlendiğimiz hususların listesine baktığımızda tek eksiğimiz helikopter pistiydi. Çünkü o dönemde Türkiye’de askeri helikopterler dışında kimse de helikopter yoktu. Bizden helikopter pistinin istenme gerekçesiyse, bir kaza anında yardım ekiplerinin acil bir şekilde olay yerine ulaşmaları ve kaza yerindeki acil vakalar varsa hızlı bir şekilde hastaneye gönderilmelerini sağlamak içindi. Fakat bugün hava taşımacılığı yapan özel sektör firmaları var. 1970’li yıllardan bugüne Türkiye büyük bir ilerleme sağladı. Bugün Avrupa’da üretilen makinelerin büyük bir kısmı Türkiye’de de üretiliyor. Teknolojik açıdan Türkiye çok iyi durumdadır. Fakat siz işçilerinizi eğitmeden o madene sokarsanız böyle tehlikeler devam edecektir. Bunları sendikanın da takip etmesi gerekiyor. İşi en iyi bilen insanların sendikanın başına geçmesi gerekiyor ki işçinin haklarını madende koruyabilsin. Patrona gittiği zaman bu madende şöyle eksiklikler var, bunlar düzeltilmezse ben işçiyi madene sokmam diyebilmelidir.

Madencilikle ilgili ayrı bir bakanlığın kurulması talep ediliyordu, bugün durum değişti mi?

Hayır, madencilikle ilgili bir bakanlığı ben de talep ediyorum. Bugün dünyanın en büyük sorunu enerji iken madencilik onun yanında küçük kalıyor. Enerji ile ilgili bu kadar büyük sorunlar var iken dönüp de içerdeki madencilik sorunlarına bakamıyorlar. Bu durumda madenlere bakacak bir bakanlığın oluşması gerekiyor. En azından bunu bir denemek gerekiyor.

Soma olayından Enerji Bakan’ımızda madenciliğin önemine değindi ve Türkiye gelişmek istiyorsa madencilik yapmadan gelişemez diye açıklama yaptılar. Bu yeterli önemi verildiğini göstermez mi?

Bakanımız bu konudaki iyi niyetini takdir ediyorum. Fakat enerji konusu ile ilgili öncelikler onunda elini kolunu bağlamaktadır. Bugün madeni çalıştırmak için bile enerji gerekiyor. Enerji başlı başına büyük bir sorundur.  Bu nedenle bu iki yapıyı birbirinden ayıracaksınız. Eskiden Türkiye’de ve dünyada bu boyutta bir enerji problemi yoktu. Fakat bugün durum böyle değildir. Petrol sorunu, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi hayatımıza girdi. Bugün Irak, İran, Ukrayna’daki krizleri hep birlikte izliyoruz. Enerji Bakanı bu kadar problemler içersindeyken, madenlere bakması çok zor bir iştir.

Bor madenleriyle ilgili Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Enerji Bakanı’na bir yazılı soru önergesi verdiler ve burada da gördüğümüz gibi halen bor işlenmeden satılıyor mu, gibi sorular soruyorlar. Biz halen toplum olarak bor minerallerini dünyaya nasıl satıldığını bilmiyoruz, sanırım.

Burada sorulan soruların hepsi özel sektörün yapması gereken işlerdir. Eti Maden’in görevi bu ürünü en iyi şekilde hazırlamaktır. Bundan sonraki işlemler ise özel sektörün yapması gereken yatırımlardır. Örnek olarak; demiryollarının geliştirilmesi için büyük çaba veriyoruz ve bu haklı çabamız devam ederken bu hatlarda kullanılan vagonların üretiminde cam elyaf önemli bir mamul olarak karşımıza çıkmaktadır. Bor ürünlerinin katkı olarak kullanıldığı cam elyaf üretimi aslında Eti maden’in çalışma alanında değil. Bununla ilgili Şişe Cam Grubuna bağlı Cam Elyaf Sanayi A.Ş’nin bir yatırımı var o da yeterli değildir. Herkes borla ilgili bir yere takılıyor fakat kromun işlenmesi ile ilgili bir konu gündeme gelmiyor.  Ferro krom Türkiye’de çok az üretiliyor ve ağırlıklı olarak çıkardığımız kromu ihraç ediyoruz. Krom paslanmaz çeliğin ham maddesidir. Türkiye’de neden paslanmaz çelik fabrikaları kurulmuyor anlamak mümkün değil. Ülkemizin ekonomisi için yeterli kadar ferrokrom, alüminyum, bakır ve diğer metalleri üretebiliyor muyuz? Elimizdeki rezerv ve kapasiteleri doğru kullanabiliyor muyuz?

Bor ile ilgili en yaygın yanılgı, bizim bor madenlerini işleyemeyip ihraç ettiğimiz ve işlenmiş olarak ithal ettiğimiz yönündedir. Böyle bir durum söz konusu değildir. Ülkemizde bor madenlerini rafine edilerek, yani ‘işlenerek’ son ürün halinde satılmaktadır. Bu ürünler de çeşitli endüstrilerde ham madde olarak kullanılmaktadır. Borun dünyada en geniş kullanım alanları bu yöndedir.

Vekilimizin de bor konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını söyleyebilir miyiz?

Bu konuda milletvekillerinin kontrol etme ve bilgi alma en tabi haklarıdır. Ben buradan rica ediyorum, vekillerimiz lütfen madenlere giderek nasıl çalışıldığını görsünler. Kulaktan dolma bilgilerle soru önergeleri yazmasınlar. Eğer bakana bu konuda soru önergesi verecekseniz öncelikle gidip madene bakın. İşlenerek ihraç edilen ürünler var mıdır, varsa hangileridir şeklinde sorulan bir soruyu ilkokul çocuğu sormaz. Bor madeni üç yerde çıkıyor, Eskişehir, Kütahya ve Balıkesir. Toplamda üç yer dolaşacaklar. Bana anlat deseler bütün bunları öğrenmesi bir günlerini alır. Kendi gözleriyle kulaklarıyla duyacaklar. Eğer halen eksik bilgiler varsa o zaman bakana yazılı soru önergesi verirsiniz. Vekillerimiz madenlere neden gitmiyor, bilmiyorum.  Gidin madenlere işçilere, müdüre, mühendislere sorular sorun. Bir milletvekiline sen buradan içeri giremezsin diyemezler, kimsenin böyle bir şey demeye hakkı yoktur.

Eti Maden’in özelleştirilmesi tekrar gündeme gelmeye başladı. Sizin bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Bu madenler 1979 yılında devletleştirildi. Bu madenlerin biri de benim aileme ait bir madendi. Politik olarak o dönemde doğru yapıldı, fakat uygulama komünist bir ülkede yapılabilecek bir yöntemle yaptılar. Bugün bu madenler tekrar özelleştirilecek ise ilk olarak eski sahiplerine sorulması gerekiyor. Bunun dışında da biz o madenleri işlettiğimiz günden bugüne Eti Maden bu madenleri elimizden aldı fakat iyi işletemedi dersek büyük bir yanlış söz söylemiş oluruz. Eti Maden yapılabilecek en iyi çalışmayı yapıyor. Bugün Türkiye dünya bor sektöründe gerek üretim, gerekse satış açısından birinci sıradadır.