Yönetmelik konusunda davanın neticelenmesini bekliyoruz
Ülkemizde modern üretim metotları ve tesisleri ile üretilen beyaz et, kırmızı et üretimdeki eksikliğin giderilmesi için önemli bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Hayvansal protein açığını gidermek için önemli çalışmalara imza attıklarını belirten Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR) Başkanı Dr. Sait Koca, çıkarılan yönetmelikle ilgili oldukça dertli. Sektörün gelişimi ile ilgili görüşlerini aldığımız duayen yatırımcı Dr. Sait Koca, kazan kazan formülü ile yola devam edilmesi gerektiğini belirtti.
Bakanlığın çıkarmış olduğu yönetmeliğe itirazların olduğunu görüyoruz. Üreticiler kendi içerisinde fikir ayrılıklarına düşüyorlar. Bu konuya bir açıklık getirir misiniz?
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çıkardığı yönetmeliğe öncelikle BESD-BİR olarak bizim itirazımız var. Bakanlığın çıkardığı yönetmeliğin Anayasa’ya, Rekabet Hukuku’na, Ticaret Hukuku’na aykırı bulduğumuzu ifade ettik. Zaten bunun için BESD-BİR olarak Danıştay’a dava açtık. Davada Bakanlığa görüş sorulduğunu biliyoruz. Böyle bir aşamadayız ancak tabii ortaya bir erken seçim geldi. Şu anda Bakanlıktan görüş verilir mi, ne zaman verilir onu bilemiyoruz.
Bu yönetmelikle ilgili bakanlığında yazılı açıklamasında ‘Yönetmeliği çıkardık, ama hiçbir yaptırımı yok’ deniliyor. Başlarındaki belki 5-10 kişinin heyecanıyla yetiştiriciler bu konuda biraz yanlış yapıyor diyebiliriz. Biz bu konuda sakin davranıyoruz. Çünkü bu sektör bu kadar büyüdüyse hem entegrelerin hem üreticilerin birlikte dayanışma içerisinde götürmesiyle oluştu. Bundan sonrada böyle devam edecektir. Bugüne kadar yetiştiricileri bu hale getiren ve büyüten bu sektördür. Bundan sonrada böyle olacaktır.
Bunun altında yatan etken menfaat dünyasıdır. Herkes daha fazlasını bekliyor ama kazan-kazan diye bir sistem var. Herkes hakkını alacak, ben fazla kazanacağım demek olmaz. Biz Türkiye’nin hayvansal protein açığını bugüne kadar en uygun koşullarda karşıladık. Bundan sonrada karşılamayı sürdürerek büyüyeceğiz. Yoksa iş kolay şu anda istenilen az üret, fiyatı yükselt ve çok para kazan. Ama yok böyle bir dünya.
Bakanlık yaptırımı olmayan bir yönetmeliği neden çıkartıyor?
Türkiye’de yaşıyoruz. Onun için bu konuda bir şey söyleyemiyorum. Bu tür konuların çok ciddi şekilde incelenip çıkartılması lazım. Zaten konunun davası da Danıştay Mahkemesi’nde devam ediyor fazlada söyleyecek bir şey yok. Davanın neticelenmesini bekleyeceğiz.
BESD-BİR yönetim kuruluna yeniden başkan seçildiniz. Projelerinizden bahseder misiniz?
Türkiye’de et açığı diye bir kavram var. Dünya ortalamasının altında bir et tüketimimiz var. Aslında et tüketiminin azlığının en büyük sebebi kırmızı etin az tüketilmesi kaynaklı değil, domuz etinin ülkemizde tüketilmemesidir. Dünyada et tüketimine baktığımız zaman Müslüman olmayan ülkelerde önemli bir payı domuz etinin aldığını görüyoruz. Tabii böyle bir açığı kırmızı et ile karşılamamız çok zor. Bu açığı beyaz et ile karşılayacağımızı her zaman söyledik. Her geçen yılda kişi başı artan tüketimle de bunu göstermiş olduk. Bundan sonrada bu böyle devam edecektir. Beyaz et tüketiminin artırılmasına yönelik belirli politikaların oluşturulmasını bekliyoruz. Bakanlığın, yönetmelikle üreticileri bu şekilde yönlendirmesi belki güzel ama her şey bizden bekleniyor. Hayvancılıkta birçok destekler var. Bizi düzenliyor ama birazda kendini düzenlemesi ve bu sektöre destek vermesi gerekiyor. Biz sektör olarak entegreler olarak parasal anlamda hiçbir zaman böyle bir destek beklemedik. Ama yetiştiriciler bazında parasal anlamda bir desteğe ihtiyaç var. Bu aynı zamanda tüketiciye de büyük bir destektir. Bugün bu kalitede hayvansal bir proteini bu fiyata hiçbir şekilde temin etme şansı yok. Bu fırsatı da iyi kullanmak gerekiyor. Bizim çabalarımız kısa vadede tüketimi arttırıp en azından beyaz et sayesinde toplam et tüketimini, dünya ortalamasını üstüne çıkarmaktır. Uzun vadede hedefimiz ise gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaşmaktır.
Türkiye ve dünyada kanatlı eti sektöründe yaşanan gelişmeler nelerdir, sektörün ulaştığı büyüklük hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dünyada 8-10 yıl önceki tahminlerde kanatlı eti tüketiminin 2030’lu yıllarda en fazla tüketilen et konumuna geçeceği şeklindeydi. Dünya bu rakamı 2015 yılında yakaladı. Dünyada da çok hızlı bir kanatlı et üretiminde artış var. Türkiye’de de aynı şekilde büyüme devam ediyor. Geçtiğimiz yıl %12 civarında bir büyüme oldu. Bu yılda yine %6-8 arasında bir büyümeyle yılı kapatacağımızı tahmin ediyorum. Sektör büyümeye devam edecektir. Ancak sektörün en büyük darboğazı, gelecekte bu büyümeye bağlı olarak kümes inşaatı yapımı olmazsa bu hedeflerde biraz yavaşlama söz konusu olabilir.
Türkiye’de kanatlı et tüketimi kişi başına 23-24 kilolara çıktı. 20 sene geriye döndüğümüzde kişi başına tüketim 3 kilo civarındaydı. Bugün Türkiye’de Avrupa Birliği ortalamasını üstünde bir piliç eti tüketimimiz var, ama bu yetmiyor. Toplam et tüketimini yakalayamıyoruz. Bunda Müslüman ülke olmamız nedeniyle domuz eti tüketiminin olmaması en önemli etkendir. Bunu da ancak tavuk etiyle telafi edebiliriz, onun içinde tavuk etinin ön plana çıkartılması gerekiyor, bu bir hükümet politikasıdır. Sanırım 10-12 yıl önce yıllık programlara böyle cümleler girmişti. Türkiye’de kırmızı et üretimini arttırmak zordur. Beyaz et teşvik edilmeli, beyaz et tüketimi arttırılmalı gibi görevler programda bakanlığa verilmişti. Ama bakanlık bu konuda da biraz pas geçti.
Sektörün şu anda en büyük sorunu döviz kurlarındaki artışlardır. Maliyetlerimiz çok yükseldi. Bizimde girdilerimizin büyük bir kısmı dövize endeksli olduğundan bu bizi zor duruma sokuyor. Döviz kurlarındaki bu artışın fiyatlara çok fazla yansıyacağını düşünmüyorum.
Bakanlığın son zamanlardaki çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dikkat ederseniz şu anda sadece kırmızı et üzerinde duruluyor, bakanlığın görevi bir tek kırmızı et değildir Ayrıca fiyatlara müdahale modeli bütün dünyada 30-40 yıl önce terk edildi. Fiyatlara müdahale ettiğiniz zaman içerideki üretimi baltalıyorsunuz ki zaten bunu da görüyoruz. Geçtiğimiz yıl kırmızı et üretiminde ciddi bir azalma var. Fiyatları serbest bırakacaksınız ve 3-5 sene sonra göreceksiniz taşlar yerli yerine oturmuş olacak. Bugün üreticiyi fiyatla baskı altına alırken, tüketiciyi korumaya çalışıyoruz. Eti beş lira aşağı sattırmaya çalışıyoruz. Türkiye ayda 12 kilo et tüketiyor. Baktığınızda tüketici 12 kiloya beş lira fazla verse yılda 60 lira fazla vermiş olacak. Tüketiciyi beş lira maliyetten kurtarmak için hayvancılık sektörünü baltalamış oluyoruz. Üretim artıkça fiyatlar kendiliğinden dengesini bulacaktır. Yem fiyatına müdahale edemiyorlar. Yem fiyatları almış başını gidiyor. Ama ete müdahale edeceksiniz. Tabii bu dolaylı yönden beyaz et sektörünü de olumsuz etkiliyor. Et ithalatı yapıyorsanız kullanılacak beyaz et varsa onu kullanmayın yerine kırmızı eti ithal edin demeye geliyor. Bizde o beyaz eti ihraç etmeye uğraşıyoruz. Türkiye bir yandan et ithal ediyor bir yandan et ihraç ediyor böyle dengesiz bir durum var.
Sektörün ihracatı ne durumda?
2017 yılında 75 ülkeye ihracat yaptık ve en yüksek rakama ulaştık. Bu yılda benzer bir tablonun oluşacağını düşünüyorum. İhracatta 2014 yılında pik yapmıştık. 2015 yılında kuş gribi nedeniyle ciddi oranda ihracat azalmıştı. Bu azalma 2016’da da devam etmişti. Ama geçen yıl 2014 rakamlarına ulaştık. Sektör kendi çabalarıyla bu kadar yapabiliyor. Hükümetin ve bakanlığın da desteklemesi durumunda sektör olarak daha iyisini yapacağımızı umuyorum.
Japonya hedefi vardı, orayla ilgili çalışmalar ne durumda?
Japonya pazarı açıldı. Ancak ihracat anlamında çok fazla gelişme yok, fiyatlar konusunda sıkıntı var. İstedikleri ürünler çok özel ürünler ama bu doğrultuda ödedikleri fiyatlar çok düşük. O fiyatlarla o ürünleri yapıp, ihracat yapmamız çok zor. Ama yine de iletişim halindeyiz değişik kanallardan iletişim kurmaya devam ediyoruz. Ağırlıklı olarak kemiksiz ürünler istiyorlar but istiyorlar. Dünyanın aksine but eti Türkiye’de kıymetli olduğu için o yüzdende but ihracatında rekabetçi olamıyoruz.
Türkiye’de et açığı varken biz ihracatı tartışıyoruz. Ben bu eti neden Türkiye’de tüketmiyorum? Bizim bunu konuşmamız gerekiyor. Sektör olarak kendi çabalarımızla geçen yıl kişi başına bir kilo tüketimi arttırdık. Bunun daha da fazla olması için kombine bir çalışma gerektiriyor. Devletiyle, bakanlığıyla, sektör temsilcileri olarak bizlerle hep birlikte gayret göstermemiz gerekiyor.
BESD-BİR olarak beklentileriniz nelerdir?
Beyaz et tüketimini arttırmaya yönelik çalışmalara devletinde dahil olması gerekiyor buna inanarak el atması lazım. Bu kadar değerli bir besini halkımıza tükettirmemiz gerekiyor. Ben buna inanıyorum. Bakanlığında buna inanıp bu konuda hamleler yapması gerektiğini düşünüyorum. Aslında gelecekte bu, kırmızı et sorununu da çözecektir. Biz Türkiye’de kırmızı et tüketimini zorluyoruz ama kırmızı et tüketimi konusunda Türkiye olarak dünya ortalamasının altında değiliz. Tavuk konusunda da dünya ortalamasının altında değiliz ama bizde domuz yok. Böyle olunca dengeler bozuluyor. Biz domuz eti açığını pahalı bir yöntem olan kırmızı etle mi, ya da tavukla mı ya da hindiyle mi kapatacağız? Aslında en büyük kozlarımızdan bir tanesi hindi etidir.
İhracatta yeni hedef ülkeler var mı?
Bir şeyler umuyoruz ama hep umutsuzluğa dönüyor. Suudi Arabistan pazarı ciddi olarak gündemimizdeydi ama orada başarılı olamadık, fiyat anlamında rekabetçi olamadık. Zaten şu anda Suudi Arabistan yeni bir karar aldı. Bu kararla da büyük oranda ithalatı kısıp kendi üretimlerini arttırma gibi bir hedefleri de var. Bunun dışında belki Afrika ülkeleri biraz daha artış gösterecektir. Irak pazarı büyüyerek devam ediyor. Tek pazara bağımlılık diye şikayet ediyoruz ama orada Türkiye olarak ürünlerimizle kendimizi kanıtladık, rekabetçi olabiliyoruz. Yakın olması da bize avantaj sağlıyor.
Beypiliç olarak neler yapıyorsunuz?
Beypiliç olarak yeni yatırım çalışmaları içerisindeyiz. Kümes yatırımlarımız devam ediyor. Mevcut kapasitemize uygun yeni bir kesimhane projemiz var. Şu anda çalışmalar son aşamasında diyebilirim. Hindi kesimhanesi var, hindi üretimine gireceğiz. Yumurta tavukçuluğu projemiz vardı, o başladı. İlk hayvanlar geldi ve ilk yumurtalar alınmaya başlandı. Bu projeyle birlikte yaklaşık günlük 1,5 milyon civarında bir yumurta üretimimiz olacak. Tabii bu kesimhane ile ilgili yatırımlar yan tesisleri de gerektiriyor. Birkaç sene yoğun bir yatırım temposu içerisinde olacağız. Şu anda bizim saatte 24 bin kesim yapan bir tesisimiz var. Yeni tesis ile birlikte ilave 30 bin daha olacak. 2020 yılının ortalarında bu yeni tesisimizi faaliyete geçirmeyi planlıyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz neler?
Sektörün en büyük sıkıntısı yem maliyetlerinin aşırı yükselmesidir, özellikle dövizdeki gelişmelerle daha da belirgin hale geldi. Umarım bu denge kurulabilir yoksa sektör bu konuda sıkıntı çekecektir. Türkiye’de kümes yapımına yönelik destekler vardı. Çok fazla kümes var diye bu destekleri durdurdular. Bakanlık kümes yapımına ufakta olsa destek veriyordu. Bakanlığın bu yanlış izlenimi de yok etmesi lazım. Türkiye’de fazla kümes yok. Bu konuştuğumuz üretim artışlarını sağlayabilmenin yemden sonraki ikinci koşuluda yeterli kümesin olmasıdır. Kümes sayısı bakımından bakanlığı ikna edemedim zaman benim haklı olduğumu göstermeye başladı. Kümes yetersizliğinden dolayı sektörde büyüme duracak. Sektörün en büyük iki ana sorunu bunlardır. Bu sorunları aşabilirsek her anlamda iyi yönde daha fazla ilerleme sağlayacağız.