Creavit Ar-Ge Merkezi Kuruldu
Gelişen ve değişen dünyada, ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçların karşılanması gelişime paralel olarak değişmeye devam ediyor. Bu doğrultuda yeşil bir dünya için sürdürülebilir bir gelecek arayışı içerisindeyiz. Bu arayış araştırma ve geliştirme faaliyetlerimizin özünü oluşturuyor. Sürdürülebilir bir gelecek hedefi doğrultusunda sadakatle çalışmalarına devam eden Çanakcılar Şirketler Grubu markası Creavit Ar-Ge merkezinin açılışını gerçekleştirdi. Açılışta teknoloji altyapısı olarak tek çatı altında bu kadar kapsamlı cihazların bir araya gelmesi ise dikkat çekici bir husus olarak gözlerden kaçmadı. Ar-Ge merkezinin kurulması ile ilgili gelişmeleri değerlendirmek için bir araya geldiğimiz Çanakcılar Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sezai ÇANAKCI Creavit & Doxa Genel Müdürü Ahmet SAĞLAM ve Creavit Ar-Ge Müdürü Atamer AKBAY, sorularımızı yanıtladı.
Çanakcılar Şirketler Grubu’nun tarihini özetler misiniz?
Çanakcılar Şirketler grubunun geçmişi rahmetli dedem Tahir Çanakcı’ya dayanıyor. Rahmetli dedemle 19 yaşıma kadar beraber yaşadık. Bizim ailemiz tipik Anadolu insanı formatındadır. Baba merkez figürdür, çekirdekte o vardır. Dedem Tahir Çanakcı zeki, başarılı ve çalışkan ve de zamanının çok ilerisinde olan inovatif yenilikçi ve çok çalışkan bir adamdı. Bugün geldiğimiz seviyeyi ta o zamanlar söylemişti. Tüm dünyası hayatı, çalışma ve üretme üzerine kurulu idi. 1916 doğumlu askerliğini jandarma olarak yapmış 1939’un ikinci yarısında vatani görevini bitirmişti. Dedemin babalığı Kara Mehmet ismiyle anılan çok iyi bir taş ustası idi, ilk öğretilerini ondan almıştı. Askerlik dönüşü 1940 yıllarında köy kiremit’i ve köy tuğlası harmanı işletmişti hatta Fransız tipi kiremit yani Marsilya Kiremit’i üretmek için girişimlerde bulunmuş ama elektrik olmadığı, jeneratör gerektiği için sermayeleri yetmediğinden vazgeçmek zorunda kalmış. Daha sonra 1944 yıllarında kısa süre EKİ ocaklarında ustalık yapmış ve 1946’lar civarında ise ÇATES-1 Çatalağzı termik santralinin yapımında inşaat ustası olarak çalışmıştır. Orada amirleri ve inşaat baş mühendisi tarafından çok taktir taltif edilmiştir. 1948 yılında inşaat bitince İngiliz firması yetkilileri rahmetli dedemi çok astronomik maaşlar teklif ederek yanında Avrupa’ya götümek istemişler ama rahmetli dedem burada kalmayı seçmiş ve bu şekilde Çanakcılar Grubu’nun uzun soluklu macerası başlamıştır.
Dedem 1949 yıllarında ırmak kumundan büz ve briket imalatına başlamış, çünkü ÇATES’te teknolojiyi görmüş ve kapmış. 1950 yılların başında mozaik ve çimentonun birleşiminden yapılan mozaik hela taşı ve mozaik soba altı üretimi hemen arkasından mozaik su deposu üretimleri gerçekleştirmiş. 1952 yılında o devrin en modern ekmek fırını kurup, somun ekmeği üretimi başlamış. 1960 yıllara gelirken devlet dairelerine, hastanelere, ilkokullara kaideli Atatürk büstü imalatı da yapıp iyi para kazanmıştır. Yine 1965’lerde dökme kuru kadayıf üretimi yapıp satmıştır. Ambalaj sorununu çözemediği için iş fazla gelişememiştir.
1969’da nakliyatçılığa adım atmıştır aynı zamanda Türkiye Zirai Denetim Kurumu gübre bayiliği, Göktepe Plastik A.Ş. plastik boru bayiliğini almıştır. Hızla değişen ve gelişen Türkiye’nin artık yeni mallara ve daha teknolojilere ve de daha konforlu daha güzel ürünlere ihtiyacı vardır. Artan gelir düzeyi ile artık mozaik taşlara veda vaktidir. 1972 yılında ilk beyaz çimento mermer tozundan yapılıp kurutulduktan sonra üstü polyersterle kaplanıp daha sıhhi ve daha iyi yüzeyli ürünler üretilmiştir. Aynı zamanda vitrin mankeni ve su deposu da deneme mahiyetinde az miktarda üretilmiştir, akıl alacak gibi değil azme bakın. Yine değişen koşullar çerçevesinde 1979’larda polyester ve zaman zaman Semak firmasının üretimi meges poliüretan ve akrilik boya ürünlerin devri sona ermişti. Yine dedemin başını çektiği işçiliği ve ustalığını benim yaptığım mermerit banyo küveti üretim maceramıza dahil oldu, yaklaşık 300 civarı küvet ürettik.
Aynı zamanda rahmetli dedem sağ iken “Oğlum benim sağlığımda bu taşları seramiğe çevirelim ben görmem ama bu iş sizi uçurur” dedi ve 1980 yılının ilk yarısında Gökçebey ilçesi merkezindeki ilk beton ve mozaik hela taşını ve de ilk büz ve briketin üretildiği bu yerde seramik hela taşı işletmesi de doğmuş oldu. Bu çok bereketli ata işletmesi ve toprağından bu küçük ama bereketli ve gücünü kurucumuz Rahmetli dedem Tahir Çanakcı’dan alan küçük ama bereketli işletmemizi 1970’lerde amcam Mehmet Çanakcı ve Babam Mithat Çanakcı sırtlamıştır. Rahmetli dedemin engin cesareti ve yaratıcılığıyla rahmetli dedem 1981 yılının 13 Martı’nda hayata gözlerini yumdu. Onun vefatından yaklaşık üç ay sonra mayıs sonuna doğru üretim başladı. O günden beri devam ediyor. 1970’lerin başından itibaren üretim ve işletme işlerini Babam Mithat Çanakcı, satış ve finans işlerini amcam Mehmet Çanakcı yaptı. Benim rol modelim dedemin iş araştırmaları, babamın sabrı, amcamın da her şeyi sorgulaması ve yazmam olmuştur. Bundan sonra da 1984 yılı basında Çukur’dan fabrika sahası alınması, 1984 Ağustos ayında fabrika inşaatının başlaması, 1987’de Çukur fabrikasındaki ilk üretimle beraber sürekli büyüyen ve yenilikçi inovatif üretim kültürüyle bugünlere gelindi.
Sizin de özetlediğiniz gibi sektör sürekli değişiyor, talepler değişiyor. Siz bu yeni talepler ile ilgili yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Dedemin de sürekli söylediği bir söz vardır, yaşamın içinde değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Bizler yaşlanıyoruz, çevre değişiyor, doğa değişiyor, teknoloji değişiyor, insanların talepleri değişiyor. 1960’lı yıllarda köylerde şeker, çay ve gaz yağına ihtiyaç vardı. Geriye kalanını köyden kendisi karşılıyordu. Tabi ki bu durum bizim sektörümüze de yansıyor. Artık daha çevreci, daha estetik, su tasarruflu ve üretimi yapılırken çevreye daha az zarar veren ürünler tercih ediliyor. Özellikle yurt dışında klozetlerin daha az suyla temizlenmesi, üretim yapılırken çevreci olunmasını ve sera gazı emisyonlarının oldukça düşük olması beklentilerine teknolojik ve Ar-Ge alt yapımızla rahatlıkla cevap veriyoruz. Zaten yenilikçi ve yeniliğe açık bir çalışma kültürüne sahip olan bir firmayız. Bu anlayışımızı da 60 yılı aşkın üretim tecrübemizle geliştirerek yolumuza devam edeceğiz.
Şu anda yeşil mutabakat ihracatta en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor. Sizde buna göre hazırlıklarınızı yapıyor musunuz?
Tabii ki, Creavit Ar-Ge merkezimizi kurmamızın ana nedeni de budur. Mümkün olduğunca en çevreci ve en az enerjiyi harcayan firma olmak istiyoruz. Yeşil mutabakatında ötesine geçmek istiyoruz. Sürdürülebilirlik de bunu gerektiriyor. Dünyada enerji fiyatları sürekli artıyor, dünya nüfusu sürekli artıyor, buna bağlı olarak da dünyadaki enerji kaynakları ve madenlerde giderek azalıyor. Belki şu anda dünyada yaşayan insanlar gelecek nesillerin enerjisini bugün harcıyor ve buna hakkımız yok. Sadece yenilenebilen enerji kaynaklarıyla değil, geri dönüşümle de buna hizmet etmiş olacağız. Tesislerimizdeki güneş enerjisi santrallerinin kurulumunu % 91 oranında tamamlayarak, yıllık enerji tüketimimizin % 25’ini sürdürülebilir kaynaklardan sağlar hale geldik.
Ar-Ge merkezinizi kurdunuz, hayırlı olsun. Ar-Ge’deki hedeflerinizden bahseder misiniz?
Ar-Ge denildiğinde insanların aklına laboratuvar geliyor. Ar-Ge laboratuvar değildir, Ar-Ge Araştırma ve Geliştirmedir. Biz yeşil mutabakat doğrultusunda geleceği de görerek yapmamız gereken çalışmaları önceden araştırarak yapmak istiyoruz. Burada ilk ürün prototiplerini yapmak istiyoruz. Sadece kendi Ar-Ge merkezimizde değil, ihtiyacımız olan tüm kanallardan faydalanıyoruz. Rakiplerinizden bir adım önde olmanız gerekiyor. Şu anda Creavit Ar-Ge merkezimizde fırınlardaki enerji ihtiyacımızı azaltmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Ayrıca yine fırınlarda doğalgaz dışındaki enerji kaynaklarıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bunlar çok önemli konulardır. Firmamız sürdürülebilirlik anlayışı doğrultusunda çalışmalara uzun bir süredir devam ediyor. Bu dönemde geçmişten gelen çalışmaları türevlendirdiğimiz bir dönemden geçiyoruz.
Yaptığınız çalışmalar sonrasında Creavit markası yurt dışında ön plana çıkabiliyor mu?
Yakın bir dönemde Almanya’da enerji ve demir çelik üssü Essen şehrinde fuara katıldık. Essen ağır sanayinin olduğu bir yer ve dönüşüm için ciddi adımlar atılmış. Essen Çevre Bakanlığı çevre konusunda 2 milyar Euro bütçe harcamış. Essen’deki yetkililerle toplantı yaptığımızda Çanakcılar olarak bizim Yeşil Mutabakatta sektördeki firmalardan daha fazla hazırlıklı olduğumuzu gördük. Orada çok ciddi miktarlarda bütçe harcamışlar ancak Almanya gelinen noktada bu yeniliği yakalayamamış. Teknik olarak baktığımızda bir iş dört ayaktan oluşur. Birincisi fikir aşaması ve tartışma, ikincisi bunun laboratuvar ortamında gerçekleşmesi, üçüncüsü pilot uygulamanın yapılması. Son olarak esas üretimdir. Biz şuanda pilot uygulamaya geçtik. Eğer bu aşamayı da istediğimiz şekilde gerçekleştirebilirsek fabrikamızı bu yönde yenilemiş olacağız. Şuanda 130 milyon Kw enerjiye ihtiyacımız var. Biz enerji ihtiyacımızı yenilenebilir enerji şeklinde sağlamak ve dışarıdan hiç enerji almadan fabrikamızın enerjisini karşılamak istiyoruz.
Ahmet Bey, sektörde yurt dışında Türk marka algısı oluştu mu?
Türk seramik sektörü, son yıllarda önemli ölçüde inovasyon ve AR-GE çalışmalarına odaklanmıştır. İnovasyon, vitrifiye sektöründe tüketici taleplerine cevap vermenin ve rekabet avantajı sağlamanın anahtarıdır. İnovasyon sayesinde, ürünlerimizin işlevselliği artırmaya, tasarımları yenilikçi bir şekilde geliştirmeye ve üretim süreçleri daha verimli hale getirmeye çalışarak, tüketici ihtiyaçlarını en üst seviyede karşılamaya özen gösterdiğimizi ifade edebilirim.
Bu çalışmalar, sektörün uluslararası alanda rekabet edebilirliğini ve payını artırmaktadır. Yapı malzemeleri sektöründe Türk üreticiler dünyada 5.sırada yer almakta, Ülke olarak ihracatta, Dünya’da ilk 5 içindeyken Avrupa’da 2. sırada yer almaktayız. Şirket olarak bu ortamda öncü firmalardan biriyiz. Creavit olarak son 3 yıldır sektörümüzde 3. ihracatçı firma olarak, ihracat gelirlerimizde sürekli artış sağlayan bir firmayız.
Ülkemizde kaliteli üretim yapıyoruz. Malzeme teknolojilerindeki gelişmeler, ürünlerin dayanıklılığını, çevre dostluğunu ve estetik değerini artırmaktadır. O nedenle dünyada Türk ürünlerine karşı marka ve kalite algısı gayet iyi bir noktadır. Bu algının oluşmasında da Creavit öncü firmalardan biridir.65 ülkede bayilerimiz ve 200 showroom teşhirinde sunumlarımız var. Yurt dışında iş yapan Türk müteahhitlerle de çalışıyoruz. Onların dışında yabancı müşterilerinde ciddi talepleri ile karşılaşıyor ve en iyi hizmeti vermeye hassasiyetle devam ediyoruz.
Atamer Bey, Ar-Ge çalışmalarınızda üniversitelerle işbirliği yapabiliyor musunuz?
Biz Creavit Ar-Ge Merkezi olarak, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Bülent Ecevit Üniversitesi, ile iş birliği protokolleri imzaladık. İstanbul Teknik Üniversitesi ve Düzce Üniversitesi ile de imzalama aşamasındayız. Bartın Üniversitesi ile TUBİTAK 1505-Sanayide Yeşil Dönüşüm Çağrısına başvurumuzu yaptık ve son aşama olan değerlendirme sonucunu bekliyoruz. Ayrıca yeşil mutabakat çerçevesinde sıfır endüstriyel atık faaliyeti içinde projelerimiz devam etmektedir.
1000 m2 alan üzerine kurulu olan yeni Ar-Ge Merkezimiz, alanında yetkin 29 çalışma arkadaşımız ile sektörde bizlere yeni ufuklar kazandıracaktır. 1,2 milyon dolarlık en son teknoloji cihazlar ile, bölgesindeki iki Ar-Ge merkezinden birisidir. Creavit Ar-Ge merkezimizde Türkiye’de bir ilk olan 3. nesil seramik geliştirilmiştir. Seramik atıklarından geri dönüştürme yolu ile seramik lavabo üretimi devam etmektedir. Yeşil dönüşüm projeleri ile endüstriyel katı atık için hedefimiz sıfır atık ve daha üretirken su tüketimini azaltmaktır. Üretimde su tüketimini azaltma projemizi tamamlayarak çalışmayı devreye aldık.
Ar-Ge Merkezi olarak 2024 ve 2025 yılı için projelerimizi yeşil ürün, yeşil dönüşüm ve yeşil mutabakat merkezli yürütmekteyiz. 2 yılda toplamda 7 Ar-Ge projesi tamamlamış, devam eden 5 Ar-Ge projemiz bulunmaktadır. Haziran 2024 sonu itibariyle ilave edilecek projeler ile birlikte devam eden proje sayımız 10’a yükselecektir. SSG sektöründe ilk olacak tasarım merkezi olmak içinde çalışmaları tamamladık.
Sezai Bey, Zonguldak Gökçebey’de üretim yapıyorsunuz. Burada üretim yapmak, ihracat yapmakta oldukça zordur. Sizi bu bölgeye bağlayan bölgeye bağlayan önemli etkenlerden bahseder misiniz?
Bizi bu bölgeye bağlayan en önemli etken köklerimizdir. Fabrikamızın kurucusu rahmetli dedem bugünleri görmek isterdi. Firmamız burada kuruldu, burada köklendi. Bu bölge bir zamanlar zordu. Ulaşım zordu. Yollarımız yapıldı. Türkiye’nin en iyi limanı kuruluyor. Türkiye’nin cazibe merkezlerinden biri olmaya aday. Bizde bu doğrultuda yatırımlarımıza devam ediyoruz. Kurduğumuz Ar-Ge merkezimiz de bunlardan biri ve tüm yatırımcılara da merkezimizi açtık. Burası sadece bize ait değil, hizmete ihtiyaç duyan tüm işletmelere açıktır. 2021 de oluşan Ar-Ge Merkezimizin, Mart 2024 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sn. Mehmet Fatih KACIR Bey’in ve Adalet Bakanımız Sn. Yılmaz TUNÇ Bey’in Zonguldak Valimiz Sn. Osman HACIBEKTAŞOĞLU Bey’in ve bölgedeki Üniversite Rektörleri, Kaymakamlar, Belediye Başkanları ve Bölge Müdürlerinin katılımları ile yeni tesis açılışını gerçekleştirdik. Ar-Ge merkezimizle inovatif bakış açımızla hizmet vermeye devam edeceğiz.TEMMUZ2024