Baltık bölgesindeki gelişmelere Ekonomik ve enerji politik bir yaklaşım

Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL

Bilindiği üzere “Baltık Bölgesi” olarak; Kuzey Avrupa’da Baltık Denizini çevreleyen yöre kastedilmiş olmaktadır. Baltık denizi çevresinde (güneyden başlayarak) Danimarka, Almanya, Polonya, (Rusya’ya bağlı) Kaliningrad Eksklavik Bölgesi, Litvanya, Latvia, Estonya, Rusya, Finlandiya ve İsveç yer almaktadır (Şekil 1).  Bölge, esas itibariyle Baltık Denizi ile ilişkili olarak tanımlamaktadır. Bu bölgede çoğu kez, Yukarıda adı geçen ülkelerle beraber Norveç de sayılmaktadır.

Şekil 1 Baltık Bölgesi

Öte yandan Baltık Denizi, bir iç deniz olup Danimarka boğazları ile (Kattegal, Onesund, Büyük Belt Küçük Belt geçişleri ve Skagerrek Boğazıyla) Kuzey Denizi’ne bağlanmaktadır. Ayrıca yapay su yolları ile Beyaz Deniz’e ve Kiel Kanalı ile Kuzey Denizi’nin Alman Körfezi’ne bağlanmaktadır (Şekil 1).

Baltık Denizi’nin günümüzdeki formunu, Buzul Çağında çökme ve yükselmelerle aldığı düşünülmektedir. Tarih boyunca farklı isimlerle betimlenmiştir. 16. yy. da “Baltık Denizi” ifadesi daha çok benimsenmiş ve 19. yy. dan sonra da yaygın biçimde bu niteleme kullanılır olmuştur.

Baltık Denizinin kıyı uzunluğu yaklaşık 1700 km kadar olup genişliği ortalama 200 km’dir, toplam yüzölçümü 400 bin km2’ye yaklaşmaktadır. Derinliği ise 65 m – 550 m arasında değişmektedir, Tuzluluk oranı düşük bir deniz olup ortalama binde 8 mertebesindedir. Kış şartlarında (özellikle kuzey bölgelerde) deniz suyunun donması söz konusu olabilmektedir.  

Ekonomik ve Enerji Politik Değerlendirme

Baltık denizinin çevresindeki ülkeler dünya topraklarının %14’ünü kapsamasına karşın dünya nüfusunun sadece %5’ini barındırmaktadır. Buna karşın dünya ticareti içinde bölgenin ihracatı %15, ithalatı %12 payla yer almaktadır. Tüm Baltık ülkeleri için turizm önem arz etmektedir.

Baltık bölgesi ülkelerinin ticareti, esas itibariyle Baltık Denizi üzerinden yapılmaktadır. Bu bakımdan, Baltık Denizi, tüm çevre ülkeler için büyük önem taşımaktadır. Çevre ülkelerde, otomotivden, demir çeliğe, savunma sanayiinden elektronik ve mekanik sistemlere kadar üretim yelpazesi geniş bir sektörel zenginlik söz konusudur.

Baltık ülkelerinin üretimleri yadsınamayacak boyutlarda olduğundan Baltık Bölgesi, dünya için önem arz etmektedir. Bu bağlamda, “Baltık Kuru Yük Endeksi” olarak nitelenen (Londra merkezli “Baltic Exchange” tarafından yayınlanan ve günümüzde artık Baltık ile sınırla kalmayacak şekilde betimlenen) bir ekonomik gösterge de bulunmaktadır.  Enerji politik açıdan bakıldığında; Baltık Bölgesi enerji kaynakları açısından fakir bir bölgedir. Bu nedenle, temel enerji yakıtları ve bu bağlamda baz santral yakıtları olan petrol ve doğal gazı, (bunlar kadar olmasa da) kömürü de ithal etmek durumundadırlar. Bu bağlamda, Baltık ülkeleri özellikle doğal gazı Rusya bağlantılı olarak almaktadırlar. Bir başka deyişle Baltık bölgesi, esas itibariyle Rusya bağlantılı enerji hatlarına haiz bir bölgedir (Şekil 2).  

Şekil 2 Baltık Bölgesi Doğal gaz Boru Hatları

Baltık bölgesi ülkelerinden; Finlandiya, Latvia doğrudan, Litvanya ve Polonya Belarus üzerinden ve diğer Baltık ülkeleri dolaylı olarak kara bağlantılı enerji hatlarıyla Rusya’dan doğal gazı almaktadır. Almanya ise doğal gazı kara bağlantılı olarak Rusya’dan dolaylı olarak almakla beraber deniz bağlantısı olan “Kuzey Akım” enerji hattı ile de doğrudan almaktadır. Kuzey Akım’ın Baltık denizindeki güzergahına bakıldığında; daha çok uluslararası sulardan geçmekte olduğu görülmektedir. Ancak Münhasır Ekonomik Bölgeler bağlamında zaman içinde farklı yorumlarla sorun üretilebileceğini de çağrıştırmaktadır.

Baltık’taki belki de en önemli enerji hattı, son senelerde tamamlanmış olan, Rusya- Almanya bağlantılı deniz enerji hattı olan “Kuzey Akım”dır denebilir (Şekil 2). Kuzey Akım, iki paralel hat halinde Rusya’nın Baltık kıyısındaki Vyborg’dan Almanya’daki Grefsward’a çekilmiş doğal gaz boru hattıdır. Hatlardan 1 No.lu olan enerji hattı (tıpkı Türk Akım projesinde olduğu gibi) bağlandığı ülkenin ihtiyacını karşılamak üzere, 2 No.lu olanı ise Almanya üzerinden AB (Avrupa Birliği) ülkelerinin ihtiyacını karşılamak üzere projelendirilmiştir. 1 No.lu doğal gaz hattı tamamlanmıştır. 2 No.lu hatta ise sona gelinmiş bulunmaktadır.

Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla birlikte enerji politik bağlamda farklı bölgelerde farklı gelişmelerin yaşanmaya başlandığı görülmektedir. Bu bölgelerden biri de Kuzey Avrupa ve Baltık bölgesi gibi görünmektedir. Nitekim, Ukrayna olaylarıyla birlikte AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar kapsamında Almanya tarafından Kuzey Akım 2 projesi durdurulmuştur. Ancak, Kuzey Akım 1’den doğal gaz akışının sürdüğü gözlenmiştir. Bir başka deyişle, Almanya kendi gereksinimini karşılamak üzere (alımı azaltmaya çalışmakta olacağını belirtmekle beraber) doğal gaz almaya devam etmiş, buna karşın AB’deki diğer ülkelerin ihtiyacına karşılayacak projeyi durdurmuştur. Bu durum, AB’nin kendi içindeki gereksinimlerin karşılanmasına yönelik politikaları bağlamında sorgulanmaya değerdir denebilir.  

Öte yandan, AB’nin Rusya doğal gazına alternatif arayışları sürerken Rusya’dan AB’ye doğal gaz akışını azaltan hamleler gelmeye başlamış bulunmaktadır. Böylelikle, daha az doğal gazı, birkaç misliyle artan enerji fiyatları nedeniyle fazlasıyla ekonomik eder olarak alan Rusya doğal gazı, kendisine yaptırım uygulayan ülkelere bir stratejik silah olarak kullanmaya başladığı da ifade edilebilir. Nitekim öz kaynak olarak yeterli doğal gazı olmayan ülkeler, yaz dönemlerinde doğal gaz alımlarına devam ederek depolama tesislerini doldurarak ve kışa tedarikli girmeyi amaçlamaktadırlar. Bu bağlamda Almanya, Kuzey Akım 1 enerji hattından almakta olduğu doğal gazı almaya devam etmek isterken, Rusya’dan türbin bakımı nedeniyle ciddi boyutlarda doğal gaz akışının azaltıldığı kaydedilmektedir. Öylesine ki; hattın kapasitesinin %15’ine kadar inilmesi söz konusu olmuştur.

Bu durum, Almanya’yı zora sokacak gibi görünmektedir. Zira, pandemi nedeniyle o süreçte (ekonomik nedenlerle) yeterli doğal gaz depolanamaması nedeniyle depoların yeterince dolu olamadığı ifade edilmektedir. Şimdi ise önümüzdeki kışın enerji güvenliğinin sağlanması için doğal gaz depolamasının yapılması gerekli olmaktadır. Oysa, (Rusya’nin türbin bakım gerekçesiyle uyguladığı) bu kısıntılar nedeniyle Almanya’nın yeterli depolamayı yapamayacağı anlaşılmaktadır.

Nitekim, Almanya’nın üst düzey yetkililerinden; “Duş sürelerinin kısaltılması”, “Sıcak su kullanımlarının azaltılması”, “Zorlu bir kışa hazırlıklı olunması” vb. gibi güncel ve kişisel yaşama ilişkin uygulama ve tasarruflara yönelik açıklamalar gelmektedir. Bu durum, kış şartlarında toplumu hayli zorlayacak gibi görünmektedir.

Burada şunu da belirtmek yerinde olacaktır ki; Baltık Bölgesinde Rusya dışındaki tüm ülkeler Avrupa Birliği (AB) üyesidir (Şekil 3). AB üyesi olan Baltık Bölgesi ülkelerinden İsveç ve Finlandiya dışındakiler aynı zamanda NATO üyesidirler. Son olarak İsveç ve Finlandiya da NATO’ya girmek istediklerini beyan etmişler ve NATO’ya resmi müracaatlarını yapmış bulunmaktadırlar. (Halen, Türkiye’nin çekincesi olmakla beraber müracaatlar, şartlı olarak NATO gündeminde yer almaktadır.)

Şekil 3 Avrupa Birliği Üyesi olan Baltık Ülkeleri

Şekil 3’ten anlaşılacağı üzere, AB yaptırımlarının; Baltık bölgesindeki AB ülkelerinin tümü tarafından, (Baltık Bölgesinde AB üyesi olmayan tek ülke olan) Rusya’ya uygulandığı görülmektedir. Burada, özellikle enerji politik yaptırımlar önemli görünmektedir. Bu bağlamda, AB yaptırımları çerçevesinde; Litvanya, Latvia, Estonya Rusya’dan doğal gaz alımlarını giderek durdurma kararı almış bulunmaktadırlar. Nüfusları az olan bu ülkelerin önümüzdeki kış dönemini nasıl geçirecekleri konusu da yine gündemde olacaktır denebilir. İlaveten Polonya da doğal gaz alımını durdurmakta olduğunu açıklamıştır. Polonya’nın (AB’nin “Yeşil Mutabakat” kararlarının hilafına) sahip olduğu kömür ile enerji sorununu çözmeyi düşündüğü söylenebilir.

 Öte yandan, Baltık bölgesinde yer alan Rusya’nın Eksklavik bölgesi olan Kaliningrad da Baltık Bölgesi için hayli konjüktürel ve potansiyel risk bölgesi olarak kendini göstermektedir. Bilindiği üzere; “Eksklav” nitelemesi, bir devletin topraklarının bir kısmının, bir başka devletin (veya devletlerin) toprakları nedeniyle ayrılmış olması durumunu ifade etmektedir. Nitekim Kaliningrad, Rusya’ya bağlı olmakla beraber Rusya ana karası ile doğrudan bağlantısı bulunmayan 15 bin km2 kadar yüzölçümü olan bir bölgedir.

Bu bölge SSCB döneminde çevresindeki ülkeler de (Litvanya, Estonya, Latvia ve Belarus) SSCB içindeyken eksklavik durumu bulunmamaktaydı. Ancak, SSCB dağıldıktan sonra söz konusu ülkeler bağımsızlıklarını ilan edince Kaliningrad eksklavik bölge durumuna gelmiştir. Söz konusu bu bölge, Rusya ana karası ile karadan 3 ülke üzerinden ve 600 km gibi bir mesafe ile bağlantı kurabilmektedir. Şimdi ise sahip olduğu konum ve Baltık bölgesi için taşıdığı konjüktürel durum nedeniyle bu bölge önem arz etmektedir. Bu bağlamda Kaliningrad üzerinde durmak yerinde olacaktır (Şekil 1 ve Şekil 3). 

Kaliningrad Eksklavik bölgesinde bir miktar petrol ve doğal gaz olduğu bilinmektedir. Ayrıca, bu bölge küçük bir bölge olmasına karşın dünyanın en büyük kehribar rezervlerine sahip bulunmaktadır. Bölgede elektronik endüstrisiyle birlikte ahşap, kâğıt endüstrisi, mekanik endüstrisi öne çıkmakta olup, balıkçılık da önem taşımaktadır.

Kaliningrad’ın Rusya ile arasındaki bağlantıyı da sağlayan tek demiryolunun geçtiği ülke Litvanya’dır. Litvanya son olarak (Haziran 2022’nin ikinci yarısında), Kaliningrad’a kendi toprakları üzerinden kömür, metaller, inşaat malzemeleri ve ileri teknoloji ürünlerinin transit geçişinin, AB yaptırım paketi kapsamında kısıtlandığını duyurmuş bulunmaktadır. Takiben de geçişi kısıtlanan malzeme nev’ine yenileri eklenmiştir. Ayrıca, Kaliningrad’a giden Rus treninin helikopterlerle takibi gibi durumlar da yaşanmıştır. Hatta Litvanya’nın, Kaliningrad’a geçiş demiryolunu imha edebileceğinden bile bahsedilir olmuştur. Bu kısıtlamaların daha da arttırılabileceği anlaşılmaktadır.

Buna karşın Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri, Rusya’nın Litvanya’nın getirdiği yasağa mümkün olan en kısa sürede yanıt verileceğini ifade etmiş bulunmaktadır. İlaveten AB; üyelerinin Kaliningrad ile ilgili olarak Rusya’ya ekonomik yaptırımların nasıl uygulanacağını netleştiren, yönerge niteliğinde (var olana ilaveler getiren) bir duyuru yayınlanmış bulunmaktadır. Burada, (oto geçişli) kara yoluna izin verilmeyeceği de belirtilmektedir. Bu deklerasyona ABD’den de destek gelmiş bulunmaktadır. Bu durumda (her ikisi de NATO üyesi olan) Litvanya Polonya sınırı ile Belarus’a ulaşan ve “Suwalki Geçişi (Suwalki Gap)” (Şekil 1) olarak nitelenen geçiş bölgesi de gündeme potansiyel sorun olarak gelebilecektir.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Kaliningrad bölgesi, doğal gaz gereksinimini Belarus ve Litvanya üzerinden Rusya ana karasından gelen doğal gaz ile karşılamaktadır (Şekil 2). Bir başka deyişle, Rusya’dan gelen ve Belarus’dan geçip AB ülkelerine ulaşan ana arter üzerinden ayrılan bir doğal gaz hattı hem Litvanya’yı ve hem de Kaliningrad’ı beslemektedir. Bu durumun da (Litvanya’nin Rusya’dan doğal gaz almama kararı ile birlikte düşünüldüğünde), önümüzdeki süreçte bazı sorunlarla birlikte gündeme gelebileceğini çağrıştırmaktadır.

Sonuç

Ukrayna’da yaşanan sıcak çatışmalı olaylar, 2022 yılında dünya gündemini önemli ölçüde işgal eder olmuştur. Bir başka deyişle, yaşanmakta olanların yansımaları global niteliğe sahip olup olaylar siyasi olduğu kadar ekonomik ve enerji politik olarak kendini göstermekte ve farklı bölgeleri etkilemektedir. Bunlarda biri de Baltık bölgesidir denebilir.

Nitekim Baltık Bölgesi ülkelerinin, Rusya dışında hepsinin AB ülkesi olması, NATO üyesi olmayan iki ülke olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO ülkesi olmaya çalışması, bölgeyi askeri ve siyasi açıdan ilgilendirmektedir. Bu durum, Baltık Denizi’ni bir AB ve NATO gölü haline getirme stratejisinin göstergesi olarak görülebilmektedir. Bölgenin tüm ülkelerince ticaretin Baltık Denizi üzerinden yapılıyor olması ve var olan enerji hatları ve bu bağlamda Kuzey Akım Doğal Gaz Hattı’nın varlığı siyasi ve askeri gelişmelerin ekonomiyi ve enerji politiği kuvvetle etkileyebileceği konusunu gündeme getirmektedir.

Burada Kaliningrad Eksklavik Bölgesinin durumu ise tüm boyutlarıyla önümüzdeki süreçte riskli bir potansiyel arz etmektedir. Burada dikkat çekici bir durum da; Kaliningrad’ın tedarik zincirinin kırılma riskinin ortaya çıkmasını takiben Ukrayna limanlarında kapalı kalan tahıl yüklü gemilerle ilgili olarak taraflar konuya ilişkin bir türlü bir araya gelemezken, İstanbul’da Türkiye’nin ısrarlı girişimleriyle bir toplantı gerçekleşebilmiş ve mutabakat sağlanabilmiş ve de tahıl sevkiyatı başlayabilmiştir. Burada Türkiye’nin konjüktürü iyi değerlendirerek yadsınamaz önemli bir rol oynadığı da bir realitedir. Bir başka deyişle, Baltık ve Karadeniz sorunları birbirine bağlantılanmış ve Türkiye de konjüktür içinde yerini almıştır denebilir. Öz olarak ifade etmek gerekirse; daha da süreceği anlaşılan Ukrayna savaşının önümüzdeki süreçte, küresel bağlamdaki etkileriyle birlikte Baltık Bölgesi için de siyasi, askeri, ekonomik ve enerji politik bağlamda farklı boyutlardaki olaylarla farklı yansımalarıyla gündeme gelebileceği söylenebilir. EYLÜL2022