Hedefimiz ihracatı on milyar dolara çıkarmak
Savurma sanayinde ihracat rakamları artıyor. Savunma sanayinin son dönemde elde ettiği başarıları görüşmek için bir araya geldiğimiz Savunma Sanayi Başkanlığı Başkan Yardımcısı Serdar Demirel, önemli açıklamalarda bulundu.
Savunma sanayinde deniz araçları alanındaki gelişmeler ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Savaş sistemlerini tasarlayabilmek, savaşa dayanıklı gemiler yapabilmek, bunlar kolay şeyler değil. Biz bugüne kadar elli tane savaş gemisi, 190 tane bot ve yirmiye yakın da destek gemisi platformu ürettik. Başladığımızdan bugüne kadar nereden baksanız 280 tane gemi eder bu. Bana soracak olursanız “Türkiye savaş gemisi üretebiliyor mu?” sorusu artık bitti. Üretiyoruz, ürettiğimiz gibi de ilk onda yer alıyoruz.
Yıllarca Çin’den gemi almış Pakistan’ı ele alalım. Pakistan’ın kapısından kimse giremezdi, bu kapıyı STM Savunma açtı. Örnek isteyecek olursanız, Agosta deniz altlarıdır. Bunları Fransa’dan almışlar. STM’nin bu sistemlerdeki teknolojisi Alman olmasına rağmen, Pakistanlılar STM’ ye güvenip alımda bulundular. Bu şunu gösteriyor, savunma ürünleri bizim kadar kaliteli ve ucuz olmayan ülkelerden ürün alan ülkeler, bizim ürünlerimizle tanıştıktan sonra kriterlerini değiştiriyorlar.
Deniz araçlarında son derece kritik ve ciddi bir rol üstleniyoruz. Bugün Katar’a bot, öğrenci okul gemisi veriyoruz. Kendi aralarında yaptıkları anlaşmalar göz önüne alınınca bazı ülkelere ürün satmak doğal olarak zor oluyor. Ancak kendi bağımsızlığının peşinden koşan ülkeler baz alınırsa ciddi bir repütasyonumuz söz konusu. Bundan sonra da bu böyle devam edecek. Bizim artık yapamadığımız hiçbir şey yok. Artık her teknolojiyi kendimiz üretecek pozisyona gelmiş bulunuyoruz.
Komuta kontrol sistemlerine başladığımız zaman bir Fransız altyapıdan yararlanıyorduk, artık yüzde yüz yerli ve milli bir altyapıya sahibiz. Her türlü silahımız mevcut, havadan havaya atılan füzeleri de geliştiriyoruz.
Biraz da MİLDEN’ den bahsedebilir miyiz?
Şöyle söyleyeyim, bugün MİLDEN diye tabir ettiğiniz şeyi yapabilecek durumdayız. Aslına bakarsanız zaten STM şuan Pakistan’da bunu yapıyor. Gürdesan da aktif olarak yer alıyor. Denizaltının içine koyduğumuz kabinetler, sistemler ve sonarlar… Hepsine sahibiz. Çalışan yerli firmalarımız var Vestel gibi. Şuanda havadan bağımsız tahrik yapacak teknolojiye doğru ilerliyoruz.
Bize soracak olursanız bizim Savunma Sanayi Başkanlığı olarak “Milden” diye bir projemiz yok. Milden, deniz kuvvetlerinin kendi insiyatifiyle başladığı bir projedir. Bizimle koordine çalışıyorlar. Neler yaptıklarından haberdarız. Sektörümüz de buna hazır, yap dendiğinde yapabilecek kapasite mevcut. Bizim bir denizaltımız olacak. Nasıl olsun sorusunun cevabına bakıyorlar.
Bu durum Almanlarla yapılacak çalışmaları etkiler mi?
Aslında Almanların denizaltısını biz daha da geliştirdik. 214 sınıfı denizaltı ilk ortaya çıktığında stabil problemleri vardı. Kore’de ve Yunanistan’da bu yaşandı. Bizim projemizin gecikme sebebi de budur. Bizim denizcilerimiz bizzat Almanlarla oturdular, çalıştılar. Epey bir değişiklik yapıldı. Ve şuanda bizim yaptığımız denizaltı dünyanın dört bir yanına satılabilecek pozisyona geldi.
En nihayetinde bu durum bizim Almanlarla ilişkimizi olumsuz etkilemez. Hatta şöyle bir şey söyleyeyim, Almanlar diyorlar ki; dünyadaki denizaltı pazarı 25-30 milyar $. Siz satabildiğiniz ülkelere denizaltılarınızı satın, biz destekliyoruz. Birçok ülkeye bu şekilde gidiyoruz.
Biz denizciliği hep ikinci plana atıyormuşuz gibi geliyor… Osmanlı’da da benzer bir durum varmış…
Osmanlı’nın büyümesi hep deniz yoluyla olmuş. Ne zaman ki Barbaros denizlere çıkmış, ufkumuz açılmış. Bizde de Libya, KKTC ve petrol gündeme geldiğinde, denizciliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Eğer büyüyeceksek, söz sahibi olacaksak; denizin rolü büyük olacak.
Örneğin bizim daha da fazla helikopter gemisine ihtiyacımız var. Belki yıllar sonra Türkiye’nin okyanuslara açılması gündeme gelecek…
Cumhurbaşkanının vurguladığı diğer bir konu “her alanda insansız araçlar”…
Biz şuanda bu konuda dünyadaki ilk üç ülkeden birisiyiz. Bildiğiniz üzere bu eskiden böyle değildi. Artık Akıncı’mız uçmaya başladı; yüksek irtifada uzun süre kalıp bomba taşıyabilecek gücü var. Yani şuanda Akıncı dediğimiz uçak, F-16’ dan dan daha fazlasını yapabilecek potansiyele sahip. Seyir füzesi ve bomba atabiliyor. Son iki harekâtta da bu atağımızın meyvelerini topladık. Siha’larla düşmanı darmadağın ettik.
Kıbrıs’a yerleşmemiz bu noktada avantaj sağlar mı?
Normalde Dalaman’dan kalkıp geliyordu oraya. Eskiden dört saat gidiş dört saat dönüş sekiz saat. 16 saat de havada kalma süresi vardı. Şimdi diyoruz ki biz bunu sekiz saat daha arttırdık. Bu demektir ki orada eskiden üç uçak varsa şimdi dört uçak var.
Bundan sonra Geniş Alan Gözetleme’yi de geliştireceğiz, yaygınlaştıracağız. Bir gemi yanaştığında anında haberimiz olacak ve irili ufaklı tüm detayları analiz edebilme yetisine sahip olacağız.
İnsansız araçları denizde ve karada da görebilecek miyiz?
Tabii ki. Örneğin insansız kara araçları, son derece önemli bir konu. Irak’ta ve Suriye’de yaşadıklarımızı bir daha yaşatmayacak bir durum söz konusu. Keza insansız deniz aracı da çok önemlidir. Üzerine çalışılıyor, prototipleri mevcut. Onun da zamanı gelecek. Öyle bir gün gelecek ki birçok şeyi insansız halledebileceğiz.
Bu da birbirlerini tetikleyen unsurlar…
Zincirleme olarak peşi sıra devamı gelecek. Zaten insansız araçlarda bizim yerliliğimiz yüzde doksana ulaştı. Kimseye de eyvallahımız yok bu alanda. Son derece iyi durumdayız.
Sektör açısından 2019’u nasıl değerlendirirsiniz?
İhracatta önemli gelişmeler kaydettik ve bunu çok önemsiyoruz. Elde edilen gelir yıllık 2,5 milyar dolar dolaylarında. Öncelikli hedefimiz bunu 10 milyara çıkarmak. Tayland ve Filipinler gibi ummadığımız ülkelerle temas halindeyiz. Ortaklık ve iş birliği teklifleri geliyor.
Geçen sene beş fuara katılmışken önümüzdeki sene dokuz fuara katılacağız. Savunma Sanayi İhracatçılar Birliği’yle çalışmaya başladık. Eskisinden daha da profesyoneliz. Gittiğimiz her yerde fark ediliyoruz. OCAK 2020