İhracat payımızı arttırmayı hedefliyoruz.

14’üncü Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı IDEF, 30 Nisan – 3 Mayıs 2019 tarihlerinde arasında, T.C. Milli Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde düzenleniyor. Fuar öncesi sektörün gelişimi ile ilgili düşüncelerini almak için biraraya geldiğimiz SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Dora, önemli açıklamalarda bulundu.  

Savunma sanayinde ihracat rakamlarının arttığını gözlemliyoruz. İhracat rakamlarının artışının sektöre yansımaları ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Yerli sanayi olarak; ürünlerimiz olgunlaştıkça, nihai kullanıcıya sunulabilecek ürün çeşitliliği arttıkça ve ürünlerin rekabet gücü oluştukça, Türk savunma sanayi ürünlerinin uluslararası piyasadaki yeri ve payı da doğal olarak artmaktadır. Yerli savunma sektörümüzün gelişimi ve sürdürülebilirliği için ihracat payının artması hem elzem hem de sektörün derinlik kazanması için oldukça önemli bir motivasyondur. Çünkü sektör oyuncularımızın sadece iç pazara bağımlı olması, orta ve uzun vadede sürdürebilirlik ve gelişim için yeterli değildir. Sektörümüzün geliştirdiği ürünlerin farklı pazarlarda, farklı ihtiyaçlara cevap verebilecek yetenek ve çeşitlilikte olması, kendine dış pazarda yer bulup dış müşteri isterleri doğrultusunda geliştirilerek olgun hale gelmesi, ileride iç pazara daha olgun ürünlerin sunulabilmesi imkânını getirecektir. Yurtdışına savunma sektörüne mal satmak kolay değildir. Diğer sektörlerde malınızın kalitesi yüksek ve rekabetçi bir fiyatınız var ise satış olasılığınız kendiliğinden yükselmektedir. Savunma sektöründe ise rekabetçi fiyat ve ürün özelliklerinin yanı sıra; dış politikalar, siyasi durum ve rakiplerin durumu gibi birçok belirleyici etken vardır.    

Bu çerçevede şirketimiz SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri A.Ş.; yıllar içinde hem ürünlerinin çeşitlenmesi ve belirli bir olgunluk seviyesine gelmesi hem de dışa bağımlılığı asgari olan rekabetçi ürün çözümleri sayesinde uluslararası piyasada yer bulabilmiştir. Uluslararası pazarda son yıllarda artan etkin şirket/ürün tanıtım ve iş geliştirme faaliyetleri çerçevesinde, 2019 yılı içinde cirosu içinde ihracat payını %5 ten %30 a çıkartmayı başarmıştır.

SDT’nin kuruluşundan günümüze gelişen kabiliyetleri ile ilgili bilgi verir misiniz?

SDT olarak; kuruluşumuzdan beri yenilikçi ürün odaklı olmak, sürdürülebilir bir yapıda ilerlemek ve hem iç piyasada hem de ihracat pazarında tercih edilebilir bir savunma sanayi mühendislik/üretici şirketi olmayı hedefledik. Geçtiğimiz 14 yıl içinde bu hedeflere yönelik önemli gelişimler kaydettik.

Çalışma alanlarımız itibariyle; (i) Uzaktan Algılama Uygulamaları ve özellikle Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) Çözümleri, (ii) Gözetleme Uyduları Yer İstasyonu Çözümleri, (iii) RF ve IR Elektronik Harp Çözümleri, (iv) RF Veri Bağları, (v) Elektronik Görev Sistemleri (Veri Kayıt, Platform Yönetim, Silah Yönetim/Lançer Kontrol sistemleri), (vi) Simülasyon/Eğitim Çözümleri ve özellikle gömülü simülasyon ve atış eğitim simülatörleri, (vii) RF Karıştırıcılar, (viii) Katma Değerli Elektronik Üretim.

Geldiğimiz noktada bu saydığımız alanlarda hâlihazırda sahada kullanımı olan ve bir kısmı ihraç pazarında yer bulmuş olan birbirinden farklı 40’tan fazla ürünümüz ile Milli ve Yerli Savunma Sanayii alanında hem mevcut hem yeni projelerde var olmaya ve bu suretle devletimizin ve milletimizin hizmetinde olmaya devam edeceğiz.

SDT olarak önümüzdeki 5 yıllık dönemde, ürünleriyle, yetişmiş insan gücü, bilgi birikimi, altyapısı, yetenekleri, üretim kapasitesi ve AS9100 sivil havacılık standardı ile taçlandırmış olduğu modern ve güncel süreçleriyle sektörümüzde eksikliği hissedilen orta boy sistem entegratörü olmayı, ürünlerimiz ile rekabetçi/etkin çözümler sunmaya devam etmeyi ve ihracat payımızı arttırmayı hedefliyoruz.

Gelişen kabiliyetleriniz doğrultusunda ihtiyaç duyduğunuz insan kaynağına ulaşabiliyor musunuz?

Planlanan hedeflere ulaşmak için yeterli sayıda nitelikli insan kaynağına sahip olmak her zaman önceliğimizdir.  Ülkemiz, genç ve eğitimli nüfusu ile bu açıdan ümit vadeden insan kaynağı potansiyeline sahiptir. Bununla birlikte, eğitimlerinin doğal bir parçası olarak sektör-üniversite işbirliği ile, uygulamalı stajlarla, deneyimlerini ve birikimlerini elde edebilecekleri projelerle sürdürülebilir çalışmalar yapmaları gerekmektedir. Dolayısıyla sektörde kalıcı, nitelikli iş gücü için bu yaklaşımın süreklilik arz etmesi kritiktir. Diğer sektörlerden farklı olarak Savunma Sanayii Başkanlığımız, Savunma Sanayii için Araştırmacı Yetiştirme Programı (SAYP), Başkanlık çatısı altında Eğitim ve Akademi oluşumları vb. programlarla sektörün ihtiyacı olan nitelikli insan kaynağı temininde aktif rol oynamaktadır.

SDT olarak, ihtiyacımızın belirli bir oranda fazlası kadar insan kaynağı istihdam edip; deneyimli ekiplerle genç, dinamik ve potansiyeli olan ekipleri uygulamalı eğitimlerle bir araya getirip, nitelikli ve kurumsal sadakati yüksek bir insan kaynağı elde etmeye çalışıyoruz. Küresel ölçekte uygulanan stratejik insan kaynakları yöntem ve araçlarını kullanarak çalışan memnuniyetini yüksek tutmak suretiyle kurumsal sadakati artırmaya çalışıyoruz.

Özellikle son dönemde sektörün yurt dışına insan kaynağı kaybetme sıkıntısı her oyuncu gibi bizi de etkileme potansiyeline sahip. Oluşan bu durum karşısında, yerli savunma sanayi sektörümüzün oyuncularının zaman zaman birbirlerinden insan kaynağı transferi yoluna girdikleri de görülmektedir. Bunlar sektörün sağlıklı ilerlemesi için uygun politikalar değildir. Sektörümüzde istenen kalite ve güvenlik gerekliliklerini karşılayan çok sayıda şirketin bulunduğu iyi bir eko sistemin varlığı bilinmektedir. Personel transferleri ile projelerde zincirleme aksamalar yaşamaktansa söz konusu eko sisteme iş paketleri verilip personel bulunduğu yerde değerlendirilirse sektörümüz başta olmak üzere herkesin kazanacağı bir model ile ilerleyebileceğimiz kanaatindeyim. Bu yöntemle, sektörümüzün mevcut eko sisteminin de organik büyüme ile sektörümüze her zamankinden daha verimli ve etkin hizmette bulunacağı bir hakikattir. 

Ülkemizin ihtiyacı olan ürünleri geliştirirken farklı firmalarla ortak çalışmalar yapıyorsunuz. Bu doğrultuda savunma sanayi şirketlerimizin ortak çalışma kültürü ile ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?

Ortak çalışma kültürü ve birbirini bütünleyecek şekilde iş birliği yaparak etkin ve rekabetçi bir şekilde çözümler oluşturmak hem iç piyasada hem de dış piyasada başarılı olmanın önemli anahtarlarındandır. SDT olarak kuruluşumuzdan beri bu yönde iş birlikleri yaptık ve halen de yapmaya devam ediyoruz. Söz konusu yaklaşım dünyanın da benimsediği bir yoldur ve ticari anlamda rasyonel temeller oluşturur. Ayrıca endüstriyel iş birliği, ülkemiz gibi atılım yapmakta olan bir ülkenin, ulusal ve uluslararası pazarda gelişimi yakalayabilmesi için vazgeçilmez bir sanayileşme unsurudur. Ancak ülkemizde bu anlayışın uygulamada gelişebilmesi için halen alınacak yol vardır, çünkü pratikte ve rasyonel anlamda bu tür iş birliklerinin oluşturmak için gerçekten çok ciddi çaba sarf etmek gerekiyor, doğal akışla ve normal çaba ile bu tür iş birliklerinin oluşması oldukça zor oluyor.

Bugün gelişmiş ülkelere gittiğinizde örneğin dünyadaki savunma devlerinden Boeing veya Lockheed firmasının bir nihai platformu/ürünü için yüzlerce partneri bulunuyor. Ana firma olarak tek başlarına iş yapmıyorlar ve sürdürülebilirliğin temelinde iş birliğini ve tedarik zinciri yönetimini görüyorlar. Bu nedenle endüstriyel iş birliği platformunu oluşturmak sektörün geleceği için önemlidir.

Burada batı endüstrisi, pek çok teklif ve projede bu oyuncular takımını işin başından beri gerçekten birtakım olarak hareket ettirerek bir noktaya varmaktadır. Bizde ise ana firma kamudan işi alıyor sonra alt sistemler için kendi sektörü içinde uzman firmalar arasında ihale açıyor. Oysaki büyük oyuncuların işin başından beri biz ve bizim gibi firmalarla uzmanlık alanlarında birlikte olup birlikte teklif verilmesi gerekiyor, birlikte yola çıkmak gerekiyor. Söz konusu yaklaşım, baştan zaman harcayarak, sonuçta maliyet etkin ve kaliteli çözümlerin zamanında ve uygun takvimle oluşmasına önemli katkı sağlayacaktır. Bunlar erişilmesi gereken çok önemli gelişmelerdir. Burada ana yüklenicilerin temel endişesi olan, fiyatı kontrol altına alabilmek ve riski dağıtmak tabi ki çok önemlidir ve bunun sağlanması için yollar vardır. Fakat bir aşamadan sonra, ana firmaların kendilerine orta vadeli çözüm ortakları bularak işlerin başından itibaren bu partnerlerle birlikte hareket etmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Biz savunma sanayi olarak bu aşamaya geldiğimizi düşünüyorum.

Savunma Sanayi Başkanlığı kurulalı yaklaşık bir yılı geride bıraktık. Bu süreç çerçevesinde yaşanan gelişmeleri ve değişimin sektöre yansımaları hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın Başkanlık seviyesine çıkması ve Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasıyla, sektörümüzdeki programların ve konuların o seviyede takip edilip yönlendiriliyor olması, sektörün ülke için önemi ve sektör orkestrasyonunun nasıl daha etkin yapılabileceği ortaya konulmuş oldu.

Bu yeni süreçte, daha önceden gelinmiş olan yerlilik/millik düzeyinin üstüne, silahlı kuvvetlerin ihtiyaç duyduğu ürünlerin daha da yüksek oranda millileşmesi, dışa bağımlılığın azalması ve uluslararası pazarlarda sektörün daha geniş bir yer bulması, daha etkin ve hızlı bir şekilde gerçekleşebilecektir. Savunma sanayi sektöründe uluslararası pazarda yer bulmak için daha önce belirtiğim gibi sadece iyi ürünü iyi bir fiyata vermeniz yetmiyor. Belirleyiciler fazlalaşıyor ve ihracat yapacağınız ülke ile sizin politik ilişkilerinizin de iyi olması gerekiyor. Hiçbir ülke politik ilişkisinin iyi olmadığı bir ülkeden silah veya savunma sistemi almak istemez. O nedenle savunma sanayinin Cumhurbaşkanlığı seviyesinden yönlendirilmesi ile aynı zamanda sektörde ihracata verilen önemi de göstermiş oluyor. Ayrıca bu durum karar alma mekanizmaları açısından da büyük önem taşıyor ve bunun olumlu yansımalarını görmeye başladık.

Buna ilaveten Savunma Sanayi Başkanlığı, sektör oyuncuları ile değişik platformlar aracılığıyla koordinasyon kuruyor ve sektörün nabzını tutuyor. SSB; ortak hedeflere birlikte yürümek adına, sektörün tüm yelpazesinin sorunlarına eğilmeye ve çözümler oluşturmaya çalışmaktadır. Sektördeki temel ihtiyaçlar arasında şunlar net görülüyor: Yapısal değişimin sektöre olumlu katkısı olacaktır ve ayrıca sanayinin içinden artık orta boy firmaların oluşması için buna aday olabilecek kapasitedeki firmaların teşvik edilmesi gerekiyor. Sektörde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı şirketleri ve platform üreticileri dışında orta segmentte bulunan bizler gibi az sayıdaki orta büyüklükte teknoloji üreten ve ürün odaklı olan firmaların rolünün ve hacminin artması sektörün sağlıklı ve rekabetçi ilerleyebilmesi için kritiktir.

Sektördeki gelişmeleri göz önüne aldığınızda savunma sanayimizin geleceğiyle ilgili beklentilerinizi aktarır mısınız?

Türk Savunma Sanayi, özellikle 2000’li yılların başından başlayarak, yıllar boyunca TSK ve SSB’nin gösterdiği yol, uyguladığı olumlu ve teşvik edici politikalar ve desteklerle sahaya bütünleşmiş ürünler çıkartmış ve bunları belirli bir olgunluk seviyesine getirmiştir. İç pazarda sistem çözümleri ve belirli seviyede alt sistem çözümleri bir noktaya erişmiştir. Ancak sanayileşmeyi tabana yaymak, teknolojik derinlik kazanmak ve özellikle kritik teknolojilerde dışa bağımlılığı asgariye indirmek konularında sektörün daha alacak yolu vardır. Bulunduğumuz safhanın temel düsturu artık ürünleri daha etkin, rekabetçi yapıp dışa bağımlılığı asgari olacak seviyeye getirmektir.

Söz konusu safhaya girilmiş olması ve bu safhada başarılı sonuçlar alınması tüm sektörün ihracat başarısının daha da yukarıya gidebilmesi açısından çok kritiktir. Bu başarının elde edilmesinin temel anahtarlarından birisi, sistem/teknoloji derinliğine sahip olan ve bunu daha ileriye etkin ve rekabetçi bir biçimde götürebilecek bizim gibi dikey uzmanlıklara sahip az sayıdaki orta boy oyuncuların sektördeki etkinliğinin artması ile mümkün olabilecektir. Bu sayede ana sistemlerin dışa bağımlılıkları azalabilecek ve ana sistemler ihraç pazarında daha rekabetçi olacak, daha farklı senaryolar ve şartlar altında ihraç edilebilir hale gelecektir.

Türk savunma sanayicisi için iç pazar her zaman önemli olacaktır ancak Türk Savunma Sanayinde faaliyet gösteren sanayicilerin, sürdürülebilirlik için uluslararası ortamda satış ve pazarlama anlamında dünya ile rekabetindeki seviyesini arttırması gerekiyor. Bunun için dünya pazarını iyi analiz eden, o ülkelerde gerekli seviyede sanayi iş birliği modelleri kuran oyuncular bu hedeflere ulaşılabilir.

IDEF 2019 fuarı öncesi, fuar ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Bilindiği gibi, yerli savunma sanayii ürünlerinin vitrine çıktığı, 100 ü aşkın ülkeden ziyaretçi ağırlayan ve 50 ülkeden katılım gösterilen IDEF dünyanın sayılı uluslararası savunma sanayii fuarları arasında yer almaktadır.

SDT olarak IDEF 2019 fuarında, bugüne kadar gerçekleştirilen IDEF fuarları içerisinde ürün çeşitliliği yönünden daha geniş bir sunumla standımızda ziyaretçilerimizi karşılayacağız. SDT’nin TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nin 3ncü salonunda yer alacak standında bu sene;

-Savaş uçaklarının havada taktik eğitim yapabilmeleri için ve F16 entegrasyonu ile sertifikasyonunu tamamladığımız Canlı Sanal Simüle Eğitim Sistemi/ACMI podumuz,

-Modern Atış Eğitim Simülatörü –SMART ürünümüz,

– El yapımı bombalara karşı RF Karıştırıcı Sistem Çözümlerimiz ve Drone’lara karşı Tedbir Sistem Çözümlerimiz

– Elektronik Harp Sistem çözümlerimiz ve

-Lançer Elektronik Çözümlerimiz ve Silah Kontrol Sistemleri tanıtımları gerçekleştirilecektir.

SDT standında, ürünlerimizin son kullanıcı ve uluslararası oyuncular nezdinde tanıtımını ve olgunlaşan ürün portföyümüz ile dış pazarlarda ihracat potansiyelini ileriye götürmek amacıyla gerekli pazarlama ve potansiyel iş birliği çalışmalarını yapmayı hedefliyoruz.

MAYIS – HAZİRAN 2019