DD Holding Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Yılmaz: İhracatçı firmalara dünya fiyatlarından altın tedariki sağlıyoruz
Kıymetli madenler piyasasındaki büyümesini sürdüren DD Holding, ülke ekonomisine katkı sağlamaya devam ediyor. Sektörün dinamikleri ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz DD Holding Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Yılmaz, önemli açıklamalarda bulundu.
Ülkemizin kıymetli madenler piyasasındaki yeri ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Türkiye, kıymetli madenler piyasası veya kıymetli madenler sektöründe çok önemli ülkelerden bir tanesidir.
Hem son tüketici hem de üretici olarak çok önemli. Ayrıca Türkiye kıymetli madenler dünyasında, altyapısal olarak da regülasyon açısından da en gelişmiş ülkelerden bir tanesidir.
Ülkemizde böyle algılanmıyor, bu açıdan sizin söyleminiz çok değerli.
Türkiye’de tabii siyaset başka bir şey, ancak işin gerçeği çok farklı. Siyaset ne yazık ki ülkemizde son derece popülist yapılıyor, bu da ne yazık ki rasyonel bilgiye ulaşmayı son derece zorlaştırıyor. İletişim ve doğru anlatım çok önemli. Biraz hurafelerden kurtulup araştırma yapmalıyız ve doğru bilgiye ulaşmalıyız. Kıymetli Madenler sektöründe özellikle World Gold Council (Dünya Altın Konseyi) yayınlarından Türkiye’nin bu sektördeki yerini ve önemini görebiliriz.
Altın üreticilerimiz bu konuda çok dertli. Ayıplı bir iş yapıyorlarmış gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorlar. Yanılıyor muyuz?
Altın üreticileri sorunların kaynağını anlamakta ve kendilerini ifade etmekte biraz güçlük çekiyorlar gibi geliyor bana. Türkiye’de yaklaşık 40.000 Kuyumcu var, dünyaya kuyum ihracatında ilk 3’de. Dolayısı ile korkunç bir hammadde ihtiyacı yani altın ve gümüş ihtiyacı var. Türkiye bu ihtiyacı karşılamak için çok ciddi ithalat yapmak zorunda. İşte sorunda tam burada başlıyor. Cari dengeye etki ettiği için kamu ve sektör bu noktada karşı karşıya geliyor.
Sektör sanki ortada hiçbir sebep yokken bu sektör hedef alınıyormuş gibi düşünüyor. Kamu ise ekonomik verilerin işaret ettiği sorunu çözmek istiyor. Bu ekonomik veriler özellikle de altın ithalatını işaret ediyor. O yüzden de kamu doğal olarak daha makroekonomik düşünüyor. Sektör ise mikro ekonomik düşünüyor. Dolayısıyla da bir noktada buluşamıyorlar. Biz duygusal insanlarız, mantık çerçevesinde daha geniş perspektifte hareket etmeyi, verilerle hareket etmeyi sevmiyoruz. Bu yüzden de sonuçlar üstünden sebep bulmaya çalışıyoruz. O da çok kolay olmuyor. Olaya biraz daha kapsamlı bakmak lazım.
Türkiye’ye baktığımızda bir pandemi geçirmiş. Yedi sekiz tane şehrinin yerle bir olduğu deprem geçirmiş. Bununla beraber dünya çok ciddi siyasal bunalımlar var, etrafımız ateş çemberi. Bizim bu gerçekleri kabul etmemiz gerekiyor. Ülkede de şu doğrudur, yanlıştır, bunu tartışmıyorum ama geçmişte bir ekonomik politika seçilmiş, faizler düşük tutulmaya çalışılmış ama enflasyonun uçuk olduğu döneme denk gelmiş. Türk insanının altın alışkanlığı var, bu çerçevede kendisini korumak, varlığını korumak için en doğru araç olarak altını görmüş.
Türkiye kendi altın talebinin ancak yüzde yirmisini üretebilen bir ülkedir. Dolayısıyla da yüzde sekseni ithal ediliyor. Bu durumda da şöyle bir kötü bir resim ortaya çıkmış. Finansal sistemin içerisindeki para ilk önce dolara dönmüş. Dolarla gitmiş yurt dışından altın almışsınız. Bu altında yastık altına gitmiş. Yani ekonomiden çok ciddi bir kayıp oluşmuş ve çok ciddi de bir dış ticaret açığı oluşmuş. Bu durum derinleşerek devam ediyor. Bu ortamda devlette ister istemez altın ithalatının, özellikle yastık altına giden altının ithalatının önüne geçmeye çalışıyor. Ama tabii bunu yapabilmek çok kolay bir şey değil. Yani siz bir ithalat düşünün, bunun içerisinde imalatçısı, ondan sonra ihracatçısı, son tüketicisi, herkesin talebi var. Siz bunu öyle bir filtre etmelisiniz ki sadece yastık altına giden altını önüne geçip bir taraftan da ihracatçıyı ve imalatçıyı korumanız lazım. Bu çok kolay bir şey değil. Devletin neden bu kotayı koyduğu, ondan sonra ne amaçla ne yapmaya çalıştığını bir kere sektörün anlaması lazım. Yine aynı şekilde devletinde bu cari açığa sebep olan nedenleri iyice araştırması ve insanların altına sığınma sebeplerini iyice irdeleyip bunlara çözüm üretmesi lazım. Diğer türlü her iki tarafda ciddi zararlar görecek. Çok önemli katma değer ihracat yapan, milyonlarca kişiye istihdam sağlayan, döviz girdisi yaratan bir sektör ciddi yaralar alıyor, bu sektörün bu denli zarar görmesi işsizlik, ihracat problemi, vergi problemi gibi birçok sorunlar beraberinde getiriyor. Ayrıca kısıtlar ülkede altın fiyatlarının dünya fiyatlarının üzerine çıkmasına neden olurken, bu durumda ne yazık ki ülkeye illegal yollarla altın gelmesine yol açıyor. Dolayısı ile sürekli tarafların suçlayıcı olmaması lazım ve yapıcı olması lazım.
Sizin hizmetleriniz bu noktada nasıl devreye giriyor?
Biz Dubai’den özellikle Türkiye’deki ihracatçılara çözümler sunuyoruz. Şu anda devlet aslında ihracatçının önüne geçmek istemiyor. Biz burada özellikle ihracatçı firmalara dünya fiyatlarından altın tedarikini sağlamaya çalışıyoruz. İmalatçı ve ihracatçı firmalar, dahilde işleme belgesi kapsamında altın alabiliyorlar. Bunun önünde herhangi bir engel sınırlama yok aslında ve ekonomi içinde çok önemli değerler bu firmalar. Bizim için öncelik ihracatçıyla çalışmaktır. İhracatın artması hem devletin gelirleri açısından önemli, cari açık açısından çok önemli, istihdam açısından çok önemli.
İthalat kısmında varsınız, diğer taraftan ihracat kısmında var mısınız?
Öncelikle şunun altını çizmekte fayda var, bizim Türkiye için sunmuş olduğumuz tedarik ağırlıklı olarak ihracat için yani dolayısı ile biz aslında dolaylı ihracata katkıda bulunuyoruz. Bunun yanı sıra Türkiye’de yerleşik firmalarımız vasıtası ile biz direk ihracatta yapıyoruz. Türkiye’de biz imalat da yapıyoruz. İmal edilen ürünleri ağırlıklı olarak ihraç ediyoruz. Dolayısıyla da biz hem ithalat tarafında hem de ihracat tarafında varız. Bugün kendi ürünlerimizi Amerika’ya, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ihraç ediyoruz. Diğer taraftan da sektöre aslında yarı mamul veya ham madde girişi sağlayıp katma değer yaratıp ihracata yönelik sektörün üretim yapmasını sağlıyoruz.
Türkiye’den çıkan altınla ilgili alınıp götürülüyor gibi ifadeler kullanılıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Daha önce Türkiye’de siyasetin son derece popülist yapıldığını söylemiştim.Dolayısı ile ortada ciddi bir bilgi kirliliği olduğunu dolayısı ile ne yazık ki bir çok şeyinde çarpıtılmaya müsait olduğunu görüyorum.
Türkiye’de çıkarılan altını ilk alım hakkı Merkez Bankası’ndandır. Merkez Bankası dışında hiç kimse altın alamaz Türkiye’den. Yurt dışına da götüremez. Dolayısıyla da böyle bir şey zaten kesinlikle söz konusu değildir. O yüzden de o kırk tonun başka bir yere gitmesi tamamen şehir efsanesidir.
İkinci çok önemli şehir efsanesi ise siyanürle altın aranmasıdır. Siyanürle altın aranmaz. Çünkü böyle bir uygulama yok. Sadece çıkarılmış olan cevheri ayrıştırma yapmak için siyanür havuzlarında bekletirsiniz. O yüzden de bu tarz bilgiler yanlış ve bu bilgiler ne amaçla ortaya çıkarılıyor? Bölge yerlileri nasıl kullanılıyor? Bunları görmek ve gerçeklere göre hareket etmek gerekiyor.
Genel olarak gerçeklerle hareket edebiliyor muyuz?
Bunun için Türkiye’yi tarih perspektifinden de düşünmek lazım. Biz bugün Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutluyoruz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlarken nasıl kurulduk? Nereye geldik? Sermaye açısından ne durumdayız? Bu sermaye ne kadar zamanda birikebilir? Burada da kafa karışıklığı var. Dolayısıyla da rasyonelite olmadığı noktada da siz karşınızdakine neyi anlatmaya çalışırsanız anlatın olmuyor. Yani biz sonuçta çok fakir, tamamen eksiyle bir sürü borçla başlamış bir ülkeyiz ve bu borçları da bin dokuz yüz altmışlara kadar ödemiş bir ülkeyiz. Geçmişimizde sermaye oluşumunu destekleyici bir yapı yok. Dolayısıyla da hiçbir zaman için sermayeyi tutamamışız. Yani bakıyorsunuz bu hatayı İspanyollar yapmış, Sermayeyi Hollandalılara kaptırmışlar. Ondan sonra Hollanda’da kaynak problemi çözülmüş. Sonra bir bakıyorsunuz bin yedi yüzlü yıllarda Hollanda uçmuş, bütün keşifleri yapmasına rağmen İspanya yerinde kalmış. Altın sektöründe de öyle. Bugün bir sürü Kanadalı firma, Avustralya veya Amerikalı firma geçmişten aldıkları güçle sektörde uluslararası arenada güçlü bir şekilde yerini alırken biz geride kalmışız. Ne yazık ki bizim ülkemizde madencilik alanında özellikle bu tarz büyük yatırımları yapacak sermaye birikimi olan şirket yok. Bu noktada birisiyle birlikte değerinizi çıkarmanız gerekiyor. Sonrasında da altın yurt dışına kaçırılıyor gibi bir algı ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Türkiye’nin 300 ton altın ithalatı düşünüldüğünde DD Holding olarak bu ticaretin ne kadarında varsınız?
Biz bu rakamın 3 ila 5 ton arasında bir ithalatını biz gerçekleştiriyoruz. Biz getirdiğimiz kıymetli madeni borsa üzerinden satışını gerçekleştiriyoruz. Borsa üzerinden satış yapan bizim gibi yüz civarında firma var.
Altın ithalatını hangi ülkelerden gerçekleştiriliyor?
Bu konuda en önemli ülkeler İsviçre ve Birleşik Arap Emirlikleri’dir. Ağırlıklı olarak buralardan geliyor altın.
Son dönemlerde ülkeye kaçak altın girişi ile ilgili haberlerin arttığını görüyoruz. Bunun nedeni nedir?
Bahsettiğim sebeplerden dolayı altın ithalatında şu anda kota uygulanıyor, Türkiye’ye altın girişi şu anda kotaya tabi ve talep de fazla olunca doğal olarak fiyatlar yukarı çıkıyor.
Dünya piyasasına göre ülkemizdeki fiyat farkı ne kadar?
Altının onsunda yüz-yüz on dolar civarına çıkan farklar görülüyor. Hal böyle olunca da yüz on dolar insanları bu yollara itiyor.
Türkiye dışında başka ülkelere hizmet veriyor musunuz? Birleşik Arap Emirlikleri’ndeyiz. Singapur’da bir imalat tesisi kurduk ve oradan Amerika pazarını hedefliyoruz. Amerika ve Belçika’da kurulu şirketlerimiz var.