T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar: Enerjide tam bağımsızlığa biraz daha yaklaşıyoruz
Enerji de dışa bağımlılığın önüne geçmek için stratejiler geliştirdiklerinin altını çizen T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin enerji de oyun kurucu bir bölgesel güç olacağına vurgu yaparak sorularımızı yanıtladı.
Ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltılması noktasında yapılan çalışmalar ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Enerjide dışa bağlılığımızın önüne geçmek için önemli stratejiler geliştirdik, geliştirmeye de devam ediyoruz. Nihai hedefimiz, özellikle 2016’da ortaya koyduğumuz ‘Milli Enerji ve Maden Politikamız’ doğrultusunda ‘Enerjide Tam Bağımsız Türkiye’yi inşa etmek. Bu süreçte yerli ve milli kaynakların ne kadar önemli olduğunu biliyorduk ve buna göre hamleler yaptık. ‘Nerede doğal gaz ve petrol varsa arayacağız, bulacağız ve ülkemizin ekonomisine kazandıracağız’ dedik ve harekete geçtik. Öncelikle güçlü ve yerli bir enerji filosu oluşturduk. Arama ve sondaj kabiliyetimizde önemli bir yer edinen Fatih, Yavuz, Kanuni ve Abdülhamid Han sondaj gemileri, işte bu vizyonun birer parçası. Şimdi de biliyorsunuz, iki yeni sondaj gemimizi filomuza kattık. Birisi Karadeniz’de, diğeri de Akdeniz’deki operasyonlarda görev yapacak olan gemilerimizle birlikte sondaj gemisi sayımız 6’ya çıkmış oldu. Bu yeni gemilerimizle birlikte dünyanın en büyük ve en modern 4’üncü filosuna sahip olduk. Mavi Vatan’da yazdığımız enerji destanına önemli bir takviye olacak olan yeni gemilerimizin, yeni keşiflere kapı aralamasını ümit ediyoruz. İlaveten 29 Mayıs’ta boğazdan geçen Osman Gazi Yüzer Üretim Platformu, 20 yıl boyunca, Sakarya Gaz sahasında 4 milyon haneye yetecek kadar doğal gazı üreterek karaya verecek. Osman Gazi’ye ek olarak 2028 yılında yeni bir yüzer üretim platformumuz daha olacak. Şu anda Türkiye’deki 4 milyon evde kendi gazımızı kullanır hale geldi. 2028’de 16 milyon hane yerli doğal gazımızı kullanacak.
Elbette yerli ve milli üretim için çalışmalarımız bunlarla da sınırlı değil. Biliyorsunuz, petrol üretim üssü haline getirdiğimiz Şırnak’taki üretimimiz de ciddi bir seviyeye ulaştı. Daha önceden adı hep terörle anılan ancak bugün enerji arzımızda kritik bir rol üstlenen Gabar’da günlük 80 bin varil seviyesinde petrol üretiyoruz. Gabar’dan yıllık 2 milyar dolarlık bir üretim gerçekleştiriyoruz. Diğer bir deyişle, bu 2 milyar dolar, artık ithalata gitmiyor, cebimizde kalıyor. Bölgedeki çalışmaların 3 binden fazla kişiye de doğrudan istihdam sağladığını hesaba kattığımızda, bu üretimin ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu bir kez daha fark ediyoruz. Bu noktada, ‘Terörsüz Türkiye’ projesinin de ne kadar değerli ve önemli bir süreç olduğunu belirtmekte fayda var. Ülkemiz terörden tamamen kurtulduğunda çok daha büyük, çok daha güzel işler yapacağız.
İçinde bulunduğumuz bu süreçte Türk petrol ve doğal gaz aramacılığında yeni bir dönemin kapılarını da araladık. Kayaların içine sıkışmış petrol veya doğal gazı üretme teknolojisini ülkemizde hayata geçireceğiz. Diyarbakır’da 4 saha belirledik. Bu yılın sonuna doğru ilk sondajı başlatmayı planlıyoruz. Önümüzdeki 3 yıl içerisinde 24 kuyuda çalışma yapılmasını planladık. Trakya bölgesinde de doğal gaz için bu yeni üretim yöntemini hayata geçireceğiz. Şırnak’ta, Diyarbakır’da, Siirt’te, Van’da, Hakkâri’de yapacağımız çalışmalarla ülkemizin petrol üretimini daha da yukarılara taşıyacağız.
Enerjide tam bağımsızlık yolunda yenilenebilir enerjinin sağlayacağı itici gücün de farkındayız. Bu çerçevede, 2024’ün son çeyreğinde 2035 Yenilenebilir Enerji Yol Haritamızı duyurduk. Yenilenebilir enerjide 2002’de 12 bin megavat olan kurulu gücümüzü bugün 75 bin megavat seviyesine yükselttik. Halihazırda rüzgâr ve güneşte 37 bin megavat olan kurulu gücümüzü 2035’te 120 bin megavata çıkaracağız. Yine 2035 yılına kadar hidrojen üretimi için elektrolizör kapasitesini 5 bin megavata, depolama kapasitemizi 34 bin megavata çıkarmayı hedefliyoruz.
Özetle; kendi gemilerimizle ve ekipmanlarımız aracılığıyla kendi mühendislerimiz ve teknisyenlerimizin yetkinliğiyle yerli kaynaklarımızı değerlendirmek ve varsa ekonomimize katmak için çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı vizyonu ile doğal gazdan petrole, madenden nükleere kadar attığımız her adımda enerjide tam bağımsızlığa biraz daha yaklaşıyoruz. Türkiye’nin önümüzdeki 30 yılda enerjide ve tabii kaynaklar alanında dışa bağımlılığını tamamen bitirmekte kararlıyız.
Madencilik ile ilgili görünümümüz ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Ayrıca, son günlerde Eskişehir’deki nadir toprak elementleri sahası ile ilgili bazı tartışmalar ve eleştiriler var. Nadir toprak elementlerine ve oradaki tesise ilişkin eleştirilere ilişkin ne söylemek istersiniz?
Madencilik faaliyetlerimizde çevre duyarlılığı ve kaynak verimliliğini merkeze alan bir anlayışla hareket ediyoruz. Özellikle belirtmem gerekir ki biz, ‘Önce insan, sonra çevre, daha sonra katma değeli madencilik.’ diyoruz. Bunu ifade ettikten sonra dikkat çekeceğim diğer bir husus da şu; ülkemiz, maden çeşitliliğinde dünyada 7’nci sırada. Bu, önemli bir konum. Madenlerimizi, katma değerli hale getirip markalaşarak çevreyle uyumlu, iş sağlığı ve güvenliğinden hiçbir taviz vermeden ekonomiye katmamız gerekiyor. Yerli kömürden altına, nadir toprak elementlerinden bor madenine kadar her alanda yatırımı, üretimi, istihdam ve ihracatı sürekli artırmayı hedefliyoruz.
Eskişehir’deki nadir toprak elementleri konusuna gelecek olursak; nadir toprak elementleri, savunma sanayiinden yenilenebilir enerjiye kadar pek çok alanda kritik bir önemde. Biz de Türkiye olarak önemli bir sahaya sahibiz. Eskişehir Beylikova’daki bu saha, dünyanın 2’nci büyük nadir toprak kaynak sahası’ olma özelliğini taşıyor. Söz konusu sahada bugüne kadar 310 ayrı lokasyonda yaklaşık 125 bin metre sondaj yapıldı ve burada 694 milyon ton kaynak olduğu tespit edildi. 17 nadir toprak elementinin 10’unun bulunduğu Beylikova Sahası’nda yaklaşık 12,5 milyon ton nadir toprak elementi yer alıyor. İlk etapta yıllık bin 200 ton cevher işleyeceğimiz Eti Maden Pilot Üretim Tesisi’ni devreye aldık. Pilot tesisin endüstriyel tesise dönüştürülmesi için yürüttüğümüz çalışmalar da devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın da daha evvel ifade ettiği üzere, nadir toprak elementlerinde dünyanın en büyük 5 üreticisinden birisi olmak istiyoruz.
Cumhurbaşkanımız, nadir toprak elementleriyle ilgili eleştirilere gerekli cevabı vermiş ve ‘Beylikova’daki nadir toprak elementleri sahasının herhangi bir ülkeye verilmesi asla söz konusu değildir. Her kim bunu iddia ediyorsa, kendi ülkesine iftira atıyor demektir.’ ifadelerini kullanmıştı. Bu cevap sanırım yeterli olacaktır. Öte yandan, geçtiğimiz günlerde ben de yine aynı çevrelerin Beylikova’daki endüstriyel tesise ilişkin siyasi saiklerle ürettiği iftiralara gerekli cevabı vermiştim. Biz Eskişehir Beylikova’da yerli ve milli imkanlarımız Nadir Toprak Elementleri Tesisi’ni kurmak için çalışırken, CHP’li Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin ÇED olumlu raporuna rağmen bilimsellikten uzak iddialarla yürütmeyi durdurma davası açtığını belgeleriyle ortaya koymuştum.
Sizin aracılığınızla bir kez daha belirtmek isterim ki Türkiye, milli kaynaklarını kendi insan gücüyle ve yerli teknolojisiyle değerlendirmekte son derece kararlı. Hiçbir asılsız iddia, hiçbir siyasi engelleme girişimi, Türkiye’nin enerjide tam bağımsız olması için atılan adımlarımızı durduramayacak ve engelleyemeyecek. Enerji ve maden kaynaklarımızı; verimli, çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve azami yerlilikle değerlendirerek ülkemizin kalkınmasına en üst düzeyde katkı sağlayacağız.
Enerji alanında uluslararası arenada artan etkinliğimiz ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Uluslararası arenada artan etkinliğimiz, ortaya koyduğumuz vizyoner yaklaşımın açık bir göstergesi aslında. ‘Enerjide merkez ülke olmak’ hedefimiz doğrultusunda durmaksızın çalışıyoruz. Enerjide merkez ülke olmak için enerji altyapımızın güçlü olması çok önemli. Bu yüzden gemilerimizden boru hatları ve doğal gaz depolama kapasitemize kadar birçok konuda büyük yatırımlar yaptık.
Az evvel, 2016’da ortaya koyduğumuz ‘Milli Enerji ve Maden Politikamız’ doğrultusunda öncelikle güçlü ve yerli bir enerji filosu oluşturduğumuzdan bahsetmiştim. Son teknolojiyle donattığımız yerli ve milli sondaj gemilerimiz ile sismik araştırma gemilerimiz, bize aynı zamanda operasyonlarımızı uluslararası alana doğru genişletme kabiliyetini de sağladı. Attığımız adımların bir neticesi olarak, Türkiye artık bir yandan yerli kaynaklarını ekonomisine katmak için çalışırken diğer yandan da Libya’da, Irak’ta, Orta Asya’da, Hazar Denizi’nde hidrokarbon arama çalışmaları yürütebilen bir ülke. Bakınız, sismik araştırma gemilerimizden Oruç Reis, Somali’nin 3 ayrı deniz blokunda 4 bin 464 kilometrekarelik alanda üç boyutlu sismik veri topladı ve Temmuz ayı başında ülkemize döndü. Arama ve sondaj konusunda büyük ve uluslararası projeler yürütebilecek güce ve kabiliyete sahibiz. Oruç Reis’in Somali’de ilk kıtalar arası görevini başarıyla tamamlaması, aynı zamanda yapabileceğimiz yeni ve büyük operasyonların da bir örneği oldu.
Boru hatlarıyla doğal gaz ve petrol taşıma konusunda da önemli bir noktadayız. Ülkemizin ev sahipliği yaptığı petrol ve doğal gaz boru hatları ile Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasında adeta bir köprü kurarak küresel enerji arzında önemli bir görev üstleniyoruz.
Önemli bir yatırım alanımız da yeniden gazlaştırma kapasitesi oldu. 2016’da 30 milyon metreküp olan günlük gazlaştırma kapasitemizi, 161 milyon metreküpe çıkardık, yani 5 katına çıkardık. Gazlaştırma kapasitesindeki artışın Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına daha fazla enerji götürmeye imkân sağladığını da vurgulamak isterim.
Avrupa’nın arz güvenliğinde önemli bir yer edinen Türkiye, biliyorsunuz yakın zamanda Azerbaycan doğal gazının Suriye’ye ihracı konusunda da Katar, Azerbaycan ve Suriye ile birlikte önemli bir projede yer aldı.
Kısaca bahsettiğim tüm bu altyapı yatırımlarımız ve kabiliyetlerimiz, uluslararası arenada Türkiye’yi enerji arz güvenliği ve enerji ticareti için vazgeçilmez bir konuma taşıdı. Türkiye, yaptığı ve bundan sonra yapacağı altyapı yatırımlarıyla enerjide kabiliyetlerini daha da geliştirecek. Türkiye, enerjide merkez ülke olacak. Türkiye, enerjide oyun kurucu bir bölgesel güç olacak.
Son dönemde birçok enerji tedariki anlaşması da imzalandı. Bu anlaşmalarla ilgili neler söylemek istersiniz?
Vatandaşımıza kesintisiz, kaliteli ve ucuz enerji tedarik etmeyi hedefliyoruz ve bu doğrultuda gece-gündüz demeden çalışıyoruz. Bu süreçte ‘arz güvenliği’ şüphesiz en kritik konulardan bir tanesi. Arz güvenliğinde yerli kaynaklarımızın önemi elbette çok büyük ancak ithal kaynakların önemi de çok açık. Türkiye ve dünyadaki birçok ülke, enerjide güvenliği için ortaya bir ‘çeşitlendirme stratejisi’ koyuyor. Bu, ‘tek kaynağa, tek ülkeye, tek rotaya veya tek bir formdaki enerjiye bağlı kalmamak’ anlamına geliyor. Bunların hepsini çeşitlendirmek, oldukça önem arz ediyor. Biz de bu stratejiden yola çıkarak, yerli ve milli kaynaklarımızı ekonomimize kazandırmanın yanı sıra ithal kaynaklarımızı çeşitlendiriyoruz.
Bu arada, burada dikkat ettiğimiz husus şu: Türkiye olarak ucuz enerji istiyoruz. ABD’li şirketlerle ile imzaladığımız LNG anlaşmaları çok tartışma konusu oldu. Daha önce de açıkladığım üzere, ABD LNG’sinin alımı için toplam 143 milyar metreküplük anlaşma yapıldı ve bu anlaşmaların tutarı da 43 milyar dolar. Dünyada doğal gazın 4 ayrı fiyat oluşum noktası var. Anlaşmaların imzalandığı süreçte ABD’deki fiyat oluşum merkezi Henry Hub’da fiyat, diğer piyasaların neredeyse 4’te 1’i mertebesindeydi, yani diğerlerinden daha ucuzdu. Yineleyeyim, 2027 ve sonrasında biz Türkiye’ye, kendi ürettiğimiz gaz ve Türkmen gazından sonra en ucuz gazı almış olacağız.
Sakarya Gaz Sahası’ndaki çalışmalarımız son hızıyla devam ediyor. Karadeniz gazının üretimini artırmak için çabalıyoruz. Ancak şu da bir gerçek ki alabildiğimiz bütün her yerden gazı almak durumundayız. Vatandaşımızın enerjiye kesintisiz, kaliteli ve ucuz şekilde erişmesi için üstümüze düşen ne varsa yapıyoruz, yapmayı sürdüreceğiz.
Elektrik iletim ve dağıtımı noktasında ülkemizin altyapı yeterliliği ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Elektrik sistemimiz; üretim, iletim ve dağıtım açısından güçlü bir altyapıya sahip. 120 bin megavatlık bir kurulu gücümüz var. Ancak Türkiye’nin elektrik talebinin önümüzdeki 30 yılda 3 kat büyüyeceğini öngörüyoruz. Bu arada yapay zekâ, veri merkezleri, soğutma sistemleri ve elektrikli araçlar gibi yeni faktörleri eklediğimizde Türkiye’nin elektrik talebi bugünkü seviyenin 3 katından da fazla olacak gibi görünüyor. Dolayısıyla elektrik tüketiminin artacağı bir dünyaya doğru hazırlıklarımızı yapmalıyız ve yapıyoruz. Elektrik üretim portföyümüzü dengeli bir şekilde geliştirmeye devam edeceğiz. Bu noktada, Türkiye’nin yerli kömürünü, yenilenebilir enerjisini, jeotermalini en üst düzeyde kullanması ciddi önem arz ediyor. Elbette bu süreçte nükleeri de enerji sepetimize eklemeliyiz. Hedefimiz 2050 yılında Türkiye’de 20 bin megavatlık bir nükleer kurulu güce ulaşmak. Böylece, ihtiyacımız olan enerjinin yaklaşık yüzde 15’ini de nükleerden karşılamayı öngörüyoruz. Bu arada, yenilenebilir enerji alanındaki çalışmalarımız da hız kesmeden devam ediyor. 2035 yılına kadar sadece rüzgar ve güneşte 120 bin MW’lık kapasiteye ulaşmayı hedefliyoruz. Enerji üretimini artırmış bir Türkiye, çok daha güçlü olacak.
Elektrik üretimi tarafında böyle büyük ve kapsamlı hedefleri ortaya koyarken elbette iletim altyapınızın da üretim gücünüz kadar kuvvetli olması şart. Bu nedenle sadece üretimimizin artması için değil, iletim kabiliyetlerimizin gelişmesi için de güçlü bir altyapı kurmak üzere çalışıyoruz. Rüzgâr ve güneş konusunda bahsettiğim 120 bin megavat kurulu güce ulaşma hedefi için 80 milyar dolarlık bir yatırım yapılması gerekiyor. Bu süreçte her yıl en az 2 bin megavat düzeyinde yapacağımız YEKA Yarışmaları da önemli bir itici güç olacak. İlaveten, HVDC hat konusunda da çalışmalarımız sürüyor. İletim altyapımızı güçlendirmek için 14 bin 700 kilometre uzunluğunda ve 40 GW kapasiteli HVDC hat inşa edeceğiz. AC şebekemiz için ilave yaklaşık 15 bin kilometrelik hat yapacağız. Enterkoneksiyon kapasitemizi, ihracatta 6 bin 750 MW ithalatta ise 6 bin 600 MW seviyesine çıkaracağız. Sadece bu iletim altyapısı yatırımı için 28 milyar dolar yatırım yapacağız. İletim altyapısına yönelik yatırımların hızla hayata geçmesi amacıyla finansmana yönelik çalışmalarımız da oldu biliyorsunuz; 11. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı’nda Bakanlığımızın ilgili kuruluşu Türkiye Elektrik İletim A.Ş ile Dünya Bankası arasında 750 milyon dolarlık bir kredi anlaşması imzalandı. Daha önce de belirttiğim üzere, gerek Asya’dan gerek Batı’dan finansal kuruluşlarla bu tarz projeler için görüşmelerimiz yoğun bir şekilde devam ediyor.
Elektrik üretim gücü ve iletim kabiliyeti için yapacağımız çalışmalar, hız kesmeden devam edecek. ‘Enerjide Tam Bağımsız Türkiye’ hedefiyle gece-gündüz demeden çalışıyoruz, çalışacağız.
