Alternatif iletişim kanalları açık tutulmalı, açık tutulan tüm sistemlerde devletin kontrolünde olmalıdır

Afet döneminde iletişimin sağlıklı olabilmesi için tavsiyelerde bulunan Prof Dr Sıddık Yarman:

Deprem gündemimize uzun yıllar çıkmayacak şekilde girdi. Hatalarımızdan ders almak için yapacağımız tespitlerin öneminden yola çıkarak farklı konu başlıklarına dikkat çekiyoruz. Dikkat çektiğimiz konu başlıklarını da ilgili kişilerle buluşturuyoruz.

Deprem iletişim ile ilgili altyapımızın süreç içerisinde yeterliliğini sorgulamamızı beraberinde getirdi. Konu ile görüşlerini almak için bir araya geldiğimiz Prof Dr Sıddık Yarman, sorularımızı yanıtladı.    

Depremin yaralarının sarıldığı bir dönemden geçerken, iletişim alanında yaşanan aksaklıklara bir bilen gözü ile değinmek isteriz. Konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Depremde yaşanan aksaklıkları normal karşılamak gerekir. Bu süreçte önemli olan mobil istasyonların devreye girmesidir. Farklı kurumlarda mobil istasyonlar mevcut, bunların organize edilip iletişim sağlanır. Süreç içerisinde de kurumlar mobil istasyonlarını kurarak iletişim problemlerini giderdiklerini gördük. Yaşanan organizasyon sorunlarını da makul görmek gerekir. Bu noktada bu sorunların ikincil hatta üçüncül sorunlar olduğunu söyleyebiliriz.

Geçmişte benim içerisinde bulunduğum bir yapı ile ülkemizde hiç kimsenin iletişimi engelleyemeyeceği bir sistem kurmuştuk. Kısa dalgalarla hiç kimsenin engelleyemediği bu sistem ile Gölcük depreminde de Sn Ecevit’in bölge ile iletişimini sağlamıştık. İyonosfer üzerinden elektromanyetik kısa dalgalar vasıtası ile yapılan bu haberleşme sistemi en güvenli haberleşme sistemidir. Kötü günler için oluşturduğumuz bu sistem aktiftir. O dönemde de askeri haberleşmenin uydudan yapılmaması konusunda telkinlerimiz olmuştu. Uydu haberleşme sisteminde isteyen sizi engeller, isteyen sizi dinleyebilir. Müdahaleye açık bir sistemdir. Özellikle savaş döneminde uyduları haberleşme alanında kullanmak akıl karı bir iş değildir. Diğer taraftan fiber optik kablolar vasıtası ile yaptığımız haberleşmeyi de kesebilir ya da müdahale edebilirler. Kontrol edilemeyecek en güvenilir alan bahsettiğimiz alandır.

Afet döneminde de bu sistemi kullanabilir miyiz?     

Kesinlikle, oluşturulan sistem geliştirilerek kolaylıkla iletişim kurulabilir. Belirli bir yatırımla bu sitem tüm ülkede kullanılır hale getirilebilir. Bu çerçevede alternatif bir sistem olarak güvenilir bir altyapıya sahip olursunuz. TSK bu sitemi kullanıyor. Afet döneminde de kullanmışlardır.

Geçmişte bir dönem güvenlik gerekçeleri ile amatör radyoculuk yasaklandı. Bu çerçevede de iletişi alanının gelişimi durdu. Sn Özal dönemi sonrası bu yasaklar kaldırıldı ve yatırımlar yapılmaya başlandı ve haberleşme sistemlerinin de gelişimi başladı. O dönemde ben de TÜBİTAK’ın yaptığı çalışmalara katılarak ülkemizde çoklu haberleşme sistemlerinin altyapısını geliştirmeye başlamıştık. O dönem bu çalışmalarımızı Teletaş firmasına verdik. Sonra Netaş geldi ve zamanla çalışmalar arttı.

Bu dönemde bahsettiğiniz konular ile ilgili bir gelişmeye tanık oldunuz mu?

Önümüzdeki dönemde bu konuda gelişmelerin olacağı kanaatindeyim. Ancak iletişim konusunda ülkemizde çok ciddi bir güvenlik paranoyası var. Bu paranoya doğrultusunda da iletişim altyapısındaki bu imkanları sınırlıyoruz. Ancak aktardıklarımız, ülke güvenliğini bir kenara bırakmamız gerektiği anlamına gelmemelidir. Alternatif iletişim kanalları açık tutulmalıdır, açık tutulan tüm sistemlerinde kontrolü devletin elinde olmalıdır. Bunu bugüne kadar altı başbakana iletişim alanında teknik müşavirlik yapmış kimliğimle söylüyorum. Denetleme yapılmalı ve memlekete zarar verecek her türlü etkinin giderilmelidir. Denetiminde siyaset üstü olması gerekir. FETÖ yapısının ülkemizde yarattığı tahribatın unutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu sadece bizim ülkemize özgü bir şeyde değildir. Gelişmiş farklı ülkelerde de zaman zaman bu ve benzeri gizli örgütlenmelerle karşılaşabiliyoruz. O nedenle devlet kendini koruyacak denetleme mekanizmalarını kurmalı ve bunu aktif bir şekilde kullanabilmelidir. Devlet kavramının çürütülmemesi lazım.  

Bu depremde iletişim ile ilgili almamız gereken derler var mı?

Tüm iletişim sağlayıcıların bu gibi durumlara daha hazırlıklı olması gerektiği dersini aldık. Bu ders çerçevesinde önümüzdeki dönemde gerekli çalışmaları yapmak ve kendimizi sürekli hazır halde tutmamız gerekiyor. Bunun için de gerekli tatbikatları yapmak gerekiyor. Diğer taraftan baz istasyonlarının fay hatlarını gözeterek yerleştirilmesinin önemi anlaşıldı. Alternatif uydu haberleşme sistemlerinin aktif hale getirilmesinin önemi ortaya çıktı. Bu çerçevede alacağımız derslerle geleceği inşa etmeliyiz.

Savunma sanayinde ülke olarak gelişimimize devam ediyoruz. Son olarak STM’nin NATO’dan önemli bir projeye aldı. Bu bağlamda savunma sanayindeki gelişim ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Projenin alınması oldukça önemli bir gelişmedir. O ihalede STM’nin en büyük rakibi de Savronik firmasıydı. İkisi de bizim firmamız. STM’nin uzun yıllar yönetim kurulu üyeliğini yaptım, çok değerli bir şirkettir. STM’nin en başarılı çalışması ise kamikaze dronlardır. Diğer taraftan geliştirdiği duvar arkası radar projesi vardır, o çalışmasını da çok başarılı bulurum. Terörizmle mücadelede önemli katkılar sağlamıştır. Siber güvenlik konusunda muazzam bir altyapıya sahiptir. Bu konuda da STM ülkemizde bir ilktir. En önemli projesi ise MİLGEM projesidir.

STM ilk F 16 uçaklarını teslim almak için kurulun teknik hizmet veren bir şirket olarak kuruldu. Bu çerçevede de Savronik gibi şirketleri de ortak olarak devlet özel sektör işbirliği içerisinde hareket edildi. Bunun en büyük nedeni de, o dönemde devlet mühendislere yeterli maşı veremediği için bu yolla sorunu gidermeye çalışmaktı. Bugünde kısmen bu sorunlar devam ediyor. Bunun önüne geçmenin tek yolu devletin mühendis hizmeti aldığı çalışanlarına piyasa koşullarında maaş vermesidir. Aksi takdirde böyle arkadan dolanarak sorunları gidermeye çalışırız.

Savunma sektöründe güzel bir devinim var. Bu devinim ve gelişmenin diğer sektörlerin üzerinde olduğunu gözlemliyoruz. Ama tamamı ile savunma sektörü olarak bağımsız hale geldiğimiz söylenemez. Örneğin savunma sanayinde elektronik sektörüne baktığımızda kullandığımız çiplerin tamamını yurtdışından aldığımızı görüyoruz. Bu durum bir eksiklik de değildir. Ben bu durumu bir zenginlik olarak görüyorum. Çok farklı kaynaklardan temin ettiğimiz içinde sorun yaşamıyoruz.   

Çip üretimi konusunda yeni yatırımlar yapılıyor.

Son dönemde bizde de çip tasarımcısı yetişti. Bunun en büyük nedeni de istihdam maliyetleridir. Ülkemizde uygun ücretle bu konuda hizmet alınabilmesi sektörün gelişimini sağladı. Akabinde de bu konuda yatırımlar ortaya çıktı. Tasarımcıların yetiştirilmesinde en büyük payda benimde hocam olan Prof Dr Duran Leblebici’ye aittir. Gelinen noktada gelişmeler bizi kritik bir sürece getirdi. Bu noktada özellikle askeri alanda çip üretimini gerçekleştirmemiz gerekiyor. Siyasi irade de çip üretimi konusunda destek veriyor.  Bizim de bu çerçevede farklı ülkelerdeki çip üretici firmalarla görüşmelerimiz oldu. Savronik olarak bu konudaki çalışmalarımız devam ediyor.

Çip üretimi ile ilgili gelişmeler sevindirici olmakla beraber bir gerçeği dile getirmemiz gerekiyor. Çip üretimi yaptığınız zaman sadece iç pazar ile bu alanı sürdürülebilir bir pozisyonda tutmanız oldukça güçtür. O nedenle dış pazara ihtiyacımız var. Yatırımları sadece iç pazar için yapamayız.MAYIS2023