Türkiye’de demokrasi devam ediyor
15 Temmuz darbe kalkışması sonrası yaşanan temizlik sürecinden en fazla etkilenen alan yüksek öğrenim oldu. Yaşanan bu sıkıntılı süreç ile ilgili görüşlerin aldığımız Vakıf Üniversiteleri Başkanı ve Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Rifat Sarıcaoğlu, merak edilen hususları kamuoyu ile paylaştı.
15 Temmuz darbe kalkışması sonrası üniversitelerin kapatıldığı bir dönem yaşıyoruz. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Üniversitelerin kapatılmasının çözüm olmadığını hep söyledim ve bugün de aynı fikirdeyim. İnsanların yapmış olduğu hukuk dışı davranışlardan kurumlar sorumlu tutulmamalıdır. Diğer taraftan yapılan uygulamalara bakıldığında kapatılan üniversitelerin vakıf üniversitesi olduğunu görüyoruz. Bu uygulamaya da katılmak mümkün değil. Eğer hukuki olarak bakarsak vakıf üniversiteleri de kamu kuruluşudur, o nedenle vakıf üniversitelerine ayrı bir uygulamanın yapılmaması gerekiyor. Kapatılacaksa hepsi kapatılmalı, ki ben buna kaşı olduğumu ifade ediyorum. İsmini değiştirebilirsiniz, yanlış yapan kurum çalışanlarını değiştirebilirsiniz, ancak kurumu kapatmak fikri doğru bir fikir değildir.
Fatih Üniversitesi mezunları diplomalarındaki isminde değişmesini istiyorlar. Bu talep karşılanabilir mi?
Geriye dönük bir isim değişikliğini doğru bulmuyorum. Çünkü bu insanlar o kurumun ne olduğunu bilerek tercih ettiler. Kimsenin pollyannacılık oynamasına gerek yok. Sokaktaki çocuk bile Fatih Üniversitesi’nin Fethullah Gülen tarafından desteklendiğini biliyor. Bilinen bu gerçekle insanlar oraları tercih ettiler. Güce yönelerek bu tercihler yapılırken iyi şimdi bir terör örgütü halinde ortaya çıkışını da kabullenmeleri gerekiyor. Bu söylemlerime rağmen oraya giden her öğrencinin de o düşüncede olmadığını bilmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Gençleri kaybetmek düşüncesi ile hareket edemeyiz. Onları kazanmak için çalışmalıyız. Beyinleri yıkanan bu çocukların on yaşından yirmi yaşına kadar bir yaş skalası içerisinde olduğunu bilerek onları kazanmanın yolunu bulmalıyız. Yoksa sadece Fatih Üniversitesini kapatarak bu işi çözemeyiz.
Bu çocukların kazanılma ihtimali var mı?
Örnek olarak Japonya’yı ele alalım, ABD ile yaptığı yıkıcı savaşa bakarak her Japon’un silahı alıp ABD’ye sıkması lazım. Bu örnekten yola çıkarak önce düşmanlıkları ortadan kaldırıp yola devam etmeliyiz. İlelebet düşman kabul ederek bir yere varamayız. Tek Türkiye var ve tüm farklılıklarımıza rağmen bir adalet çerçevesi içerisinde bir arada yaşıyoruz. Adaleti ortadan kaldırarak bir yere varamayız, bu terör örgütü soruları çalarak adil olmayan bir durumu ortaya çıkardı ve sonucunda toplum zarar gördü. O nedenle temel değerlere dönmemiz gerekiyor. Çalmanın her düşünce sisteminde, dini olarak yanlış olduğunu biliyoruz ama bu temel değerleri çocuklarımıza taşıyamıyoruz.
Eğitim sistemimiz ile ilgili ciddi yaklaşımlar içerisine girmemiz gerektiğini ifade edebilir miyiz?
Edebiliriz ve bunu yaparken de önceliğimiz eğitim sistemimizi çift başlılıktan kurtarmamız olmalıdır. Bir ülkede hem YÖK hem de Milli Eğitim gibi bir kurum olmamalıdır. Tüm eğitim kademelerini sadece Milli Eğitim başlığı altında toplamalıyız. Bugün Milli Eğitim Bakanlığı ile YÖK eğitim ile ilgili bir sorunu halletmek için kaç kere yan yana gelmiştir sorusunun cevabı oldukça anlamlıdır. Bu birliktelik sağlanmadığı zaman sorun yaşamaya devam ederiz.
İfade ettiğiniz doğrultuda değişiklikler yapılması noktasına geldik mi?
Gelmedik, şuanda bir temizlik süreci devam ediyor. Bu sürecin sonunu beklemeliyiz.
Siz bu temizlik sürecinden etkilendiniz mi?
Mutlaka inceleniyoruzdur. Daha önce de göz önünde olan bir üniversite olduğumuz için inceleniyorduk, bizim için fark eden bir durum olmadı.
Kapatılan üniversitelerin öğrencileri farklı üniversitelere gidebiliyor mu?
Bir hafta içerisinde farklı kararlarla karşı karşıya kaldık. Önce kapatılan üniversitelerin öğrencileri şu üniversitelere gidecek diye bir karar çıktı. Birkaç gün sonra öğrenciler istediği üniversiteye gidecek diye bir karar çıktı, akabinde tekrar başa dönüldü ve öğrenciler belirlenen üniversitelere gidecek dendi. Ayrıca devlet üniversitelerine gidecek öğrencilerin de daha önceki ödediği ücret kadar ücret ödeyeceği ifade ediliyor. Devlet okullarının parasız olduğu ile ilgili bir durum varken ileride bu durumun ne gibi sıkıntılara yol açacağını yaşayıp göreceğiz. Üzerinde çok düşünülmeden atılan adımlara tanık oluyoruz.
Size göre hangi uygulama doğru?
Bana göre öğrencilerin seçme şansının olması daha doğru bir yaklaşımdır.
Yapılan düzenlemeden etkilenen öğrenci sayısı ile ilgili bir bilginiz var mı?
Yetmiş bin civarında bir öğrenci etkilendi. Bu rakama bu yıl girecek öğrencileri de aktardığınızda doksan bin civarında bir öğrenciden bahsediyoruz.
15 Temmuz darbe kalkışması sürecinde sizin kurum olarak tutumunuzdan bahsedebilir miyiz?
Biz o gece saat ikide darbeye karşı, teröre karşı olduğumuz ile ilgili düşüncemizi kamuoyu ile paylaştık ve bunu kendi alanımızda herkesten önce yaptık. Ben bu nedenle başarıya ulaşsalardı sabah tutuklanabilirdim. İlkelerimiz doğrultusunda yarını düşünmeden çıkıp söyledik. Ben bunu birilerinin gözünü boyamak için de yapmadım. Toplum için doğru olan ne ise onu ifade ettik. Akabinde şehit olan vatandaşlarımızın çocuklarına bugün ve yarın burs vereceğimizi beyan ettik. Bu beyanımızda sadece bugün değil ileriki dönemde de geçerli, bugün ilkokul seviyesinde olan şehit çocuğu da yarın yükseköğrenim seviyesine geldiğinde bu haktan yararlanabilir. Bunu da reklam amacı ile yapmadık, ilanlar verip duyurmadık. Bugün taşın altına elimizi koyma zamanıdır. Göz boyayıcı davranışlardan uzak durmalıyız.
Yaşadıklarımızı yurtdışına iyi anlatamadığımız ifade ediliyor. Kendi alanınızdan bakıldığında durum nasıl?
İyi anlatamadığımız doğrudur. Bende bulunduğum yerden yaptığım temaslarda bu sorunla karşılaşıyorum. Ancak ısrarlı bir şekilde anlatılınca anlıyorlar. Yani hemen pes etmemiz gerekiyor. Bıkmadan usanmadan her kurumun kişinin usanmadan yapması gerekiyor. Biraz zaman alabilir ancak anlatırsak, yanlış anlamaları düzeltiliriz. Biz neden bize karşı böyle bakıyorlar diye kızıyoruz, açıkçası. Avrupa’da yaşayan birinin o rahat ortamında bizi iyi anlamak gibi bir derdi yok, ayrıca anlamak zorunluluğu da yok. Neden onların umurunda olalım ki, bunu böyle kabul edip kızmadan kendimizi anlatmaya devam etmeliyiz. Köşe yazarlarımız nerede, büyük iş adamlarımız nerede, onların bu konuyu dışarıya uygun bir dille anlatması gerekiyor. Bugün Türkiye’deki en büyük on şirket konuşsa inanın çok etkili olur. Yaşadıklarımızı geriye dönüp baktığımızda normal değil, kaç tane büyük terör olayı ile mücadele etmek zorunda kaldık. En son havalimanında bir terör olayı oldu arkasından 15 Temmuz darbe kalkışması gerçekleşti. Kimse bunların hemen geçeceğini düşünmesin, zorlu bir döneme girdik ve bu dönemi akıllıca, bir arada hareket ederek atlatabiliriz. On şirket yetkilisi çıksa ve Türkiye’de demokrasi devam ediyor biz bunun arkasındayız dese birçok şey değişir. Demezlerse bu ekonomik bedeli kendileri daha acı bir şekilde ödeyecekler. Akıllı olmalıyız ve son bir yıl içerisinde bu ülkeyi terk eden iş adamlarımız kimler bakılması gerekiyor. Bakılırsa neden konuşmadıkları anlaşılır.
Üniversitelerimiz daha çok araştırma yaparak yoluna devam ederse, bu araştırmalar desteklenirse geleceği kurtarabiliriz. Yoksa sadece bayrak sallayarak bir yere kadar gidebiliriz. Bayrağı sallamalıyız, bununla beraber gelişimi sağlayacak yolları kalıcı hale getirecek çalışmalar içerisine girmeliyiz aksi takdirde aynı şeyleri yaşamaya devam ederiz. Hep kopyalayarak yolumuza devam edersek bizimle oynamaya devam ederler. Devleti yönetenlerin geliri sadece o günün kazancı olmadığını bilerek hareket etmesi ve ona göre ülkeyi yönlendirmeleri gerekiyor. Yoksa bugün kazanç için yanınızda dolaşanlar yarın zor bir dönemde İngiltere’ye giderek sizi yalnız bırakırlar. Kısacası üretmeliyiz ve bağımlılığımız azaltmalıyız.
Bugün bir fırsat doğdu diyebilir miyiz?
Bir fırsat doğdu ama bu fırsatı iyi değerlendirip değerlendirmeyeceğimizi zaman gösterecek. Ülke için hep beraber neler yapabileceğimiz hususuna odaklanmalıyız.