Ülkemiz kendine yetebilir hale gelmeli

Tahıl koridoru ile ilgili gündem güncelliğini koruyor. Yaşanan gelişmeler pozitif yönde olsa da tüm taraflar diken üstünde. Her an farklı senaryoların hakim olacağı bir dönemden geçerken yaşanan gelişmeleri farklı yönleri ile değerlendirebileceğini düşündüğümüz Taban Gıda CEO’su Hasan Hacıhaliloğlu’na sorularımızı yönelttik.  

Ukrayna tahıl koridoru öncesi dış pazarlara ulaşabiliyor muydu?

Ukrayna büyük limanlarını kullanamayınca çoğunlukla karayolu ile Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalıştı. Bu zorlu süreçte de açıkçası düşük fiyattan dolayı Ukraynalı çiftçilerin sömürüldüğünü gördük. Yerinde 160 dolarlara satılan ürünleri 40 dolara satın aldılar.     

Okuyucularımız yanlış anlamasın diye not düşmek lazım. Çiftçi derken bizim ülkemizdeki gibi her ferdin kendine ait arazilerinde tarım yapan çiftçilerden bahsetmiyoruz değil mi?

Elbette eski doğu bloku ülkelerinde arazinin sahibi devlettir ve devlet bu arazileri kiralayarak üretim yapmaya devam eder. Bizim de şirket olarak bu yönde çalışmalarımız var. Bu noktada ekim şartı ile kiraladığınız arazide üretim yaparken en büyük sıkıntınız, teçhizat ve çalışacak insan gücü oluyor.

Modern tarım araçlarını bulmakta zorlanıyor musunuz?

Doğru modern tarım araçlarını temin etmekte zorlanıyoruz ve bu durum verimliliği negatif yönde etkiliyor. Ama diğer taraftan arazilerin bölünmemiş olması yaptığınız çalışmaları daha rantabl yapmanızı sağlıyor. Bir başka açıdan bakıldığında hala hiç ekilmemiş arazilerin olması önümüzdeki dönemde bu bölgede üretimin bu yönde artacağına işaret ediyor. Kendi tecrübemden biliyorum. Rusya’nın 2005 yılında toplam üretimi yaklaşık 35-40 milyon ton arasındaydı. Rusya bugün üretimini yaklaşık 85 milyon tona çıkardı. Bu artışı da verimi artırarak değil, ekilmemiş arazilerinin ekimini sağlayarak gerçekleştirdi. Hala da ekime kazandıracağı büyük arazilere sahipler.

Verim açısından bir kıyaslama yaparsak nasıl bir fotoğraf ortaya çıkar?

Avrupa’da dönüm başına alınan ürün 600-650 kg civarında. Türkiye’nin de birçok yerinde bu rakamlara ulaşabilmekteyiz ancak ortalamamız 300 kg civarında. 2000’li yılların başında bu rakam 200 kg civarındaydı. Bu noktada verimlilik konusunda ülkemiz epey yol aldı ancak istediğimiz düzeyde değiliz. Diğer taraftan da sulu arazilerimizde daha fazla kazanç sağlanacak ürünlere yöneldiğimiz söylenebilir. Bugün TMO’nun verdiği yüksek fiyat sayesinde önümüzdeki yıllarda ekim alanlarının artacağını düşünüyorum.

Verilen bu yüksek fiyat piyasa açısından iyi mi?

Konuya şöyle başlamakta fayda var. Şimdi dünyada bir makarnalık bir de ekmeklik buğday üretimi var. Bu çerçevede de makarnalık buğday pazarına genellikle Kanada ve Meksika hakim. Biz de ithalat yapacağımız zaman makarnalık buğdayımızı Kanada ve Meksika’dan temin ediyoruz. Geçtiğimiz yıl makarnalık buğdayda fiyat 650 dolar civarındayken, ekmeklik buğdayda bu rakam 350 dolar bandındaydı. Türkiye’de de Güneydoğu’dan dünyanın en iyi makarnalık buğdayı çıkmaktadır. Biz bu ürüne ihraç izni alıp karşılığında da aynı oranda ekmeklik buğday ithal edebilseydik çiftçimizin cebine aradaki 300 dolarlık rakam girecekti. Biz zaten makarna üretimimizi ekmeklik buğdaydan yaptığımız için herhangi bir kaybımız da oluşmayacaktı. Yani verilen fiyat ve buna mukabil üretim artışı bizim için gerekli. Diğer bir açıdan biz yaklaşık 10 milyon ton buğday ithal ediyoruz ve bunun 8 milyon tonunu un ve makarna üretimi için kullanırken geriye kalan 2 milyon tonu iç piyasanız için ithal ettiğimiz görülecektir. Türkiye bunu sağlamak ve kendine yetmek zorunda. Dünya’da üretim artıyor ancak tüketim de artıyor. Günün birinde Rusya gibi ülkelerin ekilecek arazileri artmayacak duruma gelecek ve her ülke kendi sorunları ile karşı karşıya kalacak. Bunu şimdiden öngörüp bu konuda kendi kendimize yeten bir ülke haline gelmeliyiz.

Tahıl koridoru ile fiyatların aşağıya çekildiği ifade ediliyor. Piyasada böyle bir yönelim var mı?

Bugün Ukrayna’nın bu alanda 8-9 milyon ton ihracat yapması bekleniyor. Bence bu rakamlar da iyimser rakamlar. Diğer taraftan Rus işgali altındaki bölgelerden ise ürün tedarik etme şansımız yok; ülke olarak da yok, şirket olarak da yok. Odessa bu konuda dünyanın kabul ettiği bir yer oldu ve uzun zamandır orada olan gemilerle bir başlangıç yapıldı. Çalışmalar henüz deneme aşamasında ve ciddi bir hareketin olduğunu söyleyemeyiz. O nedenle dünya fiyatlarını etkileyecek bir durum olmayacağını düşünüyorum. Ancak Ukrayna’daki çiftçinin malını değerinde piyasaya sürmesinin önünün açıldığını söyleyebiliriz. Bizden de bölge için gemimizi istiyorlar ama biz ticari olarak riskleri bir kenara bıraksak bile personelimizin can güvenliği için bunu kabul edemeyiz. Buradan çıkacak ürünlerinde geçmişte olduğu gibi bugün de Uzakdoğu ve Afrika pazarlarında alıcıları olacaktır. Biz ülke olarak hem fiyat ve kalite dengesini gözeterek, geçmişte olduğu gibi tercihimizi Rus buğdayından yana kullanacağımızı düşünüyorum.

Siyasi etkiler bu yönelimi değiştirir mi?

Ukrayna’yı desteklemek amacıyla bu yönde çalışmalar var ve bundan sonra da olabilir. Bugün TMO 420 dolar gibi yüksek bir alım fiyatı açıklamasına rağmen çiftçiler fiyatın artacağını düşünerek ürünlerini depolarda saklıyor. Eğer TMO beklentisi doğrultusunda ürünü alamamaya devam ederse yurtdışı ihale açabilir.

TMO alımlarını yurtiçinden yapabilirse yine de ülkenin açığı olur mu? 

Uluslararası verilere göre ülkemizdeki üretimin 17,5 milyon ton civarında olduğu tahmin ediliyor. TUİK’e göre bu rakam yaklaşık 19,5 milyon ton. Bu verilerden yola çıkarak iki milyon ton gibi bir açığımız olacaktır. Bu açığı ya bizim gibi firmalar ya da TMO alım yaparak kapatacaktır. Benim tahminin ihtiyacımızın fazlasını temin ederek seneye stoklu bir şekilde gireriz.

Tahıl borsası ile ilgili konular gündemdeki yerini koruyor. Sizin bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Kuyumcunun dahi buğday aldığı yönünde eleştiriler okuyoruz. Bunun sıkıntılı bir durum olmadığını aksine piyasa için sağlıklı bir durum olduğunu söyleyebilirim. Bugün insanların Şikago Borsası’ndan rahatlıkla 2023 hasadını alabilmesinin öngörülebilirlik açısından sağlıklı bir durum olduğunu düşünüyorum.

Diğer taraftan dünyanın açlıkla karşı karşıya olduğu yönünde tartışmalar devam ediyor. Konuya sizin yaklaşımınızı öğrenebilir miyiz?

Bugün için ihtiyaçları karşılayacak ekim alanları mevcut ve önümüzdeki 40 yıl içerisinde artan tüketime paralel olarak bir noktadan sonra kırılma kaçınılmaz olacaktır. Bugün hububat stoklarının yaklaşık %50’si Çin’de, tamam nüfusu dünya nüfusunun önemli bir bölümünü kapsıyor ama %50’de değil. Bu gibi durumları da göz önünde bulundurduğunuzda önümüzdeki dönemde herkesin kendine yeter hale gelmesi oldukça önemli. Zaten gelişmiş ülkelere baktığınızda tarımda net ihracatçı konumundadır. Çin bu noktada farklı değerlendirilebilir ama o da yüksek nüfusuna rağmen ithal ettiği buğday 10 milyon ton civarında. Bu noktada bizimle aynı oranda ithal ettiği hususuna dikkat çekmek isterim. Kısaca aktarılan tüm fotoğraf çerçevesinde sıkıntılı dönemlerde ilk gıda fiyatlarının arttığı gerçeğini görerek hareket etmeliyiz.

Bu noktada bizim depolama imkanlarımız nasıl? 

Bizim lisanslı depolama miktarımız yaklaşık 8,5 milyon tonu buldu. Çok kısa bir dönemde bu rakamlara ulaştık. Bu konuda sıkıntı çekeceğimizi düşünmüyorum. Hatta ülke olarak artık önemli bir ticaret noktalarından biri olduğumuz gerçeğinden yola çıkarak bu rakamların artacağı düşüncesindeyim.

Ticaret noktası olmamız önemli ancak bu çerçevede yükü aktarabilecek operasyonel güce sahip miyiz?

Liman, antrepo konusunda oldukça iyi durumda olduğumuzu düşünüyorum. İç piyasaya aktarım konusunda biraz sıkıntılar yaşayabiliyoruz.

Alanınızda dünya ölçeğinde siz dahil söz sahibi olabilecek firmamız var mı?

Kesinlikle olabilir. Bizim de hedeflerimizden biri bu. Dünyada her yıl 200 milyon ton buğday ticareti oluyor. Bu ticaretin 2,5 milyon tonu bizim üzerimizden gerçekleştiriliyor. %1 dolayındaki payımızı %3-5 mertebesine çıkardığımızda söz sahibi bir firma haline geliriz. Bilgi birikimimiz ve pazara hakimiyetimiz alacağımız yolu kısaltacaktır. Bugün ülke olarak un ihracatında dünya lideri, makarna ihracatında ise ikinciyiz. Bu durumun da bize yaratacağı avantajlar var ve bunu değerlendirebiliriz.EYLÜL2022