PANAMA MESELESİNE ENERJİ POLİTİK BİR BAKIŞ
Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL
GİRİŞ
Bilindiği üzere, 5 Kasım 2024’te ABD’de yapılan Başkanlık seçimini kazanan Donald Trump’ın, Panama ile ilgili yaptığı açıklamalar, bu ülkeyi dünya gündeminde ön sıralara taşımış bulunmaktadır. Bir başka deyişle yeni seçilen Başkan’ın, henüz resmen göreve başlamamış olmasına karşın Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin Panama üzerinde hakları olabileceğini dile getirmesiyle tüm dikkatler bu ülke üzerine toplanmıştır. Trump’ın 20 Ocak 2025 tarihinde resmen ABD Başkanı olarak göreve başlamasından sonra ise “Panama Kanalı’nın ABD’ye geri verilmesi gerektiğini” belirtmesi ve “Çin Panama Kanalı’nı işletiyor. Biz onu Çin’e vermedik, Panama’ya vermiştik ve geri alıyoruz. ” şeklinde ifadeler kullanması konunun sıcaklığını korumasına vesile olmuştur. Takiben Panama Devlet Başkanı’nın sert tepki göstermesi ve Kanalın Panama’ya ait olduğunu ve de öyle kalacağını belirtmesiyle konu hayli gerilimli bir trend kazanmış bulunmaktadır.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki; konunun (Panama Kanalı nedeniyle) ekonomik ve ticari boyutunun cesameti yadsınamaz olmakla beraber enerji politik yönünün de küçümsenmeyecek boyutlarda olduğu da bir gerçektir. Konuyu enerji politik açıdan ele almadan önce, Panama ve Panama Kanalı ile ilgili bazı bilgileri vermek yerinde olacaktır.
Panama
Panama, karasal olarak Kosta Rika ve Kolombiya ile sınırı olan bir Orta Amerika ülkesidir (Şekil 1). Yüzölçümü 75 bin km2 mertebesinde olup yükseltisi bol olan bir ülke konumuna sahiptir. Su kaynakları da hayli boldur.
Cumhuriyet ile idare edilen ülkenin Başkenti, ülke ile aynı ismi taşımakta ve Pasifik kıyısında yer almaktadır. Başkent, şehir çevresi ile birlikte 1 Milyonun üzerinde nüfus barındırmaktadır. Ülke nüfusu 4,5 Milyon kadardır. Demografik yapı çeşitlilik göstermektedir. Birçok etnik gruptan bahsedilebilmektedir. Resmi dili İspanyolca olarak bilinmekle beraber birçok yerel dil de konuşulmaktadır.

Şekil 1 Panama
Ülke denizel olarak ele alındığında; Panama Atlas (Atlantik) Okyanusu’nun bir iç denizi olan Karayip Denizi ile Büyük Okyanus (Pasifik) arasında yer almaktadır. Dünyanın bu iki büyük okyanusu arasında yer alan ülke bir geçiş bölgesi niteliği taşımaktadır.
Ülkenin yaklaşık % 3 kadarı sularla kaplıdır. Coğrafik açıdan vadiler, menderesler ve kıyı deltalarına sıkça rastlanmaktadır. Yaklaşık 500 nehir Panama’nın engebeli arazilerinden akmaktadır. Ancak su ulaşımı topoğrafik açıdan pek de mümkün olamamaktadır. Önemli nehirlerinden biri olan Gotun nehri üzerine kurulan Gotun Barajı’nın büyük bir göleti bulunmaktadır.
Tarihsel olarak bakıldığında; 16. yüzyılda İspanyollar bu topraklara gelmeden önce bölgede çeşitli Kızılderili kabilelerin yaşadığı bilinmektedir. İspanyolların gelmesiyle Panama, İspanyol kolonyal imparatorluğunun bir parçası haline gelmiştir. Bu dönemde Panama Şehri kurulmuş ve Güney Amerika’daki kolonilerle ticaret için önemli bir merkez haline gelmiştir. 1821 yılında İspanya’dan ayrılarak (Kolombiya, Venezuela ve Ekvador’u birleştiren) Büyük Kolombiya’ya katılmıştır. 1903 yılında ise Panama, (ABD’nin desteğinde) bağımsızlığını ilan etmiştir. 20. yüzyılın sonlarına kadar da ABD etkinliği devam etmiştir.
Panama Kanalı
Panama bölgesi çoğu kez “Panama Kıstağı” adı ile de anılmaktadır. Bilindiği üzere “Kıstak”, “iki yanı su ile çevrili, dar kara parçası”nı ifade etmektedir. Dolayısıyla “Panama Kıstağı”, Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus arasında kıstak pozisyonuna sahip bulunmaktadır (Şekil 1).
Bölgenin sahip olduğu kıstak topoğrafyası, iki okyanusu birbirine bağlayan bir su yolunun yapımı fikrini akıllara getirmiştir. 19. yüzyılın sonlarında kanal inşası reel olarak gündeme gelmiş olup kanalın yapımına ilişkin ilk girişim, 1881 yılında Fransızlar tarafından yapılmıştır. O dönemde kanal, deniz seviyesi kanalı olarak tasarlanmıştır. Ancak, önemli hafriyat ve teknik sorunlarla karşılaşılmıştır. Söz konusu zorluklara, çalışanların sağlık problemleri ve finansal sorunlar da eklenince ilgili şirket iflas etmiş ve 1889’da yapım durdurulmuştur.
1903 yılında (ABD Desteği ile) Panama, bağımsızlığını elde edince ABD Panama’yı hemen tanımış ve 1904’te Kanalın yapımı ABD tarafından tekrar başlatılmıştır. İmzalanan Hay-Bunau-VarillaAnlaşması’yla Panama tarafından ABD’ye, kanal ile ilgili inşaat izni ve ileri bazı haklar verilmiştir.
ABD tarafından yürütülen Kanal inşası, (zorlu jeolojik koşullar ve sıtma, sarıhumma gibi hastalıklarla mücadele edilerek) devam etmiştir. Kanalın yapımı 1914 yılında tamamlanmış ve hizmete açılmıştır. Ancak, yapım sırasında 30 bine yakın kişinin hayatını kaybettiğinden bahsedilmektedir.
20. yüzyılın sonlarında artan gemi trafiği ve ebatları büyüyen gemilerin geçişinin gerekliliği söz konusu olunca Panama Kanalı’nın genişletilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda 21. Yüzyılda genişletme çalışmaları başlatılmış ve Kanal genişletilmiş olarak 2016 yılında hizmete girmiştir.
Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu birleştiren Panama Kanalı 82 km uzunluğunda olup 33,5 m derinlik ve 55 m genişliğe sahiptir. Panama kıstağında tepe topoğrafyası etkin olduğundan Kanal, “kilit sistemi” olarak betimlenen bir yapıyla projelendirilmiştir. Bir başka deyişle gemilerin yükseltilmesi ve alçaltılması için kilitler kullanılarak yükselti farkıyla gemilerin ilerlemesi sağlanmaktadır. Kanalda (3 set halinde) toplam 6 kilit bulunmaktadır. Kilitlerde ortalama derinlik 12-13 m kadardır. Kilit kapılarının her biri yaklaşık 700 ton ağırlığındadır ve hidrolik sistemle çalıştırılmaktadırlar.
Genişletilmiş kanalda derinlik daha fazla olup 15-16 m’ye ulaşmaktadır. Gemiler, kilitlerde yaklaşık 26 m kadar yükseltilmekte ve/veya alçaltılmaktadır. Kanaldan günde ortalama 35-40 kadar gemi geçmekte olup her bir gemi için (geminin özelliklerine bağlı olarak) geçiş süresi yaklaşık 8-10 saat kadar sürmektedir. Panama Kanalı güzergahında Charges Nehri ve Gotun Gölü, kanalın ana su kaynağı bölgeleri durumundadır (Şekil 2). Kilitlerde su tüketimini azaltmak için yeniden kullanma su havuzları bulunmaktadır. Ancak kuraklık dönemlerinde geçişler riske girmektedir.
Stratejik öneme sahip olan Panama Kanalı, dünyanın en pahalı ve mühendislik harikası kanalı olarak nitelenmektedir. Kanal önemli ana ticaret rotalarının üzerinde yer almaktadır. Uluslararası kanal trafiği bağlamında ağırlıklı olarak ABD’nin doğu kıyıları ve Doğu Asya rotasında gerçekleştirilen taşımacılık faaliyetlerinde önemli ve etkin bir görev üstlenmektedir. Kanalda gerçekleştirilen uzun yol kargo taşımacılığında, ilk 2 sırada ABD ve Çin yer almaktadır. Onları Japonya, Güney Kore ve Şili takip etmektedir.

Şekil 2 Panama Kanalı
Panama Kanalı, Kuzey ve Güney Amerika’nın doğu ve batı kıyıları arasında seyahat eden gemiler için yaklaşık 12.000 km gibi büyük bir mesafe tasarrufu sağlamaktadır. Bu husus, ABD için de son derece önem arz etmektedir (Şekil 3). Zira ABD’nin doğu Kıyılarından batı kıyılarına veya tersine taşımacılıkta deniz yolu olarak tercih edilen bir güzergâh olmaktadır. Bu amaçla Panama geçiş güzergahı da doğal olarak tercih edilmektedir.

Şekil 3 ABD için Panama Kanalı Güzergahının Kazandırdığı Mesafe Tasarrufu Dünya ticaret hacminin önemli bir kısmı bu kanal üzerinden gerçekleşmektedir (Şekil 4). Her yıl yaklaşık 15.000 gemi Panama Kanalından geçmektedir.160 ülke ve 1700 liman ile doğrudan bağlantısı bulunmaktadır. Bu da dünya ticareti için kilit bir rol oynadığını gösteren bir kanıtı oluşturmaktadır. Kanal, Panama için de ekonomik ve stratejik olarak son derece önem arz etmektedir. Ülke için büyük bir gelir kaynağı durumundadır.

Şekil 4 Panama Kanalı ve Ana Arter Dünya Bağlantıları
Panama Meselesi
ABD ve Panama ilişkileri, Panama’nın Kolombiya Devleti içinde yer alırken başlamış olup, Panama’nın bağımsız olması için ABD destek vermiş ve bu destekler sonucunda 1903’te Panama bağımsızlığını kazanmıştır. Takiben ABD ile Panama arasında Kanalın yapımına ilişkin Hay-Bunau-Varilla Antlaşması imzalanmıştır.
Bu anlaşmaya göre; Panama kıstağı üzerindeki Panama kanalının inşası ve Kanal Bölgesi’nin münhasır ve kalıcı mülkiyeti ABD’ye verilmiştir. ABD, Panama’ya 10 milyon dolar ve dokuz yıl sonra başlayacak 250.000 dolarlık bir yıllık gelir ödemesi de anlaşmada yer almıştır. Bir başka deyişle yıllık ödemeler karşılığında kanalı inşa etme, işletme ve kanalın her iki yakasında 8 kilometrelik bir alanı denetleme hakkı ABD’ye verilmiştir. Böylelikle, Panama Kanalı’nın hizmete alınmasıyla Kanal Yönetimi ABD’de kalmıştır.
ABD ile Panama arasında (Jimmy Carter’ın Başkanlık döneminde) 1977’de “Panama Kanalı Anlaşması” ve “Tarafsızlık Anlaşması” (Torrijos-Carter Antlaşması) imzalanmıştır. Bu anlaşmayla ABD, kanalı 1999 yılına kadar Panama’ya devretmeyi kabul etmiştir.
İmzalanan anlaşmanın 4’üncü maddesinde; “ABD ve Panama Cumhuriyeti, iki akit taraf arasında akdedilen diğer antlaşmaların feshine bakılmaksızın, Kanal’ın daimî olarak tarafsız kalması için bu Antlaşmada tesis edilen tarafsızlık rejimini sürdürmeyi kabul eder.” ifadesi yer almaktadır.
1979 yılından itibaren Kanal Yönetimi, Panama Cumhuriyeti ve ABD’nin ortak oluşturduğu “Panama Kanal Komisyonu”na verilmiştir. 1999 senesinde ise Kanal yönetimi tamamen, Panama Cumhuriyeti tarafından oluşturulan Panama Kanal Otoritesi’ne devredilmiştir. Halen de Kanal bu kuruma bağlı olarak hizmet vermektedir. Kanalın gelirlerinin bir kısmı her yıl doğrudan Panama hazinesine aktarılmaktadır. Bu gelirin 2,5 Milyar USD mertebesine ulaşmış olduğu ifade edilmektedir.
21. Yüzyılda Çin’in Panama yatırımlarının hayli yükseldiği gözlenmektedir. Panama Kanalından geçen Çin gemilerinin sayısının gün geçtikçe arttığı da bir geçekliktir.
Son olarak, ABD’nin yeni Başkanı Trump (Başkan Carter’ın hata yaptığını belirterek) Panama Kanalının, Çin kontrolünde olduğunu ve bu durumun “Tarafsızlık Anlaşmasına” aykırı olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca Panama’nın, ABD gemilerine uyguladığı ücretlerin yüksek olduğu da belirtilmektedir. Bu bağlamda, Başkan Trump, Panama Kanalı’nın ABD’ye geri verilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Buna karşın Panama Yönetimi, bu açıklamalara hayli sert tepki vermiş bulunmaktadır. Panama Devlet Başkanı ve Dışişleri Bakanı, Kanalın Panama’ya ait olduğunu ve öyle kalacağını belirtmişlerdir. Söz konusu açıklamaların BM’lerin toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlık maddelerine aykırı olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca, “Panama Kanalı ve ona bağlı tüm alanlar, her metrekaresiyle Panama’ya aittir. Ülkemizin egemenliği ve bağımsızlığı pazarlık konusu değildir” şeklinde açıklamalar da yapılmıştır. Fazla olarak, ABD’nin talep ettiği Kanal’dan ücretsiz geçiş isteğinin de kabul edilemez olduğunu belirtmişlerdir.
Panama Kanalı’nın Artan Enerji Politik Yönü
Panama Kanalı, Kanalın genişletilmesi ve modernizasyonuyla günümüzde, teknolojik gelişmelerle birlikte daha da önemli hale gelmiştir. Artık kanal, daha büyük gemilerin geçişine olanak vermektedir. 2016 yılında açılan yeni kilitler, kanalın kapasitesini artırmış ve dünya ticaretine önemli katkı sağlar hale gelmiştir. Halen Panama Kanalı, dünya genelinde yoğun kullanılan su yollarından biri olarak öne çıkmaktadır.
Panama Kanalı’ndan çok farklı tipte gemi geçişi mümkün olabilmektedir. Bunlar arasında petrol tankerleri ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) taşıyan gemiler ile sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) taşıyan gemiler de bulunmaktadır.
ABD için enerji kaynağı taşıyan gemilerin Panama Kanalı’ndan geçişi özellikle önem arz etmektedir. 2010 Yılına kadar ABD (kendisinin de hayli yüksek enerji kaynağı rezervleri olmasına karşın) dünyanın birçok yerinden enerji kaynağı ithal etmekteydi. Bunları daha çok stok rezerv olarak tutmaktaydı. Ancak, 2010 yılında enerji politikaları uygulamalarında önemli bir değişiklik gözlenmiş ve ABD’nin önemli miktarlarda enerji kaynağı ihracatı başlamıştır. Fazla olarak, söz konusu bu ihracatın önemli artış trendi gösterdiği de gözlenmektedir.
Bilindiği üzere, ABD devasa boyutlarda kaya gazı rezervine sahip bulunmaktadır. Kaya gazının çıkarımı özel teknoloji gerektiriyor olmasına karşın ABD bu teknolojiye hakimdir ve halen de önemli ölçüde kaya gazı çıkarımı yapabilmektedir. Her ne kadar kaya gazı çıkarımı pahalılık ifade etse de ABD’de kaya gazından doğal gaz elde edilmesi başarıyla devam etmektedir.
ABD elde ettiği doğal gazı, jeopolitiği itibariyle (Kanada ve Meksika dışında) doğal gazı Sıvılaştırılmış Doğal Gaz (LNG) formunda, deniz yoluyla ihraç etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla maliyetleri düşürmek son derece önem arz etmektedir. Öte yandan bu konudaki ABD ihracat projeksiyonu devasa cesamette görülmektedir. Bu durum, ABD (US-EIA) tarafından açıklanan gelecek öngörüsünde de açık olarak gözlenmektedir (Şekil 5).

Şekil 5 ABD’nin LNG İhracat- İthalat Öngörüsü
ABD için; LNG ihraç edeceği ülke ve bölgeler, esas itibariyle petrol ve doğal gaza önemli ölçüde gereksinimi olan ülke ve/veya bölgeler olmaktadır. Bunlar ise; Avrupa ülkeleri, Japonya, Güney Kore ve Güney Asya ülkeleri ile Güney Amerika’nın doğusundaki ülkeler olarak görünmektedir.
ABD’nin Avrupa’ya LNG satışı, son dönemde, özellikle Ukrayna Savaşıyla birlikte artmıştır. Ancak, ABD’nin gelecek projeksiyonu, daha da büyük boyutlarda LNG ihracatını hedeflemektedir. Bu durumda Uzak Doğuya olan ihracatını da hayli artırması gerekmektedir. Oysa, ABD’nin LNG ihraç Terminalleri büyük çoğunlukla Atlas Okyanusu kıyısında bulunmaktadır (Şekil 6).

Şekil 6 ABD LNG İhraç Terminalleri
Bu durumda ABD’nin Uzak Doğuya ve Güney Amerika’nın Pasifik kıyısına (ticari mal ihracatı ile birlikte) LNG, LPG ve petrol ihracatı yapabilmesi için Panama Kanalı geçişi güzergahına önemli ölçüde ihtiyacı bulunmaktadır. Halen ABD, Panama Kanalı’nı en çok kullanan ülke durumundadır.
Ancak Panama Kanal Otoritesi, son olarak Ekim 2024 itibarıyla sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ve sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) dışındaki tüm pazar segmentleri için yeni bir ‘Uzun Vadeli Kota Tahsis Metodolojisini” uygulamaya almıştır. Bu yeni yöntem, geçiş rezervasyon sistemi kapsamında, farklı pazar segmentlerine birden fazla geçiş rezervasyonu yapma imkanı tanımakta ve müşteriler için esneklik sağlamaktadır. Bununla beraber karar, LNG ve LPG’yi ayrı tutmaktadır.
Hal böyle olunca, ABD için durum kısıtlama anlamına gelmektedir. Zira, Kanalın genişletilmesiyle kanal geçiş kapasitesi arttırılmış olsa da Panama Kanal Otoritesi’nin LNG ve LPG gemileri için esneklik sağlamak istemediği ve diğer yük taşıyan gemilere öncelik vermek istediği anlaşılmaktadır. İşte bu durum, ABD’nin enerji politikaları ile çelişir bir durum arz etmektedir. Dolayısıyla, ABD Panama Kanalı yönetiminde söz sahibi olmayı talep etmektedir. Bir başka deyişle, ABD’nin kanaldan geçirmek istediği gemiler için uygun şartları kendisinin oluşturmak istediği anlaşılmaktadır.
Sonuç
Yukarıda açıklananlar doğrultusunda açık olarak anlaşılmaktadır ki; Panama Kanalı dünya ticareti için stratejik bir öneme sahiptir. Ayrıca durum onu göstermektedir ki; Kanalı’n önemi artarak devam ede gidecektir.
ABD için ise bu durumun hem stratejik ve hem ekonomik ve hem de enerji politik olarak yadsınamaz cesamette bir anlamı bulunmaktadır. Bir başka deyişle, ABD halen Panama Kanalı’nı en çok kullanan ülke olsa da Çin gibi bir ülkenin Kanal’dan geçişte önemli bir yer tutmasını istememektedir. İlaveten ABD’nin esas artırmak istediği LNG gemileri geçişine, Panama Kanal Otoritesi’nin Ekim 2024’te aldığı kararla, bu tür geçişleri sabitleme ve/veya kısıtlama olarak nitelenebilecek bir inisiyatif alması, ABD enerji politiği açısından kabul edilebilir görülmemektedir.
Ekonomik açıdan da Çin’in Panama Kanalı üzerinden Atlas Okyanusuna kolaylıkla açılabilmesi ABD ekonomik çıkarlarıyla da bağdaşmamaktadır. Zira böylelikle ABD mallarının, Avrupa ve Afrika ülkelerinde rekabet gücünün düşürebileceği düşünülüyor olmaktadır.
Öz olarak belirtilmek istenirse; Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu birleştiren hem ekonomik ve hem de enerji politik açıdan stratejik bir öneme sahip olan Panama Kanalı, küresel ticaretin en önemli geçitlerinden biri niteliğini taşımakta olup önemini giderek artıracağı ve bu durumun Panama’nın konjonktürel yapısını ve istikrarını riske sokabileceği hususunu düşündürmektedir.