Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL : VENEZUELA KRİZİNE ENERJİ POLİTİK BİR BAKIŞ
Bilindiği üzere, hayli uzun bir süredir Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Venezuela arasında inişli çıkışlı, ama çoğu kez krizli durumlar yaşandığı gözlenmektedir. Ancak son aylarda ABD’nin Venezuela’yı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tutarak (8 Ağustos 2025’te) Venezuela Başkanı’nın tutuklanması veya mahkûm edilmesine ilişkin bilgi sağlanması karşılığında daha önce vereceğini bildirdiği 25 milyon dolarlık ödülü 50 milyon dolara yükselttiğini duyurması ile siyasi gerilim artmış bulunmaktadır. Takiben de ABD Başkanı’nın talimatıyla 29 Ağustos 2025’te Karayiplere, Venezuela açıklarına yönlenecek şekilde bir denizaltı ile yedi savaş gemisinden oluşan deniz savaş grubunun gönderilmesiyle bölgede tansiyon yükselmiş ve kriz boyutu hayli artmış görünmektedir.
Venezuela ise bu hamleleri ülkesi için “rejim değişikliği” çabası olarak nitelendirip ülkede (geniş çaplı olarak nitelenebilecek) seferberlik ilan ettiğini duyurmuştur. Ayrıca, Venezuela Başkanı: “Karayipler’de benzeri görülmemiş bir askeri hareketlilik olduğunu, nükleer denizaltıların bölgede konuşlandırıldığını ve ülkesini hedef alan 1200 füzenin varlığını ve Porto Riko’nun da ABD planına dahil edilmesinin söz konusu olduğunu” ifade etmiş bulunmaktadır.
Gerçekte, ABD ile Venezuela arasındaki sorunlar çok da yeni değildir. Şöyle ki; “Soğuk Savaş” sonrası ABD, Latin Amerika’ya yönelik baskın bir politika izlemeye başladığında, Venezuela bu süreci sorgulayan ülkelerin başında yer almıştır. 1999’da Venezuela’nın bir önceki Başkanının seçilmesiyle “Bolivarcı Devrim” olarak nitelenen hareket başlamış ve sadece Venezuela’yı değil bölgeyi de önemli ölçüde etkilemiştir. Bu durum ABD ile Venezuela arasında giderek tırmanan sorunlara ve ABD’nin yaptırım uygulamasına neden olmuştur.
Venezuela’nın bir önceki Başkanının 2013’teki ölümünden sonra iktidarı devralan bugünkü Devlet Başkanı, ülkenin var olan (ve bir önceki Başkan tarafından lanse edilen) politikalarını devam ettirmeyi benimsemiştir. 2018’de yapılan seçimlerde bugünkü Devlet Başkanı tekrar seçilmiştir. O dönemde ABD, Venezuela Başkanını gayrimeşru ilan etmiş ve muhalefet liderini tanımıştır. Yaşanan meşruiyet krizi ABD’nin, Venezuela’ya yönelik yaptırımlarını sertleştirmesine sebep olmuştur.
Son olarak (Ağustos 2025’teki gelişmelerden sonra) Ekim 2025 başında Venezuela, BM Güvenlik Konseyi’ne resmi bir mektupla müracaat ederek konunun acil olarak ele alınmasını talep etmiş ve ABD’nin ülkesi üzerinde artan baskılarına ilişkin olarak uluslararası toplumun dikkatini çekmeye çalışmıştır. İlaveten Venezuela Başkanı ABD’nin Karayipler’deki askeri faaliyetleri bağlamında Papa’dan destek talebinde bulunmuştur. Tüm bu girişimlerde Venezuela, ABD’nin uyuşturucu ile mücadeleyi bahane ederek ülkesini işgal planları olduğunu öne sürmektedir.
Ancak bütün bu gelişmelerin arkasında, her ne kadar sorunların uyuşturucu ile ilgili yaşandığı ifade edilse de gerçekte enerji politik konseptlerin yadsınamaz bir olgu olarak bütün cesametiyle yer aldığı söylenebilir. Konuyu enerji politik açıdan ele almadan önce, Venezuela’yı biraz yakından tanımak yerinde olacaktır.
Venezuela
Venezuela (resmi adıyla Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti) bilindiği üzere, bir Güney Amerika ülkesi olup Kuzeyinde Karayip Denizi, batısında Kolombiya, güneyinde Brezilya ve doğusunda Guyana bulunmaktadır. Ülke, Karayip Denizinde bazı ada ve adacıklara da sahiptir. Buna karşın Venezuela açıklarında Hollanda Krallığı’na bağlı olan Aruba, Curacao, Banaire ile Trinidad ve Tobago gibi ada devletçilikleri de yer almaktadır.
Venezuela, Federal Başkanlık Cumhuriyeti ile idare edilmekte olup başkenti Karayip Denizi kıyısındaki Karakas’dır. Tropikal bir iklime sahip olan ülkenin nüfusu 30 Milyonun üzerindedir ve resmi dili İspanyolcadır. Venezuela’da popülasyonun önemli bir kısmı ülkenin kuzeyinde yaşamaktadır ve bu bölge Latin Amerika’nın şehirleşme oranının en yüksek olduğu bölge olarak nitelenmektedir.
Venezuela’nın yüzölçümü 900.000 km2’den fazladır ve kişi başı (nominal) Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYİH) 2000 USD mertebesindedir. Ülke “gelişmekte olan ülkeler” arasında nitelenmektedir.
Tarihi açıdan bakıldığında, 16. Yüzyılda buraya gelen Avrupalılar tarafından, bölgede yaşayan yerli halkların direnişine rağmen 1522’de İspanya tarafından sömürgeleştirilmiştir. Bununla beraber, 1811’de İspanya’dan bağımsızlığını ilan eden ilk bölge burası olmuştur. Kısa bir süre Büyük Kolombiya Devleti’nin içinde yer aldıktan sonra bu oluşumdan da ayrılarak 1830’da tam bağımsızlığını kazanmıştır.
Ülkeye, 19. yüzyılda daha çok otokrat yönetimler etkin olmuş ve siyasi kargaşalar yaşanmıştır. 20. Yüzyılın ikinci yarısında demokratik düzen benimsenmiş olmakla beraber yine de çalkantılı dönemlerden çıkılamamıştır. 1999’da ise “Bolivarcı Devrim” olarak nitelenen olaylar yaşanmış ve günümüze kadar uzanan gelişmeler kendini göstermiştir.
Enerji Politik Olarak Venezuela
Yeraltı kaynakları açısından Venezuela ele alındığında, hayli zengin bir ülke olduğu görülmektedir. Maden kaynakları olarak; demir, bakır, boksit, altın, elmas, nikel, çinko, titanyum ve (kolumbit ve tantalit minerallerinin bir karışımı olan ve çoğu kez niyobyum ve tantal da içeren) koltan sayılabilir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki ülke; altın, bakır ve demir gibi ana cevherlerde dünyanın %10 ila %23’ü gibi önemli bir kısmına sahip bulunmaktadır.
Öte yandan Venezuela, enerji kaynakları açısından yadsınamaz büyüklükte rezervlere sahiptir. Şöyle ki; son bulunanlarla birlikte dünyanın en büyük petrol rezervlerinin bu bölgede olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu petrol kaynakları (ABD Jeoloji Servisi’nin araştırmalarına göre muhtemel rezervlerle beraber) 513 Milyar varildir. Bu miktar, Suudi Arabistan rezervlerinin iki katı mertebesindedir.
Petrol, Venezuela’nın GSYH’nin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Ülkede farklı petrol bölgeleri ve bu bölgelerdeki enerji kaynaklarını kıyıya bağlayan enerji boru hatları bulunmaktadır . Ayrıca ülke petrol rafinerilerine de sahiptir ve bu rafineriler daha çok ülkenin kıyı bölgelerinde veya kıyı bölgelerine yakın mahallerde yer almaktadırlar .
Venezuela’nın doğal gaz rezervleri de önemli miktarlarda olup söz konusu rezervlerin 5,8 trilyon m³ mertebesinde olduğu ifade edilmektedir. Ancak bu kaynakların tam kapasiteyle kullanıldığı söylenemez. Ayrıca, fosil enerji kaynaklarından kömür rezervleri de mevcuttur. Bununla beraber ülkenin enerji üretiminde kömürün rolünün hayli az olduğu gözlenmektedir. Burada, yine de belirtmek gerekir ki; Venezuela’da enerji tüketiminin dörtte üçü kadarı fosil yakıtlardan (özellikle petrol ve doğal gazdan) karşılanmaktadır.
Ülkenin yenilenebilir enerji kaynakları da bulunmaktadır. Burada, hidroelektrik enerji kapasitesinin, brüt teorik kapasite olarak yılda 320 TWh kadar olduğu belirtilmektedir. Bir başka deyişle nehirler, ülke elektrik üretiminde önemli bir paya sahiptir, İlaveten orman kaynakları da kullanılmaktadır. Bu bağlamda enerji tüketiminin yaklaşık %24’ü, yenilenebilir kaynaklardan olduğu belirtilmektedir.
Venezuela’nın ticaret portföyüne bakıldığında; ihracatının %95’ini aşkın bir kısmını petrol satışı oluşturmaktadır. Bir başka deyişle, ülke gelirinin %95’ten fazlasının petrol ihracatı kaynaklı olduğu gözlenmektedir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Venezuela, yıllık enerji kaynağı ihtiyacının yaklaşık %250’si kadarını her yıl çıkarmaktadır. Dolayısıyla ülkenin enerji ihracat kapasitesinin gerçekten hayli yüksek olduğu görülmektedir.
Ne var ki; ABD ile Venezuela arasında geçmiş yıllarda yaşanan krizler nedeniyle ABD Venezuela’ya ambargolar uygulamıştır. Bilindiği üzere; 2017 yılının sonu itibariyle ülkede yaşanan zorlu dönemde, darbe girişiminin başarısız olmasından sonra ABD bu ülkeye sıkı bir ambargo uygulamasını yürürlüğe koymuştur. Dolayısıyla Venezuela sahip olduğu enerji ihracat potansiyelini tam olarak kullanamamaktadır. Nitekim, ambargolar Venezuela’nın petrol sektörünü hedef almakta olduğundan ülkenin ekonomisini olumsuz yönde etkilemiştir.
2017’den önce Venezuela’nın petrol ihracatının büyük bir kısmı ABD’ye yapılmaktayken ambargo uygulamasından sonra Venezuela’nın petrol ihraç ettiği ülkeler arasında Çin, Hindistan ve Malezya önemli yer tutar olmuştur. Ayrıca, Singapur merkezli şirketler aracılığıyla Venezuela petrolünün uluslararası piyasada dolaşımının dolaylı yollarla yapılmış olduğu da gözlenmektedir.
Söz konusu Uzak Doğu bölgelerine Venezuela’dan petrol ihracatı Panama Kanalı kullanılarak yapılmaktadır. Bilindiği üzere ABD Başkanı 2025 Ocak ayında görevi devraldıktan sonra Panama’ya ve Panama Kanalı’na yönelik olarak ABD’nin bu bölgeye etkin olması gerektiği gibi açıklamalar yapmıştır. Böylesi bir durum, Uzak Doğu ülkelerini olduğu kadar Venezuela’yı da son derece yakından ilgilendirmektedir.
2022 yılı sonuna yaklaşılırken ABD ile Venezuela ilişkilerinin ılımanlaşmasıyla ABD, Venezuela’ya uyguladığı petrol yaptırımlarını bir miktar hafifletmiştir. Bu dönemde, bir ABD çıkışlı ve önemli çok uluslu petrol şirketi, Venezuela’da enerji kaynağı üretimine başlamıştır. Bu durum yaptırımların hafiflemesinde etkin olmuşsa da Venezuela tarafından yaptırımların hafifletilmesinin yeterli olmadığı ifade edilmiştir.
ABD yönetimi; Venezuela’da hükümetin, muhalefet ile ülke seçimlerinin 2024’te yapılması konusunda anlaşmaya vardığının duyurulmasının ardından ülkenin petrol, doğal gaz ve altın sektörlerine yönelik uyguladığı bazı yaptırımları daha askıya almıştır. Böylelikle, 2025 yılı başı itibarıyla Venezuela’nın önemli miktarda petrol ihraç ettiği ülkeler arasında ABD, İspanya, Fransa, Hindistan ve İtalya bulunduğu gözlenmiştir.
Ancak, 2025 yılı başında yeni ABD Başkanı’nın göreve başlamasından sonra Venezuela’ya uyuşturucu ticareti konu edilerek yeni yaptırım kararları alınmıştır. Bu durum, Venezuela’nın uluslararası petrol ticaretinden izole edilme riskini artırmış görünmektedir.
Bu arada üzerinde durulması gereken bir husus da; Venezuela’nın doğu komşusu Guyana ile yaşadığı sorunlardır. Gerçekte hayli eski bir geçmişe sahip olan bu sorun, Venezuela’nın 1811 yılında İspanya’dan bağımsızlığını kazandığından beri gündemdedir. Venezuela Guyana’nın Essequibo bölgesi üzerinde hak iddia etmekte olup Essequibo Nehri’nin iki ülke arasında doğal sınır olması gerektiğini savunmaktadır.
Ancak, 100 yılı aşkın bir süredir Essequibo, (Birleşik Krallığın o dönemde çizdiği sınırlarla) Guyana’nın bir parçası olarak tanınmaktadır. Guyana, Esequibo uyuşmazlığını 2018’de Birleşmiş Milletlerin yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanına (ICJ) taşımıştır. Öte yandan, konuyla ilgili olarak Venezuela’nın 2023 yılında düzenlediği referandumda %95 oranla Essequibo’nun Venezuela’nın bir parçası olması gerektiği desteklenmiştir.
Yüzölçümü yaklaşık 160 bin km2 olan ve 125 bine yakın bir nüfusa sahip bulunan Esequibo’da, zengin petrol rezervlerinin yanı sıra altın, kömür ve değerli taşlar bulunduğu bilinmektedir. Sömürge döneminden beri komşu olan bu iki ülke arasında tartışmalı bölge olarak bilinen Esequibo’da, özellikle 2015’te keşfedilen yüksek kaliteli petrol rezervleri ihtilafı artırmış görünmektedir.
Guyana’nın, ABD çıkışlı önemli bir çokuluslu enerji şirketine verdiği petrol arama ve çıkarma izninin ardından bölgenin ekonomik zenginlikleri kademeli olarak gün yüzüne çıkmaya başlamış bulunmaktadır. Venezuela ise Guyana tarafından verilen petrol çıkarma iznine tepki göstererek yasa dışı ilan etmiştir.
Guyana’da günlük 1200 varil olan petrol üretiminin (2023’ten sonra) 400 bin varile çıkması ve Guyana’nın petrol gelirlerine bağlı olarak % 57 büyümesi ve bu büyümenin daha da devam edeceğinin düşünülüyor olması Venezuela-Guyana sınır sorununu daha da körüklemektedir denebilir.
Öte yandan Venezuela, Guyana ve Venezuela açıklarındaki ada ülkelerinin ve sömürgelerinin, bölge denizlerinde Münhasır Ekonomik Bölge belirleme sorunu bulunduğu da anlaşılmaktadır. Özzellikle Esequibo açıklarında, (sorunlu) Venezuela-Guyana Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki denizde, enerji kaynağı rezervlerinin bulunması da sorunu büyütmekte ve kriz boyutuna getirmektedir.
Türkiye Venezuela İlişkileri
Venezuela, Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde ilk diplomatik ilişki kurduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Karakas Büyükelçiliğimiz 1957 yılında açılmıştır. Venezuela’nın ise ülkemizde, Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul’da Başkonsolosluğu bulunmaktadır.
Diplomatik ilişkiler 1950’li yıllarda başlamış olmakla beraber coğrafi uzaklık ve ulaşım zorlukları nedeniyle uzun yıllar boyunca ikili ilişkiler sınırlı kalmıştır denebilir. Ancak, son dönemde yüksek düzeyli karşılıklı ziyaretlerle iki ülke arasındaki ilişkilerin hayli ivme kazanmış olduğu görülmektedir. İki ülke arasında Devlet Başkanlığı seviyesinde yapılan ilk resmî ziyaret Ekim 2017’de Venezuela Devlet Başkanı’nın Türkiye’yi ziyaret etmesi olup ilişkiler resmi olarak en üst seviyeye taşınmıştır.
Takiben, 2019 yılında üst düzey yetkililerin karşılıklı ziyaretleri gerçekleşmiştir. Venezuela Dışişleri Bakanı, Haziran 2021’de gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumuna katılmış ve “Enerji: Bizi Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?” başlıklı panelde konuşmacı olarak yer almıştır. Ardı sıra bazı üst düzey ziyaretler de devam etmiştir. Son olarak da yine Venezuela Cumhurbaşkanı Haziran 2022’de ülkemize resmi bir ziyaret daha gerçekleştirmiştir.
Bunlardan ayrı olarak son zamanlarda Türkiye ile Venezuela arasında enerji alanında işbirliği konusunun gündeme geldiği görülmektedir. Bu bağlamda, 30 Ocak 2024 tarihinde imzalanan mutabakat zaptı ile petrol, doğal gaz ve madencilik alanlarında teknik ve ticari işbirliğinin hayata geçirilmesi söz konusu olmuştur.
Konuya ilişkin olarak iki ülkenin ilgili Bakanlarının görüşmeleriyle ilgili işbirliği imkanları değerlendirilmiştir. Ayrıca, (Türk Petrol Anonim Ortaklığı-TPAO’na bağlı) Turkish Petroleum International Company-TPIC’in Venezuela’daki hidrokarbon kaynaklarının aranması, üretilmesi ve pazarlanması gibi alanlarda projeler geliştirmesi planlanmıştır. İlaveten, Eti Maden, MTA gibi Türk şirketlerinin Venezuela’da faaliyet göstermesi de gündeme gelmiş bulunmaktadır.
Sonuç
Venezuela’nın enerji zenginliğinin, ekonomik ve jeopolitik açıdan büyük bir öneme sahip olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Bu bağlamda, sahip olduğu devasa petrol kaynaklarının enerji politikaları içindeki yeri de inkâr edilemez önemdedir. Ancak, bu kaynakların verimli ve sürdürülebilir şekilde kullanılmasının her zaman mümkün olmadığı da gözlenmektedir. Bunda, ABD’nin uyguladığı ambargo ve yaptırımların ciddi etkisinin olduğu söylenebilir.
Söz konusu bu şartlarda, dünyada en büyük petrol rezervine sahip ülke olsa da Venezuela ekonomisinin derin bir krizde olduğu da gözlenmektedir. Fazla olarak kısa vadede bu durumun değişmesinin beklenmesi de iyimserlik olarak nitelenmektedir. Bu bağlamda, ülkenin iş ortamı genel olarak “belirsiz” olarak tanımlanmaktadır. Burada, millileştirmeler, döviz kontrolleri, sermaye eksikliği gibi birçok sorundan bahsedilebilmektedir.
Türkiye ve Venezuela ilişkileri açısından duruma bakılacak olursa; enerji konusundaki işbirliği mutabakatı ile iki ülke arasındaki irtibatın giderek ciddiyet kazanacağı beklenmektedir. Bir başka deyişle, petrol ve doğal gaz sektöründe teknik kabiliyet ve tecrübe aktarımı, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha sağlam temellere oturtulmasına olanak sağlayabilecek nitelikte görülmektedir. Ancak son yaşanan gelişmelerin, konuya ilişkin ilerlemeleri engelleyebileceğini de akla getirmektedir. Keza, birçok ülke için de ortaya çıkmış olan krizli durumun Venezuela ile işbirliği faaliyetlerinin hayata geçirilmesini zorlaştırıyor gibi görünmektedir.
Öz olarak belirtmek gerekirse, ABD ile Venezuela arasında yaşanan son gerginlik her ne kadar uyuşturucu sorunu kapsamında ortaya çıkmış gibi görünse de arka plandaki önemli nedenin enerji politik olduğu izlenimi edinilmekte olup ideolojik çatışmalardan öte jeopolitik ve enerji temelli konjektürel bir sorun bağlamında konunun sadece Venezuela ve ABD ile ilgili değil diğer ülkelerle de ilişkileri zora sokacak nitelikte önemli riskler taşıdığı anlamına gelmektedir. Burada ifade edilebilecek bir konu da; çok kutuplu bir dünyaya doğru yol alınırken küresel dinamiklerin evrilerek farklı ülkelere enerji güvenliği bağlamında farklı yansımalarla siyasi kriz şeklinde kendini gösteriyor olması ve buna iyi bir örneğin de Venezuela’nın olduğu gerçeğidir.
