Yapısal reformları hep birlikte hayata geçireceğiz

Stratejik bir sektör olan tarım, yapılacak yapısal reformlarla geleceğe hazırlanıyor. Bu doğrultuda sektörün ülkemizdeki geleceği ve bugünü ile ilgili sorular yönelttiğimiz T.C. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye’de tarım sektörünün geldiği noktayı özetler misiniz?

Tarım stratejik bir sektör olmasının yanı sıra; aynı zamanda ekolojinin, biyolojinin,  iktisadın da kesişim merkezidir. Tarım ve hayvancılık ülkemiz açısından son derece önemlidir. Tarımımız, ticaret, sanayi, sağlık ve turizm sektörlerinin de lokomotifidir. Bu bakımdan tarıma dönük her yatırım, ülkenin bütün üretim ve ticaretine yapılan yatırım anlamına gelir.

Bakanlık olarak tarımsal üretim politikalarımızı bu bilinçle oluşturuyor; tohumdan sofraya hem çiftçilerimizi hem de tüketicilerimizi koruyacak uygulamaları hayata geçiriyoruz.

Tarım, orman ve su alanlarında 2003 yılından bu yana önemli mesafeler katettik. 2002 yılında 37 milyar lira olan tarımsal milli gelirimiz 213,4 milyar liraya, 3,7 milyar dolar olan tarım ürünleri ihracatımız 17,7 milyar dolara ulaştı.  Bu dönemde tahıl üretimimiz 30,8 milyon tondan 34,4 milyon tona çıktı. Meyve üretimi 13,3 milyon tondan 22,3 milyon tona, sebze üretimi 25,8 milyon tondan 30 milyon tona yükseldi. Bitkisel üretimimizin toplamı 98 milyon tondan 117 milyon tona ulaştı. Üretimdeki bu artış tarıma verdiğimiz destekler sayesinde olmuştur.

Genç nüfusun tarım sektörüne ilgisini artırmak için genç çiftçilere 30 bin lira hibe desteği verdik. Hayvancılıktan bitkisel üretime, tıbbi aromatik bitkilere kadar geniş bir alana yayılan bu uygulama kapsamında son 3 yılda 48 bine yakın genç çiftçimizi 1,5 milyar lirayı bulan kaynakla destekledik.

Her işte olduğu gibi tarım sektöründe de finans önemlidir. Geçen yıl Ziraat Bankası aracılığıyla çiftçilere yaklaşık 35,8 milyar lira, Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla 7 milyar lira kredi kullandırıldı.

Hayvancılıktaki rakamlara da baktığımızda durumumuz her geçen gün daha iyiye gidiyor. 2002 yılında 9,9 milyon adet olan büyükbaş hayvan varlığımız 17,2 milyon başa yükseldi. Küçükbaş hayvan varlığı da yaklaşık 32 milyondan 46,1 milyon başa ulaştı.

Hayvancılığın önemli bir göstergesi olan süt üretimi 8,4 milyon tondan 22,1 milyon tona çıktı. Kırmızı et üretimi 420 bin tondan 1 milyon 118 bin tona, tavuk eti üretimi 700 bin tondan 2 milyon 156 bin tona, yumurta üretimi 11,5 milyar adetten 19,6 milyar adete, su ürünleri yetiştiricilik üretimi ise 61 bin tondan 315 bin tona yükseldi.

Bu rakamları daha da yükselteceğiz. Üretimdeki bu artışlar sayesinde ülkemizde kişi başına yıllık süt tüketimi 122 litreden 270 litreye yükseldi. Kırmızı et tüketimi de 6,1 kilodan, 13,6 kiloya çıkmıştır.

Dünyada orman varlığını artıran nadir ülkelerden biriyiz. 20,8 milyon hektar olan orman varlığımız 22,6 milyon hektara ulaştı. Son 16 yılda 4,3 milyar adet fidanı toprakla buluşturduk. Hedefimiz 7 milyar fidan dikmek.

Yine bu dönemde, 236 adet tesis ile 43 milyon insanımıza ilave içme suyu sağladık. Meteoroloji ile ilgili önemli çalışmaları hayata geçirdik. 2002 yılında 31 adet olan meteoroloji gözlem sistemi sayısını 1.866’ya yükselttik. Bugün artık 81 ilimizin saatlik, günlük, 5 günlük, haftalık, aylık ve mevsimlik hava tahminlerini yapabiliyoruz.

2018 yılında 14,5 milyar lira olan tarımsal destek bütçemizi 16 milyar 72 milyon liraya çıkardık. Bakanlık olarak çiftçilerimizin, üreticilerimizin ve aynı zamanda tüketicilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.

Tarım ve Orman Bakanlığı olarak; 2019-2023 dönemini tarım ve orman yönetiminde yapısal reformlar dönemi olarak ilan ettik. Bu yapısal reformları çiftçilerimizle, çiftçi kuruluşlarımızla, devlet kurumlarımızla, STK’larımızla, üniversitelerimizle hep birlikte hayata geçireceğiz.

Son dönemde tarım ürünlerindeki fiyat artışları gündeme gelmektedir. Bu fiyat artışlarını düşürmek için yaptığınız çalışmaları aktarır  mısınız?

Girdi maliyetlerini düşürmek ve tarımsal üretimde sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla çiftçilerimize birçok kalemde destekleme ödemesi yapıyoruz. Bu kapsamda mazot desteğini ilk kez 2003 yılında başlattık. Mazot ve gübreye bugüne kadar, toplam 20,1 milyar lira destek verdik.

2019 yılında 2,8 milyar lira mazot destekleme ödemesi yaptık. Bu yıl mazot desteğini daha da artırdık. Mazot maliyetinin %50’sini karşılıyoruz. Ürüne göre dekara 11,35 TL ile 45,4 TL arasında mazot desteği ödemesi yapıyoruz. Nadas alanlarında ise dekara 6,81 lira destek sağlıyoruz. Gübrede %18, karma yemde %8 olan KDV’yi 2016 yılında kaldırdık.

Diğer taraftan son zamanlarda finans piyasalarında yaşanan gelişmeleri bahane ederek patates, soğan, domates, patlıcan ve biber gibi bazı ürünlerin fiyatlarını artıran bir takım spekülatörlere karşı, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda hemen tanzim satışlara başladık.

Tarım Kredi Kooperatifimiz aracılığıyla doğrudan üreticilerimizden alınan ürünler, başta büyükşehirlerimiz olmak üzere 110 tanzim satış noktalarına ulaştırılıyor. Ayrıca 110 tanzim satış noktasının yanı sıra 5 ulusal market zincirlilerinin toplamda yaklaşık 16.000 şubesi için de belirli ürünlerin tedarikine başlandı.

Tanzim satışlarla birlikte zincir marketlerde de ciddi fiyat düşüşleri oldu.

Toprak Mahsulleri Ofisimiz (TMO) de işyerlerinde yaptığı pirinç, nohut ve yeşil mercimek satışlarına ilave olarak e PTT AVM ve tanzim satış noktaları üzerinden de nohut ve yeşil mercimek satmaya başladı. TMO’nun satış fiyatları piyasa fiyatlarının yüzde 20-40 altında.Hiç kimsenin, ne üreticimizin alın terine, emeğine ne de tüketicimizin sofrasına, ekmeğine göz dikmesine izin vermeyeceğiz.

Tarım sektöründe bir başka dikkat çekilen nokta da gübre konusu olmaktadır. Yerli ve organik gübreye verdiğiniz destekleri aktarır mısınız?

Gübre tarımsal üretim için önemli bir girdidir. Bitkisel üretim maliyeti içerisinde gübrenin payı yüzde 15-20’dir. Bu üretim maliyetlerinin daha da aşağıya çekilmesi amacıyla çiftçilerimize destekleme ödemesi yapıyoruz. Gübre desteği daha önce üretici firmalara ödeniyordu. 2001 yılı sonunda kaldırılan bu uygulamayı, 2005 yılından itibaren doğrudan çiftçilerimize ödeyerek gübre desteğini yeniden başlattık. 2005-2019 döneminde çiftçilerimize toplam 8,5 milyar lira gübre desteği ödemesi yaptık. 2019 yılı şubat ayı sonunda 541 milyon lira gübre desteği ödemesi gerçekleştirdik.

Çiftçilerimize doğrudan verilen desteğin yanı sıra gübrede yüzde 18 olan KDV’de 2016 yılında kaldırıldı. Böylece çiftçimize yılda ortalama 1,5 milyar lira daha dolaylı destek sağlamış olduk. Ayrıca, buğday ve arpada gübre desteğini 4 liradan 8 liraya çıkardık.

Gübrede yeni bir uygulamayı daha hayata geçiriyoruz. Tarım topraklarındaki organik madde miktarını artırmak ve ithalata olan bağımlılığı azaltılmak amacıyla yerli ve milli gübre üretimi ve kullanımına destek sağlayacağız.

Uygulama ile yerel kaynaklardan üretilen organik madde içerikli ürünleri kullanan üreticilerimize pozitif ayrımcılık yaparak mevcut gübre desteğine ilave destekleme ödemesi yapacağız.

Sıfır atık projesinin de en önemli bileşeni olacak olan uygulamayla; tarım topraklarının sürdürülebilirliğine, bitkilerin gübre kullanım etkinliğine, sektördeki pazarlama sorununa, sektörün büyümesine ve istihdama katkı sağlanacak. Ayrıca ithalatın azaltmasıyla cari açığın kapanmasına da pozitif etki sağlayacak.

Arazi toplulaştırma konusunda gelinen noktayı aktarır mısınız?

Tarım sektöründeki konumumuzu daha da güçlendirmek için pek çok çalışma yürütüyoruz. Bunlardan biri de arazi toplulaştırmasıdır. Ülkemiz genelinde arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri artık tek elden yürütülüyor. Toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri 2018 Nisan ayı itibariyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüz görev alanına dâhil edildi. Uygulamayla birlikte arazi toplulaştırma ve sulama projeleri birlikte ele alınıp planlanıyor. Böylece birbirini tamamlayan iki uygulamanın birlikte yürütülmesiyle hem maliyetten hem de zamandan tasarruf sağlamış oluyoruz.

Ülkemizde arazi toplulaştırması ilk olarak 1961 yılında başlamıştır. O tarihten 2002’ye kadar, 41 yılda, toplam 450 bin hektar arazi toplulaştırması yapılabilmişti. 2002-2019 yılları arasında ise 5,7 milyon hektar alanda çalışmalar tamamlanmıştır. Tamamlanan 6,2 milyon hektar alanın 3,6 milyon hektarlık kısmında tescil işlemleri tamamlanmıştır.Attığımız bir başka önemli adım da tarım arazilerinin miras ve satış yoluyla bölünmesinin önüne geçmektir. Düzenlemeyle bugüne kadar yaklaşık 1 milyon hektar arazinin bölünmesini önlemiş olduk. 

Diğer taraftan tarım ve hayvancılık yapılan ovalarımızı koruma altına alıyoruz. Şuan 265 olan bu sayı 300’e ulaşacak. Böylece bu ovalarımızın betonlaşmasının önüne geçerek sadece tarım yapılan yerler olarak kalmasını sağlıyoruz.

Şeker konusunda nişasta bazlı şekerin kotası düşürülerek pancar ekimine ek kota verildi. Yapılan uygulamanın sektöre katacağı katkıyı aktarır mısınız?

Halkımızın sağlıklı, güvenilir gıdaya ulaşması için önemli bir adım daha attık. Nişasta Bazlı Şeker Kotası, geçen yıl yüzde 10’dan yüzde 5 düşürülmüştü. Bu yıl ise yüzde 2,5’e düşürüldü. Yapılan bu son düzenlemeyle ilave 500 bin ton pancar üretilecek. Pancar üretimindeki bu artış ile hayvancılık sektörüne de katkı sağlanacak. Böylece önemli bir yem girdisi olan yaklaşık 100 bin ton pancar küspesi ile 25 bin ton melas üretilecek.

Yapılan bu düzenleme ile 2002 yılı öncesinde yurtiçinde 460 bin ton olan Nişasta Bazlı Şeker satışı, 2019/2020 pazarlama yılında 67,5 bin tona düşürülmüş oldu.

Halkımızın tükettiği şekerin tamamı yurtiçinde üretiliyor. 2019/2020 pazarlama yılında şekerin yüzde 97,5’i pancardan elde edilmiş olacak. Çiftçilerimizin alın teri ile ürettiği pancar, Van’dan Kırklareli’ne kadar ülke genelinde 33 fabrikamızda işleniyor ve şeker olarak halkımıza sunuluyor.

Şeker pancarı tarımı planlı üretimin güzel bir örneğidir. Şeker Kanunu gereğince uygulanan kota sistemi ile arz ve talep dengesi tesis edilerek üretim planlanmakta ve istikrar sağlanmaktadır. Kota sistemi ile üretimde dalgalanmaların önüne geçilmekte, pancar çiftçisinin refahı istikrarlı bir şekilde korunmaktadır.

Şeker üretiminde en büyük pay yüzde 37 ile pancar ekicileri kooperatiflerine ait fabrikalardadır. Kamuya ait TÜRKŞEKER A.Ş. halen 15 şeker fabrikası ile sektörün yüzde 34’üne hâkimdir.

Bu veriler dikkate alındığında, başka hiçbir üründe olmayan düzeyde üretimin çiftçi kooperatiflerince yapıldığı ve kamunun şeker üretimine güçlü̈ bir şekilde devam ettiği görülmektedir.MAYIS – HAZİRAN 2019