İdealimiz tarım sektörünün Amazon’u olmak

Dünyanın en büyük tohum şirketlerinden biri olan Monsanto, 1997 yılından buyana Türkiye pazarında. Dünya çapında yapılan satın alma ve birleşmelerle büyümeye devam eden şirket son olarak Bayer tarafından satın alındı. Rekabet Kurullarından alınan izinler sonrası dünya çapında yeni bir kimliğe bürünecek şirketin bugünü ve geleceğini Monsanto Türkiye, Orta Doğu ve Orta Asya Ülke Müdürü Onur Çamili’ye sorduk.

Monsanto Türkiye’den bize biraz bahseder misiniz?

Dünyanın en büyük tohum şirketi olan Monsanto, 1997 yılında Türkiye pazarına giriş yaptı. Dünyada ki geçmişi yüzyılın üzerinde olan bir firmadır. Tarım sektörünün en eski firmalarından birisidir. Türkiye’ye Cargill şirketinin tohum departmanını satın alarak girdi. Daha çok tarla bitkileri tohumları dediğimiz endüstriyel ürünler mısır, pamuk, kanola gibi tohumlar üzerinde faaliyetlerimizi sürdürdük.  2008 yılında da şirketimiz dünyada kendi alanında lider olan Seminis sebze tohum şirketini satın aldı. Türkiye’deki Seminis organizasyonu da bize dâhil oldu.

Türkiye tohum pazarının ve tarım ilaçlarının büyüklüğü nedir?

Türkiye’de son yıllarda özellikle devletinde regülasyonlarda ve kanunlarda yaptığı düzenlemeyle beraber, tohum sektörü yasallaşmaya ve sertifikalı tohum kullanımı artmaya başladı. Türkiye’de 2004 yılından bu yana tohum sektörü resmi anlamda 10 katın üzerinde büyüdü. Daha doğrusu sertifikalı tohum kullanımı büyüdü. Bugün itibariyle 1,3 milyar dolar civarında tohum pazarının bir büyüklüğü var. 250 milyon dolar civarında da ilaç pazarının bir büyüklüğü var.

Monsanto’nun Bayer tarafından satın alınması hangi dengeleri değiştirdi?

Rekabet kurullarından dünya genelinden onay alımıyla ilgili resmi süreç devam ediyor. Bu süreç bir buçuk yılını doldurdu. 2018 yılı Mart ayı içerisinde resmi satın alma işleminin tamamlanması bekleniliyor. Bayer, hem halk sağlığı tarafında hem ilaç tarafında hem de tarımsal ilaç tarafında dünya devi bir şirket. Aynı şekilde Monsanto’da tohum ve tohum teknolojileri tarafında dünya devi bir şirket. Bu iki şirketin birleşmesi mutlaka zaman alacaktır. Tahmini olarak iki yıllık bir entegrasyon süresini öngörüyoruz. Alanında büyük iki firmanın birleşmesi doğal olarak dünyanın en büyük tarım şirketini doğuruyor. Bu birleşme sonrasında dünya pazarında Bayer-Monsanto’nun pazar payının %35-40 civarında olması bekleniyor.

Türkiye’de tarımsal ilaç pazarında Bayer lider durumda. Bizde tohum pazarında lideriz. Tabii ki bu birleşme liderliğin devam etmesi anlamına gelecektir. Bunun bizim sektörümüz; özellikle çiftçiler ve üreticiler ayağında çok önemli yansımaları olacaktır. Dünyanın her alanında teknoloji çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Tarımda dijitalleşme diğer sektörlere göre biraz geride görünüyor. Monsanto’nun dünya genelinde tarım sektörünün Amazon’u olmak gibi bir ideali var. Bayer’in Monsanto’ya yatırım yapmasının temelinde aslında birazda işin bu tarafı da var. Dünyada ki bütün ülkelerde tarımda teknoloji daha sık kullanılmaya başlayacak.

Tarımda teknolojinin ne tür örneklerini göreceğiz?

Bizim üzerinde iki yıldır çalıştığımız pilot bir projemiz var. Uydu bazlı çiftçi tarlasının fotoğraflamasını yapıyoruz ve sonrasında haftalık olarak çiftçiye veri gönderebiliyoruz. Buna baglı olarak 2019 yılı itibariyle ticarileşecek bir ürünümüz var. Bir aplikasyon düşünün. Bu aplikasyondan çiftçi, giriş yaptığında kendi tarlasının resmini çizip, işaretleyecek ve her hafta uydudan bu çiftçiye bir fotoğraf gelecek. Bu fotoğraf arazideki bitkinin sağlık durumunu renklerle açıklıyor olacak ve su durumu hakkında bilgi veriyor olacak. Tarla Bitkileri tohum markamız olan DEKALB’in SMART uygulaması kapsamında bu ve buna benzer daha bir çok çözümü Türk çiftçisinin hizmetine sunuyor olacağız.

Ürün portföyünüzden bahseder misiniz? Yeni ürünleriniz ve uygulamalarınız neler olacak?

Monsanto Türkiye olarak, tarla bitkileri tohum grubunda mısır, pamuk ve kanola tohumlarının üretim ve satışını yapıyoruz. Tarla, Sera ve sanayi amaçlı olmak uzere neredeyse tum sebze tohumlarını üreticilerimize tedarik ediyoruz. Bunun dışında bitki koruma ürünleri grubunda tek ilacımız var. Monsanto ilaç anlamında, ilaç portföyü çok geniş bir firma değil, ama etkisi çok büyük bir firmadır. Dünyanın en çok tercih edilen yabancı ot ilacı Roundup’dır. Bu ilacı tüm dünyada satıyoruz.  

Bunların dışında Türkiye pazarında uygulamalarımız, hizmetlerimiz ve servislerimiz var. Örneğin bunlardan bir tanesi; Dekalb verim hattı (444 94 49) diye bir çağrı merkezi hattımız var. Türkiye’de tarım sektöründe ilk defa bir şirketin çağrı merkezi var. Çiftçilerimiz herhangi bir konuda sadece bizim sattığımız ürünlerde değil, tohum-gübreleme-ilaçlama-sulama gibi her konuda yedi gün boyunca bu hattı ücretsiz olarak arayıp anında hizmet alabiliyorlar. Türkiye’deki çiftçilerin arazi ortalamaları çok küçük, çok fazla da çiftçi var. Hepsine birebir ulaşma şansınız yok. Dolayısıyla onların bize ulaşmasını kolaylaştırmak hatta bilgiye ulaşmasını kolaylaştırmak adına böyle bir hizmet sunduk. Burada gelen aramaları yanıtlayan dört tane ziraat mühendisi arkadaşımız var. Eğer telefondaki arkadaşımız konu ile ilgili sorunu çözemezse ve sorun çok teknik çok spesifik bir sorun ise konuyu sahadaki ekiplerimize yönlendiriyoruz. Sahadaki ekiplerimiz, çiftçiyi birebir yerinde ve arazisinde ziyaret ederek sorunu çözmeye çalışıyor.

Bunun dışında teknoloji merkezlerimiz, istasyonlarımız, Ar-Ge tesislerimiz, ıslah organizasyonlarımız var. Bu alanların hepsinde çiftçilerle ortak çalışıyoruz. Geliştirdiğimiz ve pazara sunmaya düşündüğümüz yeni ürünleri öncelikle çiftçilerimize gösteriyoruz. Kabul ederlerse gidip onların arazilerinde ücretsiz olarak denemeler yapıyoruz. Çiftçi bu ürünü görüp beğenirse gelecek yıl o ürünü Türkiye pazarına sunmaya karar veriyoruz.

Tohum pazarında hangi alanda lidersiniz?

Tarla bitkileri tohum alanında “DEKALB” markamız Türkiye’de pazar lideridir. 2015 yılından bu yana Türkiye’nin en çok tercih edilen tohum markasıyız. Yaptığımız çalışmaların karşılığını alıyoruz. Türkiye pazarını yeniliklerle, sunduğumuz ürünlerle ve teknolojilerle birçok yönden değiştirdiğimizi düşünüyoruz. Türkiye tarım ekonomisi için mısır çok büyük önem arz eden bir üründür.  Şöyleki Türkiye’nin en çok ürettiği ürünlerin başında buğday gelir, devamında arpa ve mısır gelmektedir. Bizde burada mısır pazarında ciddi oranda faaliyet göstermekteyiz ve açık ara lideri konumundayız. Bunun dışında Türkiye’de kanola pazarı var, çok büyüyen bir pazar değildir. Genelde Trakya bölgesi ve bir miktar İç Anadolu bölgesinde tercih edilen bir üründür. Burada da %35 seviyesinde bir pazar payımız var. Pamuk konusunda da aynı şekilde ilerliyoruz. Pamuk son yıllarda düşüşe geçmişti. Bir tekstil ülkesi olmamıza rağmen daha çok ithal eden ülke konumuna dönmüştük. Hükümet bu konuda bir takım değişiklikler yaptı. Son iki yılda çiftçiye verdiği desteklemeleri arttırdı, pamuk tohum pazarında artışlar başladı. Bu pazarda Deltapine markamızla ilerliyoruz. Tarımsal ilaç pazarına bakacak olursak, Türkiye’de 250 milyon dolar civarında bir potansiyel var. Biz bunun sadece bir bölümünde varız, o bölümünde lideriyiz. Yabancı ot öldürücü ilaçlar pazarında dünyanın en çok tercih edilen Roundup ilacı şirketimiz tarafından Türkiye’de satılıyor, pazar lideri konumundadır.

Türkiye’nin tarımda yaşadığı sorunlar nelerdir?

Eskiden bize öğretilen, “Türkiye tarımda kendi kendine yeten ülkelerden biridir” sözünü hatırlıyorum. Maalesef şu anda o noktada değiliz. Aslında potansiyel olarak ve tarımsal kaynaklara baktığımızda bizde bu fırsat var. İklim olarak baktığınızda Türkiye birçok ülkeye kıyasla tüm ürünlerin yetişebildiği bir ülke ve nüfus potansiyeli var.

Türkiye’de tarımda ve gıda da başarılı olmak için tüm girdiler mevcut. Şu anda Türkiye’nin 16 milyar dolar civarında tarımsal ihracatı var. Son yıllarda etrafımızda yaşanan problemler nedeniyle bazı ürünlerin ihracatında sorunlar yaşadık bu, bütün pazarı, çiftçiyi, hepimizi etkiliyor. Ortadoğu ve Orta Asya, Türkiye için büyük potansiyel ülkelerdir. Ama oradaki politik yapılar, savaş ve terör durumları nedeniylede son yıllarda tarımsal pazarda biraz zorlanıyoruz. Bunun yanında birçok şeyinde yapılabileceğine inanıyorum. Özellikle tarım politikaları anlamında siyasetten uzak, daha uzun vadeli hem ülkenin üretimini arttıracak hem de sürdürülebilir olan politikalar belirlenirse, bu potansiyelin açığa çıkmasına destek olacaktır.

Son yıllarda en azından hükümetler tarıma odaklanmaya başladılar, daha fazla fark etmeye başladılar. Gıda bugün dünyadaki en büyük güçlerden biri… Dünya nüfusu sürekli artıyor ama alanlar artmıyor. Hatta aksine alanlar azalıyor. Erozyonla, yapılaşmayla, sanayileşmeyle birlikte tarımsal alanlar sürekli daralıyor. Dolayısıyla geriye bir tek şey kalıyor, azalan bu tarım alanlarında verimi arttırmak. Bunun içinde öncelikle bilgi seviyesini, bilinç seviyesini arttırmamız lazım. Türkiye çiftçisi son yıllarda bir gelişim yaşıyor. Ama halen dünyaya ve Avrupa’ya entegre olmuş durumda değiliz. Halen atadan, dededen kalma yöntemlerle tarım yapmaya çalışıyoruz. Bu anlamda çiftçimizde bir bilgi eksikliği var. Öncelikli olarak bu bilgi eksikliğinin hatta tecrübe eksikliğinin giderilmesi gerekiyor. Burada da hem özel sektöre hem de kamuya çok önemli görevler düşüyor. İlk olarak yapılması gereken, çiftçinin bilgi ve bilinç seviyesinin artırılması olarak görüyorum.

Makineleşme anlamında ülke olarak çok kötü seviyede değiliz. Avrupa’da kullanılan birçok tarımsal makine Türkiye’de de mevcut. Ama teknoloji kullanımında maalesef gerideyiz.

Bugün duyuyoruz insansız hava araçları ve drone teknolojisini. Avrupa’da drone ile ilaçlamanın yolu açılmaya çalışıyor. Hassas ekim ve hasat makineleri gibi teknolojik ürünler kullanılıyor, sürücüsüz traktörler dönemi,  Avrupa ve Amerika’da başlamış durumda. Biz malesef bu teknolojiler  anlamında henüz gerideyiz. Eğer burada devletin politikalar anlamında bir takım destekleri olursa, hem makine hem de teknoloji kullanımını özendirecek destekler çiftçiye de verilirse daha iyi bir seviyeye geleceğimizi düşünüyorum.

Monsanto Türkiye çiftçileri bilinçlendirmek için neler yapıyor?

Saha ekiplerimiz çiftçilere yönelik birebir ziyaretler yapıyor. Köy kahvelerinde akşamları, köy toplantıları yapılıyor. Çünkü köylü, çiftçi dediğimiz kesim köyde yaşıyor ve genelde akşam vakitlerini de kahvede geçiriyorlar. Bizde dedik ki bu bilgiyi ulaştırabileceğimiz yollardan bir tanesi akşam çiftçinin olduğu ortama gidip, yerinde onlara sunum yapmaktır. Türkiye’nin genelinde, tarımın yoğun olduğu yerlerde çiftçilerle toplantılar yapıyoruz. Buradaki temel amaç bilgi ve bilinç seviyesini arttırmaktır. Bunun dışında büyük çaplı seminerler düzenliyoruz. Bu seminerlere de alanında uzman kişileri, üniversitelerde görevli profesörleri davet ediyoruz. Çiftçilerin verimliliğini arttırmak için seminer çalışmaları yapıyoruz. Arazilerde bitkilerin gelişimini ve uygulamaları yerinde sunka adına bir çok aktivite ve tarla turları organize ediyoruz. Ürünlerimizin ekili olduğu arazilere gidiyoruz. Başarılı arazileri seçiyoruz. Bu arazilere çiftçileri götürüyoruz.

Ayrıca Bursa Mustafakemalpaşa’da mısır tohumları üretim fabrikamız var. Çiftçileri fabrikamıza götürüyoruz.

Monsanto Türkiye, çiftçilerin bilinçlendirilmesi ve bilinç düzeyinin gelişmesi ile ilgili pazarda  öncü kuruluşlardan bir tanesidir.

2017 yılı sizin için nasıl bir yıl oldu?

2017 yılı tarım pazarındaki bütün oyuncular için zor bir yıl oldu. Bizde bu zorluklara rağmen hedeflerimize ulaştık. Şu anda alanımızda son 3 yıldır pazar lideriyiz. Pazar payı olarak %1’lik bir büyüme daha gerçekleştirdik. Monsanto Türkiye olarak çok başarılı bir yılı geride bıraktık. Hem satış hem de karlılık anlamında Avrupa ile kıyaslarsak da Monsanto Türkiye, Avrupa Monsanto şirketleri içerisinde en iyi olanlardan bir tanesidir.

2018 yılı büyüme hedefiniz nedir?

Son 3 yılda olduğu gibi 2018 yılını bitirdiğimizde çalıştığımız alanlarda liderliğimizi devam ettirmek istiyoruz. Büyüme olarak da %2’lik bir pazar payı artışı hedefliyoruz. Öncelikle içinde bulunduğumuz Türkiye pazarı bizim için büyük bir potansiyeldir. Türkiye’de ki liderliğimiz ile beraber bu potansiyeli arttırmak istiyoruz. Monsanto Türkiye olarak, Ortadoğu ve Orta Asya satışından da sorumlu bir ülkeyiz. Dolayısıyla komşu ülkelerde Azerbaycan, Gürcistan ve Türki Cumhuriyetleri, İran, Irak gibi potansiyel ülkeler bizimde radarımızda olan ve şu an hali hazırda da iş yaptığımız ülkelerdir. Buralarda da büyümeyi hedefliyoruz.

Önemli bir görevin başında yer alıyorsunuz? Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Aslında çocukluğumdan beri bende tarımın içerisindeyim. Ailem ve babam da zamanında tarım alanında faaliyet gösteren bir esnaftı Dolayısıyla çiftçiyle, toprakla hayatım boyunca hep haşır-neşir oldum. Sonrasında da Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesini okudum. Bir dönem İngiltere’de kendimi hem teknik hem de kültürel anlamda geliştirmek adına tarımsal çiftliklerde çalıştım. Devamında Türkiye’de farklı şirketlerde çalıştıktan sonra 9 yıl önce Monsanto’ya katıldım. Monsanto’da farklı bölgelerde Türkiye’nin farklı yerlerinde farklı pozisyonlarda görev aldım. Uzun yıllar boyunca çiftçiye birebir temas ettim. Sonrasında da iş geliştirme müdürlüğü, satış müdürlüğü gibi pozisyonların devamında yaklaşık 3 yıldır da ülke müdürlüğü görevini devam ettirmekteyim. Türkiye, Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerinin faaliyetlerinden ve satışından sorumluyum.  Alanında çok basarılı bir ekiple, böyle dünya devi bir firmada çalışmaktan ve Türk tarımına hizmet etmekten gurur duymaktayım. OCAK 2018